Çakalın biri aç kalınca yiyecek aramak için kasabaya inmiş.
Sütçünün süt çanağını devirmiş, sütü de içmiş. Fırıncının tezgâhından ekmeği kapmış yemiş, nihayet bir kasabın vitrininden kocaman bir but kapıp bir güzelce mideye indirmiş.
Çakalın ve etin kokusunu alan kasabanın köpekleri toplanmış, çakalı yakalamak için ardı sıra koşturmuşlar. Çakal önde, köpekler de arkada, amansız bir kovalamaca koşuşturmaca başlamış.
Bir süre sonra sütçünün köpeği yorulup takibi bırakmış. Bir müddet daha geçince de bu kez fırıncının köpeği, çakalı takibi bırakmak zorunda kalmış. En son, kasabanın çıkışına yakın bir yerde kasabın köpeği de pes etmiş ve yorgunluktan dili bir karış dışarıda geriye dönmüş.
Çakalın arkasında kala kala bir tek demircinin köpeği kalmış. Çakal önde demircinin köpeği arkada ısrarlı bir kovalamaca devam ederken ve kasabadan çıkılıp kırlara varıldıktan sonra da tepelere doğru çıkılmaya başlanmışken çakal dayanamamış, durmuş ve demircinin köpeğine öfkeyle seslenmiş;
- Yahu arkadaş, sütçünün sütünü içtim tamam, fırıncının ekmeğini yedim o da tamam, hadi kasabın etini kaptım ama buna rağmen onlar bile pes etti peşimi bıraktı da, lan ben demirciye ne yaptım ki bi türlü ayrılmıyorsun peşimden?
İşte, Çakalın anlamadığı:
* Demircinin köpeği menfaat peşinde değil, sadece adalet peşinde.
* Çakalın kafasındaki sistem karşılıklı menfaate dayalı bir sistem.
"Seni cezalandırmam için bana zarar vermen şart değil. Sen, başkalarına zarar verdiğin için suçlusun” Diye düşünüyor demircinin köpeği. O yüzden hikayedeki çakallar, demircinin köpeği gibi "yalnızca hak peşinde koşanları" asla anlayamayacak ve yaptıklarını aptalca bulacaklardır.
Bir makine, bir elektrik, bir de bilgisayar mühendisi arabayla yola koyulmuşlar. Bir süre sonra araba arıza yapmış, kenara çekmişler. Makine mühendisi:
- Dur ben bir bakayım, deyip kaputu açmış. Motor blokuna, şafta, diğer akşamlara bakıp bir şeyler yapmış, arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
Elektrik mühendisi:
- Dur bir de ben bakayım, deyip kaputu açmış. Aküye bakmış, kabloları kontrol edip arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış.
İkisinin de kafası bilgisayar mühendisine doğru dönmüş.
Bilgisayar mühendisi:
- Eee! İnip tekrar mı binsek?
Adamın biri evlenirken eşi olacak kadınla anlaşma yapmış:
- Salondaki masanın arkasında gizli olan kilitli çekmeceyi asla açmayacaksın. Bana söz ver!
Kadın da;
- Verdim gitti, demiş ve evlenmişler.
Aradan uzun yıllar geçmiş. Fakat kadın unutamamış o çekmeceyi.
Sonunda dayanamayıp bir anahtar uydurarak açmış, fakat o da ne! Çekmecede sadece 3 yumurta ve 750 dolar para var. Hiçbir anlam verememiş bu duruma. Akşam kocasına;
- Beni affet, dayanamayıp gizli çekmeceyi açtım, demiş.
Kocası;
- Sen de beni affedersen bunun sırrını sana anlatırım, demiş ve anlaşmışlar.
Kadın meraktan çatlıyormuş.
Adam anlatmaya başlamış:
- O çekmecedeki 3 yumurta var ya... İşte onlar seni her aldattığımda çekmeceye koyduğum yumurtalardı, demiş.
Kadın, 30 yıldır evliyiz. Demek ki onca yılda üç kez aldatmış. Eh, affedilebilir bir şey diye düşünmüş, sonra sormuş:
- Peki, o 750 dolar nedir?
Adam boynunu bükmüş;
- Yumurtalar çekmeceye sığmayınca onları dolara çevirdim!..