Sağlık, vücutları sağlam olanların başına konmuş bir taçtır. (Hz. Muhammed S. A. V). Tüm sağlık birimlerinin 14 Mart tıp bayramını kutlarım.
Beni Türk hekimlerine emanet edin. (Mustafa Kemal Atatürk) 14 mart tıp bayramınız kutlu olsun.
Bir nefeslik sıhhatin bile değerinin ölçülemeyeceğinin bilincinde olarak; sağlık sektörü çalışanlarına sevgi ve şükranlarımı sunar, Tıp Bayramlarını kutlar, tüm insanlık için sağlık ve huzur dolu bir yaşam temenni ederim.
Gece-gündüz, kar-çamur, bayram-tatil demeden büyük bir özveriyle insanların sağlıklı ve daha sağlıklı yaşaması için ellerinden gelen her türlü çabayı esirgemeyen, sunan verilen görevleri zamanında ve tam yapan tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramlarını kutlarım.
Her şeyin başı sağlıktır. Tıp bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım.
İnsanı yaşatmayı ve insanın acısını azaltmayı, insanlığa daha nitelikli bir yaşam sunmayı amaç edinen, bu kutsal, saygın ve onurlu mesleği büyük özveriyle yerine getiren tıp çalışanlarımızın insan yaşamına saygıyı ifade eden 14 Mart Tıp bayramını kutluyor başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum.
Karşılaştığınız türlü güçlüklere rağmen, kutsal mesleğinizin icrasında yurttaşlarımızın sağlık sorunlarının çözümüne yönelik insanüstü gayretiniz bizler için iftihar kaynağıdır. Bu vesileyle size minnet ve şükran duygularımı ifade etmeyi bir görev sayar, 14 Mart Tıp Bayramınızı içten duygularımla kutlarım.
Sağlık hizmetlerinin ülkemizde en üst seviyeye çıkarılması için fedakarca çalışan ve sağlık alanında değerli katkılarda bulunan doktorlarımızın ve tüm sağlık çalışanlarımızın Tıp Bayramını kutlarım.
Sağlıklı toplum olabilme yolunda ve vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden tam manasıyla yararlanabilmeleri adına var gücüyle çalışan, doktorlarımız başta olmak üzere, tüm sağlık personelimizin 14 Mart Tıp Bayramını kutlarım.
Tıp mensuplarının Tıp Bayramını en içten duygularımla kutlar, çalışmalarında başarılar dilerim.
Tüm acil sağlık çalışanlarının ve sağlık personelinin 14 mart Tıp Bayramını içtenlikle kutlar, başarılı çalışmalarının devamını dilerim.
14 Mart Tıp bayramını kutluyor başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum.
Tıp bayramlarını kutlar, tüm insanlık için sağlık ve huzur dolu bir yaşam temenni ederim.
Temel'in kötü huylarından biri de, her sabah uyanır uyanmaz, gök gürültüsü kadar yüksek sesle gaz çıkarmasıymış.
Karısı Fadime de bu densizliğe pek içerler:
- "Gözü çıkası herif, ha bir sabah böyle osururken, tüm bağırsakların donuna dökülsün de gör gününü." dermiş.
Derken, Kurban bayramının ikinci sabahı, Fadime mutfakta kurban etlerini ayıklarken ve Temel hala uyurken, Temel'i yola getirme niyetiyle, bir gün önce kurban olarak kestikleri koçun bağırsaklarını toparlayıp, bir güzel Temel'in donunun içine koymuş.
Az sonra Temel uyanınca, adeti üzere, keyifle ve gök gürültüsü timsali gaz atınca, bir de bakmış ki, tüm bağırsakları donunun içinde. Şaşkınlık ve korku ile beti benzi atmış, aklı uçup gitmiş.
Temel, Bir müddet sonra kendine gelmiş ve kalkıp tuvalete gitmiş. Epey zaman sonra, sararmış yüzünden soğuk terler damlayarak, bitap, yorgun bir halde, mutfağa gelen Temel:
- "İşte dediğin oldu be Fadime, osururken tüm bağırsaklarım donuma döküldü da" demiş.
Fadime de:
- "Oh olsun, ama bağırsakların çıkarken, canın da pek yanmıştır be Temel'im" diyerek Temel'in gönlünü almaya çalışırken, Temel yanıtlamış hemen:
- "Yok be Fadime, ha çıkarken acımadı da, geri sokarken az kalsın geberiyordum."
Nasrettin Hocanın zamanında, silah taşıma yasağı ilan edilmiş. Bunun üzerine Nasrettin Hoca da bir kılıç kuşanıp, sokağa çıkmış. Bu işin kontrolü ile vazifeli zabıtalar, Hocayı bu şekilde görünce yanına yaklaşıp:
- "Hoca, neden böyle kılıçla dolaşıyorsun?" diye sormuşlar.
Hoca:
- "Bu kılıç, kütüphanede, kitaplardaki yazı hatalarını düzeltmeye yarar" cevabini verince, memur alaylı alaylı:
- "O işi küçük bir çakı da görür Hocam, bu kılıç biraz büyük değil mi?" demiş.
Bunun üzerine Nasrettin Hoca:
- "Efendi efendi!" sen ne diyorsun, bazen öyle büyük hatalar oluyor ki, bu bile küçük geliyor" cevabını vermiş.
Nasrettin Hoca yolculuğa çıkar. Birkaç gün yol aldıktan sonra, zaten az olan parası biter. Beş parasız bir müddet daha gider ama çok geçmeden açlık başına vurur. Parası olmadığı halde çarşı pazar dolaşmaya başlar. Bir ekmek fırınının önünden geçerken burnuna mis gibi sıcak ekmek kokusu gelir. Hoca, dükkanın önünde durup, müşteri bekleyen fırıncının yanına gelir ve:
- Hey ahbap, bu ekmekler senin mi, diye sorar. Adam umursamaz bir vaziyette cevap verir:
- Evet, benim. Nasreddin Hocanın karnı iyice acıkır, ağzı sulanır. -Gerçekten senin mi bu mis gibi kokan sıcacık somunları Adam [i]Nasrettin Hocanın[/i] açlığından haberdar değildir ya, sinirli sinirli cevap verir:
- Benim dedim ya kardeşim, daha ne sorup duruyorsun! Hoca ekmeklere bakarak iç geçirir:
- Sen elindeki nimetin kıymetini bilmiyorsun ahbap. Madem bu kadar ekmek senin, neden yemiyorsun...!