Ordunun 57. alayında görevli olan bir albay girdiği hiçbir iddayı kaybetmemesiyle ün yapar.. ak'a kara der gene kazanır.
Gün gelir bu albayı 57. alaydan 51. alaya transfer ederler. geldiğini komutana bildirmek için komutanın ofisine girer ve bekler. komutan geldikten, gerekli selamlaşma ve formaliteler yerine getirildikten sonra albay der ki:
A- komutanım ben sizi bir yerden tanıyorum!
K- imkansız! ben seni hayatımda ilk defa görüyorum, ismini dahi duymadım daha önce.
A- ben sizi vietnam savaşından tanıyorum komutanım, aynı siperde yan yana savaşmıştık!
K- albayım saçmalamayın ben vietnam'da savaşmadım ki! komuta merkezindeydim ve bölüğü idare ediyordum a- yo komutanım çok net hatırlıyorum! hatta sizin kıçınıza bir mermi isabet etmişti ve çok kötü yara olmuştu!
K- olum adamı delirtme, sen başkasıyla karıştırıyorsun beni!
A- komutanım sizle 20 dolarına bahse girerim kıçınızda bir mermi yarası var!
- Komutan bunun üstüne 20 dolar kazanma karşılığında bunu kanıtlamaya karar verir ve açıp kıçını yara izi olmadığını gösterir- a- özür dilerim komutanım sizi hakkaten başkasıyla karıştırmışım!!
K- neyse olur böyle şeyler! der ve 20 dolarını memnun bir ifadeyle alır!
Albay gittikten 10 dakka sonra telefon çalar ve komutan telefonu açar, karşıdaki ses 57. alay komutanının sesidir.
- Albay geldi değil mi?
- Geldi!
- Kimseyle iddiaya girmedi değil mi?
- Aslına bakarsanız girdi ve hatta kaybetti!
- Komutanım lütfen bana albayın sizin kıçınızı gördüğünü söylemeyin!!!
- Nerden anladınız bunu?
- O kurnaz eşşoğlueşşek 57. alaydaki herkezle kişi başı 50şer dolarına 51. Alayın komutanının kıçını görebilirim diye iddiaya girdi..
Temel bir yarışmaya katılır ve kazanır. Kendisine bir kitap hediye edilir. Kitabın adı da "Düz Mantık" tır. Temel hediyeyi alırken sorar;
- Bu kitapta ne yazıyor?
- Okuyunca öğrenirsin...
- Ben onunla uğraşamam, anlat bakiim sen bana.
- Pekala. Bak şimdi; senin evinde akvaryum var mi mesela?
- Evet var...
- O zaman içinde su da vardır?
- Evet var...
- İçinde su varsa balık da vardır?
- Evet var...
- Balık varsa hayvanları da seviyorsundur sen?
- Evet...
- Yaşlı görünüyorsun o zaman sen evlisindir?
- Evet.
- E karın olduğuna göre de, homoseksüel değilsindir?
- Evet.
- Bak gördün mü? Düz mantık buna denir işte...
Temel çok etkilenir. Kitabı alır koltuğunun altına eve doğru giderken Dursun'u görür...
Dursun sorar;
- Temel o ne?
- Düz mantık kitabı!
- Nası bişey bu anlat bakiim...
- Bak şimdi; sizin evde akvaryum var mı?
- Yook!
- O zaman sen ipnesin...
Ahh Temell...

İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen "çocuklar konu serbest, hayvan resimleri çizin bakayım" dedi.
10 dakika sonra küçük Ahmet el kaldırdı. öğretmen yanına geldi. Resim kağıdının üzerinde bir sinek duruyordu. çocuğun bu sinekten şikayetçi olduğunu zanneden Öğretmen eliyle sineği kovaladı ama hayvan hiç hareket etmedi. Biraz daha dikkatli bakınca da sineğin gerçek olmadığını fark etti. bu bir sinek resmiydi. öğretmen şaşkınlıkla sordu:
- Sen mi yaptın oğlum bu resmi?
- Evet öğretmenim.
- Peki bir de at resmi yap bakayım.
Küçük Ahmet öyle bir at resmi çizdi ki,at, sanki kağıttan fırlayıp çıkacak. O kadar canlı.
Şaşıran öğretmen:
- Yavrum beni hemen babana götür. Sen müthiş bir yeteneksin.
Burada harcanmaman gerekir. Derhal güzel sanatlara transfer olman lazım. Babanla konuşmalıyım, dedi.
Son dersten sonra Ahmet’le beraber yola koyuldular. Dar bir patikadan bir gecekonduya geldiler. İçerde, yatakta, dizlerini karnına çekmiş, üzerinde yorganı bir adam yatıyordu. öğretmen konuşmaya başladı:
- Geçmiş olsun fendim.
- Teşekkürler.
- Ben oğlunuzun…
- Allah kahretsin oğlumu.
- Aman böyle söylemeyin,yaptığı resimler…
- Onun yaptığı resimler yerin dibine batsın.
- Ama beyefendi böyle yetenekli bir çocuğun…
- Yeteneğine başlatmayın simdi.
- Peki ne oldu,niçin böyle kızgınsınız oğlunuza?
- Neden olacak, dün gece eve biraz çakırkeyif geldim.
- Bu eşşoğlu sobanın üzerine çıplak kadın resmi çizmiş….
Dört arkadaş barda muhabbete dalmistir. İçlerinden biri tuvalete gider. Üç arkadaş sohbetlerine devam ederler.
Birinci adam oglundan söz eder, "Benim oglan araba yikamakla ise basladi. Bir baltaya sap olamayacagindan korkuyordum ama bir gün arabasini yikadigi adamlardan biri ona is teklif etmis. Sonra iyi bir araba saticisi oldu. Hatta o kadar iyi para kazandi ki geçenlerde bir arkadasinin dogum gününde ona Mercedes aldi !"
Ikinci adam da mevzuya girer, "Benim oglum da biraz problemliydi. Büyük bir emlak sirketinde çalisirken inanilmaz bir is kapti ve ondan sonra ilerledi acayip zengin oldu. Çalistigi sirketi de satin aldi. Bir arkadasinin dogum gününde ona bir ev bile hediye etti."
Digerlerini dinleyen üçüncü adam da heyecanla söz alir, "Aynen benimki de öyle. Ise bir borsa sirketinde temizlik elemani olarak basladi. Bir gün kendi kendine hesaplar yaparken patron tarafindan fark edilince broker oldu ve büyük basarilarla inanilmaz bir servete sahip oldu. Üstelik de en iyi arkadasina bir milyon dolarlik hisse senedi armagan etti !"
Bu sirada dördüncü adam tuvaletten çikmis ve sohbete katilmistir. Digerleri ona çocuklarindan bahsettiklerini söyleyince adam içini çekerek konusmaya baslar,
"Ehh…benim oglumun bir hayal kirikligi oldugunu itiraf etmeliyim. Dogru düzgün bir iste dikis tutturamadi, berber çirakligi falan yapti, eroine bulasti. Derken onun yoldan çikmis oldugunu fark ettim, maalesef homoseksüelmis ! Çok çok üzüldüm. Bir sürü erkekle birlikte oldugunu duydum."
Adam, gülümsemeye çalisarak konusmasina devam eder, "Ama ise iyi tarafindan bakmaya çalisiyorum. Geçen dogum gününde bu homoseksüel arkadaslari ona bir Mercedes, bir ev ve bir milyon dolarlik hisse senedi hediye etmisler !"
Nam-ı Kemal, Amerika’dan yurda dönmek üzere transatlantikte seyehat ederken gemi batar!
Bizimki tahta parçalarına tutunup hayatta kalmaya çalışırken ilerde canını kurtarmaya calısan birini görür ve hemen onu kurtarmak için ona doğru yüzmeye başlar.. ama bir bakar ki kurtardığı kişi Cindy Crawford’dur.. Neyse bunlar birlikte ıssız bir adaya cıkarlar… Cindy hemen atlar:
“Sen benim hayatimi kurtardin, dile benden ne dilersen” Bizimki mütevazidir “nolacak ya insanlık görevi bu, önemli değil” der Cindy ısrar eder ve bizimki dayanamaz ve “tamam o zaman, bi kere ver” der… işlem tamamlanir hemen o anda… Ertesi gün Cindy yine gelir ve “sen benim hayatımı kurtardın, dile benden ne dilersen” Nam-ı Kemal için cevap hazırdır “bi kere ver”… işlem yine tamamlanir hemen… Artık Cindy her gün günde beş kere bu soruyu sorar ve bu olay günde bes kere tekrarlanmaya baslar… Yine Cindy aynı taleple gelince, Nam-ı Kemal bu sefer başka bir şey ister:
“Tamam, şimdi sen şu ateşin önüne otur” der ve Cindy’e kömür tozlarından bir bıyık yapar, sırtına bi ceket giydirir, basına bir kasket takar ve “şimdi sen bu şekilde ateşin önünde bana sırtın dönük şekilde otur” der… Cindy şaşırır “acaba sapıklastı mı bu, neyse bakalım ne olacak” der içinden… Cindy ateşin önünde o şekilde oturmaktadır, Nam-ı Kemal uzaklaşır ve Cindy’e yaklaşmaya başlar ve şöyle der:
“Ya birader geçen gün gemi battı, birini kurtardım bir baktım ki Cindy Crawford’muş, inan ki her gün beş posta, her gün beş posta”