Adamın biri, bisikletle Türkiye’den İran’a geçiyormuş, selesinde kocaman bir torba..
Gümrük görevlisi şüphelenmiş haliyle, “Aç torbayı” demiş, açmış, кuм çıkmış…
İki gün sonra, aynı adam ıslık çala çala gelmiş sınır kapısına, çıkış yapacak, selesinde gene torba… “Aç” demişler, açmış, gene кuм.
İki gün sonra, aynı adam pedal çevire çevire gelmiş sınır kapısına, selede gene torba.. Bu sefer, polis çağırmışlar, narkotikçi gözüyle incelemişler, nafile, bildiğin кuм.. Delirecekler..
Bir, üç, beş, hep aynı manzara… Adam geliyor geze geze, termal kamerayla bakıyorlar, tahlil yapıyorlar, köpeklere koklatıyorlar, uyduyla takip ediyorlar, hikâye… Hep кuм çıkıyor.
Aradan yıllar geçiyor. Gümrük görevlisi çarşıda rastlıyor o adama.. “İçim içimi yiyor” diyor, “Bu saatten sonra bir şey yapamam sana, Allah aşkına söyle, ne kaçırıyordun o torbayla?”
Adam cevap veriyor:
“Bisiklet”
Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar.
- Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş
Kadın kocasına.
- Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor. ‘ demiş.
Kocası ona bakmış, hiçbir sey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş.
Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.
Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmıs, bak demiş kocasına.
- Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?’
Kocası uzun uzun karisina bakmış; Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim’ diye cevap vermiş.