- ---- EN İLGİNÇ BEDDUALAR --------- * Uyuz olasın da kaşıyacak tırnak bulamayasın.
* Canın dondurma çeksin de, buzluktaki dondurma kabından köfte çıksın.
* Çayın içerisine batırdığın bisküvi kırılsın da çayın içine düşsün.
* Ayak serçe parmağın kanepeye çarpsın.
* Çöle düşesin de kutup ayısıyla karşılaşasın.
* Evlendirme programına çıkasın da arayan kimsen olmasın.
* En sevdiğin dizi çıka da elektrikler kesile izleyemeyesin.
* Yazın ayrana, kışın yorgana muhtaç olasın.
* En sevdiğin dizinin karşısına geçtiğinde, dizinin günü değişsin inşallah.
* On parmağından biri kala, o da dolama ola.
* Nikahında kaleminin mürekkebi bite de imzanı atamayasın.
* Yetmişine kadar kaynananla aynı evde yaşayasın.
* Düğün günü cırcır olasın.
* Yeni aldığın elbisenin üstüne çamaşır suyu döküle, hiç giyemiyesin de gözün kala.
* Ekmeğin tavşan, kendin tazı ol, koştur da yakalayama.
* Çok sıkışasın da gidecek tuvalet bulamayasın.
* Çayın üstüne döküle üfleyecek nefesin olmaya.
* Diyetisyenlerin, plastik cerrahların elinde kalasıca.
* Allah senin işini devlet dairesine düşüre.
* Tam 24 saat ola da telefonun hiç çalmaya.
* Saçını değiştiresin de kocan fark etmesin.
* Evlilik yıl dönümünü unutasın da, karın 40 yıl başının etini yiye.
* Yüzün sivilce dola da, sürecek gram fondöten bulamayasın.
* Kuş gibi uçasın da konamayasın.
* Kulağına su kaçsın da çıkarama.
* Nezle olupta peçete bulamazsın İnşallah.
* Çorbandan kıl çıksın.
* Allah ölmüşlerine kavuştursun.
* Allah seni davul etsin, beni de tokmak emi.
* Yaşam ünitelerine bağlanan fişini çekme kararları bana sorulsun inşallah.
* Sırtından sopa, kafandan bit eksik olmasın.
* Takım elbiseyle çamurlara düşesin.
* Terliğinin kenarı kopsun da yolda kal.
* Topu inşaata kaçasıca.
* Tuttuğun takım küme düşsün.
* Umarım yeni giydiğin çorap ile banyoda ıslağa basarsın.
* Maşa yaparken kulağını kıvırırsın inşallah.
* Kırık azı dişinin içine et kaçsın da onu çıkarmaya kürdan bulama. Dilin sürekli oraya gitsin. Ağzın yamuk geze.
* Fıkrana kimse gülmesin.
* Çekirdek çitlerken son cekirdeğin çürük çıksında ağzında o iğrenç tat kalıcı olsun.
* Araban yolda bozulsun da itecek birilerini bulama inşallah.
* Arabanın altında kal, jiletle kazısınlar.
* Öpüşürken sevgilinin suratına hapşurursun inşallah.
* Allah senin işini devlet dairesine düşüre.
* Heyecanla bir şeyleri ballandıra ballandıra anlatırken, adam gelsin desin ki bunu daha önce anlatmıştın.
* Hapşırman gelsin de hapşırama.
* Bütün beddualarım tutsun da iflah olamayasın inşallah.
* Araba kullanırken cep telefonuyla konuşasın, sonrada trafik polisine yakalanasın.
* Ucuza aldım diye sevindiğin araban çalıntı çıka.
* Silikonun patlasın inşallah.
* Hem fikir, hem zikir suçlusu olasın.
* Ne yersen ye asit yapa ağzında, bir "falım" çiklet bulamayasın.
* Susurluk Skandalı'na adın karışsın.
* Medyalara gelesin inşallah. Talk showlara, reality showlara çıkasın imajın sarsıla.
* Tam otomatik çamaşır makinen kireçlensin, bir gram Calgonit bulamayasın.
* Dağın başında araban bozula, kontörün bite.
* İddaa kuponun son maçtan yatsın.
* Sayısal da 5 tuttur inşallah.
- ------ BİLGİ İŞLEM BEDDUALARI ------- * Mouse'un kırılsın, tık tıklayama.
* Hatların kopsun da hiç bir yere bağlanama.
* Disk'lerin "crash" ola.
* File'larına virüs bulaşa.
* Network'lerden atılasın.
* İnternetin kopa da hiç bir yere bagῘanamayasan * Database'in patlaya.
* Security key'lerin deşifre ola.
* Back-upların bozulsun da geçmişe dönemeyesin.
* Kartuşun bitsin.
* Bütün hatlar dolu ola da bağlanamayasın.
* E-mail'in bozula da kimseyle mesajlaşamayasın.
* Netten 500 MB'lik bir dosya indirirken, bitmesine iki dakika kala elektrikler kesile de mosmor ol inşallah!
* Chat yaparken kapı zilin çalsın.
* İçtiğin çay klavyeye dökülsün.
* Arama motorlarına giremeyesin.
* Hitin düşsün, liste sonu ol.
* Posta kutuna iki ay mail gelmesin.
* Üç vakte kadar bağlantın kopsun inşallah.
* Klavyenin sesli harf tuşları basamaz olsun da, sevgiline mektup yazamayasın.
* Windowsun çöksün, ele güne muhtaç ol inşallah.
* Kafana harddiskler kadar taş düşsün.
* Kodlarını yanlış yazasın da web sayfası yapamayasın.
* Askerliğini uzun dönem yapasın da, 12 ay nete bağlanamayasın.
* 2 senedir yazmaya çalıştığın 500 sayfalık roman dosyana virüs girsin de, edebi hayatın bitsin.
* Pes kolunda ki savunma tuşun tutukluk yapsın da ceza sahası dışından gol ye emi.
* Klavyenin space tuşu bozulur inşallah.
* Kapsama alanı dışında kalasın.
* Cep telefonun kırılsın, laptopun yansın.
* Teknolojiden mahrum kalasın.
* Modemin olur da, bilgisayarın olmaz inşallah.
* bilgisayarın geçersiz işlem yürütsün emi.
* Bilgisayarına virüs kaça da format atmak zorunda kal inşallah.
* Bilgisayarına virüsler dadansın inşallah.
* Evde kumandayı bulama.
* Parmakların klavyenin arasına sıkışa, enter tuşun bozula da bir şey gönderemeyesin.
- ------ EKONOMİK BEDDUALAR ------- * Repo'da açığa düşesin, faiz sana zarar yaza.
* IMKB 100 endeksin 1600 direncini kıramaya.
* Uygun kur bulmaya, pozisyon açığına düşesin.
* Reuters'in arızalana, rate'leri izleyemeyesin.
* Paran aracı kurumda kala, iç edile; Dövize endeksli kredi alasın.
* Merkez Bankası para piyasalarına müdahale ede. O sırada sen de orada olasın, halden anlamayan Bireysel Danışmana denk düşesin.
* Sabah seansında endeks hızla düşe, sen panik olup kağıt çıkasın, ikinci seansta endeks kendini toplaya ama iş işten geçmiş ola.
* İMF nin gazabına gelesin.
* Aldığın dolarlar sahte çıka.
* Kredi kartının şifresini unutasın da paranı çekemeyesin.
- ---- ÖĞRENCİ BEDDUALARI --------- * Sınavda kaleminin ucu bitesice.
* Tarih sınavından önce kitabını okulda unutasıca.
* Akşam servisini kaçırasıca.
* Fen projesini evde unutasıca.
* Kim bekleyecek lan şimdi yeşil ışığın yanmasını.
* Elektrikçiye ne gerek var canım, ben şimdi hallederim.
* Bana bişey olmaz.
* Hanım, bi kibrit yak da bakalım bu ne kokusuymuş.
* Tamam artık, yüzmeyi öğrendiğime göre yalnız yüzebilirim, sen biraz güneşlen.
* Suyun derinliği önemli değil, asıl iş, atlamasını bilmek.
* Bak şimdi nasıl balıklama atlıycam.
* Gönder, gönder ben tutarım.
* Ay ! ne cici; ısırır mı?
* Geel, geel, sağ yap geel!
* Yapma abi, şeytan doldurur.
* Yav bu prizde elektrik var mı?
* Aabi, acaip seri bu araba yaa.
* Lan eşşek şakası yapmayın bee.
* Kocan eve erken dönmez değil mi sevgilim.
* Hala karlı mı gösteriyor hanım.
* Aaa! Nevzat bak abim geliyor.
* Hocam ne olur son bir soru daha sorun.
* ALLAH, ALLAH ! Bu tuttuğum da ne?
* Bekle beni, bir dalıp çıkacağım.
* Beyefendi biraz kayabilir misiniz acaba?
* Abiii, FORMAT /U ne demek?
* Abi, seninki aradı, “bi kızı götürcekmiş” dedim.
* Ablaa, babama söyledim, bana da senin balonlarından alcak.
* Abii, Müjgan geldi, ona sünnet resimlerini gösterdim.
* Bak babama söölerim haa.
* 20 kg. ağırlık yeter mi?
* Şu mağarada ne var?
* 100 m. Ye dalarım, bişi olmaz.
* Hava bugün ne güzel.
* Aaa ne güzel balık!
* Şu tıpa ne işe yarıyor abi?
* Çapayı almadık mı?
* Burnu dalgaya mı verecektik?
* Şu koya girdik mi tamam.
* Ben şu iki motorun arasından geçerim. (far ışığında) * Bak şimdi ibreyi sona dayandırcam.
* Kaç basıyorum acaba.
* Demek daha önce motora binmedin. Atla arkama biraz dolaşalım.
* Virajda hangi tarafa yatacaktık?
* Bunun önü nasıl kalkıyo?
* Motor bozuldu, sen beni şu iple çek.
* Nihaaaa köprü! (250 basarken) * Bak Sadık’çığım seninle ilgili bir dedikodu duydum ama önce sana sorayım dedim. Sahi senin Kontrgerilla ile ilişkin var mı?
* Doğalgazın ülkemize hayırlı olmasını diliyor ve doğalgaz ile çalışan ilk ocağı huzurlarınızda yakıyorum.
* Korkma hanım bu saatte kapımızı kim çalacak. Tanıdık biridir.
* Gerdeğe girmeden önce sana açıklamak istediğim bir şey var Sinan.
* Postanede bana ait bir koli varmış onu almaya geldim.
* Müjdemi isterim Turhan abi. Bir kızın daha oldu.
* O irmikleri neden aldın Nurhan? Helva mı yapacaksın? Niçin?
* Hayatımda hiç bu kadar güzel bir yemek yememiştim.
* Yalan söylüyorsam şuracıkta öliim.
* Yaw şuna bak, ne kadar gerçekci bir oyun.
* Rasim abi, kafesin kapısı kapalı, değil mi?
* Karıcığım, son günlerde biraz kilo aldın galiba?
* Abi bu yeni aldığım modem için paratoner taktık, bişey olmaz.
* Ben kırmızı yanmadan sarı ışıkta geçerim.
* Gel abi burası boyu geçmiyo.
* help help borgkkkkkggggggz help help (hehe turiz karı bize el sallıyo) * Aya bak aya! Kamyon farı gibi.
* Yaklaşırsanz atlarımm.
* Korkma ben attığımı vururum.
* Baba. Ben hamileyim.
* Olum beş taş çaldım, ruhun bile duymadı.
* Evladım beni karşıdan karşıya geçirir misin?
* Bakın çocuklar, bu deney seti, kapağı açılınca güvenlik önlemi olaraktan elektriği keser.
* Ey ruuh. Geldiyseeeen.
* Yaw Ruhi abi burası galiba Fener tribunu diil yaw.
* Moha agam soninda devlet babo köyümüza el attı. Bah uçahlarla hediye atıyolar.
* Bak olm hani akşamlar HARLEM`de dolaşılmazdı, mis gibi dolaş.
* Yaw karıcım koskoca TİTANİK bu hiç batar mı.
* Çavuş bu fitilin uzunluğu ne kadardı?
* Uff anam hepsi senin mi?
* Bah bah bah hala uzunlarla geliyo...
* Canikom, bu etin tadı sana da biraz garip gelmedi mi?
* Ordular ileri... Allah, Allah, Allah, Allah...
* Ben denedim korkmayın.
* Vakkas Abi. Senin için öyle böyle diyorlar, doğru mu?
* Hihoha... Bak gelen şey köpek balığına ne kadar da benziyor.
* Hilmi abi sırtımı kütletir misin?
* Sözünü geri alman için sana beş dakika veriyorum.
* Bu külüstür essahtan 200 yapıyor mu?
* Ben bunu bilir bunu söylerim refik. Tren yolculuğu en güvenilir yolculuktur.
* Arkamda duracağına gel de uçurumun manzarasına bak kocacığım.
* Semracığım bak, arabanın ibresi 200'ü gösteriyor.
* Valla bak sarhoş bile olmadım bacanak. Gel bir büyük daha devirelim sonra yola çıkarız.
* Abi bu dolu mu?
* Türk'e bişi olmaz lan.
* Şu kamyonun altı gölge lan, yatalım altına serinleyelim.
* Amirim yeşil kabloyu kesmiyecek miydik? - Kes ulan maviyi. Bana mı öğretiyon bomba imhayı.
* Usta sigortaları kapatayım mı? - Ne sigorta kapatması olm, burdan çarpacak elektrik anca biraz gıdıklar.
* Yok efendim neymiş, siyanürle altın aramanın zararı yokmuş. - Yok tabi, içerim ben siyanürlü suyu.
* Olm yavas giт lan biraz! - Ulen amma korkak adamsın be!...
* Şu şişenin içindeki kırmızı renkli sıvı likör olmalı.
* Bombaaa!!! - Nerde?
* Tanıştırayım, erkek arkadaşım.
* Baba ben bu gece erkek arkadaşımda kalacağım.
* Kim demiş kırmızı ışıkta geçilmez diye..
* Hacı gel sevaba gireriz hem, ayıralım şu sarhoşları..
* Tamam artık yüzmeyi öğrendiğime göre yalnız yüzebilirim, sen biraz güneşlen.
* Çık çık yol boş.
* Bu çocuk senden değil.
* Bi baksana bilader...
* Sakin olun lan en kötü ne olabilir ki.
* Kar lastiğine ne gerek var ki. ben zaten usta şoförüm * Allah Allah, bu ne düğmesi öyle.
* Abi bir mantar tava yaptım, parmaklarını yersin valla.
* Ne, alnımın üstünde kırmızı bir nokta mı var?
Bir varmış, bir yokmuş, ülkesinde avcının biri, kuşlara meraklı imiş. Hem yemeye meraklı, hem de tutup kafese kapatıp seyretmeye, söyletip dinlemeye. Kurmuş ormanın kuytusuna kapanı, yatmış pusuya. Tüyleri alacalı bulacalı, nadir bulunur, az rastlanır cinsinden bir kuş da gelmiş girmiş kapanın içine. Avcı ortaya çıkınca kuş yalvarmaya başlamış:
- "Avcı avcı, bırak beni gideyim. Yemeğe kalksan ufacığım, pişirdin mi benden bir lokma bile et çıkmaz. Kafese kapatsan ağzımı bile açmam, ne şakırım ne konuşurum, ama beni özgür bırakacak olursan sana üç öğüt veririm ki, hem çok mutlu olursun yaşamda, hem de çok başarılı."
Avcı düşünmüş taşınmış:
- "Eh söyle, ver bakalım şu üç öğüdünü, o zaman bırakırım seni," buyurmuş.
Kuş:
"1.
Sağduyuya, akla aykırı düşecek hiç bir şeye inanma 2. Yaptığın hiç bir şeyden pişmanlık duyma, gerçekleştiremeyeceğin şeyler için üzülme 3.
Asla ama asla olanaksızın peşine takılma." demiş.
Avcı şöyle bir bakmış kuşa:
- "Bu söylediğin, büyük cevherler değil, ben zaten yaşamımda her an bu prensipleri uyguluyorum. Ama fazla işe yarayacak bir kuş değilsin, o yüzden sözümü tutup seni bırakacağım." demiş.
Kuş fırlamış yakındaki bir ağacın tepesine, açmış ağzını yummuş gözünü:
- "Avcı avcı salak avcı,  sen beni herhangi bir kuş mu belledin? Ben bütün kuşlardan daha farklı bir kuşum. Kalbim yakuttan benim. Kalbimin yerinde kocaman bir yakut var, beni kesip kalbimi çıkarsaydın dünyanın en zengin adamı olacaktın." demiş.
Salak avcı dönmüş, bağırıp çağırmaya başlamış:
- "Kuş seni yine yakalayacağım." diye tepinmeye başlamış, deliye dönmüş hırsından.
Hemen ağaca tırmanmaya başlamış. Kuş ağacın en üst dallarından birine, adamın erişemeyeceği bir yere konmuş. Avcı üst dala erişip de kuşu yakalayayım derken yuvarlanmış ağaçtan.
Kuş:
- "Nasılsın bakalım? Öğütlerimi beğenmemiştin, ben bunların hepsini zaten biliyordum demiştin. Ben sana ne dedim önce? Sağduyuya, akla ters gelecek hiç bir şeye inanma. Be adam, kalbi yakuttan kuş olur mu? Hemen inandın, gözün döndü. Yaptığın hiç bir şeyden pişmanlık duyma, yani sonradan pişman olmamak için, bir şeyi yapmadan önce iyice düşün taşın dedim. Beni bıraktın, ardından da hemen bıraktığına pişman olup peşime düştün. Üçüncü öğüdüm, gerçekleşmesi olanaksız bir şey için boş yere gücünü harcamaydı. Sen beni nasıl yakalarsın, ben kuşum, uçmuş uçmuş, en üst dala konmuşum. Sen oraya nasıl erişirsin be adam?" demiş ve uçmuş gitmiş.

Fenerbahçe'nin kırabileceği rekorlar ve yapabileceği ilkler... *** 1. Sezon başlamadan şampiyonluk turu atmak. 2. Türkiye kupasında herhangi bir 3. lig takımına elenmek. 3. Dünyanın en büyük gаy yürüyüşünü yapmak. (Maçtan sonra bütün stad Bağdat caddesine çıksın yeter...) 4. Maçlardan önce taraftara posta ve e-mail yoluyla "lütfen maçta fener gol gol gol diye bağırın" şeklinde çağrıda bulunmak. 5. Tüm oyuncuları gаy olan ilk futbol takımı olmak. (Az kaldı...) 6. Şampiyonlar liginde(eğer katılabilirse) en kötü dereceyi yapmak. (Halihazırda en kötü ikinci derecenin sahibi, yolu açık olsun) 7. Aynı sezonu 3 ya da daha fazla teknik direktörle bitirmek. 8. Fenerium'da isimsiz veya Amerikan fermuarlı forma satışı. (Taraftar kısa aralılarla kandırılınca uyuz oluyo...) 9. Fenerium'da yumurta satışı. (Korkak tavuk yumurtası lezzetli olur... ) 10. Türkiye kupası maçlarında maç başlamadan sahadan çekilmek. (Kafaya taş yemekten ya da 2. lig takımına elenmekten iyidir...) 11. Havlayan meriç ısırabilir. 12. FB yönetiminin taraftara "Dünya kupasını alan ilk kulüp takımı olacağız" sözünü vermesi. (Taraftarı kandırmada sınır yok...) 13. Kulüp binası yanına bağlanacak bir köpeğin burada 24 saatten fazla durması. (Malum, köpek bağlasan durmaz...) 14. Seçimleri yönlendirdiğini zanneden FB taraftarının erken seçim ilan etmesi. 15. Yapılacak hazırlık maçı için lig maçının iptalinin istenmesi. (Yakında bu da olur...) 16. Biraz yoğurtla fenerden cacık olabilir. (Teknoloji gelişti bu da halledilir...) 17. Her sezon başında büyük vaatlerle uyutulan taraftara Fenerium'da indirimli yastık ve nevresim takımı kampanyası. 18. Futbolcuların dayak yememesi için tesislerin yurtdışına alınması. (En azından taraftar "Yurtdışında da oynuyoruz" diye kandırılabilir...) 19. Sırf kupa almak için turnuva düzenlemek. (Bu taraftar kandırılmayı hak ediyor...) 20. İstiklal Marşını FB marşı yapmak. (İspanyolların kahramanlık şarkısını kendine marş yapan takımdan bu da beklenir, belki Mehmet Akif ERSOY da fenerlidir...) 21. Türkiye kupasında kendilerini eleyecek takıma filistin askısı, elektrik verme, araba arkasında sürükleme gibi işkenceler uygulanması. (1986-87 sezonunda FB'li futbolcular kendilerini kupadan eleyen Samsunsporlu futbolcuları maç biter bitmez sahada bir güzel dövmüşlerdi, sıra işkencede...) 22. Transfer edilecek yıldız futbolcuyu uçaktan inmeden dövmek, kadroya almadan kovmak. 23. 18 yaşını doldurmayan ve okuma yazma bilmeyen birisini teknik direktör olarak görevlendirmek. 24. FB taraftarının orijinal beste yapması. 25. Stadta pirinç, balık, yosun gibi su ve deniz ürünleri yetiştirmek. (Yağmurlar arttığında...)
Dünyada insanlar, çok çeşitli nedenlerle firmalara ve kurumlara dava açıyor. Aynı davalar Türkiye'de açılsa neler olurdu, işte araştırma sonuçları:
* Eline kahve dökülen kadın, üzerinde 'Sıcaktır' yazmadığını iddia ederek, dava ettiği Mc. Donald's dan 2.5 milyon dolar tazminat kazandı.
BİZDE OLSAYDI: Kadının eline diş macunu sürülür. Kadın yaygaraya devam edince de garsonlar kadını bir temiz döver, sonra da derin dondurucuya kapatırlardı.
* San Diego'da bir adam, erkekler tuvaletinde kadın gördüğünü söyleyerek, duygusal travma geçirdiği iddiasıyla dava açtı.
BİZDE OLSAYDI: Öncelikle travmayı erkek değil, erkekler tuvaletine gören kadın geçirirdi. Hem de duygusal olmayanından. Hatta başına daha neler gelirdi Allah bilir.
* Bir soyguncu, kendisine bedava deodorant vermediği için hapishane yönetiminden şikayetçi oldu. BİZDE OLSAYDI: Adam Önce "Burası Migros mu lan" cümleleri eşliğinde güzelce bir ıslatılır, adamın ter kokusu hafifletilir, ceza evinde parasız hiçbir şeye sahip olamayacağı bir güzel anlatılırdı. Ertesi gün de mahkuma sadece deodorant değil, cep telefonundan tabancaya kadar satın alabileceği her türlü ürünün listesi verilirdi.
* Gene Amerika'da bir kanser hastası, öngörülen süre içerisinde ölmediğini söyleyerek sağlık müdürlüğünü dava etti. Doktorların koyduğu teşhise göre çoktan ölmesi gerektiğini söyleyen davacı tazminat istedi.
BİZDE OLSAYDI: Hasta tazminat talebinin ardından yetkililerce apar topar Devlet Hastanelerinden birine yatırılır, kanserden olmasa da kaptığı başka bir enfeksiyondan ölmesi kesin olarak sağlanırdı.
* Bira düşkünü bir Alman, Anheuser - Busch biraları üreten şirkete 10 bin dolarlık dava açtı. Biracıya göre reklamda birayla kadınların tavlanacağı söyleniyordu. Ancak kendisi başarılı olamamıştı. BİZDE OLSAYDI: Açtığı davanın ardından, derhal ana haber bültenlerine çıkar. Magazin programlarına konuk olur ve kendi çapında ciddi bir şöhrete ulaşırdı adam. Ve bu sayede kadın bulduğundan bira şirketi de tazminat ödemekten kurtulurdu.
* Florida'da bir balıkçının ailesi, hava tahmini tutmadığı için fırtınada ölen babalarının ardından, hava tahmini yapan kanalı mahkemeye verdiler.
BİZDE OLSAYDI: Dava asla açılamaz ve sonuçlanamazdı. Çünkü Türkiye'de hava tahminleri her türlü ihtimal göz önüne alınarak yapılır. "Yarın hava kar yağışlı olacak ve zaman zaman da güneşli geçecek." Veya "denizlerimizde hava 2 ile 6 kuvvetinde olacak." (Bu hava tahmini gerçekten yapılır bizde ve inanın yaşayan bilir, ama 2 ile 6 hava arasında dağlar kadar fark vardır.) * Bir kadın sürücü, çarptığı ve öldürdüğü adamın eşinden, kaza anında kendisine şok yaşattığı için tazminat talebinde bulundu.
BİZDE OLSAYDI: Sık sık olan bir vakadır bizde bu. "Önüne baksaydı kardeşim" ile başlayan ve "onlar da dikkat etseydiler birader" denilerek salınan çok trafik canavarı vardır bu ülkede.
Tazminat istemediklerine dua edelim.
Avcılar oturmuşlar başlarından geçen ilginç olayları anlatıyorlarmış. İçlerinden biri:
- "Bir gün gölde balık avlarken oltama büyük bir balığın takıldığını anlayınca yavaş, yavaş ve büyük bir mücadele ile kıyıya çektiğimde, büyük bir turna balığı olduğunu gördüm. Balığı tek başına taşıyamayacağımı anlayınca gidip köyden atımı aldım, fakat balığı ata koyduğum zaman bir taraftan başı diğer taraftansa kuyruğu yere deymesin mi? yapacak bir şey olmadığından yola çıktım ama oda ne, az sonra balığın ağırlığından atın beli kırılmasın mı?" deyince orada bulunan arkadaşlarından biri de:
- "Biz de üç arkadaş bir gün sisli bir havada domuz avına çıkmıştık, o arada çalıların arasında ses duyunca tüfeğimi ateşlememle acı bir feryat duyup, çalılıklara gidince vurduğumun arkadaşım olduğunu görünce hemen bir mezar kazmaya başladım, fakat o arada diğer arkadaşım gelerek seni katil deyince onu da vurmak zorunda kaldım, onun için de bir mezar kazmaya başlamıştım ki bu sefer de orman memuru silah sesini duyupta yanıma gelince artık yapacak bir şey kalmadı, ha iki ha üç kişi deyip onu da vurdum, tabii onu saklamak içinde bir mezar daha kazmaya başladığımda karşıdan bir traktör dolusu köylü yanıma doğru gelmiyor mu?" deyince, turnayı yakalayan avcı:
- "Yok artık köylüleri de vurup gömdüm deme" deyince:
- "O zaman sen de balığın boyunu daha makul bir ölçüye çek de bana bir traktör dolusu köylüyü vurdurma" der.

İşte, erkekleri sinir etmek için yeni ve geliştirilmiş tüyolar: 1. İlk önce aşkınızı ilan edin; onu da kendinize aşık edin;
Sonra bir yanlışlık olduğunu söyleyip geri çekilin. 2. İlk önce, "ömrümün sonuna dek seninim" deyip kendinize bağlayın. Daha sonra "Aşk, sürdüğü müddetçe ebedidir" deyin. Bu, onu cin çarpmışa çeviçecektir. 3.
Ğabriel ğarcia Marquez`in Kolera Zamanı Aşk`ını okumasını coşkuyla salık verin ve romandaki kahramanın 51 yıl aşkını beklemesi gibi bir daaranış sergilemesini ondan da umduğunuzu ima edin. 4. Kontrolün kimde olduğunu göstermek için, onun telefonlarına ve e - posta mesajlarına - verecekseniz bile - hep geç cevap verin. 5. Telefon ettiğinizde de, kendinizi odadaki kişiyle konuşmayı kesmek zorunda hissetmeyin. Bırakın, telefondaki erkek arkadaşınız beklesin ve konuşmanızın yalnızca sizin tarafını dinlemek zorunda kalsın. 6. `Yanlışlıkla` özel notlarını okuyun, sonra hesap sorun. 7. Eski erkek arkadaşınıza iletmeniz gereken bir mesajı yanlışlıkla onun telesekreterine bırakın. 8. Evini ziyaret ettiğinizde telefon çalarsa, suçlar bir biçimde " Hmm, bu da kim olabilir?" diye dudak bükün. 9. Arandevulara 15 dakika geç gitmeyi adet haline getirin. Bir gün, haklı sebepten de olsa geç kaldığında küplere binin. 10. Hattaarandevulara hiç gitmeyin. Sözlerinizin hiç birini tutmayın. 11. Sizi kentin en pahalı restaranlarından birine götürmesini sağlayın; yemek gelince de yüksek sesle porsiyonların küçüklüğünden yakının. Ya da kıtlıktan çıkmış gibi yiyin. 12. Evinizin en göze çarpan köşesine eski erkek arkadaşınızın çerçeveli resmini asın. 13. Yatak yapmayı, ütülemeyi, yemek pişirmeyi, temizlik yapmayı bilmemezlikten gelin. 14. İlk öpüştüğünüzde dilinizi boğazına kadar sokun. 15. İzinizi bırakın: boynunun görülebilecek bir yerini İsırın. 16. O evinden bir başka yere taşınırken, münasip bir biçimde tatile çıkın. 17. Bir başka erkek arkadaşınız olduğunu söylemeyi unutuvermiş olun. 18. Onu iş yerinde ziyarete gittiğinizde, amiri ya da daha iyisi memuru ile kesişin. 19. Arkadaşlarının yanında küçük düşürün. 20. Annesini eleştirin. Ebeveynini ziyerete gittiğinizde, onun hiç sevmediği elbisenizi bilhassa giyin. En yakın akrabalarının, kardeşinin falan adını unutun. 21. Sözüm ona size hediye aldığı ütü, ekmek kızartma makinesi, mikser gibi ev eşyalarını yılbaşında annesine hediye edin. 22.
En sevdiği dostunu sürekli eleştirin. 23. Vereceği partiden önce en ilgisiz konuda kavga çıkarın ve bütün gece suratınızı asın. 24.
Gideceğiniz partide kravat takma mecburiyeti olduğunu söylemeyin. 25. O arabayı sürerken sürekli karışın; arabanın orasına burasına tutunun;
Frene basıyormuş gibi yapın. 26. Siz arabayı kullanırken, kaybolsanız bile durup yön sormayı reddedin. 27. Film seyrederken elini tutmayın.
28. Esprilerine gülmeyin. 29. Michelle Pfeiffer`ı beğendiğinde hakarete uğramış gibi bozulun; Daniel Day - Lewis`i seyrederken kendinizden geçin, alkışlayın. 30. Eski kız arkadaşlarıyla dalga geçin. 31. Aşka hazırlık safhasında, anatomisinin aşağı kısımlarında rastgele bir şeyi tutun ve "Bu mu?!" diye sorun. 32. Sevişirken onun adı hariç, kendinizinki dahil herhangi bir ad haykırın. 34. Uyumak istediğinde, okumasanız da gece lambasını açık tutun. 35. Uyurken kol ve bacaklarınızla ahtapot gibi ona sarılın ki sabaha kadar bütün vücudu uyuşmuş olsun. 36. Çalar saatin sizin tarafınızda olmasında ısrar edin ama çaldığında, erişemeyeceğini bilerek, uyumayı sürdürün. 37. Her gece, o, yatağa girmenizi beklerken cilt bakımınızı son kerte yavaş yapın;
Çantanızı baştan düzeltin; bozuk paraları etajerin üzerine büyük bir itina ile yavaş yavaş dizin. Sonra, yosunlu masşöyle yatın. 38.
İlişkinizi, gelecek kuşaklar için görüntüleyin; daha doğal oluyor diye hazırlıksızken fotoğrafını çekin. 39. Arkadaşlarınızla saatlerce telefonda konuşun; sonra o sizinle konuşmak istediğinde yorgun olduğunuzu, TV seyretmek istediğinizi söyleyin. 40. TV seyrederken, uzaktan kumanda ile kanalları durmaksızın değiştirerek kıvançla el maharetinizi gösterin. 41. Tam gazetesini, dergisini ya da kitabını okumak istediğinde TV`yi açıp sadece hanımlara hitap eden bir programı seyredin. 42. Ne okuduğunu görmek için elinden kitabı alın ve sayfayı kaybedin. 43. O tam gazete okuyacakken, ayağınızı kucağına uzatın ve ovmasını söyleyin. 44. TV`de heyecanla maç seyrederken odaya girip kanalı değiştirin; "Bu belgeseli kaçıramazsın" deyin. 45. "Meyve yemek ister misin?" diye sorun ve onun kalkıp getirmesini bekleyin. 46. O dışarı yemek almaya giderken aç olmadığınızı söyleyin. Sonra o yerken ağzınızın suları aksın; başınızı yana eğip, size de vermek zorunda kalıncaya kadar sessizce onu seyredin. 47. sürekli ovulmak isteyin ama onu ovmak için hiç oralı olmayın. 48. O ilk önce ovarsa sizin de onu ovacağınıza söz verin; sonra uyuyakalın. 49. Evlilik lafı edildiğinde yüzünüz kireç gibi bembeyaz olsun. 50. Ne konuştuğunun farkında olmadığını söyleyin. 51. Konuşurken dinlemeyin. 52. Telefonda konuşurken esneyin ve o sırada uzandığınızdan rehavet çöktüğünü bahane edin. 53.
Gününün nasıl geçtiğini sorun; sözünü kesin ve kendi gününüzü anlatın.
54. Gününün nasıl geçtiğini sorun; sonra öbür odaya geçin. 55. Gününün nasıl geçtiğini sormayın. 56. Arkadaşlara bir olayı tatlı tatlı anlatırken ortasında sözünü kesin ve siz bitirin. 57. Onun her gün biteviye yaptığı olağan bir işi siz yaptığınızda iltifat bekleyin. 58.
Sizi sevdiğinizi söylediğinde boş gözlerle bakın. 59. Her fırsatta, "Ben demedim mi?" deyin. 60. Suratınızı asın; "Neyin var canım benim?" diye sorduğunda, " Hiç!" deyin. 61. Canınızın bir şeye sıkıldığını bildiğini bildiğinizi bildiğinde bile hala " Hiç!" deyin. 62. Nihayet, "Neyin var canım benim?" demekten vaz geçtiğinde kırılın ve artık duygularınıza eskisi kadar önem vermediği için serzenişte bulunun. 63. çok büyük bir kavgadan sonra hiçbir şey olmamış gibi daaranın ve yapmakta olduğunuz video kliple ilgili alakasız bir soruyu sakince sorun. 64. çumartesi günü hasta yatağında yatarken, arkadaşlarınızı davet edin ve iskambil oynayın. 65. Kilo aldığında, yerçekimsel özürlü olduğunu bilhassa belirtin. 66. Kilo vermek istediğinde, eski erkek arkadaşınızın egzersiz programını ya da gıda rejimini tavsiye edin. 67. Ona, kendi görsel zevkiniz için, en sevdiğiniz erkek artistin egzersiz videosunu alın. 68.
Yeni saç traşı olduğunda aldırmayın, farkına varmayın. 69. Yeni aldığı elbisenin yakışıp yakışmadığını sorduğunda, gözünüzü TV`den ayırmadan yakıştığını söyleyin. Daha sonra baktığınızda, "A, bunu mu giyiyordun?"
Diye sorun. 70. Ona, `bitirim, son kerte yakışıklı` artist ve modellerin sizi hiiiç mi hiç ilgilendirmediğini, hep *onu* tercih ettiğinizi göreksiz yere, durup dururken anımsatın. 71. Onu, eski erkek arkadaşınızla sürekli karşılaştırıp, " Hayatım, o saçımın dağınık kalmasına hiç aldırış etmezdi" gibi bir laf edin. 72. Her yaşgününde, ilk verdiğinizde çok sevdiği tişörtün hep benzerlerini alın. 73. Onun yaşgününde, kendi gitmek istediğiniz bir etkinliğe bilet alın. 74.
Kutlanacak herhangi bir günde, aslında kendinizin istediği bir şeyi hediye edin. 75. Yaşgününde ne istediğini yüzde yüz bildiğiniz halde, daha fazla memnun olacağına `emin` olduğunuz bambaşka bir şeyi alın. 76.
Yaşgününü unutun; sonra üstünde üzgün bakışlı bir enik olan bir kart atın. 77. Yıllık tatil için birlikte biriktirdiğiniz parayıa makyaj malzemesi alın. 78. Evi kendi zevkinize göre yeniden döşeyerek ona sürpriz yapın. Başka erkeklerle olan anılarınızı canlandıracak söylerle süsleyin. 79. Tanınmayacak hale gelmiş eşyaları bile bir gün faydası olur diye atmayın. 80. İçine göremeseniz bile lise yıllarından kalan buluzunuzu giyin ve "öldu!" deyin. 81. Eve kedi almakta ısrar edin;
Bağıramazsanız, evdeki bütün çiçeklere ad koyun. 82. önunla konuşacağınıza kedinizle konuşun. 83. Köpeği önüne gelene havlamaya ve saldırmaya başladığında, " Eğitilmesi için, artık köpeği okula gönderme zamanı geldi" deyin. 84. Mırın kırın ettikten sonra kuru temizleyiciden kerhen aldığınız elbisesini, kedinin üzerinde uyuması için yatağın üzerine fırlatın. 85. Sorulmadan, evin bütçesini dengelemek için öğütte bulunun. 86. Alışveriş sırası size geldiğinde, mümkün olduğunca, donmuş yiyecek alın. 87. Buz küpleri yapmaya yarar şeyi buzluğa susuz koyun.
88. İşten eve geldiğinde, akşam yemeği için eksik malzemeyi almak üzere, en yakını iki km ötede olan şarküteriye gönderin. 89. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yaptığı enfes yemeği TV seyrederek yiyin. 90. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yaptığı enfes yemeğin içine tuz başta olmak üzere her türlü bağıratı koyun. 91. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yemek yaptıktan sonra, sızlanarak o gün hamburger yemek istediğinizi söyleyin. 92. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene hazırladığı yemeği sizinle paylaşma girişiminde bulunma cesüretini kırın. 93. Kırk yılın başında, içinden geldiği için size yemek yapmak istediğinde ailenizden birinin çok iyi yaptığı bir yemeği yapmasını isteyin; tattıktan sonra yüzünüzü buruşturun. 94. Yemek pişirmesinin sizinki kadar iyi olmadığını söyleyin. Ancak, çok meşgul olduğunuzdan yemek pişirmeye ayıracak vaktiniz olmamış olsun. 95.
Çamaşır yıkama sırasının ona geldiği hafta, her gün üç kez elbise değiştirin. Hatta bir saat için giydiğiniz buluzu, katlayıp şifoniyere koymaktansa kirliye atmanın daha kolay, her duştan sonra havlunuzu değiştirmenin bayağı yararlı olduğunu birden farkedin. 96. Kan lekeli donlarınızı ortalıkta bırakın. 97. Tuvalet kağıdı bitince, bilhassa bir yolculuk için bir süre kent dışına giçecekseniz, ruloyu değiştirmeyin.
98. Traş losyonu yerine bol bol kullanmaya bayıldığı cilt temizleme losyonunuzu saklamayı ihmal etmeyin. 99. Islak havlunuzu yatağın üzerine, onun yattığı kısma fırlatın. 100. Asetonla temizlenemiyorsa temizlemeye, mutfak bıçağıyla düzeltilemiyorsa düzeltmeye değmez diye düşünün. 101. ö hazır olmasa bile garsona sipariş vermeye hazır olduğunuzu söyleyin. 102. öna sormadan onun için de siparişi verin. 103.
Kendisine ait olmayan siyasi görüşleri ona atfedin. 104. Başınızdan geçen tatlı bir olayı anımsatın ve anlamsız gözlerle baktığını görünce, şöyle ya, o sen değildin" deyin. 105. Başka erkeklerle olan ilişkilerinizde belirsiz olun; sürekli tahmin etmeye çalışsın. 106.
Yapılması görekli bir şeyi gelecek hafta yapacağınızı söyleyin. 107.
Yapılması görekli bir şeyi gelecek hafta sonu yapacağınızı söyleyin.
108. Yapılması görekli bir şeyi `yakında` yapacağınızı söyleyin. 109.
Her şeyi baş ağrınıza yükleyin. 110. Annesi geldiğinde, abonesi olduğunuz Playgirl türü derginin ortalıkta gözükmesini sağlayın. 111.
Kileri temizleyeceğinize söz verin; sonra sadece içindekilerin yerini değiştirin. 112. Evdeki hayvanın sizi daha fazla sevdiğini söyleyin.
113. Bir spora başlayın ama gerçekte sadece TV`den seyredin. 114. Eve yeni alınan bir aletin işletme talimatını "Bir моrоn bile bunu işletebilir" diyerek okumayı reddedin; sonra bozduğunuzda kabahatı fabrikada bulun. 115. Onun fütursuz alışveriş huyu üzerine ileri geri konuşun; sonra gidip yarım düzine çift ayakkabı alın. 116. Ertesi çarşıda bir çift daha alın; fazla mal göz çıkarmaz. 117. Sabah kendinize kahve yaptıktan sonra sütü dışarıda bırakın. 118. Yalancı tırnaklarınız salatanın içinden çıksın. 119. Dişinizi ilk önce siz fırçalayın ve macun köpük ve artığını lavabodan temizlemeyin. 120. Yatmadan önce banyoyu önce siz kullanın ve her yere su sıçratın. Naylon çoraplarınız ipte asılı, kanlı tamponlarınız yerde atılı kalsın. 121. Sorduğunda, evlenmek istediğinizi ama zamanını bilmediğinizi söyleyin. 122.
Sorduğunda, `işler yoluna girdiğinde` evlenmek istediğinizi söyleyin.
123. Sorduğunda, `belki gelecek yıl` evlenmek istediğinizi söyleyin.
124. Kafası çok fena bozukken çocuk taklidi yaparak konuşun. 125.
Kavgadan sonra çiçek gönderin ve artık herşeyin eskisinden daha iyi, güllük gülistanlık olduğunu varsayın. 126. Kilo vermeye çalışırken, "
Harika görünüyorsun hayatım, tatlını yiyebilirsin" deyin; sonra geçen yılın pantalonlarına sığmadığını söyleyin. 127. Kendiniz 10 kg aldıktan sonra onun 2 kilo alması ile alay edin. 128. Hayatınızda onu hiç sakallı görmediğiniz halde a - acayip yakışacağını beyan edin. 129. Yetişkin hayatı boyunca bıraktığı sakal ve saçlarını dibinden kestikten sonra uzun saç ve sakalı ne denli çok sevdiğinizi söyleyin. 130. Saçınızı onunkinden daha kısa kesin. 131. Aşikar bir yalan söylemekten sakının.
Kilolu görünüp görünmediğini sorduğunda "Yo, *aslında* hayır" deyin.
132. Sözde kompliman yapın; kaş yapayım derken, göz çıkarın:
"Siyah da çok ince gösteriyor", "çildin de bayağı düzeldi"falan deyin. 133. Ah bir anlayabildiğinizde, kaygılarını tartışmaktan nasıl da mutluluk duyacağınızı belirtin. 134. Okumak için gece lambasını açık tuttuğunda şiddetle itiraz edin ama o uyumak istediğinde siz okumak için açık tutun. 135. Yatak odanızdaki TV`nin bir süre sonra kendiliğinden kapanacağı konusunda onu temin edin; sonra sabaha karşı söndürmek için kalkmak zorunda kaldığını gizlice ve haince seyredin. 136.
Çamaşırlarınızı etraftan toplamayın; sonra "Burası darmadağın" diye yakının. 137. 3 yastıkta ısrar edin; o uyuduktan sonra onun tek yastığını da çalın. 138. Yorganın onun üstündeki kısmını da üstünüze çekin, donsun.
Genç yönetmen yeni filmi için yüzü düzgün, kamera karşısında rahat, düş gücü gelişkin bir kadın oyuncu arıyordu. Gazeteye ilan vererek adayları davet etmişti. Gün boyu peş peşe girdiği mülakatlardan yorgundu. O, kendine yeni bir kahve koyarken, sıradaki oyuncu adayını içeri aldılar. Alımlı genç kız, yüzünde meraklı bir tebessümle deneme kamerasının karşısına oturdu ve yönetmenle sohbete başladı. Adı Emile Muller'di. Kısa hasbıhalden sonra yönetmen değişik bir şey denemiş olmak için "Çantanızı açıp bana içindökülüri birer birer anlatır mısınız?"
Dedi. genç kız arkadaki çantaya uzandı. Fermuvarını açtı. Önce eline gelen iri kırmızı elmayı çıkarıp anlattı:
"Bu elmayı sabah tezgah başında meyvelerini parlatırken gördüğüm manav hediye etti. Çok iştahlı bakmış olmalıyım. "Sonra bir kitap çıkardı. Henüz kitabın ilk sayfalarında olduğunu ve okuduğu satırlardan çok etkilendiğini anlattı.
Romanın baş kahramanının dalaverelerinden söz etti. Ardından bir gazete çıkardı: İş aranıyor ilanını orada okumuştu. Listede, başvuracağı başka işler de vardı. Sonra makyaj çantası, ajandası ve not defteri. Yönetmen, bu sonuncudan rasgele bir sayfa çevirip okumasını isteyince defteri açıp mahcup bir edayla okudu genç kız. Özel duygulardı okudukları.
Derken çantanın gizli bölmesine attı elini. Oradan iki fotoğraf çıkardı.
Biri uyuyan genç bir adam fotoğrafıydı:
"Sevgilim"
Diye açıkladı:
"Fotoğraf çektirmeyi hiç sevmez de. Ancak uykudayken çekebiliyorum fotoğrafını. "İkinci fotoğrafın annesinin evlenmeden önceki hali olduğunu söyledi. O halini şimdikinden daha çok seviyordu. genç kızın, çantadan çıkarıp büyük doğallıkla anlattığı her bir nesne, bir yapbozun parçaları gibi onun hayatından kesitler sunuyordu. * * * Bu oyun, 15 dakika kadar sürdü. Sonunda yönetmen Emile'e teşekkür etti. Çıkarken kapıdaki görevliye telefonunu bırakmasını söyledi. "Arkadaşlar gelecek hafta sizi arar" dedi. Emile çıkarken, yönetmenin asistanı girdi içeri.
Dışarıda bekleyen daha pek çok aday vardı. Yönetmen gerindi. Kısa bir mola vermek istediğini söyledi. Hala aradığını bulamamıştı. Yeni bir kahve doldururken karşısındaki sandalyeye asılı çantaya ilişti gözü.
Biraz önce içindökülürin birer birer anlatıldığı çantaydı bu. Telaşla asistanını uyardı:
" giden kız çantasını unutmuş, hemen koşup yetiştirsene. "Asistan kız sandalyeye baktı ve "Yoo. O benim çantam"
Dedi. Yönetmen, koltuğundan ok gibi fırlayıp kapıya seğirtti. Aradığı oyuncuyu bulmuştu.
Hava açıktı. O gün gökyüzü gerçek bir gök mavisiydi. Büyük şehirlerin kaderi gibi görülen hava kirliliği de; sırra kadem basmıştı sanki. Etrafa tatlı ve rehavet verici bir hava akımının rüzgar serinliği başladı. Bütün caddeler insanlarla, mağazalar da çeşit çeşit mallarla doluydu. Caddeler insan selini kaldıramazken koca Ulu cami, ikindi namazında ancak üç saf olabilmişti. Caminin üzerinde muhteşem bir tarihin izleri vardı. Gün; koşuşturma ile geçmiş, yürümekten yorulmuşlardı. genç müteahhit:
- "Bir yerlerde biraz oturalım."
Dedi. Arkadaşı:
- "Bir yer biliyorum oraya gidelim." diye cevap verdi.
Caddeler, artık insan ve araç yükünü taşıyamaz olmuştu. Yeşil alan olarak ayrılan bir yer; delik deşik edilmiş hızla bir otopark inşaatı devam ediyordu. İnşaattaki devasa vinç kule, Osman Gazi türbesine doğru baş kaldırmıştı. Altıparmak'a batı yönünden gelen caddenin karnı yarılmış, toz toprak içinde çalışan kazıcının hırıltısı caddenin gürültüsüne karışıyordu. Osman Gazi türbesinin bulunduğu tepeden baktığınızda; Bursa genelde ayak altında kalır. Şehir merkezinde; hava koridorları olmayan önü veya sonu kapalı caddeleri olan, yeşil alandan mahrum çarpık yapılaşmayı görürsünüz. Bursa'nın yeşili gitmiş, betonlaşmanın kızılı gelmiş olduğu görülürdü. Tepe etrafında yapılan yürüme merdiveni Osman Gazi'nin bilinçsiz ve şuursuz torunlarına; aşk merdiveni olarak hizmet vermeye devam ediyordu. Hemen hemen her oturakta sarmaşıkvari oğlan ve kızları görmek mümkündü. Televizyonla kazanılmış;
Bu batı tarzı yaşamı hazmedebilenlerin yerleri haline gelmiş. Düşünen insanın değerinin olmadığı hatta hapsedilen bir ülkede; bu gençlerin yaptıkları normal, düşünenlerin durumu anormaldi sanki. Hey gidi hey, Osman Gazi atam; yattığın şu yerde rahat mısın? Şu bir kulağı küpeli, saçları ensesinde, ağzında sigara ve yanında on dört yaşında erdemliliğinden habersiz; kol kola sigarasına eşlik eden şu genç; kız senin torunların mı? Hem de yatmakta olduğun türbenin yanı başında.
Ucube, zalim bir imparatorluk olan Bizans'tan aldığınız yer yüzünün en muhteşem ve nadide topraklarını; geçmişini ve asli vazifesini unutan bu nesile mi bıraktınız? Sana yapılacak sitem bile haksızlık sayılır. Ya sen Galip Hoca, her şeyin hercü merc olduğu, Osmanlının son demlerini yaşadığı ve ulusal bir kurtuluş Savaşının yaşandığı günlerde çıktığın cami minberlerinde ve meydanlarda " Hala dağınık mı kalacaksınız? Hala ne zaman silkinip toparlanacaksınız. Yunanın entarili askerlerinin toprağınızı ve namusunuzu kirletmesini mi bekliyorsunuz?" diye sesleniyordun. Sizler, perma perişan yokluk ve sefaletle can yoldaşı olduğunuz, yedi düvelin leş yiyen kargalar gibi Osmanlının mirasına üşüştüğü günlerde bu milleti ayakta tutmasını, Savaşıasına ve onurunu kurtarmasına öncü oldunuz. "Siyaseti ve demokrasiyi kıyma makinesi yapan, acımasızca ve şuursuzca muhteşem bir geçmişi olan bu milleti nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilmeyen mefkuresiz bir millet haline getirdiler. Ağlanacak halimize güler olduk."  duyguları içinde hayıflanıyordu müteahhittin arkadaşı. Vatan yalınız verimli toprakları, güneşli sahilleri, yemyeşil ormanları, asfalt yolları ve mamur şehirleri dar bir toprak parçası değildir. Vatan: muazzez şehitlerin kanlarıyla yoğrula yoğrula kutsileşen mümbit ovalardan taa kıraç tepelere varıncaya kadar şüheda fışkıran ve şairin:
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. "
"Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır. "Mısralarında ifadesini bulan bir bütündür. "Bunlar mı kağanların, hakanların, padişahların torunları? Bir zamanlar Yunus'ları, Mevlana'ları, çıkaran toğlumda, şimdi bir zerresini bulamamak ne acı. "
" doğruya karşı kadife, hasmına karşı çelik olanlar nerede? Kötüye karşı Allah'ın gazabı, mazlumu koruyan Allah'ın kılıcı Türkler bu gün nerede? Savaşıa düşman eli değmemiş fakat barışta düşmana karış karış satılmak, istenen şu mübarek vatanı ve Türkiye'nin acı kıranlığı içinde yaşayanlar nerede?
Bir Bilge çıkmalı yine ve Ey Türk titre ve kendine dön demeli. "
Duyguları içinde hayıflanıyordu müteahhittin arkadaşı. Osman Gazi tepesinin etrafında; eski iğreti şekliyle kalan tek yer "Yahudiler mahallesiydi. "Anlaşılan onlara da şu veya bu sebeple inşaat izni verilmemiş olmalıydı. Paralarını ticarette değerlendirerek; gayri menkule yatırım yapmayan bir toplumun veraseti devam ediyor olmalıydı.
İki arkadaş; yan yana "Yahudiler sokağına"yöneldiler. Yolun; ortasına kadar üzerlerinde içki bardakları bulunan masaların arasından bakınarak yürüdüler. Yoldan geçenleri rahatsız edecek kadar bir içki kokusu sokağı baştan sona kaplamıştı. Anlaşılan geceleri alem yerleriydi buralar.
Karşılıklı barlar; aralıklarla peş peşe sıralanmıştı. Kapalı olduğundan sakin ve sessizdi. Kapıların üzerinde; metalik bir yazı vardı. " damsız girilmez. " dam ne idi? Dam kelimesi; Türk kültürüne tamamen yabancı ve sonradan girme bir kelimeydi. " dam"Türkçe'de evin üst tepe kısmına verilen addı. Aslı; Fransızca bir kelime olan; " dansta erkeğe eşlik eden kız", Farsça'da "tuzak kurmak, birini aldatmak için hazırlanmış hile ve tuzak"anlamındadır. Tecrübesiz genç kızlar; bu yerlere getirilerek yalan ve hile ile içki ve uyuşturucuya alıştırılan yerler değil miydi? Hatta daha ileri gidilerek nice genç kızların kızlık değerlerinin yitirildiği yerler değil miydi? Bunu bilmeyen, bunu anlamayan kaç masum var bilinmez ama bu yıllardan beri böyle devam edip gidiyordu. Sanki kimin umurundaydı. Batılılaşıyoruz ya! Ne menem bir batılılaşmaysa. Kendi milli değerlerinin ve ruhunun zıddına inat.
Galiba, "battı balık yan gider"tabiri ne kadar uygun düşüyor halimize.
Müteahhit:
"Nereye götürüyorsun. "
Arkadaşı :
"Benimle gelmez misin? Az kaldı. "Sokağı boydan boya geçtiler. Sokağın sonunda; dış cephesi mavi renkli, tamir Görmüş; Osmanlı'dan kalma tarihi bir yapı çıkmıştı karşılarına. Kapı üstüne monte Edilmiş küçük bir levhada "KONAK CAFE"yazılıydı. Dış kapısı sokağa çıkıyordu. Avlusu da yoktu. Önünden geçen sokak; ilerleyip mahalle arasında kayıp oluyordu. "Konak Cafe"
Yönünü Osman Gazi'nin türbesinin bulunduğu kuzeyden zikzaklı yapılmış; iğreti dik merdivene bakıyordu. Alt katı boş olan Cafe 'ye girdiler. İçeride bir iki esmer çekik gözlü Orta Asyalı genç; holdeki masa etrafında oturmuş ellerindeki sigaralarından çıkar dumanların altında ağır ağır konuşuyorlardı. Bir an duraksadılar. Girişin sağ yan tarafında dörder sandalyeli üç masa vardı. Solda dik bir merdiven üst kata çıkıyordu. Holün solunda bir önü yükseltilmiş bir insan başının gözüktüğü bir yükselti, ocak ve malzeme dolapları vardı. Az ileride bir ufak renkli televizyon kendine yüksekte bir yer bulmuştu. Bir kaset çalardan sesi olup; sözü olmayan bir fon tipi Türk müziği salonu dolduruyordu. Birilerinin birileri ile buluşma yeri olarak ayarlanmış görüntüsü veriyordu sanki. Eskiden; İktisadi Bilimler akademisi, bu gün ise emniyet müdürlüğü olarak kullanılan binanın arka yan köşesinde. Bir görevli genç :
"Buyurun efendim" dedi. "Şu yana oturalım" dedi müteahhittin arkadaşı. Üst kata çıkmak istemediler. Küçük kare masa üzerinde vişne renkli ipek saten örtü vardı. Üstünde örtüyü kaplayan masa camı ve üzerinde kül tablası vardı. Giriş holü; yandan ayaran aralığa gerilmiş üzerinde beyaz güller bulunan tül takılıydı. Tüllerin asıldığı noktalara yeşil ve kırmızı renkli yapma "yaprağı güzel"
Çiçekleri salınmıştı. görevli genç:
" Efendim, soğuk - sıcak ne içersiniz?" dedi. "Nascafe. "
"Süt katalım mı?"
" Hayır, Sade olsun. "
"Siz efendim. "
Genç müteahhit:
"Aynı olsun" dedi. Hizmetli genç gitti ve geri döndü. "Su ısınmak üzereymiş biraz bekleyebilir misiniz?"
"Mümkün" dedi müteahhittin arkadaşı. Gün pazartesiydi. Köy hizmetlerinden aldıkları, doksan yedi yılı ödeneği bulunmayan ihaleyi değerlendiriyorlardı. İhalesi yapılan yerlerin önceden yerleri de görülmüş değildi. İhale şöyle veya böyle kendilerinde kalmıştı. Ne getirir, ne götürür bilinmezdi. Bu iş mutlaka yapılacak ve başarılması gerekiyordu. Kaçmanın veya teminatı yakmanın hiçbir anlamı olamazdı. Bu memlekete yerleşmenin iş yapmanın bir başlangıcını teşkil edecekti.
Bütün gayret ve çaba yüz akı ile çıkmak için olmalıydı.