Ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur. Dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde her şey ama her şey satılmaktadır.
Patron sorar :
- Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
- Evet köyümde bu işi yaptım.
Patronun gözü çocuğu tutar :
- İyi, yarın başlıyorsun. Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır ;
- Evet, bugün kaç satış yaptın?
- Bir!
- Ne bir mi? Diğerleri 20-30 satış yaptılar, Nasıl bir? Kaç dolar tuttu peki?
- 320.334 USD doları.
Patron şaşırır ve sorar:
- Nasıl becerdin bunu?
- Adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. Adama nerede balık tutacağını sordum. Kıyıda diyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım. Patron kendinden geçer:
- Ne diyorsun, bütün bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın? Genç çocuk cevap verir :
- Yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti... Ben de ona şöyle dedim:
" Hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa giт..."
Bir işadamı birkaç gün önce sekreterini kovmuştu, yeni bir sekreter aramaktaydı. Bir arkadaşı, sekreterini neden kovduğunu sorunca anlatmaya başladı:
- İki hafta önce 48. yaş günümdü ve o sabah kendimi çok keyifsiz hissediyordum. Kahvaltı sırasında karımın doğum günümü kutlamasını ve hediyemi vermesini bekliyordum. Ancak o bana bir günaydın bile demedi. Karım unutmuşsa da çocuklarım hatırlar diye içimden geçirdim fakat onlar da tek bir söz etmediler. Ofisime girdiğimde Jessica, "Günaydın Patron, doğum gününüz kutlu olsun" dedi. En azından birinin hatırlıyor olması beni memnun etmişti. Öğlen yemek zamanı geldiğinde Jessica kapıya vurdu ve "Dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben" diyerek beni davet etti. "Bütün gün duyduğum en güzel şey bu. Haydi gidelim" dedim. Yemeğe çıktık. Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehirdışında özel bir lokantaya gittik. İki martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık. İşyerine dönerken, "Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi? diye sordu. "Hayır, sanırım gerekmiyor" diye yanıtladım. "Benim evime gidelim ve size bir martini daha ikram edeyim" dedi. Evine gittik. Başka bir martininin daha tadını çıkardık ve Jessica dedi ki "Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim." Ona memnuniyetle izin verdim. Yatak odasına gitti ve 5 dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu. Hepsi "İyi ki doğdun" şarkısını söylüyorlardı ve ben orada üstümde sadece çoraplarımla oturuyordum.