Soguk ve karli bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir isadami ve sekreteri
Arabalarini terketmek zorunda kalirlar ve uzun bir yuruyusten sonra usumus
Ve islanmis durumdayken bir kulube bulurlar.
Kulubede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir suru battaniye bulunmaktadir.
Geceyi gecirmeye hazirlanirlar ve isadami bir centilmen olarak, yatagi
Sekreterine verir,
“Ben yerde uyku tulumunda uyurum” der. Sekreter yatagina yatar, adam uyku
Tulumunun icine girerek fermuari ceker. Bir sure sonra tam uyumak
Uzereyken, sekreterinin sesini duyar;
“Efendim, ben сок usuyorum.” Adam fermuari acar, uyku tulumundan cikar, bir
Battaniye alip kadinin uzerine orter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak
Uzereyken yine sekreterinin sesini duyar;
“Efendim, ben hala сок usuyorum.” Adam yine fermuari indirir, tulumdan
Cikar, bir battaniye daha alip kadinin ustune orter, uyku tulumuna girerek
Fermuari ceker. Tam uykuya dalacagi sirada yine duyar;
“Ben yine coooook usuyorum”. Adam yattigi yerden;
“Bir fikrim var.” der,
“Burasi issiz bir yer. Neler oldugunu kimse goremez, istersen evliymisiz
Gibi davranabiliriz.” Genc kadin kikirdar;
“Tamam, bana gore hava hos.” Adam yattigi yerden avazi ciktigi kadar
Bagirir;
“OYLEYSE KALK VE KAHROLASI BATTANIYEYI KENDIN AL!!!!!”
Gazetede yayınlanan “daktilo bilen bayan sekreter arandığı” ilanı üzerine uzun boylu yakışıklı bir adam da başvurmuştu. şirketin patronu :
- “iyi ama yanlışlık olacak. biz bayan sekreter arıyorduk”, deyince, adam elindeki bavulu açmış. içinden cansız manken çıkarmış :
- “işte efendim, demiş… modern tekniğin son buluşu olan sekreteriniz… yemez içmez… hiç bir kaprisi yoktur. izin nedir bilmez… telefonla aynı anda sekiz kişiyle görüşür, bu arada da beş ayrı daktilo makinesinde beş ayrı yazı yazar. bunlara kendisinin dokuz yabancı dil bildiğini ve anında çeviri yaptığını da eklemeliyim. maaşı filan da yok. bana hemen yüz milyon lira ödeyeceksiniz. bu kadar…”
Patronun aklı yatmamış, yüzünü buruşturmuş. harika manken sekreteri getiren adam hemen sekreteri oturtmuş, beş dakikada elli sayfalık bir kitabı sekiz dile çevirmiş, aynı anda telefonlara cevap verilmiş falan filan… patronun gözleri fal taşı gibi açılmış. derhal yüz milyonluk çeki yazıp adama vermiş ve cansız manken sekreteri almış.
Satıcı adam odadan çıkıp da elinde boş bavulla asansörün gelmesini beklerken, içeriden patronun odasından feci bir feryat yükselmiş :
“ahhhhh!”
Bunu duyan adam elini alnına vurmuş,
- “tuh be!” demiş, “cansız mankenin alt tarafının kalemtıraş olduğunu söylemeyi unuttum…”.
Bir işadamı birkaç gün önce sekreterini kovmuştu, yeni bir sekreter aramaktaydı. Bir arkadaşı, sekreterini neden kovduğunu sorunca anlatmaya başladı:
- İki hafta önce 48. yaş günümdü ve o sabah kendimi çok keyifsiz hissediyordum. Kahvaltı sırasında karımın doğum günümü kutlamasını ve hediyemi vermesini bekliyordum. Ancak o bana bir günaydın bile demedi. Karım unutmuşsa da çocuklarım hatırlar diye içimden geçirdim fakat onlar da tek bir söz etmediler. Ofisime girdiğimde Jessica, "Günaydın Patron, doğum gününüz kutlu olsun" dedi. En azından birinin hatırlıyor olması beni memnun etmişti. Öğlen yemek zamanı geldiğinde Jessica kapıya vurdu ve "Dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben" diyerek beni davet etti. "Bütün gün duyduğum en güzel şey bu. Haydi gidelim" dedim. Yemeğe çıktık. Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehirdışında özel bir lokantaya gittik. İki martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık. İşyerine dönerken, "Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi? diye sordu. "Hayır, sanırım gerekmiyor" diye yanıtladım. "Benim evime gidelim ve size bir martini daha ikram edeyim" dedi. Evine gittik. Başka bir martininin daha tadını çıkardık ve Jessica dedi ki "Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim." Ona memnuniyetle izin verdim. Yatak odasına gitti ve 5 dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu. Hepsi "İyi ki doğdun" şarkısını söylüyorlardı ve ben orada üstümde sadece çoraplarımla oturuyordum.