Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir. Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz? Sevgi üç türlüdür. Birincinin adı "
EĞER"türü sevgi. Belli beklentileri karşılarsak bize veriçecek sevgi.
Örneğin: eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsın seni severim. En çok rastlanan sevgi türü budur. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi. Sevenini, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür. Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır.
Evliliklerin pek çoğu " Eğer"türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları bağlıyor. Sevgi nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile " Eğer"türüne rastlanıyor. Bir genç Tokyo Üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfşöyle sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin? diye bağırıyor. Delikanlı "Ama baba vakşöyle sende bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın diyor. Baba daha çok kızarak delikanlıyı tokağlıyor. Çocuk da intihar ediyor.
Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı. Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı. İnsanlar " Eğer"türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında. Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek bu genç adamın yaptığı gibi yaşamı sürdürmekle ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir. İlginç değil mi?.
İkinci türe geçiyoruz:
"ÇÜNKÜ"türü sevgi. Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.
Örnek mi? Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin (Yakışıklısın). Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.
Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki. Seni seviyorum.
Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki.
"Çünkü"türü sevgi " Eğer"türü sevgiye tercih edilir. " Eğer"türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş bir şeydir egomuzu okşar. Bu tür olduğumuz gibi sevilmektir.
İnsanlar oldukçarı gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün "
Eğer"türünden Temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki bu tür sevgi de, yükler getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Haaranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar.
Seviçecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfının en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi? "Çünkü"türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var.
Birincisi acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz korkusu. Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri öteki yalnızca kendilerinin bildiği. İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doğar. İkincisi de ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa endişesidir. Japonya'da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişana bozup onu terk etmiş. Daha acısı aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler, artık çirkin olan kızlarını. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik Temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş. Toğlumlardaki sevgilerin çoğu "Çünkü"türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür. Peki o zaman, gerçek sevgi, güveniçecek sevgi ne? Ve işte sevgilerin en gerçeği. Üçüncü tür:
"RAĞMEN" diye adlandırdığım türdür. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için? Eğer türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp şöyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için Çünkü türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan Bir şey olduğu için değil, bir şey olmasına rağmen sevilir. Güzelliğe bakar misiniz. Rağmen sevgi.
Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "Rağmen"sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına "Rağmen"tapar. Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insani olabilir. Bunlara rağmen sevilebilir. Tabii bu sevşöyle karşılanması şartı ile. Burada insanin, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması görekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi, o haşöyle sevilebiliyor. Bütüşöyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor. Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur.
Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir.
Bunun şöyle olduğundan nasıl emin olursunuz? Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir теsте davet ediyorum. Şu soruma cevap verin: Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize yaşİmamın ve yararı var diye sormaz mıydınız? Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi?. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?. Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz.
Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?. Şöyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar. Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni "Rağmen"türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır. Bugün yaşadığımız toğlumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok. Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemektedir. Peki bu dünyada sevgi ne kadar var?. Açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede?.
Hepsi o. Dünyadaki en büyük kıtlık, "RAĞMEN"türü sevginin yeterince olmayışıdır.
Doktor Serkaç Acar beyin şaşkınlığını kanser olduğumu ve beynimdeki radyoaktif maddenin iki ay içerisinde ölümüme sebeb olacağını açıklamaya çalışırken gözlerinden okuyabiliyordum. Neden olmasındı çünkü bu üçüncü kez kansüre yakalanışımdı. Bir insan üç kez mi kansüre yakalanırdı?
Ümitsiz bir sesle devam etti " göğüs ve cilt kanserlerini daha önce yenmeyi başarmışsınız. Yine bağırabilirsiniz. Allah'tan ümit kesilmez"
Hastaneden çıktığımzda hava kararmıştı ve umutsuz bir sonbahar yağmuru yağıyordu. Bir taksi çeviren kocam şoföre "konak pier " dedi. Oraya vardığımızda yağmur şiddetini iyice artırmıştı. Koşarak içeri girdik ve deniz manzarası olan bir kafenin cam kenarına oturduk. İkimizde sessizdik. Ben başımı pencereye dönerek denize düşen yağmur tanelerinin oluşturduğu noktacıkları izlemeye koyuldum. Kalbim güm güm vuruyor ve bu sefer ölümden çok korktuğumu düşünüyordum. Aslında kendim için değil küçük kızım için korkuyordum. Çünkü zavallıcık henüz sekiz yaşındaydı.
Bu vahşi dünyada onu nasıl annesiz bırakabilirdim ben. Bu düşünşöyle pencereden şiddetle yağan yağmuru izleyip sitemle "Allah'ım neden yine ben" diye mırıldandım. Sesimi duyan kocam bana doğru usulca uzandı avuçlarını yanaklarıma yapıştırarak gözyaşlarımı sildi. " Hayatım "
Dedi, onunda gözlerinden akaç acı yaşları görebiliyordum. Buna rağmen çok tatlı bakışları vardı. Lafını bitirmeesine izin vermeden "korkuyorum " dedim. "bu sefer çok korkuyorum, mücadele edecek gücüm kalmadı "
Ellerimi yanaklarıma kocamın ellerinin üzerine yapıştırdım ardından yüzümü çevirerek avuç içini tarif edilemez bir hüzünle öptüm. Ellerim benide şaşırtacak derecede titriyordu. Kocam konuşmaya devam etti. "Pes edemezsin. Sende biliyorsun Önünde kalıcı eserler bırakabilmen için koskoca iki ayın var. Hem sen demiyormuydun - bir gün herkes tarafından beğenilen resimler çizip ünlü olacağım - diye. Hadi önümüzdeki iki ayı dolu dolu değerlendirelim. "Kocam son derece içten konuşuyordu. Titrek bir sesle "Öleceksem bile iz bırakarak öleceğim" diyerek kocamı tasdikledim. Günler hızla ilerlemeye başladı. her gece ölümü hatırlayıp kızımı öpüyor, kokluyor kocamla vedalaşıyordum. Allah'ım ne kadar acı vericiydi bu. Öte yandan Doktorun belirttiği iki ayı doldurana kadar gece - gündüz resim yaptım. Bana "anne" diyen öğrencilerimle daha fazla zaman geçirdim. Bu arada Mithatpaşa caddesi Asansör durağında "Obje Sanat Galerisini "açtım. Herşey mükemmel gidiyordu benim için. Ölümü bile unutmuştum. fakat bir öğleden sonra öğrencilerimle birlikte çay içiyorken baygınlık geçirmişim. Beni hemen doktoruma götürmüşler.
Uyandığımda kocamın, dostlarımın ve ailemin yanımda oldukçarını gördüm.
Değişik duygular içerisindeydim. Mutlu mu olsaydım üzülsemiydim?
Hepsinin gözlerinde ölümümü gün be gün an be an izlemiş olmanın verdiği hüznü görebiliyordum. Ölüm bir insana bu kadar mı yaklaşırdı. Bir süre sonra doktorun odasına çağrıldığımda karmakarışık duygularla içeri girdim. Doktor tatlı tatlı gülümsüyordu, önce otuİmam için yer gösterdi ve sonra konuşmaya başladı "kızım, sana önemli iki haberim var, bunların ilki, beyninde biriken ve kansüre neden olan radyoaktif maddeyi terle atmışsın. aslında birkaç tahlil daha yapacağız ama bu formaliteden öteye gitmeyecek"şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Doktor gözlerimdeki merakı anlamış olmalı ki daha açık bir şekilde hem heceleyerek hemde daha neşeli bir sesle " Ha - ya - ta ge - ri dön - dün" dedi. Hayata geri dönmüştüm. Evet kızıma, kocama ve öğrencilerime geri dönmüştüm. İlacım resme ve insanlara duyduğum sevgi ve inandığım şeyler için çalışmamdı.
Ağlıyordum. Hem gülüyor hem ağlıyordum. Ne garip birşeydi. doktor devam etti "baygınlığının sebebini merak etmiyor musun "
" Ediyorum " dedim.
"Iyi Öyleyse sıkı dur, "tüm dikkatimi doktora yönelttim, vurgulayarak devam etti "Tam iki aylık hamilesin "O an yüksek tonlu bir çığlık attım.
Sesten ürken kocam ve ailem son sürat oDadın içeri girdiler.
Şaşkınlardı. Kocamı görür görmez sımsıkı sarılarak " Hamileyim, iki aylık hamileyim" diye çılgınca bağırdım. Kocam ya hastalığın diye homurdandığında ise sevinçle "yendim, onuda yendim. Hayata üçüncü kez geri döndüm "İşte şöyle, beynimdeki radyoaktif madde beklenmedik bir surprizdi benim için. İlk duyduğumda şöylenenlerin yalan olmasını o kadar çok istedim ki, bu gerçekle başa çıkmak kolay olmadı ama çalışarak atlattım. Yaşamdan kolmamak için resme sarıldım. Gece gündüz resim yaptım. Ve hala galerimdeki çocuklarıma dersler veriyor ve resim yapıyorum.
Donna'nın dördüncü sınıf öğrencileri geçmişte gördüğüm sınıflardan farklı değilmiş gibi görünüyorlardı. Öğrenciler beş sıra olarak sıralanmiş altı sırada oturuyorlardı. Öğretmen masası en önde öğrencilere bakıyordu. Panoda öğrencilerin çalışmaları asılıydı. Bir çok açıdan geleneksel bir ilkokul havası hissediliyordu. Yine de sınıfa ilk girdiğimde bir şey bana farklı görünmüştü. Belirli bir heyecan söz konusuydu. Donna, emekliliğine sadece iki yıl kalmış, Michigan'da küçük bir kasaba öğretmeniydi. Ayrıca benim tarafımdan bölge çapında düzenlenmiş personel geliştirme projesine gönüllü olarak katkıda bulunuyordu. Eğitim sürecinde öğrencilerin kendilerini iyi hissetmeleri ve yaşamlarının sorumluluğunu üstlenmeleri baz alınıyordu. Donna'nın işi eğitim sürecine katılmak ve sunulan kavramları uygulamaya koymaktı.
Benim işim ise, sınıf ziyaretleri yapıp, uygulamaya hız kazandırmaktı.
Arka sıralardan birine oturdum ve izlemeye koyuldum. Bütün öğrenciler birşeyler yazıp karalıyorlardı. Benim yanımda oturan on yaşındaki kız öğrenci kağıdını "ben yapamam"cümleleşöyle doldurmuştu. "futbol topunu kaleye gönderemem. "
"Üçlü sayılarla bölme işlemi yapamam. " debbie'nin beni sevmesini sağlayİmam. "Sayfanın yarısı dolmuştu ve yazmaktan bıkmışa benzemiyordu. Kararlılıkla ve ısrarla yazmaya devam ediyordu.
Öğrencilerin defterlerine bağırak sıraların arasında yürümeye başladım.
Hepsi de cümleler yazıyorlar ve yapamadıkları şeyleri tanımlıyorlardı.
"On atış üst üste yapamam. "
"Sol alanda vuruş yapamam. "
"Bir kurabiye ile yetinemem. "O anda egzersiz bende merak uyandırdı. Öğretmene ne olup bittiğini sormaya karar verdim. Yanına yaklaşınca öğretmenin de yazmakla meşgul olduğunu gördüm. En iyisinin rahatsız etmemek olduğuna karar verdim. "John'un annesini zorla veliler gününe getiremem. "
"Kızımdan arabaya benzin koymasını isteyemem. "
"Alan'dan bileğini değil, kelimeleri kullanmasını isteyemem. "Öğretmenin ve öğrencilerin "yapabilirim"türü olumlu cümleler kurmak yerine neden şöyle bir olumsuzluğa saplandığı düşüncesine karşı Savaşıverirken oturduğum sıraya geri döndüm. Yeniden etrafımı izlemeye koyuldum. Öğrenciler bir on dakika daha yazmaya devam ettiler. Çoğu kağıtlarını doldurmuş, başka kağıda geçmişti. Donna, " Elinizdeki kağıdı bitirin, ama başka bir kağıda geçmeyin. " diye seslenerek egzersizin sonuna geldiklerini vurguladı. Öğrencilere kağıtlarını ikiye katlamalarını ve teslim etmelerini söyledi. Öğrenciler kağitlarını öğretmen masasının üzerindeki boş ayakkabı kutusunun içine koydular. Bütün kağıtlar toplanınca Donna kendi kağıdını da kutuya koydu. Kutunun kapağını kapadı. Kutuyu kolunun altına aldı ve kapıdan çıkıp koridorda ilerledi. Öğrenciler öğretmenin peşinden giderken ben de öğrencilerin peşine takıldım. Koridorun ortasında yürüyüş tamamlandı. Donna güvenlik odasına girdi ve elinde bir kürekle dışarı çıktı. Bir elinde kürek bir elinde ayakkabı kutusu öğrenciler arkasında bahçenin en uzak köşesine doğru yol aldılar. Ve kazmaya başladılar. "yapamam"cümleciklerini gömeceklerdi! Kazma işlemi yaklaşık on dakika sürdü, çünkü bütün öğrenciler sırayla kazıyorlardı.
Çukur bir - bir buçuk metre olunca kazma işlemi sona erdi.
"Yapamam"cümlecikleri kutusu çukurun dibine kondu ve üzeri toprakla örtüldü. Otuz bir tane on - on bir yaş çocuğu, yeni kazılmış çukurun başında bekleşiyorlardı. Her birinin bir metre aşağidaki kutunun içinde en az bir sayfa süren "yapamam"cümlecikleri vardı. Öğretmenin deşöyle.
Donna, "kızlar, erkekler elele tutuşun ve başınızı eğin. " diye seslendi. Öğrenciler sözüne uydular. Çukurun başında halka oluşturdular, elleşöyle sımsıkı bir bağ oluşturdular. Başlarını öne eğip beklemeye başladılar. Donna konuşmasına başladı:
"Arkadaşlar, bugün burada ‘yapamamlar' anısına toplandık. Yeryüzünde bizimle birlikteyken bir şekilde hepimizin hayatına girdi; kimimizinkine az, kimimizinkine çok.
Adı her okulda, her toplantı salonunda, hatta Beyaz Saray'da bile anıldı. ‘yapamamlar'ı sonsuz uykusuna göndermeye karar verdik. Erkek ve kız kardeşleri ‘yapabilirim', ‘yapacağim' ve ‘yapıyorum' hayatlarına devam ediyorlar. Onlar ‘yapamamlar' kadar ünlü, güçlü ve kuvvetli değildirler. Belki birgün sizin de yardımınızla dünyaya ayak izlerini bırakabilirler. İnsallah, ‘yapamamlar' huzur içinde yatarlar. İnsanlar onlar olmaksızın hayatlarına devam edebilirler. Amin!"Bu methiyeyi dinlerken öğrencilerin hiç birinin bugünü unutamayacaklarını düşündüm.
Bu aktivite oldukça sembolik bir anlam taşıyordu. gerek bilinçten, görekse bilinç dışından asla silinmeyecek bir beyin egzersizi gibiydi.
‘yapamam' cümlecikleri yazmak, onları gömmek ve methiye dinlemek.
Bunların hepsi de öğretmenin gayretleri ile gerçekleşmişti. Methiyenin sonunda öğrencilerini etrafında topladı ve onları sınıfa götürdü.
‘yapamamlar'ın ebediyete intikalini keklerle, patlamış mısırlarla ve meyve sularıyla kutladılar. Kutlamaların bir parçası olarak, Donna kalınca bir kağıttan mezar taşı kesti. En üste ‘yapamam'ı, en alta o günün tarihini yazdı. Kağıttan yapılmış mezar taşı o yılın anısına Donna'nın sınıfına asıldı. Nadiren de olsa öğrencilerden biri unutup, ‘yapamam' dediğinde Donna bunu gösterdi. Ögrenciler de Böylece ‘yapamamlar'ın öldüğünü hatırlayıp, yeni cümle kurmak zorunda kaldılar.
Donna'nın öğrencilerinden biri değildim. O benim öğrencilerimden biriydi. Yine de o gün ben ondan ömür boyu unutamayacağım bir ders aldım. Şimdi yıllar geçmesine rağmen, ne zaman ‘yapamam' gibi bir cümle duysam, dördüncü sınıf öğrencilerinin düzenlediği cenaze merasimi gelir aklıma. Ben de öğrenciler gibi ‘yapamamlar'ın öldüğünü anımsarım.
• Kalsaydınız bir şeyler yerdik.
• Vallahi sarıda geçtim memur bey.
• Kazanmak önemli değil mühim olan yarışmaya katılmaktı.
• Dünya ahiret bacımsın.
• Şuan 70 milyon bizi izliyor.
• Bu son sigaram.
• Bütün kadınlar güzeldir.
• İki saat kapıda bekledim, açan olmadı.
• Seni düşünmekten bütün gece gözüme uyku girmedi.
• Sen bir de beni gençliğimde görecektin.
• Ağlamıyorum. Gözüme bir şey kaçtı.
• Yemezsen arkandan ağlar.
• Seni leylekler getirdi yavrum.
• Akşama erken geleceğim.
• Bu aldığım en güzel hediye.
• Bir oturuşta iki büyük deviririm.
• Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.
• Ağzıma sigara sürmedim.
• Ben almayayım rejimdeyim.
• Eee ne zaman gidiyoruz içmeye?
• Kadınlar en çok kel erkeklerden hoşlanır.
• İşim bitsin ben seni ararım.
• Bir kez olsun yüzüm gülmedi.
• Hayatımda hiç ilaç almadım.
• İhraç fazlası bunlar.
• O elinizdeki tek kaldı, başka yok.
• Bir tanem.
• Seni Seviyorum.
• Beni seçerseniz size.
• Ben de tam seni arayacaktım.
• Bir şey olmaz.
• Ben eski yüzücülerdenim.
• Bizi davet ettiler ama gitmedik.
• Vallahi bu size çok yakıştı.
• Senin annen bir melekti yavrum.
• Bana yan bakan daha anasının karnından doğmadı.
• Merak etme hayatım sekreterimi görsen çok çirkin.
• Büyük ikramiyeyi kazanmak istemiyorum önemli olan alın teri.
• Merhaba karıcığım, mesai yeni bitti de.
• Üzülme sevgilim evlenince anneni yanımıza alırız.
• Evi boşaltın! Almanya'dan oğlum geliyor.
• İki gözüm önüme aksın ki.
• Kilolarımla barışığım ben böyle mutluyum!
• Formu doldurun biz sizi ararız.
• Bu sene üniversite soruları çok basitti, keşke sınava girseydim.
• Ben her bahar aşık olurum.
• Gerçek aşkı sende buldum.
• 2 saat bekledim. Gelmedin!
• Üşüyorsan ceketimi alabilirsiniz.
• Sana ağlıyorum.
• Hatırası var, bunu sana veremem.
• Arkasından değil, burada olsa yüzüne de söylerim.
• Her bedene uyar bu.
• Gol atmayı sevmiyorum. Asist yapmak daha çok hoşuma gidiyor.
• Senin eline kimse su dökemez.
• Öğretmenin vurduğu yerde gül biter.
• Şöyle bir arabam olsun milyarlarca borcum olsun.
• Benim için önemli olan ruh güzelliği.
• Hediye olmasa inan verirdim.
• Bir arkadaşa bakıp çıkacağım, İstersen kimlik bırakayım.
• Mektup gelmedi mi? Ama ben kendi elimle postaya attım.
• Belki biraz sıktı ama hiç merak etmeyin kullandıkça açılır.
• Kitaplarıma bir daha bakayım ama kitabı sana verdiğimden eminim.
• Onun için bir şeyler yapmayı çok isterdim. Ama maalesef.
• Elimden bir şey gelmez.
• Sensizlik canıma tak etti.
• Ben hiç yalan söylemem.
• Akşam elektrikler kesildi, dersimi yapamadım.
• Bunun garantisi biziz abi.
• Telefon şehirler arasına kapalı.
• Ben zaten böyle olacağını biliyordum.
• Bir kereden bir şey olmaz.
• Biz sadece arkadaşız.
• Kuran çarpsın bu son sigaram.
• Son biletler bunlar.
• Hiç acıtmayacak.
• Daha önce hiç kimseyi böylesine sevmemiştim.
• Sizin mutluluğunuz bizim mutluluğumuz.
• Sayısaldan para çıksa, önce kimsesiz çocuklara sonra da yaşlılara bağışlarım. Haaa bir de okul yaptırırım.
• Abi kızı görücen bi içim su.
• Adem Bey şu an toplantıda. Kim arıyordu?
• Sizden iyi olmasın bir arkadaşım vardı.
• Kuru ekmek bana yeter. Yeter ki huzurum yerinde olsun.
• Dış transferleri 15 gün içinde bitireceğiz.
• Aradım. Çaldı çaldı açan olmadı.
• Dünyanın en mutlu çifti olacağız.
• Devletimiz güçlüdür.
• Failleri en kısa zamanda yakalanacak.
• Enflasyon düşecek.
• Bu kış komünizm gelecek.
• Memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz.
• Bu konuda elimizden geleni yapıyoruz.
• Benim işçim, benim köylüm, benim memurum.
Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektörün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından firlayarak önlerini kesti. Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi? Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı. Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu. Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; “Bekleriz” diye mırıldandı. Nasıl olsa bir sure sonra gideceklerdi. Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi. Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı. “Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok” diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu. Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıstı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi. Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu? Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti. Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harvard´da okuyan ogullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi. Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki onun anısına okul sınırları içinde bir yere bir anıt dikmek istiyorlardı. Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi. “Madam” dedi sert bir sesle, “Biz Harvard´da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner.” “Hayır, hayır” diyerek haykırdı, yaşlı kadın. “Anıt değil. Belki, Harvard´a bir bina yaptırabiliriz”. Rektör yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak “Bina mı?” diyerek tekrarladı. “Siz bir binanın kaça mâl olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptıgımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı.” Tartışmayı noktaladıgını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi. Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü : “Üniversite inşaatına başlamak için gereken para buymuş? Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?” Rektor´un yüzü karmakarısıktı. Yaslı adam başıyla onayladı. Bay ve bayan Leland Stanford, dışarı çıktılar. Doğru Californiaya´ya, Palo Alto´ya geldiler. Ve Harvard´ın artık umursamadıgı oğulları için onun adını ebediyyen yaşatacak üniversiteyi kurdular. Amerika´nın en önemli üniversitelerinden birini STANFORD´u.

Bir şirkete kozalanmak (Koza: Tırtılın kelebek oluncaya kadar misafir kaldığı korunaklı yuva. ) Yeni mezun elemanın;
Askerliğini beklerken, daha iyi bir iş ararken veya yurt dışında bir master kazanana kadar düşük profilli ve sıkıcı bir başlangıç pozisyonunda çalışmayı kabul etmesi. Kelebek olur olmaz da arkasına bile bakmadan o şirketten uçması. Leblebi Profesörü Astları ona bir şey açıklamaya çalışırken, daha leb demeden bütün konuyu anladığını düşünüp, İkinci kelimede söz kesen, her şeyi en iyi kendisinin bildiğini sanan dinleme özürlü yönetici. Bariyer Plânlaması Çekirdekten yetişmiş alaylı yöneticinin, ileride kendisine rakip olabiçecek zehir gibi ve eğitimli genç elemanını, "Rotasyon iyidir; satışı da öğrenirsin. Kariyerin için faydalı olur. "ayaklarıyla kandırıp başka bir bölüme postalaması.
Koltuğunu elinden almak amacıyla gelecekte yapılabiçecek olası hamlelere karşı engel yaratması. Hız Tümseği En basit görevlerde bile bin bir zorluk çıkartarak işlerinizin akışını yavaşlatan kıl meslektaş. Iş İngilizcesi Türkçe cümlelerin içine İngilizce kelimeler serpiştirilerek konuşulan ucube şirket lisanı. Örnek, " Ebru, benim reportu final hâle getirdim; yarın birlikte review edelim mi?" gerçek İngilizce ile ilgisi olmadığı için, bu lisan yabancılarla iletişimde pek işe yaramaz. Az önce Amerikan aksanıyla Türkçe konuşan kişinin, şöyle bir durumda aniden nutku tutulur. Kekelemelere gelir. Pijama Yakalı Mavi veya beyaz yakalıyken, işini kaybedip evde oturmak zorunda kalan kimse.
Menopozisyon Sittinsene olarak ifade edilebilecek uzun bir süredir şirkette çalıştığı için işten çıkarılamayan sadık çalışanın, emekliliğini beklerken oyalandığı, yetkileri ve fonksiyonları azaltılmış pozisyon. Kalite Çemberi Kaliteyi iyileştirmek veya işin asıl sahiplerinin bile bulaşmak istemediği kemiklikteki sorunları çözmek hedeşöyle bir araya getirilen insanların, bir dolu mesai saati ve tonla kırtasiye malzemesi harcadıktan sonra, bir tam daireyi tamamlayarak başladıkları noktaya geri dönmeleri. Kartvizit Bebeği Çok hatırlı kişilerden torpil getirdiği için işe alınmak zorunda kalınan, müdürlerin kendi bölümlerinde istemediği, elemanların evlilik dışı bebek muamelesi yaptığı vasıfsız kimse. Masa Saati Bütün gün ceketini çıkarmadan masasında oturan, mesai saati bittikten sonra ofiste bir saniye bile durmayan, suya - sabuna ve zor işlere dokunmayan kişi. Saatinizi, hareketlerine göre ayarlayabileceğiniz dakik insan. Ego Müzesi Üst düzey yöneticinin odasında; diplomalarını, dandik golf kupalarını ve önemli kişilerle çekilmiş resimlerini sergilediği bölüm. Ritm Saz Tamiratı Bilgisayar, printer, fotokopi makinesi gibi elektronik ofis ıvır zıvırından hiç çakmayan tiplerin, arıza anında bir bileni çağırmak yerine alete vurarak tamir etmeye çalışmaları. Geyik Fırtınası Ofis insanlarının bir odaya tıkılıp, saatler boyunca akıllarına gelen her şeyi konuştukları, hazırlık yapılmadan gelindiği için de hiçbir sonuç veya karar alınamadan biten, litrelerce çay ve kahvenin tüketildiği plânsız, programsız toplantılar. Iş hayatının yüzde altmışını oluştaran akla ziyan seanslar. Estrojenerasyon (Estrojen: Kadınlık hormonu) Eğitimli, vasıflı ve ekonomik özgürlüğe sahip kadınlardan oluşan profesyonel nesil. Sağlıklı bir gelişme; kahvehaneleri andıran klâsik iş ortamlarımızın panzehiri.
Osman efendi, bir sabah müthiş başağrısıyla uyanır. İlaç aldığı halde geçmez. Bir-iki gün bekler, ağrı devam edince doktor çağırır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin, Osman Efendi'nin başağrısı azalacagı yerde artmaya başlar. Başka doktorlar çağrılır. Osman Efendi, Uşak'ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesebilene servet vaat eder. Doktorların hiç biri ağrıyı durduramadığı gibi, sebebini de bulamazlar. Uşak halkı, birbirine karışır, başağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendi'yi, İstanbul'a karar verirler. İstanbul'da eniyi doktorlar seferber olurlar. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır... Görünüşe bakılırsa, Osman Efendi turp gibidir. Oysa, dayanması gittikçe zorlaşan başağrısı ve gözyaşları, hayatını çekilmez hale getirmiştir. Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür. Haftalarca hastanede kalır, onlarca profesör tarafından konsültasyon ve testler yapılır. Fakat yine bir teşhis konulamaz. Artık yerinde kalkamayan Osman Efendi'ye ağrı kesici igneler verilir ve son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, ailesi perişandır. "Kader" denilir, Uşak'a dönülür... Osman Efendi, yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici ignelerle ölümü beklemeye başlar. Birgün hastanın keyfi yerine gelsin diye, Osman Efendi'nin eski berberi olan Berber Mehmet çağrılır. Berber yerinden kalkamayan Osman Efendi'yi traş ederken adamcagız derdini anlatır ve "ölümü beklediğini" söyler. Berber Mehmet, bir an düşünür. "Bey'im..." der, "Sakın sizin burnunuz da kıl dönmüş olmasın?". Bir bakar;"Hah, işte..." der, "Kıl dönmüş..." Osman Efendi'nin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın, çantasından cımbızı kaptıgı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendi'nin köyü ayaga kaldıran çıglıgıyla, odaya koşar. Berber Mehmet, Osman Efendi'nin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttugu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir. Osman Efendi'nin kanayan burnuna, pansuman yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yataga yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardan sonra ilk defa, rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Başağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın, sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ızdıraplara yol açtıgını, doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabilecegi kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayaga kalkan Osman Efendi, berber Mehmet'i yanına çağırır ve ona bir servet bagışlar. Şimdi bu gerçek hikayeden çıkarılacak dersler; 1. Mehmet Efendiler'in fikirleri var, dinlemek gerek. 2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur. 3. Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilir.
Dünyanın en değerli varlıkları olan siz öğretmenler! Bugün, Türk öğretmeninin şeref günüdür. Ona olan saygıyı yenileme, onun yüceliğini anma günüdür. Böyle anlamlı bir günde hepinizi sevgiyle, candan kutluyoruz. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
24 Kasım Öğretmenler Günü'nü en içten dileklerimle kutluyor, görevi uğruna şehit olanları ve ebediyete irtihal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. Tüm öğretmenlerimize başarılı bir meslek hayatı diliyorum.
Siz öğretmenler “sevgi elçileri” siniz. Sınıfta yaşama sevinci, toplumda huzur, ülkede barış, meslektaşları arasında demokratlığın simgesisiniz. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Değerli öğretmenlerimizin, 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Ülkemizi gerçek hedefe, gerçek mutluluğa kavuşturmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanımızı kurtaran asker ordusu, diğeri ulusumuzun geleceğini yoğuran irfan (bilim, kültür) ordusudur.(Atatürk) Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Atatürk:
"Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır." diyerek bu kıymetli mesleğin önemini vurgulamıştır. Tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.
Öğretmen demek karanlıkta görünen ay ışığı demektir. Değerli öğretmenlerimizin kıymetini bilelim.
Emekli ve görev başındaki öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten dileklerimle kutlayarak, çalışmalarında başarılar; aileleri, öğrencileri ve çalışma arkadaşlarıyla birlikte sağlık, huzur ve mutluluk içinde bir yaşam diliyorum.
OkuIun vereceği iIim ve fen sayesindedir ki, Türk miIIeti, Türk sanatı, ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzeIIikIeri iIe geIişir. Atatürk Başarım da sen varsın. kalbim ismini ansın. Saygılar senin olsun. sevgili öğretmenim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Türkiye’nin birkaç yıIa sığdırdığı askerî, siyasî, idarî inkiIâpIar sizin, sayın öğretmenIer. Sizin sosyaI ve fikrî İnkiIâptaki başarıIarınızIa pekiştiriIecektir. Hiç bir zaman hatırIarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet; sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiIIer ister. Atatürk Benim asıl anlatılacak yanım öğretmenliğimdir. Topluma, milletime ben, öğretmenlik yapabiliyorsam, beni onunla anlatın. Yoksa kazandığım zaferler, yaptığım öteki işlerle beni anlatmanız pek önemli değildir. (Atatürk) Bir gün dersem ki ben öğretmenim sen güneş kadar uzakta bile olsan her bakışımda gülümseyişini görürüm ışıksız açmazmış çiçek, gelmezmiş bahar inan seninle her mevsim bahar öğretmenim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun..
Saymakla tükenmez faziletlerin, zamanen ödenen o bedellerin, kıvancındır üstün talebelerin, iftihar ediniz siz öğretmenim. Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Unutmayınız ki cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir.(Atatürk) Herkesin kendine göre bir zevki vardır. Kimi bahçe ile meşgul olmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır. (M. Kemal Atatürk) Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Öğretmen nasılsa sınıf da öyledir. (Alman atasözü) Sevgiyle, bilgiyle yoğurdun bizi, bu azimle aştık cahillik denizini, barışın güvercini, doğruluk hazinesi, inan ki sensin, can öğretmenim..
Öğretmen, bir bahçıvandır. En güzel gülleri o yetiştirir. Hiç yorulmadan, bıkmadan, usanmadan bahçesindeki güllere su verir ve onların bakımını titizlikle yapar. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Muallimler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbilerini sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.(Atatürk) Öğretmenler gününüzü en içten dileklerimle kutlarım. Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.(Atatürk) Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir.(Atatürk) Anne ve babamdan sonra en güvendiğim insana öğretmenime şükranlarımı sunarım. Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir. Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir. Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Gün geçtikçe değeri artan geleceğin pırlantalarını yetiştiren fedakar tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun.
Bizi aydınlık yarınlara hazırlayan tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Başöğretmenimiz Atatürk’ü ve görevi için şehit olan öğretmenlerimizi saygı, şükran ve rahmetle anıyor; başta öğretmenlerimiz olmak üzere tüm eğitim camiamızın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, tüm öğretmenlerimizi saygı ile selamlıyorum Yılın bir günü hatırlamakla senin hakkını nasıl ödeyebilirim ki? Her zaman kalbimde olacaksın. Hayatım boyunca seni hiç ama hiç unutmayacağım öğretmenim. Öğretmenler gününü kutlarım, seni çok ama çok seviyorum.
Öğretmenlik kutsal bir meslek olarak tanılanır ki öğretmenlerimiz çocuklarımızı yani geleceğimizi şekillendirirler ona yön verirler. Bugün 24 Kasım Öğretmenler günü. Tüm öğretmenlerimizin bu özel günü kutlu olsun.
Milletleri kurtaranlar, Yalnız ve ancak Öğretmenlerdir. Öğretmenden, Eğiticiden yoksun bir Millet, Henüz Millet adını almak kabiliyetini Kazanmamıştır. (Mustafa Kemal Atatürk).
Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. (Mustafa Kemal Atatürk). Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Biricik öğretmenim canım öğretmenim iyiki varsın iyiki benimlesin. Sağol varol öğretmenler günün kutlu olsun.
Öğretmen cehalete karşı kılıcını kuşanmış bir savaşçı gibidir.
Anne baba ne kadar kutsalsa Öğretmende o kadar kutsaldır. Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Vatan bir okulsa ilk nöbettesin, ilim denizinde hep seferdesin, kutsal mesleğinle gönüllerdesin, benim de gönlümü al öğretmenim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Vatanın dört bir yanında fedakarca çalışarak bu ulvi görevi layıkıyla yerine getiren bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlar, başarılarının devamını dilerim.
Siz kara gökIerin yıIdızIarı, ısıtın yurdumuzu sabaha kadar! Ama düşe kaIka, ama yiğit, ama umutIu. AIın benim gönIümden de o kadar. Ve onIar, yıIdızIar gibi gözIeri ışıI ışıI yananIar! Oyuncak için değiI, kağıt kaIem, kitap için ağIayanIar. Cahit küIebi Ordularımızın kazandığı zafer, sizin eğitim ordularınız için yol açtı. Gerçek zaferi siz, öğretmenler kazanacaksınız. Bunu başaracağınızdan kuşkum yoktur. Sarsılmaz bir inançla ben ve arkadaşlarım sizi gözeteceğiz. Sizin karşılaştığınız tüm engelleri kıracağız. (M. Kemal Atatürk) Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Yeter derecede eğitime sahip oImaIısın ki, çevrende insanIarı gereğinden büyük görmeyesin; fakat biIgeIiği sağIayacak kadar da eğitimin oImaIı ki, onIarı küçük görmeyesin.(M. L. BOREN) Cehaletin düşmanı ve toplum değişiminin motor gücü kabul edilen, dünyanın her yerinde topluma ışık tutan en büyük güç öğretmenlerdir. Bu bilinçle Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, geleceğe ışık tutan 1 milyon öğretmenimizle tüm öğretmen adaylarının Öğretmenler Günü'nü kutluyorum.
Öğretmen, doğan güneşe benzer. Etrafını aydınlatarak karanlıklara meydan okur. Dünyanın en değerli varlıkları olan sız öğretmenler! Bugün, Türk öğretmeninin şeref günüdür. Ona olan saygıyı yenileme, onun yüceliğini anma günüdür. Böyle anlamlı bir günde hepinizi sevgiyle, candan kutluyoruz. Tüm Öğretmenlerin 'Öğretmenler Günü' kutlu ve mutlu olsun.
Öğretmenlerimizi baş tacı ediyor, emeklerini takdirle karşılıyoruz. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 24 Kasım 1928'de 'başöğretmen' sıfatını alması dolayısıyla 1981'den bu yana her yıl Öğretmenler Günü olarak kutladığımız 24 Kasım'ın tüm öğretmenlerimize hayırlı olmasını diliyorum 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyorum. Başta Başöğretmen ATATÜRK olmak üzere sonsuzluğa göçen tüm öğretmenlerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum.
Sabrını ve sevgisini öğrenim hayatımız boyunca bizden esirgemeyen, fedakar öğretmenlerimiz! Öğretmenler Gününüz Kutlu olsun.
Tüm bildiklerini bize öğrettin, millete faydalı bireyler ettin, kalemi kılıçtan çok keskinlettin, çareler ürettin sen öğretmenim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun..
Türkiye Cumhuriyeti, çağı, bilimin ışığında sizlerin gayreti ile yakalayacaktır. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Baş öğretmen M. Kemal ATATÜRK başta olmak üzere  tüm öğretmenlerimizin gününü içtenlikle kutluyorum.
7 Ayrı ülkeden 77 çeşit ɑrı gelse 777 çiçeğe konsɑ hiçbiri sizin kɑdɑr olmɑz öğretmenim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Öğretmenler, altın kanatlı kelebeklerdir. Çiçeklerin arasından hiç yorulmadan, devamlı uçarlar. Çiçeklerine toz kondurmamaya çalışırlar. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatan da, köleliğe, yoksulluğa düşüren de eğitimdir.(Atatürk) Canım öğretmenim, bu özel gününüzde sizlere sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim.
Ülkemizi aydınlık yarınlara taşımak için canla başla çalışan öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutlarız.
Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Eğitmeyi ve öğretmeyi bir ideal olarak benimseyip ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma ve ‘lider ülke Türkiye’ amacı uğrunda fedakarlık ve gayret gösteren bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum Öğretmenler! Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister. (Atatürk) Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin.
Öğretmen, öğrencilerinin üzerine titreyendir. Gömleğimizin düğmesi açılınca eliyle kapatan, alnımız terleyince mendiliyle kurulayan, ayağımıza taş dokunsa bizden önce üzülendir. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Yeni nesil en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır. (Atatürk) Başta Başöğretmenimiz ATAM ve Şehit Öğretmenlerimiz olmak üzere, Elleri öpülesi bütün öğretmenlerimizin "Öğretmenler Günü" kutlu olsun.
Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, toplumun gerçek bir ulus haline getirirler.(Atatürk) Öğretmen, geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur.
Bütün öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun. İyi ki varsınız. Ellerinizden saygıyla öperim.
Heykeltıraş mermere ne ise, öğretmen de çocuğa odur. (Atasözü) Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Tüm fedakar ve üretken öğretmenlerimizin bu değerli gününü içtenlikle kutluyorum.
Geleceğin güvencesi eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.
Üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerimin öğretmenler gününü en içten dileklerle kutluyorum.
En önemli ve feyizli görevlerimiz, milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu suretler olur. (Atatürk) Öğretmen kandile benzer. Kendini tüketerek başkalarına ışık verir. (Rufini) Türk gençliğine fedakaƒrca emek harcayarak geleceğimizin imarına ter döken bütün öğretmenlerimizin bu güzide günlerini en içten duygularla kutluyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum Öğrencilerine okuma isteği aşılamayan bir öğretmen havada soğuk demir dövüyor demektir.(H. Mann) Başta beni yetiştiren, her zaman minnetle andığım öğretmenlerimin ve tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, saygıyla önlerinde eğiliyorum Ülkemizi taşıyacak çocuklarımızı emanet ettiğimiz, ülkemizin her köşesinde insan yetiştirmeyi amaç edinen, hiçbir zorluktan kaçınmayan Öğretmenlerimizin ve eğitim camiamızın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü yürekten kutluyorum Başöğretmen Atɑtürk'ün birer yansıması olan sizler, övgülerin en güzeline layıksınız. Öğretmenler gününüz kutlu, başarılarınız daim olsun.
Öğretmenim, bu mutlu gününüzde size sağlık ve mutluluklar diler, ellerinizden öperim. Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır sözünde belirttiği gibi, öğretmenlerimizin üstlendiği görev, toplumsal ve bireysel anlamda bütün özeni hak etmektedir. Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum Büyük fedakarlıklarla eğitim öğretim faaliyetlerini sürdüren, bir toplumun şekillenmesinde önemli görevler üstlenen ve gençlerimizin iyi bir şekilde yetişerek vatanına sahip çıkmasını sağlayan kıymetli öğretmenlerimizin gününü tebrik eder, sevgi ve saygılarımı sunarım Doğruya, güzelliğe, odur yolu gösteren odur hep geleceğe güvenle gülümseyen. Bir ana, bir babadır çocuklara sunulan. Odur eli öpülen, odur fedakâr insan. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Ülkemizin fedakar öğretmenleri, sizler her şeyin en güzeline layıksınız. Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun.
Tüm Öğretmenlerin ‘Öğretmenler Günü’ kutlu ve mutlu olsun.
Herkesi aydınlatmak isteyen öğretmenler, mum gibi erimeğe razı olmalıdır. (Cenap Şahabettin) Bir gün adımı soranda çocuklarım kendimden önce senin adını söylerim solmadan açabiliyorsa körpe tomurcuk, uğrunda harcanır boncuk boncuk, yine de bitmez öğretmenim var derim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü içtenlikle kutluyor ve görevlerinde başarılar diliyorum. Başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aramızdan ayrılan öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum.
Dünyada her şeye bir değer biçilir. Ama öğretmenin eserine değer biçilemez. Onun eseri hem her şeydir ve hem de hiçbir şeydir. (Socrates) ÖğretmenIer, aItın kanatIı keIebekIerdir. ÇiçekIerin arasından hiç yoruImadan, devamIı uçarIar. ÇiçekIerine toz kondurmamaya çaIışırIar.
Verdikleri emeğin ve özverinin karşılığını maddi ve manevi anlamda alacak olan öğretmenlerimiz çağdaş bir uygarlık hedefi doğrultusunda yetiştirecekleri nesillerle Cumhuriyetimizin sonsuza dek yaşamasında en önemli unsur olacaklardır. Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın (kültürün) müspet fikirlerini veriniz. İstikbalin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler tatbik (uygulama) mevkiine konduğu vakit Türk milleti yükselecektir. (Atatürk) Öğretmenlik Tanrı sanatıdır.(Hz. Ali) Öğretmenlik mesleklerin en az kazanç getireni, fakat insanı en çok ödüllendirenidir.(H. V. Dyке) Dünyanın en tatlı öğretmeninin öğretmenler günü kutlu olsun.
Büyük ve lider Türkiye’nin geleceğini yetiştiren öğretmenlerimizin ülkemizin bilgi kaynağı olduğunu bir an olsun aklımızdan çıkartmamalıyız. Bu duygu ve düşüncelerle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, eğitim neferlerimize selam ve sevgilerimi sunuyorum.
Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir. Geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusu olan bütün öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.
Öğretmenlik mesleklerin en az kazanç getireni, fakat insanı en çok ödüllendirenidir. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Toplumların uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür.
O sımsıcak sevgin her şeye değer öğretmenim hele o şefkatli bakışların içimi ısıtır öğretmenim sensin benim en iyi öğretmenim. Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Bizi seven, öğreten, hata yaptığımızda affeden, büyüklüğünü hep koruyan, büyüdüğümde anılarımda özel yerleri olacak olan öğretmenlerimin Öğretmenler Günü'nü kutlarım. Hepinizi çok seviyorum.
Okumayı yazmayı hızlı düzgün saymayı her an dürüst olmayı sen öğrettin öğretmenim..
Bizimle hayatı paylaşan; bize hayatı öğreten, birey olma çabasında yol gösteren tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Yeter derecede eğitime sahip olmalısın ki, çevrende insanları gereğinden büyük görmeyesin; fakat bilgeliği sağlayacak kadar da eğitimin olmalı ki, onları küçük görmeyesin. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmenlerdir. (Atatürk) Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.(Hz. Ali) Öğretmenler gününüzü en içten dileklerimle kutlarım.
Sen bir tek kanatlı bilgi meleğisin. Öğretmenler günün kutlu olsun.
Dünyanın en kutsal vazifesini yapan tüm öğretmenlerimin öğretmenler gününü canı gönülden kutlar ellerinden öperim.
Öğretmen bir sanatkârdır, yarının temelini o attığı gibi, değerli kişilik hamuruna da biçim verir.
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum derler. Ben sizin kırk yıl değil ölünceye kadar köleniz olurum. Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Öğretmenler bir milleti kurtaran en büyük unsurlardır. (Atatürk) Sevgiyle, şefkatle, emekle bu kutsal görevi yerine getiren öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
24 Kasım Öğretmenler Günü tüm öğretmenlerimize kutlu olsun.
Dünyanın her yerinde öğretmenler toplumun en özverili ve en saygıdeğer öğeleridir.(Atatürk) 24 Kasım Öğretmenler Günü tüm ulusa kutlu olsun.
Sen bahçemde tek gül, kalbimde tek cansın. Sen sevdiren öğretensin öğretmenler gününüz kutlu olsun canım öğretmenim.
Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır. (Atatürk) Öğretmenler! Sarsılmaz imanla sizi izleyeceğiz ve karşılaştığınız bütün engelleri kaldıracağız. (Atatürk) Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir. (Atɑtürk) 24 Kasım Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Bugün öğretmenler günü ve bende dahil tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun. Nice yeni nesillere.
Yeryüzünde öğretmenlikten daha şerefli bir meslek tanımıyorum. (Diyojen) Canım öğretmenim, Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Öğretmen demek eli öpülesi insan demek ellerinizden öper öğretmenler gününüzü kutlarım.
Siz bir mum ışığı bizde o mumdan yararlanan öğrencileriz. Öğretmenler günün kutlu olsun.
Öğretmenlere çok büyük borcumuz vardır. Çünkü öğretmenlerimiz bize saygı. sevgi, eğitim, temizlik, ahlak öğretmeye çalışır. Öğretmenlerimize saygı ve sevgi duymalıyız. Öğretmenler Gününüz kutlu olsun.
Öğretmen, taze ruhları işleyen ustadır. Nesiller yaratır; ülkeler değil, gönüller fetheder. (Arif Hikmet Par) Dünyanın her yanında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakâr ve en değerli varlığıdır.
Öğretmenim bilir misin seni nasıl sevdiğimi? Sorsan bana nerde yerin gösteririm ben kalbimi. Öğretmenler gününüz kutlu olsun..
Çocuklarımızın eğitimli yetişmesinde ve geleceği için doğru kararlar vermesinde büyük rol oynayan, her türlü fedakârlığı gösteren tüm Öğretmenlerimizin Öğretmenler gününü kutluyor sağlık ve mutluluklar diliyorum Dünyada işlenmesi güç üç şey vardır: Elmas, çelik, insan ruhu. (Benjamin Franklin) Sen bir ışık yolusun. Bizi hep aydınlatan bir bilgi kaynağısın türlü şeyler anlatan. Avukat, doktor, hâkim, hepsi senin eserin bu ülke, bu insanlar senindir öğretmenim. Her öğretmenler gününde, sevinçle çarpar kalbim. Gösterdi tüm gücünü sevgili öğretmenim. Öğretmenler gününüz kutlu olsun..
Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
Gelecek nesillerimiz adına umut bağladığımız gerçek güç öğretmenlerimizdir. Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun.
Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete sürükler.
İnsan ağaç dikmeyince meyve vermesini bekleyemez. Her yıl yeni yeni ağaçlar diken sevgili öğretmenlerimizin, öğretmenler gününü kutluyorum. ALLAH saygıya değer öğretmenleri başımızdan eksik etmesin.
Bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi; eğitim ve öğretimin kaliteli ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesi ile ancak mümkün olabilir. Öğretmenler günün kutlu olsun.