CIA, Rusya"da bir kasabaya casus yerlestirecek, cevrede Ruslar"in nukleer arastirma merkezleri var. Ama oyle bir casus olacak ki, tipki bir Rus gibi…
Once Amerika"da, Rusya"daki kasabanin bir benzeri yapilmis, yuzlerce kisi arasindan secilen casus adayi, yillarca bu yapma kasabada yasamis… Rusca"yi o bolgenin lehcesiyle ogrenmis… Ruslar ne yer, nasil icer,nasil sakalasir, nasil kizar, hepsi en ufak ayrintisina kadar ogretilmis ve zamani gelince bir imtihandan gecirilip, ucakla kasabanin cevresine atilmis. Amerikali casus, kasabaya adimini atar atmaz, eliyle koymus gibi meyhaneyi bulmus, dalmis iceri, herkesi Rus uslulu selamlamis ve meyhaneciye votka soylemis… Meyhanede de fazla kisi yokmus, biraz sonra ondan baska kimse kalmamis…
Meyhaneciyle oradan, buradan, sagdan soldan konusmaya baslamislar, vakit gecmis, meyhaneci casusun omuzuna elini atmis!
"Haydi Co, kalkip karakola gidelim, seni teslim edeyim." Amerikan casus sasirmis, ama bakmis kurtulus yok, kacamayacak, yola cikmislar…
Amerikali dayanamamis, sormus:
"Сок merak ediyorum, benim Amerikali oldugumu nasil anladin? O kadar guzel Ruslasmistim ki !"
Meyhaneci gulmus:
"Her seyin tamam olmasina tamam da, bizim buralarda pek zenci Rus bulunmaz !"
Karı koca bir barda oturuyorlar. önlerindeki içkileri yudumlarken bardan içeri hoş bir hatun girer. bizimkilerin yanına gelir, adama sarılarak onu öper. karısına aldırmadan:
- Nasılsın hayatım? epey oldu görüşemedik
Diyerek başka bir masaya gidip oturur. adamın karısı dayanamayarak sorar:
- Kim bu kadın?
Adam sakin bir sesle yanıtlar:
- Senden saklayacak değilim. metresim!
Kadın çıldırır:
- Bu ne cüret! bu ne ahlaksızlık!.. ben buna katlanamam, derhal boşanıyoruz! sen ne şerefsiz adammışsın meğer… bir de utanmadan metresim diyorsun… her şey bitti anlıyor musun, boşanıyoruz! hem de derhal!..
Adam gayet sakin bir tavırla karısına bakar:
- Dur bakalım hele bir sakin ol. ne yani sevgilim etiler’deki dubleksi, akmerkez’deki daireyi, bodrum’daki tripleksi, 24 metre yatı,altındaki son model jeepi, kımızı spor arabayı, maldiv adalarındaki devre mülkü, mücevher ve takı kolleksiyonlarını falan bırakıp boşanmak mı istiyorsun? alt tarafı bir metres için bütün bunlardan vazgeçmeye değer mi bir tanem…
Kadın bunları duyunca sakinleşir. çevresine bakınmaya başlar. Biraz ilerideki masada oturan bir çift dikkatini çeker. kocasına sorar:
- Şurada oturan bizim suat degil mi?
- Evet – peki yanındaki kim?
- Kim olacak canım, metresi…
Kadın önce duraksar. sonra burnunu kıvırarak kocasına sokulur:
- Aaaa ! bizimkisi daha güzel valla!.
De Gaulle Cumhurbaşkanıyken Italya'yı resman ziyaret etmiş. Gezi programında Fiat otomobil fabrikaları da varmış. Fabrikada dolaşırken De Gaulle birden :
- "Oooo Carlo! Sen burada mısın?" diye bağırmış ve makinenin başında çalışan bir işçiye doğru yürümüş. İşçide :
- "Vay Charles!" diye De Gaulle'e dönmüş, kucaklaşmışlar. Herkes şaşırmış.
Koca De Gaulle ve işçi Carlo! De Gaulle yanındakilere :
- "Carlo benim eski arkadaşımdır" demiş. "Çocukluğumuz beraber geçti. Çok iyi insandır", demiş. Fabrikanın yöneticileri hemen atılmışlar.- "Bizim de en iyi işçimizdir. Çok severiz kendisini!"Bir süre sonra İtalya'yı Nixon ziyaret etmiş. Onu da aynı fabrikaya götürmüşler. O da aynı böüme gelince :
- "O Carlo!" diye haykırmış:
- "Sen buradasın ha!"- "Vay Nik!
Bu ne tesadüf? Bunca yıl sonra seni görmek..."Sarılıp kucaklaşmışlar ve tekrar görüşmek ümidiyle vedalaşmışlar. Bu arada Nixon Carlo'yu Beyaz Saray'a çağırmış. Herkes şaşkın. Nixon gidince Carlo'yu İtalyan Dışişleri Bakanlığın'dan çağırmışlar:
- "Hadi De Gaulle çocukluk arkadaşında. Ya Nixon'u nereden tanıyorsun?"Carlo gülmüş:
- "Gençliğimde Amerika'ya gitmiştim. Bir gangsterlik olayına adım karışmıştı. Nixon da çiçeği burnunda bir avukattı. Beni savundu ve beraat ettim. O zamandan beri dostuz."Sonra bir gün İtalya'yı Sovyet Başbakanı Kosigin ziyaret etmiş. Ona da aynı fabrikayı dolaştırmışlar.
Ve aynı hikaye devam etmiş:
- "O Carlo yoldaş! Nasılsın? Seni bunca yıl sonra burada görmek beni çok sevindirdi."- "Vay Kosigin! Ne günlerdi onlar. Şimdi oturup iki tek votka atsak ne güzel olurdu."Herkes şaşkınlıktan küçük dilini yutacak. Kosigin, yoldaş Carlo'yu Moskova'ya davet etmiş, o da :
- "Fırsatını bulursam gelirim.", demiş.
- "Ama bu patronlar insana hiç fırsat verir mi?"Kosigin gider gitmez, fabrikanın müdürü Carlo'yı çağırmış:
- "Yahu hepsini anladık ama Kosigin'i nereden tanıyorsun?"
- "Ben eski komünistim. Biz birbirimizi tanırız."
Müdürün tepesi atmış:
- "Sen böyle herkesi tanırmısın?"
- "Tanırım ya!"
- "Şimdi bana Papa'yı da tanıdığını söyleyeceksin herhalde!"
Carlo müstehzi olmuş.- "O ne biçim laf? Elbette Paul benim en iyi arkadaşımdır."Müdür hırsından kıpkırmızı kesilmiş.- "Palavra atma yahu! Sen Papa'yı nereden tanıyacaksın?. Hem de arkadaşınmış...
Lafa bak."İşçi Carlo gayet soğukkanlılıkla cevap vermiş:
- "Ben iddiaya girmem, girenleride sevmem. Ama size dediklerimin doğruluğunu ispat edebilirim. Bu pazar Vatikan'a gidelim. Orada benim Papa'nın arkadaşı olup olmadığımı görürsünüz."Müdür pazar gününü iple çekmiş. Sabah erkenden Carlo'nun evine arbasını göndermiş ve buluşup Vatikan'a gitmişler. Vatikan meydanı ana baba günüymüş. Biraz sonra Papa balkona çıkıp halkı takdis edecekmiş. Bu arada Papa'yı merak eden her dinden ve milletten insan meydanı doldurmuş. İşçi Carlo müdürü bir elektrik direğinin dibine bırakıp, kalabalığı yarmış ve Vatikan Sarayı'nın kapısından içeri girmiş. Müdür şaşırmış ama, "Dur bakalım!" diye kendi kendini teselli etmiş.. Biraz sonra balkonun kapısı açılmış ve Papa ile Carlo kolkola yürümüşler. Hem de gülerek. Papa hıristiyanları takdise başlarken Carlo da sağa sola bakarak müdürü aramış. Bir de ne görsün koca müdür bir seksen uzanmış, yerde yatıyor ve etrafındakiler kendisini ayıltmaya çalışıyorlar. Carlo hemen Papa'ya dönüp - "Bana müsaade, bizim müdür bayılmış" diyerek ayrılmış. Koşup müdürün yanına gelmiş. Birini elinde kolonya müdürü ayıltmaya çalışıyor. Carlo dayanamayıp sormuş:
- "Ne oldu bu adama?"- "Bilmiyoruz! Siz Papa'yla balkonda görününce arkasında duran iki japon -Allah Allah! Şu adam bizim Carlo! Ama yanında duran adam kim? dediler ve bu da düşüp bayıldı."