Bir gün derede yüzlerce kurbağa vrak vrak vrak diye hep bir ağızdan neşeli bir şekilde oynaşırken yukarıdan bir kartal dalmış ve kurbağalardan bir tanesini yakaladığı gibi havalanmış. diğer kurbağalar şok içinde arkadaşını kaybetmenin verdiği üzüntüyle bakakalmışlar.
Ertesi gün yine aynı saatlerde kartal yine gelmiş ve yine bir kurbağa alıp havalanmış. 3. gün, 4. gün derken sürekli bir kurbağa eksiliyormuş dereden.
Kurbağalardan bir tanesinin aklına bir fikir gelmiş;
- “gidelim şu derenin karşısında yaşlı bir kaplumbağa var ona soralım. o yüzyıldır burada yaşıyormuş bir akıl verir bize” demiş
Kurbağalar vrak vrak vrak diye zıplayarak kaplumbağaya gidip durumu anlatmışlar. kaplumbağa biraz düşünmüş;
- “bu işin çok kolay bir yolu var”
- “nedir?”
- “aranızdan bir tane gözcü kurbağa seçin o sürekli gökyüzünü kontrol etsin gözetlesin”
- “evet, sonra?”
- Kartalı gördüğünüz an hepiniz birden sımsıkı el ele tutuşun.
- “eeeeee”
- “ama sakın bırakmayın tamammı kartalın gücü yetmez o zaman”
- “pekala vrak vrak vrak” (diyerek dereye dönmüşler)
Ertesi gün aynı saatlerde gözcü kurbağa vıraklayarak kartalın geldiğini haber vermiş. deredeki tüm kurbağalar bir anda sımsıkı el ele tutuşmuşlar. kartal derye daldığı gibi bir kurbağadan yakalamış ve zincir misali hepsini tutarak yükselmiş. derede gözcü kurbağa zik gibi tek başına kalmış zıplaya zıplaya kaplumbağaya gitmiş;
- “lan şerefsiz kaplumbağa biz de seni bir bok biliyo sanırdık nasıl öğüt verdin. kimse kalmadı hepsini "götürdü kartal”
- “ya ne olacakti, akşama kadar vırak vırak beynimi s*kip duruyordunuz. ”