Temel karayollarında şef olmuş. Kar kış demeden dağlarda iş peşinde koşturuyor. Bir gece arabasıyla şehre inmeye çalışmış ama yolunu kaybetmiş. Bakmış yakında bir ışık var, gidip kapıyı çalmış. Bir hanım çıkmış karşısına. Temel mahcup şekilde;
- Çok özür dilerim, ben kara yolları şantiyesinde şefim. Dağda yolumu kaybettim. Bir sakıncası yoksa beni bu gece misafir edebilir misiniz?
- Tabii, buyurun içeri, demiş ev sahibi.
Önce Temele lezzetli ve sıcak bir yemek getirmiş. Derken muhabbet falan. Temel dağdaki zor işlerden yakınırken, kadının eşi gurbette çalıştığı için kendisinin de uzun zamandır tek olduğunu anlatıyormuş. Konuşmalar ilerledikçe, üzerine daha rahat bir elbise giyip sormuş Temel'e;
- Bakin Temel Bey, bir kadın ve bir erkek bu evde yalnızız, istediğiniz bir şey varsa çekinmeyin söyleyin.
Ama Temel'de kadının mesajını anladığını gösteren en ufak bir hareket yok. Kâh su istiyormuş, kâh çay. Saat gece yarısını geçip Temel artık uyumak istediğini söylediğinde kadın onun yerini hazırlayıp karşısına dikilmiş:
- Başka istediğiniz bir şey var mi?
Temel, teşekkür edip iyi geceler diledikten sonra uyumuş. Sabah kalktığında kahvaltısı hazır. Ev sahibi kapının önünde tavuk ve horozları yemliyor. Temel bakmış 1 tavuk, 5 tanede horoz var. Sormuş:
- 5 tane horoz, 1 tavuğa çok değil mi?
Kadın cevabı yapıştırmış.
- Siz onların öyle horoz gibi göründüğüne bakmayın. Onların biri gerçek horoz, diğerleri karayollarında şantiye şefidir.