Akıl hastanesine yeni atanan doktor, koridorlarda dolaşırken birde bakmış, otuz kırk kadar hasta sıraya girmişler, bir kapıdaki delikten içeri bakıyorlar, sırası geçen tekrar sıraya geçiyormuş. Bunun ne olduğunu merak eden doktor delikten bakmaya çalışınca, deliler buna engel olup:
- "Sıraya geç hemşerim, bak biz sabahtan beri sıramızı bekliyoruz" diye doktoru terslemişler. Çaresiz sıraya geçen doktor, on beş, yirmi dakika bekledikten sonra sıra kendisine gelince, delikten içeri bakmış fakat bir şey görememiş. Bu arada arkada sırasını bekleyenler:
- "Hadi kardeşim, işimiz gücümüz var, seni mi bekleyeceğiz" diyerek doktoru kenara iteklemişler. Baktığından bir şey anlamayan doktor tekrar sıraya geçmiş, sıra kendisine gelince yine bir şey görememiş, arkasındakiler itekleyip kenara atmışlar. Bunun üzerine genç doktor hastalara:
- "Arkadaşlar iki defa baktığım halde hiçbir şey göremedim, neden acaba?" diye sorunca, hastalardan biri:
- "Doktorcuğum, sen iki defa bakıp bir şey görememişsin, biz senelerden beri baktığımız halde hiçbir şey göremiyoruz" diye cevap vermiş.
Baba bir tamirat işi ile uğraşmaktadır. Oğlu gelip:
- "Baba ya o öyle olur mu? alttan ittireceksin, Ya baba bırak Allah aşkına, o tornavidayla olmaz o, şununla yapsana" diye babasına akıl vermeye kalkar. Babası dayanamaz, işi bırakır ve:
- "Bak oğlum, bir gün dedenin dükkandayım. Saat tamir ediyor rahmetli. Ben de omuzundan bakıyorum. Dedim ki:
- "Baba şunu şöyle yap, bunu böyle yap." Deden elindeki işi bıraktı, bana döndü, anlatmaya başladı:
- "Bir gün devenin biri coşkun akan bir ırmağın kenarına gelmiş, maksadı karşıya geçmek. Suya girmiş, yürümeye başlamış. Biraz açılınca akıntıdan ayakları yerden kesilir gibi olmuş. O esnada korkudan yapıvermiş. Deve bakmış ki boku suda batıp çıkıyor, girdaplara gire çıka, döne döne uzaklaşıyor, içinden geçirmiş:
- "İşe bak yahu, sıçtığım bok bana yüzme öğretiyor."
Bir firmanın İnsan Kaynakları Müdürü ölür ve göğe yükselir. Kapıda bir melek onu karşılar ve şöyle der:
- "Size bir şans vereceğiz. 24 saat boyunca cehenneme ve 24 saat boyunca da cennete gideceksiniz. Hangisini daha çok severseniz, sonsuza dek orada kalma şansınız olacak." İnsan Kaynakları Müdürü bu düşünceyi gereksiz bulur:
- "Aslında ben seçimimi çoktan yaptım. Bu yola başvurmamıza gerek yok. Ben cennete gitmek istiyorum." Melek:
- "Bu olanaksız, buranın da bazı kuralları var" der. Müdür, asansöre biner ve yerin yedi kat altına iner. Bir kapıdan içeri girdiğinde bir bakar ki, yemyeşil bir golf sahasının üzerinde ve tüm sevdiği arkadaşları orada. Şeytan bile çok sevimli ve ona iyi davranıyor. Tüm gün golf oynarlar, birlikte yemek yiyip içki içerler. Müdür çok eğlenir ve zamanın nasıl geçtiğini anlamaz. 24 saat dolunca asansörle yukarı çıkar ve cennetin kapısından içeri girer. Cennet de güzel ama fazla sakin bir yerdir. Tüm gün bulutların üzerinde harp çalıp şarkı söyler. 24 saat dolunca yeniden meleğin karşısına çıkar. Melek sorar:
- "Evet, kararınız nedir?" Müdür yanıt verir:
- "Bunu söyleyeceğimi hiç sanmazdım ama cehennemde daha iyi süreç geçirdim oraya gitmek istiyorum." Bunun üzerine asansörle yerin yedi kat altına iner. Bir de görür ki her yer çöp dolu, pis bir koku sarmış çevreyi. Dün çok eğlendiği arkadaşları da çöpleri topluyor. Şeytana sorar:
- "Dün burası bir golf alanıydı, yemek yedik, içki içtik. Bugün ne oldu, durum neden böyle?" Şeytan yanıt verir:
- "Dün senle iş görüşmesi yapıyorduk. Bugün artık seni işe aldık."