Benim çaldiğim davulu bir daha hiçbir kimse çalamaz..
Öğretmenliğe yeni başladığım, Anadolu'nun bir ilçesinde, öğrencilerim bana bir "çalgı çalabilir misiniz?" diye sordular.
Aslında böyle bir yeteneğim yoktu. Ama ben espri olsun diye, "çok ustaca davul çalarım" dedim.
Aradan bir zaman geçti. Dönem sonuna doğru, bir öğrenci velisi büyük oğlunun düğününe köyüne davet etti.
Yedik içtik... Sabaha doğru kafalarımız kıyak.
Düğün sahibi, öğrenci velisi, yanıma gelerek, davulu elime verdi.
- Buyur, öğretmenim. Çok ustaca davul çalıyormuşsunuz. Siz çalın, biz coşalım, dedi.
Ben her ne istemediysem de çok ısrar ettiler. Ben de mecburen davulu boynuma astım.
Tokmağını salladım, salladım... var gücümle davula vurdum.
Vurdum ama, tokmak davulun öbür tarafından çıktı.
Yani davulu patlattım.
Herkes şaşırdı. Davulcu dahil hiç bir kimse bir şey söylemedi.
Ben size söylemiştim, Benim çaldığım davulu bir daha hiçbir kişi çalamaz.
Çalabilecek olan varsa..... Çalsın... dedim.
İstanbul'da okuyan üniversiteli kız Ankara'daki babasını arar.
- Babacım nasılsın?
- İyiyim güzel kızım, sen nasılsın?
- Babacım hiç sorma, keyfim yok. Canım çok sıkkın.
- Hayırdır kızım, nedir canını sıkan?
Kız birden hüngür hüngür ağlamaya başlar.
- Ne oldu anlatsana kızım, bırak şimdi ağlamayı?
- Mert, evden gitti benden boşanmak istiyor...
- Ne Mert'i, Mert de kim!? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun kızım?
- Hani senin sevmediğin, psikopat dediğin çocuk var ya o işte babacım.
- Ne sen onunla ne zaman evlendin? Neyse artık yapılacak bir şey yok, hemen boşanırsın kızım.
- Boşanacağım ama baba Mert'in elinde biz mutluyken çektiği özel fotoğraflarım var onları internete koymakla tehdit ediyor.
Babası iyice deliye dönerek – Ne sen ne halt yedin kızım ne özel fotoğrafı?
- Baba, evli olduğumuz zaman çekmişti onları. Şimdi onları silmek için benden 20 bin lira istiyor.
- Tamam, yollarım sana 20 bin lira, ver al resimleri hemen boşanın.
- Ee babacım bir de kürtaj için 10 bin lira daha lazım.
Baba iyice sinirden kendini yiyerek.
- Ne! Bir de hamile mi kaldın o psikopat çocuktan.
- Aslında ondan değil Afgan bir çocuktan.
Artık adam nefes alamaz olmuştur.
- Biz seni orada okuyor biliyoruz, meğer sen orada ne haltlar karıştırıyormuşsun. Okul bitince hemen geliyorsun buraya.
- İstersen hemen gelebilirim baba çünkü okuldan da atıldım ben.
Adam artık yere düşer ve öyle konuşur – Biz seni okuyor biliyorduk, baksana neler neler olmuş, dayını arıyorum seni alıp hemen Ankara'ya getiriyor.
Kız gülerek – Baba bunların hepsi bi şakaydı sadece bu sene sınıfta kaldım onu demek için aramıştım.
Babası derin bir oh çekerek – Canın sağ olsun güzel kızım boş ver, dersler de neymiş, seneye geçersin, senin o tatlı canın sağ olsun...
Kayserilinin biri ilahiyat okumak için Mısır'a EL-Ezher Üniversitesine gitmiş. Yedi senelik okulu memleketine hasret kaldığı için, altı sene sonra bırakmak istemiş. Hocası buna üzülmüş ve ona:
- "Oğlum gel, bir sene daha oku da, İslam'da Siyaseti öğren." demiş.
Kayserili ısrar etmiş ve:
- "Bana Siyaset miyaset lazım değil" demiş.
Kayserili, köyüne geldikten sonra camiye gitmiş ve hocanın vaazını dinlemeye başlamış. Duydukları öğrendiklerinin tam tersiymiş. Hoca kafirlerden dinsizlerden bahsediyormuş ki, bizim Kayserili ayağa kalkmış ve hocaya:
- "Hocam anlattıklarınızın hepsi yanlış." demiş.
Bunun üzerine hoca:
- "Aha kafirin teki de bu." demiş.
Bunun üzerine bütün cemaat bizim Kayserilinin üstüne yürümüş.
Canını zor kurtaran Kayserili, hemen Mısır'a geri dönüp başından geçenleri hocasına anlatmış ve son senesini de okuyup, tekrar köyüne dönmüş. Yine Camiye girmiş ve aynı Hocayı dinlemeye başlamış. Bir müddet sonra ayağa kalkmış ve:
- "Hocam, kusura bakmayın. Geçen sene size karşı çok büyük bir hata yaptım. Mısır'da hocamla konuştum ve siz haklıymışsınız. Hatta, sizden bir kıl koparan, Cennete gidecekmiş." deyince bütün cemaat ayağa kalkıp, hocanın üstüne yürümüşler.