Akşehir çarşısında bir kebapçi dükkani vardır. Bu dükkanın sahibi pek cimri,pek kurnaz bir adamdır. Bir öğle vakti bu kebabcının önünden yoksul bir köylü geçer. Köylü sokağa yayılan kebap dumanını uzun uzun koklar,içini çeker. Çünkü kebap yemeye yetecek kadar parası yoktur. Koynundan kuru bir ekmek parçası çıkarır. Bunu kebab dumanına tutar,sonrada yer. Dükkan sahibi onun bu yaptığını görür. Zavallı köylü tam gidecekken yakasına yapışır. Kebap parasını vermeden şuradan suraya gidemessin der. Köylü affallar ne kebabı ne parası diye sorsada kebabcıya laf anlatamaz. Kavga uzayıp gider. Sonunda hocanın karşısına çıkarlar. Hoca o sırada akş ehirde kadılık yapmaktadır. Ona olup biteni anlatırlar. Hoca onları dinledikten sonra köylüye döner üstünde ne kadar para varsa çıkar,bana ver der köylüğ bozulur ama ne yapsın kadı öyle buyuruyor. Koynundan para kesesini çıkarıp hocaya uzatır. Hoca keseyi aLIP UZUN UZUN SALLAR. İÇİNDE ÜÇ BEŞ KURUŞ MADENİ PARA ŞIKIR ŞIKIR SALLANIR. HOCA SERT Bİ R SESLE KEBAPÇIYA SORAR. PARANIN SESİNİ İYİCE DUYDUN MU. KEBABÇI DUYDUM DER,BUNUN ÜZERİNE HOCA KEBABÇIYA ŞÖYLE DER. KEBAB DUMANI SАТАN PARA SESİ ALIR. İŞTE SENDE HAKKINI ALDIN. Şİ MDİDEFOL GİТ.
0
0