Kelime: Dip – Zıkkımın … neyi deriz?
- Zıkkımın kökü..
- Zıkkımın Kökünün kökünü al!
- Hıımm.. Zık!!?
- Hönk?!! (Topluluk Kopar) Kelime: Çiçek – Burnunla ne yaparsin?
- Karıştırırım – Puuahhaa Kelime: Gardiyan – Ya hani kapalı bi mekanda çalışıyorlar – Bekçi – Ya hayır ya, hani herkes korkar bunlardan – Patron, müfettiş – Ya geri zekalı mısınız bee,… Hani düdükleri vardır?
- Antrenor? Hakeemmm?
- Ulen öküz herifler – Sen kime öküz diyon ya…… Kelime: İstiklal Marşı Anlatan(kız):
- Yaaa.. hani bizim için çok önemli en önemli şeylerden biri..
Cevaplayan(erkek):
- Bekaret?!
Kelime : Sanatçı – Hani bööle Tarkan gibi bisi… – **** !!
- Ayy çok hayvansın murat..
Kelime: Kokteyl – Bazıları evlenmeden önce verir – ?!!!?
Kelime: Bodur – Akdeniz’in bitki örtüsü nasıldır?
- Maki – Peki nasıldır yani?
- Kışlar ılık ve yağmurlu… – Puhahaha…!?!
Kelime: Kafeinsiz Kahve (Son saniyeler) – Yuhhh be, bunu nasıl anlatacam. pas.
(Zaman biter) – Kelime neydi?
- Kefensiz kahpe… – Neeee?
- Pardon,.. kefensiz kahve… (Digerleri karta bakar, grup kopar) Kelime: Dergah – Hani böyle insanlar ulvi bir amaç için bir araya gelir aynı mekanda – Satanist ayinleri – Çarpılırsın valla – Ha tamam trafo – Ohaa.. ( Topluluk iptal ) Kelime: Telepati – Hepimizde var çalar ya da hani izleriz biz bunu, hatta aynı başlayan bi program var iğrenç falan…… – Telefon televizyon televole tele?
- Tamam, … bi de kedilerin ayağina ne denir; kes birleştir onları… – Volepati?
- Yuhhh!!
Kelime: Uçak – Havada uçar ya..
- Leylek – Yok bunun kanatları var – Ulen leyleğin yok mu?
Kelime: Kabarmak – Abi, şimdi maddeler ısınınca nolur – Genleşir – Ha tamam, şimdi pasta yapmak için ne lazım – Krema – Başka, pastanın eski hali ne oluyo – Kek – Tamam, simdi annen kek yapıyo, diyo ki bu kek artik "bisey oldu,…alıyım " diyo… Ne der orda, genleşme anlamına geliyo – Genleşti – Hayır lann,… Genleşti anlamına geliyo… – Eeee genleşti işte – Ulan senin anan bu kek genleşti artık alıp yiyelim mi diyo ?
5 sn sessizlik… – Eveet… – Ben oynamıyom bunla yaa… Kelime: Yoyo – Ya simdi hani böyle var ya… Hani böyle aşağı yukarı sallarlar… Bi dakka ya, ben burda anlatırken sen benim telefonumu mu karıştırıyosun!!!!!
- Yoooo – Hahhh şimdi alın bu heceyi ikiyle çarpın!
- Yo-yoooo!!!!!
- Aferim lannn… Kelime: Horoz – Hani abi gece yatarız, sonra dalarız… yaniiii, nasıl anlatsam… – Rüya mı abi?
- Yok değil… Hani sonra işe gitmeniz gerekir..
- Uyanırız..
- Hahhhh,… Nasıl uyanırız abi.?
- Telaşla uyanırız, geç kalmışızdır, alarmla uyanırız….. Sürer gider bu.
(Uzun sure sessiz kalır, kasılır eleman…..) – Amannnn ne kasıyorum ya,… Civcivin babası!!
. – Horozzzzz!.
- Tam isabet..
Kelime : Uyurgezer Kız : Bak hani ben gece yataktan kalkıyorum dolaşıyorum, yemek yiyorum, ama naap´tığımı bilmiyorum filan.
Erkek : (Suratına bakarak) Ohaa! obez!!!
(Topluluk : mu-hah-ha-ha) Kız : İğrençsin,… konuşmuyorum..
Kelime : 1 Nisan – Abi, 31 Mart´tan sonra ne gelir ?
- 32 Mart – Harbiden bravo yani… Senin gibi lama´dan başka cevap beklenemezdi zaten..
Kelime : Cin Tonik – İnle kim top oynar?
- Ciinnn!
- Yanında ne iyi gider?
- Toniiik!
Kelime : Sümüklü Böcek – Hani bi hayvan var spiral şeklinde bi kabuğu var.
- Salyangoz – Hah ona сок benziyo. Ama sen nezle olunca ne akar burnundan – Sümük – Evet evet bu salyangoz benzeri hayvanda bundan var – Nası yani hayvanın sümüğü mü var?
- Evet. karafatma nedir?
- Hamamböceği – Hah 2. kelimeyi kes – Böc – Yok yok kelimenin tamamı – Hamamböc – Allah belanı… Kelime : Vazelin – Hani abi böle yüzüne de sürersin kıçına da sürersin?….
- Vazelin!!!!!! Holeeeeyyy Kelime : Beşik – Hani alttan titretiyosun yavruyu?
- ?!!!!
* Asansörlere ayna konmasının birincil sebebi, kravatınızı ya da saçınızı düzeltin diye değil; kapıyı açınca kabinin yerinde olduğunu görün diyedir.
* Noel Baba'nın kıyafeti aslında yeşildir. Ancak bir kola markası bunu kırmızı beyaz olarak dünyaya sunmustur.
* Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insan ölümüne neden oluyor.
* Kutup αyılαrı sıcαk ve nemli bir ortαmdα kαlırlαrsα kürklerinin rengi yeşile döner.
* Göktürkler ekşiyen yoğurdun ekşiliğini azaltmak için üzerine su döktüklerinde tesadüfen ayranı keşfetmişlerdir.
* Fillerin rengi aslında gri değil tam olarak kızıl-toprak rengidir. Gri görünümlerinin sebebi vakit geçirmeyi sevdikleri çamurlu sulardan çıkınca üzerlerindeki suyun kurumasıdır.
* Uzun süre haşlanan yumurta uzun zamanda öğütüleceği için vücudun harcadığı enerji miktarı yumurtadan daha fazladır. Haşlanmış yumurta bu yüzden çok iyi bir diyet yemeğidir.
* Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
* Einstein 9 yaşından sonra akıcı konuşmaya başladı. Aile onda zihin geriliği olduğunu bile düşündü.
* Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.
* Salatalığın yüzde 96'sı sudur.
* Bal bozulmayan tek gıdadır.
* En parlak cisim olan ayın ışığının bize ulaşması 1,3 saniye sürüyor.
* Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat uzundur.
* Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi Bambu bir günde 90 cm. kadar uzuyor.
* Dünyanın en çok sатаn telefonu iPhone değil Nokia'nın 2003 yılında satışa çıkardığı ve 250 milyon sатаn Nokia 1100'dur.
* Alışveriş arabaları ve sepetleri daha çok şey satın almanız için büyük yapılmıştır. Yapılan deneyler boyutu iki katına çıkarınca tüketimin yüzde 19 arttığını ortaya koymuştur.
* Ak-47 (Kalaşnikof) makinalı tüfeği 1947 yapımıdır; buna rağmen bir çok modern silahtan daha yüksek kullanım ve hasar puanına sahiptir.
* Soğan doğrarken sakız çiğnenirse göz yaşarması önlenir.
* Jackie Chan dünyadaki bütün dövüş sporlarında dünya şampiyonu olmuştur.
* İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.
* Ölüm anında dokunma ve görme hissinden sonra duyma yetisini kaybedilir. Kalp durduktan sonra ortalama 2 dk boyunca sesler algılanabilir.
* İnsomnia (uykusuzluk) şikayetiyle doktora başvuranların IQ değerlerinin normalden daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
* İnsanlar uykusunda koku alamaz. Yani, uykunuzda kucağınıza kokarca koysalar sarılıp uyursunuz.
* Oltayla tutulan balıklar, ağ ve torlarla tutulan balıklar gibi saatlerce acı çekmediğinden daha lezzetlidir.
* Niagara şelalesinden düşüp hayatta kalabilen ilk insan olan Bobby Leach, evinde portakal kabuğuna basarak düşmüş ve iç kanamadan ölmüştür * Çakmak kibritten önce üretilmiştir.
* Dünyanın en sadık canlısı denziatıdır. Eşi öldükten kısa bir süre sonra o da ölür.
* Bir salkım üzümden 2 şer 2 şer kopardığınızda en son her zaman 1 adet kalır.
* İnsan yılda en az 1460 rüya görür.
* Çabuk kızaran insanların daha tutkulu aşıklar olduğu kanıtlanmış bir gerçektir.
* Dünyada insanlara en çok verilen isim Muhammed'dir.
* Yıldız kayması diye adlandırılan şey atmosfere girdiğinde yanmaya başlayan küçük göktaşlarıdır.
* Cep telefonuyla konuşurken yürüyorsanız, yanınızdan biri geçtiğinde yere bakma eğilimine girersiniz.
* Google Earth programıyla Dünya'nın her yerini görüntüleyerek gezebilirsiniz. Ancak insanların % 95'i sadece kendi evine bakıyor.
* Anadolu ve Orta Asya'da, gelinin üzerine şans ve mutluluk getirmesi için darı atma geleneği vardır. "Darısı Başına" sözü buradan gelmektedir.
* Yorgunluk sadece fiziksel değil, duygusal olarak da yaşanır. Yani karşınızdaki sizi ne kadar çok severse sevsin bir süre sonra yorulacaktır.
* Ördeğin sesi yankı yapmaz.
* En büyük kuş yumurtası devekuşunundur. 15 - 20 santimetre uzunluğunda ve ortalama 1.7 kilogram ağırlığındadır. Kaynatılarak pişirilmesi 40 dakika sürer.
* En zeki hayvanlardan biri olarak kabul gören kargalar, tıpkı insanlar gibi yaşlı ebeveynlerini yıllar sonra gidip ziyaret ederler.
* 1 kuruş maliyetinin 1,92 kuruş olması sebebiyle tedavülden kalkmıştır.
* Sinekler ellerini ovuşturup kafalarından geçirme hareketini, uçarken yapışan molekülleri temizlemek için yaparlar.
* İngiliz ölçü birimindeki 1 inç in İngiltere kraliçesi 1. Elizabeth 'in el baş parmağının ucundan ilk eklem yerine kadar olan uzunluğun cm cinsinden değeridir. (2,54 cm) * Uyurken, TV izlerken olduğundan iki kat daha fazla kalori harcarız.
* Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
* Süleymaniye camiinin 4 minaresi olmasının sebebi, Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah olmasıdır. Bu dört minaredeki on şerefe de Kanuni'nin Osmanlı'nın onuncu padişahı olmasının bir işaretidir.
* Başkan John F. Kennedy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi.
* Dünyanın en genç üniversite öğrencisi Ganesh Sittampalamdır.. Sittampalam üniversiteye başladığında daha 11,5 yaşındaydı.
* Atakama çölüne 400 seneden beri yağmur yağmamaktadır. Yağan yağmur da havada buharlaştığından yere düşmemektedir.
* Develerin 3 tane kaşı vardır.
* Yunuslar bir gözü açık uyurlar.
* Bir sineğin hızı saatte 8 km. Dir.
* Zürafanın dili 35 cm. kadardır.
* Bir insanın su ve yemek olmadan yaşayabildiği en uzun süre 18 gündür.
* Istakozların kanı mavi renktedir.
* Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
* Fil zıplayamayan tek memelidir.
* Sığırların 4 tane midesi vardır.
* Kangurular geri-geri yürüyemezler.
* Erman Kunter, 1988 yılında Fenerbahçe formasıyla Hilalspor karşısında 153 sayı atarak rekor kırarken, ilk yarıda da attığı 81 sayıyla bir devrede en fazla sayı üreten basketçi olarak da tarihe geçti.
* Kediler şeker tadını ayırt edemezler.
* Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.
* Fare, bir deveden bile daha uzun süre susuz kalabilir.
* Timsahlar dilini dışarı çıkaramazlar.
* Zürafanın ses telleri yoktur.
* Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.
* Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur.
* Ünlü Arap şairi Kahire üniversitesi profesörü Şeyh Muhammed Abdul İbrahim 150 yaşında vefat etmiştir. 105 sene bekar yaşamış. 105 yaşında evlendikten sonra 5 çocuğu olmuştur.
* 2600 kadar kurbağa cinsi var.
* Yetişkin bir ayı at kadar hızlı koşabilir.
* Sadece domuzlar güneşten yanabilir.
* Deniz kobrası dünyanın en zehirli yılanıdır.
* Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir.
* Hayvanların en büyüğü mavi balinadır. (uzunluğu 33 m., ağırlığı 190 t.) * Sadece dişi sivrisinekler ısırır.
* Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
* Deve deniz suyu içebileceği gibi bir defada 250 litre su da içebilir.
* Osmanlı sultanlarının ve bazı alimlerin başlarındaki kavukların, kefenlerinden oluştuğunu, sık sık ölümü hatırlayıp ona göre karar verdiklerini, ayrıca öldükleri zaman hemen başlarındaki kefenle defnedildiklerini * Karınca kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir.
* Çekirgenin kulağı dizindedir.
* Yeryüzünün en sıcak yeri Afrikada El-Ezize bölgesidir. (Gölgede 58 derece) * Yeryüzünün en soğuk yeri Antarktika’da Vostok (Rusya) bölgesidir. (- 88.3 derece) * Uzaya ilk defa 12.04.1961 tarihinde Yuri Gagarin uçtu.
* İlk defa aya 21.07.1969 tarihinde Neil Armstrong ayak bastı.
* Eski Romada şişeden hazırlanmış kaplar altın ve gümüşden daha değerli sayılırlardı.
* Dünyada en eski üniversitesi 989 yılındaki Mısırın El-Ezher üniversitesidir.
* İlk yeraltı tüneli 1 km. uzunluğundadır ve bundan 4 bin yıl önce Irak'ta Fırat nehrinin altından geçmiştir.
* Paraguay dünyanın en yağışlı bölgesidir. Bölgede yağmur neredeyse ara vermez.
* Dünyada 2000'e yakın halk ve 3000 e yakın dil var.
* Paristeki Versailles Sarayının 1300 odası vardır ve hiç tuvaleti yoktur.
* Tarih boyu yapılmış savaşların en uzunu İngiltere ile Fransa arasında olmuştur. Bu savaş 115 sene(1338-1453) sürmüştür.
* İnsanın saçında 102 bine yakın, derisinde ise 20 bine yakın kıl olur. Kıllar her gün 0.35-0.40 mm. uzar.
* İngiltereli Thomas Korne 207 sene yaşamıştır.
* Dünyanın en uzun ömürlü insanı Çinli Li Ching-Yuen 256 sene yaşamıştır. (1680-1933) * Bir köstebek sadece bir gecede 90 m. tünel kazabilir.
* Bir hamam böceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden 9 gün yasayabilir.
* Hindistan'ın ücra ve fakir bir köyünde yaşayan Dashrath Manjhi, en yakın doktorun 70 kilometre uzakta olması yüzünden, doktor geç geldiği için karısını kaybeder. O da 1960 yılında eline kazmasını alarak, aradaki yolu 40km kadar kısaltacak bir yol yapmaya başlar. Tam 22 yıl sonra 110 metre uzunluğunda, ve 9 metre genişliğinde yolu tamamlar.
* Pasifik'te küçük bir ada ülke olan Tuvalı her yıl hiçbir şey yapmadan 4 Milyon Dolar Kazanıyor! Bunun sebebi ülkenin kısaltmasının TV olması ve . Tv uzantılı alan adlarının satışından elde edilen gelirlerden pay almaları!
* Radyoloji biliminin kurucusu ve radyoaktiviteyi keşfeden Marie Curie'nin çalışma notları, hala aşırı derecede radyoaktiftir. Bu yüzden özel izin, ve özel kıyafetlerle görülebilir.
* 1800'lerin ortasına kadar Istakoz, fakir yemeğiydi. Eskiden, en fakirler ve köleler ıstakozla beslenirmiş. Fare yemekle eş değer tutuluyormuş. Şimdiyse en sosyete yemeklerden..
* Berlin Duvarı yıkıldı ama, hala uzaydan bakınca Doğu Almanya ve Batı Almanya çok net bir şekilde fark edilebiliyor.. Sebebi, iki tarafta aydınlatma için farklı tarz ampullerin kullanılması!
* Titanik batmadan tam 14 yıl önce kitabı yazılmıştır. 1898 yılında yazılan kitabın adı Titan'ın Enkazı.. Evet ilk dikkat çeken benzerlik kitapta batan geminin adının Titan olması, gerçekte de Titanic olması. Ama sadece bununla kalmıyor! 1- Tita nic için batmaz deniliyordu, kitapta Titan için de aynı ifadeler kullanılıyor. 2- İkisinin de kapasitesi 3000 kişi. 3- Titanic 14 Nisan 1912'de Kuzey Atlantik'in 400 mil açıklarında buzdağına çarparak batıyor. Kitapta anlatılan Titan da, tamamen aynı şekilde, bir Nisan akşamı, Atlantik'in 400 mil açıklarında buzdağına çarparak batıyor !!! Kitabın yazarı kazadan sonra, bu kitabın fikri bana rüyamda geldi demiş..
* Rusya Pluto'dan daha büyüktür. Pluto: 16.650.000 kilometrekare / Rusya: 17.075.000 kilometrekare * Dünya'nın En Yüksek Noktası Everest'te 3G Çeker! Everest parkurundaki 5200 metre yükseklikte bulunan ilk kamp alanına kurulan baz istasyonu sayesinde tüm Everest tırmanışı esnasında cep telefonunuz çeker. İsveçmerkezli mobil operatör firması TeliaSonera'nın sahip olduğu Ncell (Nepal'in Mobil Operatörü) kurmuş baz istasyonunu..
* Gravity filminin bütçesi 100 Milyon Dolarken, Hindistan Mars Uydusu projesinin toplam bütçesi 73 Milyon Dolardır.
* Normal kutu kola suda batarken, kutu diyet kola batmaz..
* Pasifik okyanusundaki bir adanın içindeki gölün içindeki adanın içindeki gölün içinde bir ada daha vardır.
* Paraguay bayrağı dünyadaki önü ve arkası farklı olan tek bayraktır. Ortadaki logo önde değişik, arkada değişiktir.
* Süper Mario oyunundaki bulutlarla çalılar aynı şekillere sahiptir. Bulutlar beyaz, çalılar yeşile boyanmıştır.
* Aşırı sessizlik sizi delirtebilir. Dünyanın en sessiz yeri, Orfield Laboratuarlarındaki yankı odası. Ses dalgalarının %99.99'unu absorbe edebilen yapısı ile insanları gerçekten çok ilginç bir şekilde etkiliyor. O kadar sessiz ki, kendinizi duymaya başlıyorsunuz. Kalp atışınız, midenizden gelen sesler, nefes alış verişiniz, hatta kanınızın pompalanmasının ve akışının sesi. Yeteri kadar vakit geçiren denekler, dengelerini kaybedip halisünasyon görmeye başlamışlar. 45 dakikadan fazla dayanansa olmamış.
* Dubai'deki Burj Khalifa gökdeleni o kadar yüksektir ki, Güneş'in doğuş ve batışını 2'şer kez izleyebilirsiniz. Burj Khalifa'nın tepesindeyeken o kadar yüksektesinizdir ki, Dünya'nın yuvarlaklığını bile farkedebilirsiniz. Tepedeyken Güneş'in doğduğunu gördüğünüz anda hemen asansörle en alta inerseniz, havanın aslında hala karanlık olduğunu ve Güneş'in doğmadığını görebilir, tekrar deniz üstünden doğuşunu izleyebilirsiniz.
* Venüs'te 1 Gün, 1 Yıldan Daha Uzundur. Venüs'ün kendi etrafında 1 tur dönmesi Dünya zaman ölçüsüyle tam 243 gün sürer. Güneş etrafında 1 tur dönmesi ise 224.7 gün.
* Bir kavanoz balı 3000 yıl saklayabilirsiniz.
* Tüm Internet 540 Milyar Trilyon (10 Üzeri 21) Elektron ile birbirine bağlı. Toplam ağırlıkları yaklaşık 1 çilek kadar..
* İskambildeki papazlardan sadece kupa papazının bıyığı yoktur.
* Pablo Escobar'ın uyuşturucu karteli o kadar büyüktü ki, her yıl 2500 dolarlık paket lastiği alınırdı.. Paraları tutmak için.
* Dünyada 4300’den fazla ve birbirinden farklı din vardır.
* Karaoke kelimesi Japonca kara ve orkestra kelimelerinin kısaltılmasıdır. Kara ise Japonca’da boş anlamına gelir.
* Her iki kişiden 1 tanesi en son ne zaman telefonundan ayrı kaldığını hatırlayamıyor.
* İnsanların 3’te 2’si denize çiş yaptıklarını itiraf ediyorlar. Peki denize çiş yapmak zararlı mıdır? İdrarın, yüzde 95’i sudur, bunun dışında sodyum, klorür içerir, yani sofra tuzunun içeriklerir ki bunlar zaten denizsuyunda olan maddelerdir. İdrarın deniz suyunda olmayan tek içeriği üredir. Bilim adamlarıan göre üre deniz bitkileri için besleyici bile olmaktadır.
* Dünyada köken, dil, ırk gözetmeksizin bütün yeni doğan bebekler 440 hz yüksekliğinde ve “la” notasıyla ağlar.
* 60 yaşın üzerindeki her 4 kişiden 1’inin hiç dişi yoktur.
* Dünyadaki Facebook kullanıcılarının 189 milyonu (ülke nüfusumuzun 80 milyon civarlarında olduğunu hatırlatayım) Facebook’u yalnızca telefon uygulaması olarak biliyor ve yalnızca telefondan kullanıyor.
* Türk erkeklerinin boy ortalaması 1,72, kilo ortalaması ise 75,8 kilogramdır.
* Türk kadınlarının boy ortalaması ise 1,61, kilo ortalaması ise 66,9 kilogramdır.
* Develer hiç su içmeden 3 ay boyunca çölde yaşayabilirler.
* İnsanların saçları neden beyazlar biliyor musunuz? Çünkü aslında her insanın saçı zaten beyazdır fakat saç kökünden salgılanan bir pigment saçınıza renk verir. Bu pigmentin üretimi yaşınız ilerledikçe durur ve böylece saçlarınız doğal, beyaz rekli haline döner.
* Haşlanmış yumurta besin değerleri yüksek olsa bile sindirimi de bu ölçüde enerji yakıcı olduğu için iyi bir diyet yiyeceğidir.
* Karabasan yani uyku felci hakkında bilimsel olarak çok fazla veri olmaması ilginç bir konu olmakla birlikte, bazı ekstrem kaabasanların süreleri 4-5 saati bulabilmektedir.
* Kaptan korsanların kullandıkları tek göz bandının amacı, karanlık yerlere girildiğinde karanlığa alışma süresini ortadan kaldırmak içindir.
* Denizin 10 metre derinine indiğinizde kanınız yeşil görünür. Çünkü bu seviyeden sonra kırmızı ışık dalgası bulunmaz.
* General Douglas Mac Arthur'un Batı Cephesine atanmak için yaptığı iki başvuru da reddedilmiş. Ama yılmak bilmeyen Mac Arthur üçüncü kez başvurmuş ve böylelikle tarih kitaplarına geçmeyi başarmış.
* Basketbol yıldızı Michael Jordan lisedeyken basketbol takımından atılmış.
* Winston Churchill altıncı sınıftayken sınıfta kalmış. İngiltere Başbakanı olduğunda ise, tam 62 yaşındaymış. Başbakan olduktan sonra çok kez geri adım atmak zorunda kalmış ve büyük yenilgiler yaşamış. Yaşamının en büyük başarılarını emekli olduktan sonra elde etmiş.
* Ünlü opera sanatçısı Enrico Caruso'nun anne babası, oğullarının hep mühendis olmalarını istemişler. Caruso'nun müzik öğretmeni ise, onun sesinin hiç iyi olmadığını ve şarkı söylemesinin olanaksız olduğunu söylemiş.
* Albert Einstein 4 yaşına kadar konuşamamış. Okumayı ise yedi yaşında öğrenebilmiş. Öğretmeni Einstein'ı tanımlarken şu ifadeleri kullanmış:
"Kafası çok yavaş çalışıyor. Üstelik çok asosyal ve aptalca düşlerin peşinde bir serseri. "Okuldan atıldığı için de Zürih Politeknik Okuluna kabul edilmemiş.
* Louis Pasteur üniversitedeyken vasat bir öğrenciymiş ve kimya dersinden aldığı ortalama not ise, 22 üzerinden 15'miş.
* Blue Book Mankenlik Ajansı'nın yöneticisi olan Emmeline Snively 1944 yılında Norma Jean Baker'e (Marilyn Monroe), "Bence sen ya sekreterlik yap ya da evlen; bu işi başaramazsın" demiş.
* Decca plak şirketi, ünlü İngiliz rock grubu Beatles ile çalışmayı reddettiğinde şöyle bir açıklama yapmış:
"Tarzlarından hiç hoşlanmadık. Onlardan çok daha iyi gruplar var."
* Grand Ole Opry'nin menajeri Jimmy Danny 1954 yılında ilk performansından sonra Elvis Presley'i işten kovmuş. Presley'e ise şunları söylemiş:
"Hiçbir işe yaramazsın, oğlum. Sen giт kamyon sürücülüğüne dön!"
* Alexander Graham Веll 1876 yılında telefonu icat ettiğinde, kimse telefonu kullanmak istememiş. Başkan Rutherford Hayes ise bu konuda şunları dile getirmiş:
"Çok gülünç bir buluş. Böyle bir aleti kim kullanır ki?"
* Thomas Edison elektrik ampulünü icat ettiği zaman, ampulü çalışır hale getirebilmek için 2000'in üzerinde deney yapmak zorunda kalmış. Bir gazeteci kendisine bu kadar başarısızlığa uğradıktan sonra neler hissettiğini sorunca, onu şöyle yanıtlamış:
"Hiç başarısızlığa uğramadım ki. Ben elektik ampulünü icat ettim ve bu icat sadece 2000 aşamalı bir süreçti. "
* İşitme kaybı geçen yıllarla giderek artan Ludvig Van Beethoven, 46 yaşında tamamen sağır olmuş. Ancak, en büyük bestelerini - bu besteler arasında beş önemli senfoni vardır - yaşamının son yıllarında yapmış.
* Bence dünya pazarında ancak 5 bilgisayara yer var. "(Thomas J Watson, IBM, Yönetim Kurulu Başkanı. ) * Telefon denen bu aletin o kadar çok eksiği var ki, ona bir iletişim aracı demek ciddiyetten uzaktır. Bu aletin bizce hiçbir değeri yoktur. (Western Union dahili memorandum, 1876) * Aktörlerin konuşmalarını kim duymak ister ki?" (H. M. Warner, Warner Brothers, 1927) * Onların soundunu sevmiyoruz, zaten gitar müziğinin de modası geçiyor. "(1962 de the Beatles'ı reddeden Decca Kayıt Şirketi. ) * Biz de Atari firmasına gittik ve, ‘Hey, bizim harika bir şeyimiz var, sizin bazı parçalarınızı bile imal edebiliriz. Bize parasal kaynak olmaya ne dersiniz? Ya da onu size verelim. Biz sadece onu yapmak istiyoruz. Maaşımızı ödeyin, sizin için çalışalım.' ‘Hayır', dediler. Sonrada Hewlett - Packart'a gittik. Onlar da, ‘Hey, size ihtiyacımız yok. Siz daha üniversiteyi bile bitirmemişsiniz, ' dediler. "(Apple Computer Inc. kurucusu Steve Jobs, Steve Wozniak'la birlikte tasarladıkları kişisel bilgisayarı, Atari and H-P'ye götürdüklerinde) * Petrol çıkarmak için kuyu açmak mı? Yani toprağı delip petrol aramaktan mı söz ediyorsun? Sen delisin!" (Edwin L. Drake 1859'da bazı kuyu açıcılara iş teklifi götürdüğünde, onlar ona bu cevabı vermişlerdi. ) * Gelecekteki bilimsel ilerlemeler ne olursa olsun, insanlık Ay'a asla ulaşamayacaktır." (Dr. Lee De Forest, vakum tüpünün kaşifi ve televizyonun babası. ) * Keşfedilebilecek her şey keşfedilmiş bulunuyor. "(Charles H. Duell, commissioner, U. S. Office of Patents, 1899) * Lokomotiflerin posta arabalarından iki kat daha hızlı gidebileceği hakkında beslenen kanaatten daha saçma ne olabilir?" (The Quarterly Review, England (March 1825) * Ameliyatlarda acının dindirilmesi aptalca bir hayaldir. Onu aramaya çalışmak saçmalıktır. Ameliyatlardaki bıçak ve acı hastaların zihninde ebediyen birlikte yaşayacak iki kelimedir." (Dr. Alfred Velpeau (1839) French surgeon) * İnsanların Ay'a seyahat edebileceklerini düşünmek, fırtınalı Kuzey Atlantik Okyanusunu buharlı gemiler kullanarak geçebileceklerini düşünmek gibidir. " (Dr. Dionysus Lardner (1838) Professor of Natural Philosophy and Astronomy, University College, London) * Ay'a roket göndermek gibi aptalca bir fikir, habis uzmanlaşmanın düşünceye karşı kapıları sımsıkı kapalı hücrelerde çalışan bilimcileri hangi saçma noktalara götürebileceğinin bir örneğidir." (A. W. Bickerton (1926) Professor of Physics and Chemistry, Canterbury College, New Zealand) * Paris sergisi kapanınca elektrik ışığı da sönecek ve artık ondan hiç söz edilmeyecek. "(Erasmus Wilson (1878) Professor at Oxford University) * İyi bilgilenmiş kimseler bilirler ki, sesi teller üzerinden nakletmek imkansızdır, bu mümkün olsa bile böyle bir şeyin pratik bir değeri olamaz. "(Editorial in the Boston Post 1865) * Geçen yıl hiç bir radikal gelişme ortaya çıkmamış olmasından anlaşılıyor ki otomobil gelişiminin son noktasına pratik olarak ulaşmıştır. "(Scientific American, Jan. 2, 1909) * Havadan hafif ve uçabilen makineler imkansızdır. "(Lord Kelvin, ca. 1895, Biritish mathematician and physicist) * Radyonun geleceği yoktur. "(Lord Kelvin, ca. 1897) * Televizyon teorik ve teknik olarak mümkün olsa bile ben onun ticari ve finansal bakımdan imkansız olduğunu ve geliştirilmesi için çok fazla zaman harcamamak gerektiğini düşünüyorum. "(Lee DeForest, 1926 American radio Pioneer) * ENIAC'ın üstündeki hesap makinesi 19,000 vakum tüpüyle donatıldığına ve 30 ton geldiğine göre, gelecekteki bilgisayarlarda belki de sadece 1,000 vakum tüpü bulunabilir ve onlar 1,5 ton ağırlığında filan olabilir."(Popular Mechanics, March 1949) * Herkesin evinde bir bilgisayar bulunmasının gereği yok. "(Ken Olson, 1977, President, Digital Equipment Corp. ) * Nükleer enerjinin bir gün elde edilebileceğine dair en ufak bir gösterge bile bulunmuyor. Bu, atomu istediğimiz gibi parçalayabileceğimiz anlamına gelirdi. "(Albert Einstein, 1932)
İnsanlar dostlukları kolay kazanır çabuk kaybederler. Pişmanlıkları ise uzun zaman sürer. Bizlerde inşallah aynı hataları yapmayız. Sevgi mayasıyla yoğrulmuş insanlar olalım.
Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkanı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış.
Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş.
Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış. Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini. Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş.
Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen Yaşlı adam:
- "Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer" diye söylenmiş.
Zengin bir iş adamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle.
Birden siniri geçiveren ihtiyar:
- "Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?" diye düşünmeye başlamış. Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı iş adamı terzinin yanına yaklaşıp:
- "Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun.
İstersen paltomu sana verebilirim" deyince, Terzi:
- "Hayır, teşekkür ederim.
Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş" diye yanıt vermiş.
Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş. Yaşlı adam:
- "Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?" diye sormuş. Gencin:
- "Ben terziyim" yanıtını alınca yaşlı adam:
- "Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın" diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi. Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever Yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş.
Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada Yaşlı iş adamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkan önce kocaman bir moda evine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış.
Terzi artık "ünlü iş adamı" diye anılır olmuş. Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra Yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş.
Hemen bir ambulans çağrılarak hastaneye kaldırılmış. Yeni iş adamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü Yaşlı adamı ziyarete gidememiş. Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından Yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikasını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla Yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş ve başlamış anlatmaya:
- "Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona:
- "Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın" demiş. Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş.
Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Oduncu şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş. Arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış. Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın."
Mart ayı gelmiştir, kediler her akşam süslenip, püslenip, mis gibi kokularını sürünüp dışarı çıkmaktadırlar. Aralarında bir de küçük erkek kedicik vardır. Bir gün “ben de gelmek istiyom†der. Kediler sinirlenir. “Hadi len, senin daha yaşın küçük, giт misket oyna. € Bir gün, iki gün, üç gün... Bizimkini iyice merak sarar. Son bir kez daha dener şansını bir akşam: “Ya ne olur beni de götürün nereye gidiyorsanız?†aralarından babacan bir kedi çıkar: “Gel lan, sen de gel de öğren, ilerde lazım olacak. Sevişmeye gidiyoruz. Mart ayı bizim ayımız. € Hepsi toplanır. Aylardan mart dedik ya, hava soğuk, damda beklerler. “Bak,†der babacan kedi:
- Aşağıdan dişi kedi geçtiğini gördün mü saldır! Aradan saatler geçer, ne gelen, ne giden var. Bizim gariban kedicik iyice üşümüştür. Babacan kediye yanaşır, kolunu hafifçe vurarak: “Abi ya,†der:
- Ben bi beş dakka daha sevişiyim, gitcem.
* Mısır yağı mısırdan, soya yağı soyadan, ayçiçeği yağı ayçiçeğinden, zeytin yağı zeytinden elde ediliyorsa; bebek yağı neden elde ediliyor?
* Süper yapıştırıcılar madem her şeyi yapıştırabiliyorlar da, kendilerinin içinde bulundukları tüpün iç cidarlarını niye yapıştırmıyorlar?
* Yanlış çevrilen telefon numaraları, niye hiçbir zaman meşgul çalmaz?
* Sadece 'tek heceli' kelimesini söyleyebilmek için, niçin dört hece kullanmaktayız?
* Neden insanlar gökyüzünde 400 milyon yıldız var denildiğinde inandıkları halde, 'yeni boyalı' yazan yüzeyi elleriyle yoklarlar?
* Niçin limonlu gazozların içerisinde bir sürü suni tatlandırıcı varken, bulaşık deterjanında 'gerçek limon suyu' kullanılmaktadır?
* Evli insanlar gerçekten daha mı uzun yaşamaktadırlar, yoksa öyle mi hissetmektedirler?
* Işık 300.000 km/sn hızla yayıldığına göre karanlık hangi hızla çökmektedir?
* Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları (ışıkları) yakınca ne olur?
* Niçin fare kokulu kedi maması yok?
* Teflona hiçbir şey yapışmadığı halde teflon, 'tavaya' nasıl yapıştırılmıştır?
* 24 saat açık denen benzin istasyonlarının kapılarında neden kilit vardır?
* Eğer uçağın karakutusu kaza anında parçalanmıyorsa, neden bütün uçak bu kutunun üretildiği maddeden yapılmamaktadır?
1- Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen.
2 - Gökyüzünde bir bulut.
3 - Bitlis'te beş minare.
4 - Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili.
5 - Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı.
6 - Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü.
7 - Palandöken'de bir palan, iki döken.
8 - Kastamonu'da üç kasto.
9 - Üç fay hattı.
10 - Bir çarşamba, iki perşembe, üç Cuma.
11 - Dünyada mekan.
12 - Ahirette iman.
13 - Denizde кuм.
14 - Uzayda yerçekimsizlik.
15 - Bir çuval gazoz kapağı.
16 - Bir kibrit kutusu sigara izmariti.
17 - On sekiz saç biti.
18 - Biri İngilizce 6 adet küfür.
19 - Yirmi tane boş naylon poşet.
20 - Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht.
21 - Bir sürü saç sakal, kıl, tüy, yün.
22 - Uç ayrı parkta, üç ayrı belediyeye ait, üç ayrı banka reklamlı bank.
23 - Bir ayakkabı çekeceği.
24 - İki büyük taş kütlesi.
25 - Bir adet ağaç gölgesi.
26 - Üç kuş kanadı sesi.
27 - Bir sürü kedi köpek.
28 - Bir marmara denizi.
29 - Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci.
30 - Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu.
31 - Çalıp çalıp kaçılan beş tane melodili apartman zili.
32 - Nakit 15 lira.
33 - Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bir ömür.
İşte, erkekleri sinir etmek için yeni ve geliştirilmiş tüyolar: 1. İlk önce aşkınızı ilan edin; onu da kendinize aşık edin;
Sonra bir yanlışlık olduğunu söyleyip geri çekilin. 2. İlk önce, "ömrümün sonuna dek seninim" deyip kendinize bağlayın. Daha sonra "Aşk, sürdüğü müddetçe ebedidir" deyin. Bu, onu cin çarpmışa çeviçecektir. 3.
Ğabriel ğarcia Marquez`in Kolera Zamanı Aşk`ını okumasını coşkuyla salık verin ve romandaki kahramanın 51 yıl aşkını beklemesi gibi bir daaranış sergilemesini ondan da umduğunuzu ima edin. 4. Kontrolün kimde olduğunu göstermek için, onun telefonlarına ve e - posta mesajlarına - verecekseniz bile - hep geç cevap verin. 5. Telefon ettiğinizde de, kendinizi odadaki kişiyle konuşmayı kesmek zorunda hissetmeyin. Bırakın, telefondaki erkek arkadaşınız beklesin ve konuşmanızın yalnızca sizin tarafını dinlemek zorunda kalsın. 6. `Yanlışlıkla` özel notlarını okuyun, sonra hesap sorun. 7. Eski erkek arkadaşınıza iletmeniz gereken bir mesajı yanlışlıkla onun telesekreterine bırakın. 8. Evini ziyaret ettiğinizde telefon çalarsa, suçlar bir biçimde " Hmm, bu da kim olabilir?" diye dudak bükün. 9. Arandevulara 15 dakika geç gitmeyi adet haline getirin. Bir gün, haklı sebepten de olsa geç kaldığında küplere binin. 10. Hattaarandevulara hiç gitmeyin. Sözlerinizin hiç birini tutmayın. 11. Sizi kentin en pahalı restaranlarından birine götürmesini sağlayın; yemek gelince de yüksek sesle porsiyonların küçüklüğünden yakının. Ya da kıtlıktan çıkmış gibi yiyin. 12. Evinizin en göze çarpan köşesine eski erkek arkadaşınızın çerçeveli resmini asın. 13. Yatak yapmayı, ütülemeyi, yemek pişirmeyi, temizlik yapmayı bilmemezlikten gelin. 14. İlk öpüştüğünüzde dilinizi boğazına kadar sokun. 15. İzinizi bırakın: boynunun görülebilecek bir yerini İsırın. 16. O evinden bir başka yere taşınırken, münasip bir biçimde tatile çıkın. 17. Bir başka erkek arkadaşınız olduğunu söylemeyi unutuvermiş olun. 18. Onu iş yerinde ziyarete gittiğinizde, amiri ya da daha iyisi memuru ile kesişin. 19. Arkadaşlarının yanında küçük düşürün. 20. Annesini eleştirin. Ebeveynini ziyerete gittiğinizde, onun hiç sevmediği elbisenizi bilhassa giyin. En yakın akrabalarının, kardeşinin falan adını unutun. 21. Sözüm ona size hediye aldığı ütü, ekmek kızartma makinesi, mikser gibi ev eşyalarını yılbaşında annesine hediye edin. 22.
En sevdiği dostunu sürekli eleştirin. 23. Vereceği partiden önce en ilgisiz konuda kavga çıkarın ve bütün gece suratınızı asın. 24.
Gideceğiniz partide kravat takma mecburiyeti olduğunu söylemeyin. 25. O arabayı sürerken sürekli karışın; arabanın orasına burasına tutunun;
Frene basıyormuş gibi yapın. 26. Siz arabayı kullanırken, kaybolsanız bile durup yön sormayı reddedin. 27. Film seyrederken elini tutmayın.
28. Esprilerine gülmeyin. 29. Michelle Pfeiffer`ı beğendiğinde hakarete uğramış gibi bozulun; Daniel Day - Lewis`i seyrederken kendinizden geçin, alkışlayın. 30. Eski kız arkadaşlarıyla dalga geçin. 31. Aşka hazırlık safhasında, anatomisinin aşağı kısımlarında rastgele bir şeyi tutun ve "Bu mu?!" diye sorun. 32. Sevişirken onun adı hariç, kendinizinki dahil herhangi bir ad haykırın. 34. Uyumak istediğinde, okumasanız da gece lambasını açık tutun. 35. Uyurken kol ve bacaklarınızla ahtapot gibi ona sarılın ki sabaha kadar bütün vücudu uyuşmuş olsun. 36. Çalar saatin sizin tarafınızda olmasında ısrar edin ama çaldığında, erişemeyeceğini bilerek, uyumayı sürdürün. 37. Her gece, o, yatağa girmenizi beklerken cilt bakımınızı son kerte yavaş yapın;
Çantanızı baştan düzeltin; bozuk paraları etajerin üzerine büyük bir itina ile yavaş yavaş dizin. Sonra, yosunlu masşöyle yatın. 38.
İlişkinizi, gelecek kuşaklar için görüntüleyin; daha doğal oluyor diye hazırlıksızken fotoğrafını çekin. 39. Arkadaşlarınızla saatlerce telefonda konuşun; sonra o sizinle konuşmak istediğinde yorgun olduğunuzu, TV seyretmek istediğinizi söyleyin. 40. TV seyrederken, uzaktan kumanda ile kanalları durmaksızın değiştirerek kıvançla el maharetinizi gösterin. 41. Tam gazetesini, dergisini ya da kitabını okumak istediğinde TV`yi açıp sadece hanımlara hitap eden bir programı seyredin. 42. Ne okuduğunu görmek için elinden kitabı alın ve sayfayı kaybedin. 43. O tam gazete okuyacakken, ayağınızı kucağına uzatın ve ovmasını söyleyin. 44. TV`de heyecanla maç seyrederken odaya girip kanalı değiştirin; "Bu belgeseli kaçıramazsın" deyin. 45. "Meyve yemek ister misin?" diye sorun ve onun kalkıp getirmesini bekleyin. 46. O dışarı yemek almaya giderken aç olmadığınızı söyleyin. Sonra o yerken ağzınızın suları aksın; başınızı yana eğip, size de vermek zorunda kalıncaya kadar sessizce onu seyredin. 47. sürekli ovulmak isteyin ama onu ovmak için hiç oralı olmayın. 48. O ilk önce ovarsa sizin de onu ovacağınıza söz verin; sonra uyuyakalın. 49. Evlilik lafı edildiğinde yüzünüz kireç gibi bembeyaz olsun. 50. Ne konuştuğunun farkında olmadığını söyleyin. 51. Konuşurken dinlemeyin. 52. Telefonda konuşurken esneyin ve o sırada uzandığınızdan rehavet çöktüğünü bahane edin. 53.
Gününün nasıl geçtiğini sorun; sözünü kesin ve kendi gününüzü anlatın.
54. Gününün nasıl geçtiğini sorun; sonra öbür odaya geçin. 55. Gününün nasıl geçtiğini sormayın. 56. Arkadaşlara bir olayı tatlı tatlı anlatırken ortasında sözünü kesin ve siz bitirin. 57. Onun her gün biteviye yaptığı olağan bir işi siz yaptığınızda iltifat bekleyin. 58.
Sizi sevdiğinizi söylediğinde boş gözlerle bakın. 59. Her fırsatta, "Ben demedim mi?" deyin. 60. Suratınızı asın; "Neyin var canım benim?" diye sorduğunda, " Hiç!" deyin. 61. Canınızın bir şeye sıkıldığını bildiğini bildiğinizi bildiğinde bile hala " Hiç!" deyin. 62. Nihayet, "Neyin var canım benim?" demekten vaz geçtiğinde kırılın ve artık duygularınıza eskisi kadar önem vermediği için serzenişte bulunun. 63. çok büyük bir kavgadan sonra hiçbir şey olmamış gibi daaranın ve yapmakta olduğunuz video kliple ilgili alakasız bir soruyu sakince sorun. 64. çumartesi günü hasta yatağında yatarken, arkadaşlarınızı davet edin ve iskambil oynayın. 65. Kilo aldığında, yerçekimsel özürlü olduğunu bilhassa belirtin. 66. Kilo vermek istediğinde, eski erkek arkadaşınızın egzersiz programını ya da gıda rejimini tavsiye edin. 67. Ona, kendi görsel zevkiniz için, en sevdiğiniz erkek artistin egzersiz videosunu alın. 68.
Yeni saç traşı olduğunda aldırmayın, farkına varmayın. 69. Yeni aldığı elbisenin yakışıp yakışmadığını sorduğunda, gözünüzü TV`den ayırmadan yakıştığını söyleyin. Daha sonra baktığınızda, "A, bunu mu giyiyordun?"
Diye sorun. 70. Ona, `bitirim, son kerte yakışıklı` artist ve modellerin sizi hiiiç mi hiç ilgilendirmediğini, hep *onu* tercih ettiğinizi göreksiz yere, durup dururken anımsatın. 71. Onu, eski erkek arkadaşınızla sürekli karşılaştırıp, " Hayatım, o saçımın dağınık kalmasına hiç aldırış etmezdi" gibi bir laf edin. 72. Her yaşgününde, ilk verdiğinizde çok sevdiği tişörtün hep benzerlerini alın. 73. Onun yaşgününde, kendi gitmek istediğiniz bir etkinliğe bilet alın. 74.
Kutlanacak herhangi bir günde, aslında kendinizin istediği bir şeyi hediye edin. 75. Yaşgününde ne istediğini yüzde yüz bildiğiniz halde, daha fazla memnun olacağına `emin` olduğunuz bambaşka bir şeyi alın. 76.
Yaşgününü unutun; sonra üstünde üzgün bakışlı bir enik olan bir kart atın. 77. Yıllık tatil için birlikte biriktirdiğiniz parayıa makyaj malzemesi alın. 78. Evi kendi zevkinize göre yeniden döşeyerek ona sürpriz yapın. Başka erkeklerle olan anılarınızı canlandıracak söylerle süsleyin. 79. Tanınmayacak hale gelmiş eşyaları bile bir gün faydası olur diye atmayın. 80. İçine göremeseniz bile lise yıllarından kalan buluzunuzu giyin ve "öldu!" deyin. 81. Eve kedi almakta ısrar edin;
Bağıramazsanız, evdeki bütün çiçeklere ad koyun. 82. önunla konuşacağınıza kedinizle konuşun. 83. Köpeği önüne gelene havlamaya ve saldırmaya başladığında, " Eğitilmesi için, artık köpeği okula gönderme zamanı geldi" deyin. 84. Mırın kırın ettikten sonra kuru temizleyiciden kerhen aldığınız elbisesini, kedinin üzerinde uyuması için yatağın üzerine fırlatın. 85. Sorulmadan, evin bütçesini dengelemek için öğütte bulunun. 86. Alışveriş sırası size geldiğinde, mümkün olduğunca, donmuş yiyecek alın. 87. Buz küpleri yapmaya yarar şeyi buzluğa susuz koyun.
88. İşten eve geldiğinde, akşam yemeği için eksik malzemeyi almak üzere, en yakını iki km ötede olan şarküteriye gönderin. 89. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yaptığı enfes yemeği TV seyrederek yiyin. 90. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yaptığı enfes yemeğin içine tuz başta olmak üzere her türlü bağıratı koyun. 91. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yemek yaptıktan sonra, sızlanarak o gün hamburger yemek istediğinizi söyleyin. 92. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene hazırladığı yemeği sizinle paylaşma girişiminde bulunma cesüretini kırın. 93. Kırk yılın başında, içinden geldiği için size yemek yapmak istediğinde ailenizden birinin çok iyi yaptığı bir yemeği yapmasını isteyin; tattıktan sonra yüzünüzü buruşturun. 94. Yemek pişirmesinin sizinki kadar iyi olmadığını söyleyin. Ancak, çok meşgul olduğunuzdan yemek pişirmeye ayıracak vaktiniz olmamış olsun. 95.
Çamaşır yıkama sırasının ona geldiği hafta, her gün üç kez elbise değiştirin. Hatta bir saat için giydiğiniz buluzu, katlayıp şifoniyere koymaktansa kirliye atmanın daha kolay, her duştan sonra havlunuzu değiştirmenin bayağı yararlı olduğunu birden farkedin. 96. Kan lekeli donlarınızı ortalıkta bırakın. 97. Tuvalet kağıdı bitince, bilhassa bir yolculuk için bir süre kent dışına giçecekseniz, ruloyu değiştirmeyin.
98. Traş losyonu yerine bol bol kullanmaya bayıldığı cilt temizleme losyonunuzu saklamayı ihmal etmeyin. 99. Islak havlunuzu yatağın üzerine, onun yattığı kısma fırlatın. 100. Asetonla temizlenemiyorsa temizlemeye, mutfak bıçağıyla düzeltilemiyorsa düzeltmeye değmez diye düşünün. 101. ö hazır olmasa bile garsona sipariş vermeye hazır olduğunuzu söyleyin. 102. öna sormadan onun için de siparişi verin. 103.
Kendisine ait olmayan siyasi görüşleri ona atfedin. 104. Başınızdan geçen tatlı bir olayı anımsatın ve anlamsız gözlerle baktığını görünce, şöyle ya, o sen değildin" deyin. 105. Başka erkeklerle olan ilişkilerinizde belirsiz olun; sürekli tahmin etmeye çalışsın. 106.
Yapılması görekli bir şeyi gelecek hafta yapacağınızı söyleyin. 107.
Yapılması görekli bir şeyi gelecek hafta sonu yapacağınızı söyleyin.
108. Yapılması görekli bir şeyi `yakında` yapacağınızı söyleyin. 109.
Her şeyi baş ağrınıza yükleyin. 110. Annesi geldiğinde, abonesi olduğunuz Playgirl türü derginin ortalıkta gözükmesini sağlayın. 111.
Kileri temizleyeceğinize söz verin; sonra sadece içindekilerin yerini değiştirin. 112. Evdeki hayvanın sizi daha fazla sevdiğini söyleyin.
113. Bir spora başlayın ama gerçekte sadece TV`den seyredin. 114. Eve yeni alınan bir aletin işletme talimatını "Bir моrоn bile bunu işletebilir" diyerek okumayı reddedin; sonra bozduğunuzda kabahatı fabrikada bulun. 115. Onun fütursuz alışveriş huyu üzerine ileri geri konuşun; sonra gidip yarım düzine çift ayakkabı alın. 116. Ertesi çarşıda bir çift daha alın; fazla mal göz çıkarmaz. 117. Sabah kendinize kahve yaptıktan sonra sütü dışarıda bırakın. 118. Yalancı tırnaklarınız salatanın içinden çıksın. 119. Dişinizi ilk önce siz fırçalayın ve macun köpük ve artığını lavabodan temizlemeyin. 120. Yatmadan önce banyoyu önce siz kullanın ve her yere su sıçratın. Naylon çoraplarınız ipte asılı, kanlı tamponlarınız yerde atılı kalsın. 121. Sorduğunda, evlenmek istediğinizi ama zamanını bilmediğinizi söyleyin. 122.
Sorduğunda, `işler yoluna girdiğinde` evlenmek istediğinizi söyleyin.
123. Sorduğunda, `belki gelecek yıl` evlenmek istediğinizi söyleyin.
124. Kafası çok fena bozukken çocuk taklidi yaparak konuşun. 125.
Kavgadan sonra çiçek gönderin ve artık herşeyin eskisinden daha iyi, güllük gülistanlık olduğunu varsayın. 126. Kilo vermeye çalışırken, "
Harika görünüyorsun hayatım, tatlını yiyebilirsin" deyin; sonra geçen yılın pantalonlarına sığmadığını söyleyin. 127. Kendiniz 10 kg aldıktan sonra onun 2 kilo alması ile alay edin. 128. Hayatınızda onu hiç sakallı görmediğiniz halde a - acayip yakışacağını beyan edin. 129. Yetişkin hayatı boyunca bıraktığı sakal ve saçlarını dibinden kestikten sonra uzun saç ve sakalı ne denli çok sevdiğinizi söyleyin. 130. Saçınızı onunkinden daha kısa kesin. 131. Aşikar bir yalan söylemekten sakının.
Kilolu görünüp görünmediğini sorduğunda "Yo, *aslında* hayır" deyin.
132. Sözde kompliman yapın; kaş yapayım derken, göz çıkarın:
"Siyah da çok ince gösteriyor", "çildin de bayağı düzeldi"falan deyin. 133. Ah bir anlayabildiğinizde, kaygılarını tartışmaktan nasıl da mutluluk duyacağınızı belirtin. 134. Okumak için gece lambasını açık tuttuğunda şiddetle itiraz edin ama o uyumak istediğinde siz okumak için açık tutun. 135. Yatak odanızdaki TV`nin bir süre sonra kendiliğinden kapanacağı konusunda onu temin edin; sonra sabaha karşı söndürmek için kalkmak zorunda kaldığını gizlice ve haince seyredin. 136.
Çamaşırlarınızı etraftan toplamayın; sonra "Burası darmadağın" diye yakının. 137. 3 yastıkta ısrar edin; o uyuduktan sonra onun tek yastığını da çalın. 138. Yorganın onun üstündeki kısmını da üstünüze çekin, donsun.
I Love You I Love You Do You Love Me Yes I Do Umit Besen hizla İngilizce ögrenmeye baslayan bir irka yapabilecegi en büyük zalimligi yapmis, bu sarkiyi peydah etmişti. Caddelerde, sokaklarda kekolar arabalarından bu yaraticilik örnegi sarkiyi bangirdatir ufacik olmamiza rağmen agiz dolusu kuİmamizi saglarlardi. O dönemde, es kaza bir turist ile tanisirsam bu sarkiyi nasıl açiklayacagimi kara kara düsünürdüm. Yillar sonra yabanci bir hanım ile sohbet ederken bu sarki aklima gelmisti.
Kendisine şöyle bir sarkinin var olduğunu anlatıp, sözlerini söyledigimde bana sadece "I Dont believe You"(Hadi Len) demisti. Çiki Çiki Baba Sarki sözlerinin illede bir manası olmasi görekmez, düsüncesinin bayrak tasiyan örnegi oldu. Aynen söyleydi: Çiki çiki baba.
Aynı ayni yaba. Feli feli kuuli. El fakiri yaba. Oyyyy oyyyyy oyyyy.
Ulan ne isti be. Memisler Topaloglu. şimdi buşöyle bir adamdi ki ceketinin rengine uysun diye saçini boyamaktan çekinmezdi. Uzayliydi, "Uzaydan gelmedik ki, dünyaliyiz biz" diye sarkisi vardi. Bir de "Memisler"adli sarkisi vardi. Duydugumuzda gülmekten yarilarak ikiye ayrilmistik. Sözleri şöyle bir şeydi Sanırım: Elmaları yemisler, Seftaliyi yemisler, Gülmüsler eğlenmisler, Güllü kizi yemisler, Lambaya püf demisler, nasıl etti bu isi, Tebrik ettim memisi. diye sürüp gidiyordu. Inanilmazdi, onu aiçecek sevmis, bagrimiza basmistik. Hayat bayram Olsa "Bütün dünya buna inansa, bir inansa" gibi hayaller içeren bir sarkidir. Aslinda sözleri gayet iyi niyetli, barisçidir, fakat haddinden fazla ve sahtekaç bir iyimserlik tasir. Üstelik melodisi çok basittir ve kolaylikla sinir bozabilir. Hala heryerde çalinir ve insanlar elele tutusarak bu güzel dilekleri tekrarlarlar. Bu gibi durumlarda yavasça masadan kalkarak tuvalete dogru yol almayi yeglerim. "
Hocam nereye? El ele tutussak, birlik olsak" diyenler olduğunda:
"Ya iyi diyosun da çok sikistim bilader. El ele tutussak ama prostat olmasak" gibi manasız cümleler kurarak sivisir, sarki bitene kadar ortama geri dönmezdim. Çikinti bir adam olmak degildi niyetim ama masada el ele tutusarak "Insanlar tutussa, kardes olsa" diye avaz avaz bağıran bu insanların, bar ortamindan çikaç çikmaz "Vay it sipasi benim arabayı sikistirmis. Hüleaynn ancuk kafali ileri alsana lan" diyerek söz konusu kisilere kafadan dalmasi ne kadar isabetli daaranmis olduğumu anlatirdi bana. "Bütün dünya hizla sallansa, hayat aaran olsa"
Diye mirildanarak yol alırdim kıranlikta. Serseri Hayatta ne oglunun ne de kendinin ne is yaptığını anlamadigim Selçuk Ural söylerdi bu sarkiyi. Aksi gibi sarki adamın delikanlilik dönemlerine de denk gelmemisti. Kocaman adama kaç yikama bir kot Takım giydirmisler, bu sarkiyi şöyletirlerdi. Sözleri aynen söyleydi: Serseriyim. Ah serseri. Okur yazar ve sevimli. Biraz çapkin, biraz deli. Ama sevecen bir serseri. Ulasilmak ve onikiden vurulmak istenen mantik Sanırım suydu:
"Serseri erkekler kizlari cezbederler. Ama eli mustali sokaç serserileri degil. Sevimli, hayati 9 - 5 tadinda Yaşamayan, genç mizaçli. "Yani kısaca bir Mickey Rourke tipi erkek anlatisiydi. Gelin görünki koca serserilik felsefesi bizimkilerin dilinde "okur yazar bir sevimli" Haline gelmisti. Çok yasayin. Bir Aslan Miyav Dedi "Bir aslan miyav dedi. Minik fare kükredi. Fareden korktu kedi. Kedi pir uçuverdi. "Türk çocuklarının Kayahan'a emanet edildigi bir dönem. Hazret lütfedip Cumartesi sabahlari bi çocuk programi yapiyo.
Hesapta olaylar gelecekte bi uzay gemisinde mi ne geçiyo, ufak tefek çocuklar tulumlarla ortalikta dolaniyo, koskoca pop yildizi kartondan yapilma "TRT robotlariyla"muhatap olmak durumunda kaliyo. Romantizmin çökmek bilmez kalesi gazi almis ya, sabah akşam bi tarafından çocuk sarkilari çikariyo. Bereket hepsi gömüldü gitti tarihin tozlu sayfalarına. Hiç girmeyelim, bu konu burda kapansin. Horozumu Kaçirdilar Bakın bu sarki beni her duydugumda korkutmustur. Ulan şöyle hiyar çocuk sarkisi olur mu? Horozu kaçiriyorlar, damdan dama uçuruyorlar, bi de suyuna pilav pisiriyorlar. Magdur sahis da olaylari bir bir müsahede ediyor, sonra kafayi yiyip, kaçirilmis, suyuna pilav pisirilmis horoza "
Geh bili bili" diyor. Polise, kolluk kuvvetlerine olan güvenim ilk bu sarkida sarsilmisti. Demek ki bi gün herifin biri beni de kaçirabilir, suyuma pilav pisürebilir ve pilavdan yiyebilirdi. Terör sarkisiydi.
Umarim yoktur artik. Abone Su anda Kral TV'nin elinden ne çekiyorsanız, iste bu yüzdendir dostlar. İlk Türk pop sarkisi degildi elbet ama bu günkü tarzi yakalayan ve gelişmesini saglayan ilk sarkiydi. Sarisin, hafif toplu, genç bir kiz tellerin arkasından, Aboneyim abone.
Biletlerim cebimde. Balli lokma tatlisi. Aman hadi Hayırlisi. " diye bağırarak fitili atesledi. Kötü sesli bu genç kizin İsminin Yonca olduğunu ögrendigimizde hafizamizi zorlamis ve Devekusu Kabare'de geçirdigi günleri animsamistik. Demek ki bu kiz bir sekilde söhret olmayi kafasina koymustu, oldu nitekim. Sarkici oldu. Evet oldu. Habolo.
Habolo sobolobo, habolo humbaa. Habolo sobolobo habolo humbaa. Eee bu nasıl sarkidir, ne eder, ne anlatir hiç anlamadım. Anlamaya çalışmicamda. Manyakmiyim ben ya! Du ben sena anlatayim. Bu (Insallah yanilmiyorum) Yonca Evcimik'in, "Saat 9. 15 vapurunda. Onu gördüm karsimda. Dizlerimi titretti. Maymun oldum galiba. " diye baslayan ve aynı sekilde devam eden bol renkli bir sarkiydi. Klibinde tahta çubuklarla yürüyen saklabanlar, palyaçolar filan vardi. Daha da berbat bir şey söyleyeyim mi ben size bu sarki hakkinda: Severdim. Yonca Evcimik'in o sarkisinda abolo sobolobo falan yoktu. O senin dediğin söyleydi: Okayi yamasika kombambaa kombambaa. Okayi yamasika kombambaa kombambaa. Niye hatirliyorsam? Habolo sobolobo şöyle devam eder:
"Bir, ki, uç, dört basladi. Hemen şimdi basladi. Sarkimiz Marsındiz. "
Galiba benim kafam göreksiz bir sürü bilşöyle dolu. Honki Ponki Bir tane hit vardi, Çiki çiki baba'dan evvel, nasıl unutulur? Senay'in söyledigi:
Honki ponki torino. Calona вiмво boriro. Mitsubisi hibobo kozizo. Çiki çiki sayne tiki tak toooooook. Ah be abicim. Cüceler "Cük cük cücelerim, menim güççük cücelerim, tarlalarda boy atasiz, ananiza tez çatasiz"
Diye sözleri vardi. Fantastik ögeler içeren bir halk türküsüydü. Çok meshur olmustu. Törkis Kovboylar "Ooo ooo çekilin yoldan vahsi batidan geliyorlar. Amerikanlar eskidi bunlar Törkis kovboylar, diye bir sarki yazsana" deseler bana, zevk ile yazardim, ama çikip okumazdim. arkadaşım eşek Baris Manço'nun "arkadaşım Essek" diye bi sarkisi vardi. arkadaşım es, arkadaşım sek, arkadaşım esseeekkk. Bu nakarati idrak etmem uzun zaman almisti. "Arkada Simsek"ne alakaç ne simsegi, ne manasız sarki, diye gıcık olmustum. Halbuki ne salakmisim. Biraz hatırlatip keyfinizi yerine getireyim mi? Sari kiz minik buzagiyi sütten kesti mi. Kuzularla oglaklar tepisiyor mu. Gizli Not: Yaziyi okuyan her iki kisiden biri sarkiyi söylemeye baslamistir. Eminim. Barmen Minik Barda durur barmen minik sise elindeeeee. Biz çalarız o durmaz hep oynar yerinde. Ya bu nasi sarkidir? Barmen niye minik? Yoksa barmenin lakabi mi minik? Hakaç abim, Peker abim. nasıl bir ruh hali içindeyken yaptin sen bunu? Çile Bülbülüm Iste klasik bir sazli sözlü eğlence yeri sarkisi. Ayilarin kendini göstermesi için de bire bir. Sarki başlar baslamaz grup kendi içinde göz temaslariyla bulusur, "Allah"kismi gelince insanliktan çıkmak üzere anlasir. Bakiniz şimdi sarkicimiz söylüyor:
Çileeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee AaAaAaAaAhhh Aaaaahh Çile Bülbülüm. ALLAHHHHHH Be hey ne oluyor!? Yahu bir adabi olmasin mi? Melodiye, besteye katkisi olmasin mi? Özellikle erkek vatandaslarimiz çok yapar bunu, aman korumanin ne alemi var; sırf erkekler yapar. Tüm eğlencelerimiz nasıl basitlesiyorsa, bu "Allah"bölümü deşöyle ayilasiyor iste. Adam gibi adamlarin bulundugu bir grupta bu sarkiyi söyleyiniz, aksi takdirde uzak durunuz. Bir de "Allah"kİsmini kaçirip bir saniye sonra bağıranlar vardir ki, "Yallah"
Diyip kafa koyulmalidir. Bakkal Amca şimdi dikkatle inceleyelim:
- Bakkal amcaa. Bakkal amca - Ne var? (Bakkalin zaten sesi boru gibi, bi de "Ne var" diyo. Tam ayi. ) - Unin var mı? - Var var. (Herif direk uyum sagladi. ) - Sekerin var mı? - Var var. (Kesin embesil) - Yagin var mı?
- Var var. - Ne duruyorsun? - Ne yapayim? (Dayanamayacagim ya. "Ne yapayim" diye soruyo çocugun pipisini koparacagi yerde. ) - Helva yapsana. Helva yapsana. Allah bütün Mahmut Tuncer'leri affetsin.
Adam karısının kedisinden o kadar nefret ediyormuş ki, ne yapıp yapıp ondan kurtulmanın yollarını düşünüyormuş. Sonunda bir sabah kediyi arabaya attığı gibi evlerinin 20 blok ötesinde bir sokağa götürmüş, onu orada bırakıp doğru işe gitmiş. Aynı akşam işten eve gelmiş bir bakmış kedi evin bahçesinde karısıyla oynuyor, kadın neşe içinde:
- "Ayy bütün gün onu aradım. Ama akşamüstü bir baktım gelivermiş, evin yolunu nasıl da bulurmuş benim akıllı kedim" demiş. Adam tabi çok bozulmuş ama belli etmemiş. Ertesi sabah yine kediyi arabasına atmış, bu sefer evin 40 blok ötesinde bir sokağa götürüp bırakmış. yine işe gitmiş. Akşam işten eve gelmiş bir de ne görsün kedi salonda yine karısıyla yerlerde yuvarlanıyor. Ertesi gün adam kediyi 60 blok öteye bırakmış. Akşam gelmiş yine kedi evde. Sonraki gün 70 blok öteye bırakmış. Akşam kedi yine evde. Adam artık ertesi sabah kediyi arabaya koymuş, 90 blok öteye gitmiş. Oradan köprü yoluna girmiş, ilk çıkıştan sağa dönmüş, oradan tekrar sağa dönmüş, gitmiş gitmiş, bir 20 blok daha uzağa gitmiş, sola dönmüş, biraz daha gitmiş, ve kediyi orada arabadan atmış. Saatler sonra evin telefonu çalmış. adam karısını arıyor:
- "Hayatım, kedi orada mı?" Kadın:
- "Evet. neden sordun?" Adam:
- "Şunu telefona bir çağırsana. KAYBOLDUM.!"