Köylünün biri doktora gider. Birikmiş parasıyla muayene olur. Sonuç; tüberkülozdur.
Doktor:
“Siz çok hastasınız, ciğerleriniz çürümüş. Kesin, tedavi olmalısınız. Size ilaç yazacağım, alabilir misiniz?”
Hasta:
“Yok.”
Deyince, doktor ilaçları kendi dolabından verir ve:
“Ama yiyeceklerine de dikkat edeceksin,”
Hasta:
“Nasıl?”
Doktor:
“Her sabah aç karnına bal yiyeceksin. Bulabilirsen arada bir de etli yemek ye”
Hasta doktora teşekkür eder ve gider. Ama düşünceler almıştır:
“İlacı hallettik, ama bu bal işi zor… Çok pahalı.” diye düşünürken pazara gelir. Pazarda bal sатаn birinin yanında durur. Çekingen bir tavırla balın önünde durur! İşaret parmağını bala dokundurarak ağzına götürür. Sonra da bal sатаn adama sorar:
“Bu ne mi?”
Satıcı kızgın bir tavırla:
“Bal, bal..! Ne, ne demek?”
Hasta sakin bir tavırla:
“Hı..”
Hasta bu sefer iki parmağıyla daha derine daldırıp, yalanır. Ve yine sorar:
“Bal mı, ne mi?”
Satıcı:
“Bal yav, bal işte. Alacaksan al,”
Bizim hasta bu kez avucunu bala daldırıp, iyice bir yalandıktan sonra satıcıya sorar:
“Kaça mı?”
Satıcının artık sabrı kalmamıştır:
“Yav alacaksan al. Almisen giт işen. Zaten, Bu bal mı, bu ne mi, kaça mı? dedin, yarısını yedin. Cehennem ol giт, hayvan herif.”
Satıcı bu lafları sayarken bizim hasta baldan bugünkü nasibini aldığı için arkasına bakmadan kaçıp gider.