Çiftçi tavuklari için hiç yorulmayan bir horoz almak için pazara gider.
Pazarci : istediginiz herseyi bu horoz yapar, diye azgin mi azgin bir horoz satar bizim çiftçiye. adam çiftlige döner ve horozu kümese koyar koymaz tüyler uçusur, gidaklama sesleri, feryat figan, çiftçi çok memnundur. ama horoz сок azgindir, sadece kumesi degil, çiflikteki hayvanlar, atlar, koyunlar, inekler vs. vs. adam memnundur ama bir yandan da endiselenir, horoz iki günde ölecek diye. horozu tutmaya çalisir ama nafile. neyse der eve girer.
Ertesi gün bir bakar ki, horoz ayaklar havada, dili disarda kümesin önünde pestil vaziyette yatiyor ve hatta tepesinde bir akbaba uçusuyor.
Çiftçi kendi kendine : ehh iste sana dedim geberecen diye, seklinde söylenir.
Horoz, bir gözünü hafif açarak çiftçiye kisik sesle homurdanir;
- Hissst! akbabayi kaçirican sus!
Eşek ağaca bağlıydı, “Şeytan” bunu gördü, geldi ipi çözdü!
Eşek komşunun bostanına girdi, kurusundan yeşilinden yemeye başladı.
Bostan sahibi çiftçinin karısı bunu gördü, çok kızdı. Evden tüfeği aldı ve eşeği öldürdü.
Tüfek sesini işiten eşeğin sahibi geldi, baktı ki eşeği öldürülmüş, sinirlendi tabii, çekti tabancayı çiftçinin karısının üzerine boşalttı kurşunları.
Çiftçi kasabadan dönünce baktı karısı öldürülmüş, o da eşeğin sahibini öldürdü.
Eşeğin sahibinin oğlu babasını öldürülmüş bulunca, kaptı tüfeği, bostan sahibini ve oğlunu öldürdü.
Bu kargaşanın haberi tarla sahibinin ailesine ulaşınca hepsi aldılar silahları, eşek sahibinin evini bastılar, evde kim varsa hepsini öldürdüler, ne var ne yok talan ettiler, evi yaktılar.
“Şeytana” soruldu;
- Yahu sen ne yaptın?
- Hiiiiç, dedi “şeytan”. Ben sadece eşeği saldım!
Aklıyla-bilinciyle değil, duygularıyla davranan bir toplumu karıştırmak ve yıkmak isterseniz, eşekleri salın yeter...
(Not; Hayali “şeytan” mecaz olarak kullanılmıştır. Onun yerine toplumu kamplaştırmak, karıştırmak isteyen birilerini veya "fitneci" yazabilirsiniz-sonuç benzer olur.)
Çiftçi dursun’un oğlu temel, sebze dolu kamyonetiyle giderken kaza yapmış…
Kamyonet ters dönmüş, bütün sebzeler yerlere yayılmış…
Temel kamyoneti nasıl çevireceğini düşünürken, civardaki evlerden olayı gören bir yaşlı adam seslenmiş:
- Evladım yazık bu güneşin altında daha fazla yorulma, gel sana yiyecek birşeyler ikram edeyim…
Temel:
- Sağolun rahatsız etmeyeyim demiş, hem babam kızar…
Adam ısrar etmiş:
- Ooo hadi, gel iki lokma bir şeyler ye ki gücünü topla… hadi gel…
Temel :
- Peki tamam, ama inan ki babam çok kızacak, demiş ve gitmiş…
Adam temel’in karnını bir güzel doyurmuş… sonra temel birkaç saat uzanıp dinlenmiş…
Derken gitme vakti gelmiş ve adama, çok teşekkür ederim, karnım doydu, dinlendim… şimdi çok daha iyiyim… ama babam gerçekten bana çok kızacak, demiş…
Adam ona gülümsemiş:
- Yapmaa, birkaç saat geç döndün diye kızacak ne var?… hem sahi, baban nerede?…
Temel cevap vermiş:
- Kamyonetin altında…
İki tane çiftçi, biri Adanalı, diğeri Kayserili... sohbet ederken, tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler... Kayserili tarlalarının çokluğundan, işçi yetiştirememekten, ürünlerin her sene telef olmasından bahsedince Adanalı atlıyor:
"Benim çiftlikte, sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyor, biz hâlâ çiftliğin öteki ucuna yetişemiyo oluyoz, çaresiz geri dönüyoruz."
Kayserili de hiç bozuntuya vermeden lafı yapıştırıyor:
- Yahu bizim de vardı öyle bir arabamız ama geçen sene sattık, illet onlarla yolculuk yaa...
Yaşlı çiftçi çok kötü bir yıl geçirmiş..
Ektiği bütün mısırlar perişan olmuş, buğday deseniz öyle, elinde satabileceği tek geçinebilme ümidi armut var. Doldurmuş sepete tutmuş şehrin yolunu.. Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalmış, kapıyı tamamen içini gösteren tülden sabahlık giymiş bir sarışın açmış, seksi bir ses tonuyla "Evet tatlım.." demiş,"Senin için ne yapabilirim?.." Bir an şaşkınlığından kurtulup "Satılık çok güzel armutlarım var.." demiş yaşlı çiftçi.. Adamın heyecanlandığını hisseden afetoyununa devam edip sabahlığın üst kısmını açıp "Armutların bu kadar iri ve sert mi?.." diye sormuş..
"Ahh.. Evet.." demiş çiftçi inleyerek, "Gerçekten çok güzeller.." Sabahlığın kemerini tamamen açıp bütün vücudunu göstermiş fıstık, "Bu kadar iştah açıcı mı armutların?.." Başlamış yaşlı çiftçi ağlamaya.. "Neden o gözyaşları bir tanem?.."
"Bayan.." demiş çiftçi hıçkırarak, "Süne zararlısı buğdayı perişan etti, kımıl iti mısırı berbat etti, orospunun teki armutları bedava alacak.. Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?.."
Jack ve arkadasi bob, kayak yapmaya kuzeye gitmisler. bir kaç saat yol aldiktan sonra korkunç bir kar firtinasina yakalanmislar. yakindaki bir çiftlik evine arabalarini çekmisler ve evin çekici hanimindan geceyi orada geçirmek için izin istemisler.
- "dul bir kadinim ben" diye açiklamis hanim,
- "eger evimde kalmaniza izin verirsem komsular dedikodu yaparlar."
- "endiselenmeyin" demis jack, "ahirda da rahat edebiliriz."
Bir sene sonra jack, dulun avukatindan bir mektup almis. arkadasi bob’u çagirarak sormus:
- "bob, su çiftliginde kaldigimiz çekici dul kadini hatirliyor musun?"
- "evet, hatirliyorum."
- "o gece geç vakit eve gidip, o kadinla yattin mi?"
- "evet, itiraf etmeliyim ki bunu yaptim."
- "ona kendi adin yerine benimkini verdin mi peki?"
Bob yüzü kizararak cevap verir:
- "evet, korkarim öyle yaptim."
- "eh, sana çok tesekkür borçluyum dostum. kadin ölmüs ve çiftligini de bana birakmis."