Bir imam, bir haham ve bir papaz ormanda geliyorlarmış. Bir gölün kenarına gelmişler. Hava sıcak mı sıcak. Bakmışlar çevrede de kimse yok, soyunup göle girmişler. Çıktıklarında bir bakmışlar ki kıyafetleri ortada yok. Aramışlar taramışlar ama bir türlü bulamamışlar. Sonunda haham “Benim evim ormanın içinde, biraz ileride. Benim eve gidelim, ben size giyecek bir şeyler veririm” deyince beraber ormanın içinde anadan üryan hahamın evine yürümeye başlamışlar. Tam eve yaklaştıkları sırada bir grup kadın belirmiş. Kaçacak bir yerde yok. Papaz hemen şeyini kapatmış. Haham da hemen şeyini kapatmış iki eli ile. İmam ise yüzünü kapatmış. Kadınlar geçtikten sonra hahamla papaz imama neden şeyini kapamadığını sormuşlar. İmam “Sizi bilmem ama benim cemaatte beni yüzümden tanırlar, demiş.”

Üç papaz, Akşehir'e hoca merhum ile tanışmaya ve bazı sorular sormaya geldiler. Bir meydan yerine toplanarak konuşacaklardı. Papazlar ve kalabalık halk topluluğu meydan yerini doldurmuştu.
Papazlar sorularını sormaya başladılar.
Birinci papaz:
- Dünyanın ortası neresi? diye sordu.
Hoca eşeğin ön ayaklarının olduğu yeri gösterdi:
- İşte dünyanın ortası burasıdır, dedi. Papaz itiraz etmek istedi:
- Ne biliyorsun orası olduğunu? diye sorunca, Hoca Nasreddin:
- İnanmazsan ölçebilirsin, dedi.
- Kendisinden gayet emindi. Acaba dünyanın yuvarlak olduğunu ta o zaman tahmin etmiş miydi? Çünkü dünya yuvarlak olduğuna göre her yer dünyanın ortası olabilir. fıkraoku. Com
İkinci papaz sordu sorusunu:
- Gök yüzünde kaç tane yıldız var hoca efendi?.
- Hoca cevap verdi:
- Eşeğin sırtında ne kadar kıl varsa o kadar da yıldız var. Papaz itiraz etti:
- Olur mu canım nereden belli doğru söylediğin? deyince, Hoca cevabı yapıştırdı:
- İnanmıyorsan sayabilirsin!...
O da verecek cevap bulamadı tabii. Sıra geldi üçüncü papaza:
- Benim sakalımda ne kadar kıl var? dedi.
- Eşeğin kuyruğunda ne kadar varsa senin sakalında da o kadar kıl var.
Papaz yine itiraz etti:
- Ne malûm aynı olduğu? deyince,
Hoca gayet kestirme bir yol buldu:
- Alırız cımbızı elimize, bir eşeğin kuyruğundan, bir senin sakalından çekeriz. Evvelâ hangisi biterse belki de "o azdır. Eğer denk gelmezse ben dâvayı kaybetmiş sayılırım, dedi.
Papazın işine gelmedi sakalını yoldurmak:
- Haklısın hoca efendi! demek zorunda kaldı.
Bu konuşmalar papazların çok hoşuna gitmişti. Çünkü onlar beklemedikleri bir cevapla karşılaşmışlardı. Hocanın böyle zeki ve kestirme cevaplarına hayran kaldılar.