Havacılık ve uçak fıkraları
Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.
Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi. Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı. Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.
- Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu. Adam :
- Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi. Onlarda benim öğrencilerim. Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.
Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti. Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi. Pilot:
- Aman çok güzel! diye sevindi. Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü. Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu. Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti. Gidip bakmak istedi. Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi! Dehşetle sordu :
- Öğrencilerin nerede?, diye...
- Dersler bitti. Hepsini evlerine gönderdim!
Daha önce uçakla hiç mi hiç seyahat etmeyen bir Trabzonlu, şirketi tarafından verilen görev için uçakla İstanbula gidiyor. İlk uçuşunda bazı izlenimler edinen Trabzonlu, yine uçakla geriye dönerken, pilotun kalkış sırasındaki uyarısı üzerine, hostes ve hostların, belli yerlere oturarak kemerlerini bağladığını görür.
Pilotun, iniş ve kalkışlarda hep aynı uyarıyı yaptığını ve her defasında hostes ve hostların aynı yerlere oturduğunu gören Trabzonlu, dayanamayıp, hemen yakınında oturan hosta, kısık bir sesle,
- Uçağın iniş ve kalkışlarda dengede olması için mi buralara oturuyorsunuz?, diye sorar.
Kahkaha atmaktan kendini alamayan host, hem güvenlik açısından hem de acil çıkışlarda belli görevleri olduğu için bu noktalara oturduklarını uzun uzun Trabzonluya anlatmak zorunda kalır.