Genc ve guzel sarisin, alisveris merkezinin beyaz esya reyonuna girer ve
Saticiya sorar:
- "Su kucuk televizyonu almayi dusunuyorum, fiyati nedir ?"
- "Kusura bakmayin hanimefendi sarisinlara satis yapmiyoruz.!"
Genc kadin sinirlenir, evine gider, sacinin rengini degistirir ve ertesi gun magazaya geri gelir, ayni saticiya yaklasir ve:
- "Su kucuk televizyonu satin almak istiyorum." der.
- "Kusura bakmayin hanimefendi sarisinlara satis yapmiyoruz !!!!"
Kadin iyice sinirlenmistir, solugu bir kuaforde alir, bu defa koklu bir degisiklik yapar, hatta makyajindan,goz rengine o tam bir esmer bombadir artik.. Ayni magazaya gider, ayni saticinin yanidadir ertesi gun:
- "Su kucuk sevimli beyaz renlki televizyon ne kadar ??"
- "Kusura bakmayin hanimefendi, sarisinlara satis yapmiyoruz"
- "Inanmiyorum, nasil anladiniz sarisin oldugumu, uc gundur kendimi esmere cevirmek icin yapmadigim kalmadi!"
- "Hanimefendi 3 gundur satinalmaya calistiginiz sey Mikrodalga firin!"
İki softa, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider.
Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:
- "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?"
O da kendini üstün göstermek için "Bırak şunu, eşeğin tekidir", cevabını verir. Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar:
- "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?" Bu softa da öteki gibi "Bırak şunu, öküzden farkı yoktur", cevabını verir.
Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:
- "Bunlar ne erenler?"
Bektaşi gülerek cevap verir:
- "Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?"
İki Türk Fransa'ya geyik avına gitmiş. Av da av yani... Deniz uçağıyla
Bir krater gölüne inecekler, dağlarda avlanacaklar sonra dönecekler...
Şimdi onlara katılalım...
Pilot: Beyler göle indik, size iyi avlar. Bir hafta sonra tekrar bu göle
Sizi almak üzere iniyorum. Ancak şunu peşin peşin söyleyeyim, adam
Başı bir geyik taşıma hakkınız var. Deniz uçağı daha fazlasını
Kaldırmıyor.
Bizimkiler: Tamam, biz zaten seri avı düşünüyor değiliz, asıl kafamız
Dağılsın diye buradayız.
Pilot: Harika, iyi avlar. Rastgele!
***
Bir hafta sonra deniz uçağı göle iner... Pilot bir bakar ki... Bizimkilerin
Yanında, adam başı iki geyik!
Pilot: Bravo da, adam başı tek geyik demiştik. Bu uçak, bu ağırlığı
Taşımaz.
Bizimkiler: Taşır taşır.
Pilot: Taşımaz.
Bizimkiler: Taşır taşır.
Pilot: Beyler bakın! Burası Avrupa Birliği, her şeyin bir kuralı var.
Nizam var intizam var! Dört geyikle binerseniz bu uçak havalanamaz.
Bizimkiler: Havalanır havalanır.
Pilot: Olmaz!
Bizimkiler: Geçen yılki pilot havalandı ama...
Pilot: Havalandı mı? Dört geyikle mi? Buradan mı?
Bizimkiler: Evet tastamam öyle. Geçen yılki pilot, dört geyikle
Havalandı!
Pilot: Madem o pilot yaptı, ben de yaparım. Hayatımda ilk defa böyle
Bir şey yapıyor olacağım ama kanıma girdiniz. Hadi yükleyin geyikleri,
Binin, bağlayın kemerlerinizi, kalkalım.
***
Pilot gazı verir... Deniz uçağı göl üzerinde süratlenir... Süratlenir...
Kızaklar sudan kesilir ama uçak bir türlü ağırlığı kaldırıp
Yükselemez.... Ve sonuçta burun üstü ormanın içine çakılır, bin
Parçaya ayrılır. Şans eseri kimsenin burnu kanamadan herkes
Kurtulur. Ormanda, yarı baygın, paramparça olmuş uçağın yanında,
Bizim avcılardan biri kendine gelir, kafayı kaldırır... Arkadaşı da
Gözlerini açmıştır...
Gözlerini açan sorar:
- Len Ahmet, neredeyiz biz?
Bizimki şöyle bir etrafa bakar...
- Hemen hemen.... Geçen yıl düştüğümüz yerin 200 metre kadar
Gerisinde!
Karinca yaz boyunca calisirken agustos bocegi saz calmis. tabi kis gelmis, karinca sicacik evinde afiyet icinde yasiyorken bir gun kapisi calmis. bakmis agustos bocegi. tamam demis, yaz boyunca saz caldin simdi ac kaldin ve benden yemek istemeye geldin degil mi? saz calacagina biraz calismis olsaydin boyle ac kalmazdin demis. agustos bocegi de "yo. yanlis anladin demis. biz yaz boyunca saz calinca, ayiptir soylemesi biraz para yaptik da demis. hatta meshur da oldum, simdi avrupa turnesine cikiyorum. belki oralardan istedigin birseyler vardir, diye sormaya geldim" demis. karinca bir bakmis agustos boceginin hic oyle ac bir hali yok. uzerinde bir kurk var, arkada da kocaman bir limuzin, onunde soforu ile onu bekliyor. "yok, bir sey istemiyorum" demis. "ama fransaya ugrayacaksin degil mi?" diye sormus. agustos bocegi de "evet"demis. "iyi o zaman" demis, karinca "parise gidince orada la fontaine diye bir ipne var, onun yuzune bir tukur benim icin, oldu mu?"