Bir gazeteci, ülkenin en zenginlerinden, 65 yaşlarında bir iş adamıyla röportaj yapmaktadır. Sorar:
- "Efendim, bize bugünlere nasıl geldiğinizi, bu serveti nasıl oluşturduğunuzu anlatır mısınız?"
- "Zevkle... 1920'lerin sonuydu. 1. Dünya Savaşı'nın etkileri yeni yeni siliniyordu, benimse cebimde birkaç sentten başka bir şey yoktu. Cebimdeki 5 sentimle, bir elma aldım. Akşama kadar onu parlatıp, 10 sente sattım. O gece sabahı zor ettim. Ertesi sabah, 10 sentimle 2 elma aldım ve onları da sattım. Sonra yarım kasa elma aldım aynı işlemi yaparak iki katı paraya sattım. Böyle çalışarak, bir ay sonunda, 50 dolardan fazla para kazanmış oldum. Ertesi ayın başında, karımın dedesi öldü ve bize 20 milyon dolar miras bıraktı..."
İki softa, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider.
Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:
- "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?"
O da kendini üstün göstermek için "Bırak şunu, eşeğin tekidir", cevabını verir. Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar:
- "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?" Bu softa da öteki gibi "Bırak şunu, öküzden farkı yoktur", cevabını verir.
Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:
- "Bunlar ne erenler?"
Bektaşi gülerek cevap verir:
- "Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?"