Home
Tüm Kategoriler
Popular
Komik Resimler
En İyi Fıkralar
En son şakalar
Nasrettin Hoca Fıkraları
+18 Fıkralar, Yaran artı 18 fıkralar
Asker Fıkraları, Askerlik Fıkraları
Avcı Fıkraları, Avcılık Fıkraları
Bakkal Fıkraları
Bayburt Fıkraları
Bektaşi Fıkraları
Belaltı Fıkraları
Büyük Fıkraları
Cimri Fıkraları
Çocuk Fıkraları, Çocuksu Fıkralar
Çorum Fıkraları
Deli Fıkraları
Dini Fıkralar
Doktor Fıkraları
Dursun Fıkraları
Duvar Yazıları
Elazığ Fıkraları
Erkek Fıkraları
Erzurum Fıkraları
Evlilik Fıkraları
Fıkra Gibi Komik Olaylar
Fıkralar - Corona (Covid-19)
Hayvan Fıkraları, Hayvanlar Alemi
İngiliz Alman Türk
Ingiliz-alman-turk-fikralari
Kadın Erkek Fıkraları
Kadın Fıkraları
Kamyon Yazıları
Kapak Edici Fıkralar
Karadeniz Fıkraları
Karı Koca Fıkraları
Kayseri Fıkraları, Kayserili Fıkraları
Kısa Fıkralar
Komik Hikayeler
Komik Şakalar
Komik Sözler
Köylü Fıkraları
Kurban Fıkraları
Mardin Fıkraları
Matematik Fıkraları
Meslek Fıkraları
Mühendis Fıkraları
Nam-ı Kemal Fıkraları
Öğretmen Fıkralar
Okul Fıkraları, Okul Öğrenci
Polis Fıkraları
Politika Fıkraları, Politik Fıkralar
Ramazan Fıkraları
Sarhoş Fıkraları
Sarışın Fıkraları
Seçim Fıkraları
Sekreter Fıkraları
Şoför Fıkraları
Soğuk Espiriler
Spor Fıkraları
Tarih Fıkraları
Temel Fıkraları
Trakya Fıkraları
Ünlülerden Fıkralar
Български
English
Deutsch
Español
Русский
Français
Italiano
ελληνικά
Македонски
Türkçes
Українські
Portugal
Poland
Sweden
Dutch
Danish
Norwegian
Finnish
Hungarian
Romanian
Czech
Lithuanian
Latvian
Croatian
My Jokes
Edit Profile
Logout
En son şakalar
Komik Yazılar
Bir varmış, bir yokmuş…...
Bir varmış, bir yokmuş… Parabolik dağların ardında, seminer kıvrımları gibi uzanan ırmakların sonunda cyan kadar yeşil, tanım kümesi kadar büyük bir ülke varmış. Bu ülkenin kenar ortaylarının kesiştiği yerde de padişah ordinat’ın sarayı bulunuyormuş. Padişah, ülkesini adaletle yönetir, kimsenin dengeye gelmiş tepkimesine karışmazmış. Bu padişahın güzel mi güzel bir kızı varmış. Nice soylu soygazlar istemiş de gitmemiş güzel prenses.
Ülke halkı da birlik ve beraberlik içinde geçinir, karşılıklı elektron alışverişi ile iyonik bağlar içerisinde bulunurlarmış. Sanki her biri bir palanga sisteminin elemanıymış (makaralar ağırlıksız). Kısacası halk arasında devamlı bir konjugasyon varmış. Benim genim senin de genindir, diyerek muhtaçlara yardım ederlermiş.
Bir gün bu ülkeye büyük, kocaman bir dev gelmiş. Ona, gittiği ülkelerde Morula canavarı derlermiş. Bu mutasyona uğramış ökaryot canlı, insan yiyerek beslenir, ülke ülke dolaşıp, karnını doyururmuş. Normal Şartlar Altında 1 molü 22.4.1012 lt hacim kaplıyormuş.
Şimdiye dek Avagadro sayısı kadar memleket gezmiş, sıra bu ülkeye gelmiş. Canavar hemen padişahın sarayına varmış, karşısına dikilmiş; “Bana bak, Padişah İzotopu! Ya bana her gün ülke nüfusunun geometrik ortalaması kadar yemeye adam verirsin, ya da ülkenizin hemeostasisini bozar, hepinizin türevini alırım.” demiş. Padişah ve vezirleri bundan çok korkmuş. Çünkü bu canavar geçtiği yerlerde limiti alınmadık fonksiyon, eğimi bulunmadık doğru denklemi bırakmazmış. Ama yine de şansını bir kez denemek istemiş padişah. Ülkenin iyonlaşma enerjileri en yüksek adamlarını canavarın üstüne salmış. Salmış ama ne fayda! Hepsi de monomerlerine kadar ayrışıp canavarın ince bağırsağında emilmişler. Böylece padişah ve ülke halkı canavarın isteklerine boyun eğmişler:
“n” ülkedeki çocuk sayısı olmak üzere her gün (n/8-1)2 kadar çocuğu canavara vermeye karar vermişler. (n Œ z+) Günler günleri, aylar ayları kovalamış, zaman statik elektrik gibi akıp gitmiş, sıra Alfa Bey’in oğlu Blastula’ya gelmiş.
Anne ve babasının, oğulları Blastula’yı göndermeye hiç niyetleri yokmuş. Çünkü büyük oğulları Blastula’nın allatropu Gastrula’yı da canavar yemiş. Fakat padişahın askerleri zorla Blastula’yı alıp **ürmüşler, sonra onu çevresi 2šr kadar olan dairesel bir ovaya getirmişler (š @ 3). Blastula etrafına bir bakınmış ne canavar var, ne de başka bir organizma. Sadece nitrit bakterileri tarafından ayrıştırılan insan iskeletleri varmış. Birden uzaklardan frekansı yüksek bir ses gelmiş. Bu canavarın sesiymiş. “O kim?” demiş Blastula, “Anyon musun, yoksa katyon mu?” Karşıdaki ses de “Ne anyonum ne katyonum, seni yemek isteyen bir hetetrofum!” demiş. Bunu duyan Blastula “a” ivmesiyle koşmaya başlamış. Sonunda bir mağaraya varmış. Mağaranın ağzında bir kaya varmış. Blastula kayanın arkasındaki sinaptik boşluktan mağaraya sızmış. Arkasından gelen canavar da kayaya bir F kuvveti uygulamış, kaya fiziksel çözünmeye uğramış ve Blastula, o renk pigmentlerinden yoksun hermafrodit iğrenç yaratığı karşısında bulmuş. Ağzından mukusla birlikte amilaz enzimleri akıyor, gözleri düzgün dairesel hareket yapıyormuş. Dişleri çok sivriymiş, hepsi de rezonans yapı gösterircesine birbirinin aynısıymış.
Birden, bir şeyi farketmiş Blastula. Mağaradaki kayalardan biri, aynı çukur ayna gibiymiş. Mağaranın duvarından sızan iki ışık da aynanın asal eksenine paralel geliyormuş. Eğer canavar aynanın odağına gelirse ışık gözünü alır, ben de kaçarım diye düşünmüş Blastula. Hemen aynanın odağını hesaplamış. Eğer canavar iki adım daha giderse gözü tam odağa denk gelecekmiş. “Gel!” demiş canavara “Korkmuyorum senden!” canavar iki adım atmış ve ışık gözünü almış, dengesini kaybetmiş. Sağa sola yatarken mağaranın zemininin sürtünme katsayısı az olduğundan ayağı kaymış ve başını kayalara çarpmış (Böyle iki sakarlığın birbirini takip etmesine sakarlık metagenezi diyoruz) böylece bayılmış. Blastula ise hemen cebinden bıçağını çıkarmış, canavarın başını bedeninden ayırmış ve mağaranın girişine ağırlık merkezinden asmış. Daha sonra o sevinçle evine koşmuş. Annesi ve babası kapıyı açınca çok şaşırmışlar. Daha sonra olanları anlayınca oldukça sevinmişler. Çünkü onların da artık reel sayılar kümesinde tanımlı bir oğulları varmış. Kolay değil, önüne geleni mutlak değer içine alan bu canavarın hakkından gelmiş. Haber, kanserli hücre gibi her yere yayılmış. Sonunda sarayın eşik enerjisini aşıp, padişaha kadar gelmiş. İlk önce onlar da inanmamışlar, ama gidip kelleyi görünce hepsi de asit çözeltisine batırılan turnusol kağıdı gibi renk değiştirmişler. Blastula bir anda ülkenin yükseltgenme eğilimi en yüksek elementi olmuş. İlk önce padişahın veziri olmuş, sonra da prensesle evlenmiş.
Masalın sonu aşağıdakilerden hangisi veya hangileri gibi bitebilir?
I. Gökten üç elma düşmüş.
II. Avagadro sayısı kadar çocukları olmuş.
III. Canavar hortlamış.
A) Yalnız I B) Yalnız II C) II-III D) I-II E) I-II-III
0
0
4
Önceki Sayfa
Komik Yazılar
Sonraki Sayfa
Ülke halkı da birlik ve beraberlik içinde geçinir, karşılıklı elektron alışverişi ile iyonik bağlar içerisinde bulunurlarmış. Sanki her biri bir palanga sisteminin elemanıymış (makaralar ağırlıksız). Kısacası halk arasında devamlı bir konjugasyon varmış. Benim genim senin de genindir, diyerek muhtaçlara yardım ederlermiş.
Bir gün bu ülkeye büyük, kocaman bir dev gelmiş. Ona, gittiği ülkelerde Morula canavarı derlermiş. Bu mutasyona uğramış ökaryot canlı, insan yiyerek beslenir, ülke ülke dolaşıp, karnını doyururmuş. Normal Şartlar Altında 1 molü 22.4.1012 lt hacim kaplıyormuş.
Şimdiye dek Avagadro sayısı kadar memleket gezmiş, sıra bu ülkeye gelmiş. Canavar hemen padişahın sarayına varmış, karşısına dikilmiş; “Bana bak, Padişah İzotopu! Ya bana her gün ülke nüfusunun geometrik ortalaması kadar yemeye adam verirsin, ya da ülkenizin hemeostasisini bozar, hepinizin türevini alırım.” demiş. Padişah ve vezirleri bundan çok korkmuş. Çünkü bu canavar geçtiği yerlerde limiti alınmadık fonksiyon, eğimi bulunmadık doğru denklemi bırakmazmış. Ama yine de şansını bir kez denemek istemiş padişah. Ülkenin iyonlaşma enerjileri en yüksek adamlarını canavarın üstüne salmış. Salmış ama ne fayda! Hepsi de monomerlerine kadar ayrışıp canavarın ince bağırsağında emilmişler. Böylece padişah ve ülke halkı canavarın isteklerine boyun eğmişler:
“n” ülkedeki çocuk sayısı olmak üzere her gün (n/8-1)2 kadar çocuğu canavara vermeye karar vermişler. (n Œ z+) Günler günleri, aylar ayları kovalamış, zaman statik elektrik gibi akıp gitmiş, sıra Alfa Bey’in oğlu Blastula’ya gelmiş.
Anne ve babasının, oğulları Blastula’yı göndermeye hiç niyetleri yokmuş. Çünkü büyük oğulları Blastula’nın allatropu Gastrula’yı da canavar yemiş. Fakat padişahın askerleri zorla Blastula’yı alıp **ürmüşler, sonra onu çevresi 2šr kadar olan dairesel bir ovaya getirmişler (š @ 3). Blastula etrafına bir bakınmış ne canavar var, ne de başka bir organizma. Sadece nitrit bakterileri tarafından ayrıştırılan insan iskeletleri varmış. Birden uzaklardan frekansı yüksek bir ses gelmiş. Bu canavarın sesiymiş. “O kim?” demiş Blastula, “Anyon musun, yoksa katyon mu?” Karşıdaki ses de “Ne anyonum ne katyonum, seni yemek isteyen bir hetetrofum!” demiş. Bunu duyan Blastula “a” ivmesiyle koşmaya başlamış. Sonunda bir mağaraya varmış. Mağaranın ağzında bir kaya varmış. Blastula kayanın arkasındaki sinaptik boşluktan mağaraya sızmış. Arkasından gelen canavar da kayaya bir F kuvveti uygulamış, kaya fiziksel çözünmeye uğramış ve Blastula, o renk pigmentlerinden yoksun hermafrodit iğrenç yaratığı karşısında bulmuş. Ağzından mukusla birlikte amilaz enzimleri akıyor, gözleri düzgün dairesel hareket yapıyormuş. Dişleri çok sivriymiş, hepsi de rezonans yapı gösterircesine birbirinin aynısıymış.
Birden, bir şeyi farketmiş Blastula. Mağaradaki kayalardan biri, aynı çukur ayna gibiymiş. Mağaranın duvarından sızan iki ışık da aynanın asal eksenine paralel geliyormuş. Eğer canavar aynanın odağına gelirse ışık gözünü alır, ben de kaçarım diye düşünmüş Blastula. Hemen aynanın odağını hesaplamış. Eğer canavar iki adım daha giderse gözü tam odağa denk gelecekmiş. “Gel!” demiş canavara “Korkmuyorum senden!” canavar iki adım atmış ve ışık gözünü almış, dengesini kaybetmiş. Sağa sola yatarken mağaranın zemininin sürtünme katsayısı az olduğundan ayağı kaymış ve başını kayalara çarpmış (Böyle iki sakarlığın birbirini takip etmesine sakarlık metagenezi diyoruz) böylece bayılmış. Blastula ise hemen cebinden bıçağını çıkarmış, canavarın başını bedeninden ayırmış ve mağaranın girişine ağırlık merkezinden asmış. Daha sonra o sevinçle evine koşmuş. Annesi ve babası kapıyı açınca çok şaşırmışlar. Daha sonra olanları anlayınca oldukça sevinmişler. Çünkü onların da artık reel sayılar kümesinde tanımlı bir oğulları varmış. Kolay değil, önüne geleni mutlak değer içine alan bu canavarın hakkından gelmiş. Haber, kanserli hücre gibi her yere yayılmış. Sonunda sarayın eşik enerjisini aşıp, padişaha kadar gelmiş. İlk önce onlar da inanmamışlar, ama gidip kelleyi görünce hepsi de asit çözeltisine batırılan turnusol kağıdı gibi renk değiştirmişler. Blastula bir anda ülkenin yükseltgenme eğilimi en yüksek elementi olmuş. İlk önce padişahın veziri olmuş, sonra da prensesle evlenmiş.
Masalın sonu aşağıdakilerden hangisi veya hangileri gibi bitebilir?
I. Gökten üç elma düşmüş.
II. Avagadro sayısı kadar çocukları olmuş.
III. Canavar hortlamış.
A) Yalnız I B) Yalnız II C) II-III D) I-II E) I-II-III