NASREDDİN HOCA FIKRALARI SIĞ SUDA YÜZMEK Nasreddin Hoca bir gün evine dönerken taşa takılmış ve su birikintisine yüzüstü düşmüş. Hocayı bu halde gören bir adam:
" Oldu mu Hoca, bir karış suda yüzülür mü? Madem yüzecektin derede yüzseydin, demiş.
Bunun üzerine Hoca:
" Derede herkes yüzer. Önemli olan, böyle sığ suda yüzmektir, diyerek cevabı yapıştırmış.
SEBZELİ KAVUK ÇORBASI Nasreddin Hoca kuyunun başında durmuş aşağı bakarken kavuğunu düşürmüş. Kuyu derin inip alamaz. Kavuksuz eve gidemez. Soran olsa kavuğumu düşürdüm diyemez. Alay ederler. Bahçeden marul, maydanoz koparmış. Küçük parçalar halinde kuyuya atmaya başlamış. Burada ne yapıyorsun Hoca, diye soranlara, akşam yemeği için, sebzeli kavuk çorbası hazırlıyorum, demiş.
Adamlar, kuyuya bakıp, olabilir, deyip gitmişler. Hava karardıktan sonra Hoca kimselere görünmeden evine varmış.
HOCA ORMANDA KAYBOLDU Nasreddin Hoca, Çarıklı Köyüne giderken ormanda kaybolmuş. Birkaç adamla karşılaşmış ama adamlar kaybolduğuna inanmamışlar.
" Koskoca Nasreddin Hoca ormanda kaybolmaz.. Sen buraları avcunun içi gibi bilirsin," demişler.
Nasreddin Hoca bakmış olmayacak fikir değişikliğine giderek diğer karşılaştığı adamlara, nereye gidiyorsunuz? diye sormuş. Bir iki derken, üçüncü adam Çarıklı Köyüne gidiyorum, demiş.
Bunun üzerine Hoca, hah, ben de o köye gidiyordum, deyip adamla birlikte köye gitmiş.
YALAN SÖYLEME YARIŞMASI Akşehirde en iyi yalan söyleme yarışması düzenlenir. Yarışmaya Nasreddin Hoca da katılır. Yarışmacılar, sırayla birer yalan söylerler. Sıra Hocaya gelince şu yalanı söyler:
" Ben büyük bir yalancıyım. "
Nasreddin Hocayı doğru sözlü olarak tanıyan halk jürisi, Hocayı birinci seçer. Böylece Hoca ödül olarak verilen eşeğe biner ve evine doğru yola koyulur.
PAPAĞAN Nasreddin Hoca pazarda görüp beğendiği fiatı yirmi akçe olan konuşkan papağanı uzun pazarlıktan sonra beş akçeye alır. Fakat papağanı evde bir türlü konuşturamaz.
" Ey papağan, neden böyle yapıyorsun? diye sorar.
Papağan:
" Bak Hoca, beni ucuza kapatıp beş akçeye aldın. Dünyada bir tek uyanık sen misin? Eski sahibimi buraya getir. Gözümün önünde on beş akçeyi ver. Söz sana sabah akşam susarsam namerdim. "
Hoca adamı bulup evine getirir ve papağanın önünde on beş akçeyi verir. Bunun üzerine papağan neşelenir ve konuşmaya başlar. Anlatır da anlatır. Dört gün sonra Hoca çaresiz papağana yalvarır:
" Papağan, ne olur, sus artık. Günlerdir uyuyamadım. Al şu iki akçeyi, " der. Papağan akçeleri alır ve susar. Nasreddin Hoca uykuya dalar ve ertesi güne kadar deliksiz bir uyku çeker.
ARAZİ ANLAŞMAZLIĞI Nasreddin Hoca, Akşehirde kadılık yaparken birbirlerinden şikayetçi olan iki adam huzura gelir. Biri, bana borcu vardı, ödemedi. Ben de borcuna karşılık tarlasının bir kısmını çitle çevirdim, der. Öteki, doğru, borcum var, ödeyemedim ama tarlamın bir kısmını sahiplenmesi doğru değil, der. Hoca olay yerine iki adam ve şahitlerle gider. Çiti kaldırtır. Alacağın var ama böyle yapman yanlış, der. Borcu olan adama, sen de borcunu öde, der. Adam, param yok, der. Nasreddin Hoca, paran yok ama malın var. Tarladaki buğdayı sat, der. Orada bulunan şahitlerden ve meraklı köylülerden buğdayı satın alan çıkmaz.
Bunun üzerine Hoca tarladaki buğdayı ortalama bir fiata satın alır. Adam, paranın bir kısmıyla borcunu öder. Böylelikle mesele tatlıya bağlanır. Olanlar kısa zamanda Akşehirde kulaktan kulağa yayılır. Herkes, bravo şu Nasreddin Hocaya, der. dersimiz. Com Davaların kısa sürede sonuçlanmasının ve adaletin yerini bulmasının halkın yararına olduğu bir kez daha anlaşılır.
YÜZME YARIŞLARI Nasreddin Hoca sofraya oturmuş. Bakmış çorba tasında iki sinek. Hanımına seslenmiş:
" Hatun koş, yüzme yarışları başladı. "
AYRAN NİYETİNE Nasreddin Hoca yoğurt yerken, tahta kaşığı kırılmış. Çaresiz tabağı kafaya dikmiş. Onu bu halde gören hanımı:
" Hoca, bu ne hal? Yoğurt öyle yenir miymiş? "
Deyince Nasreddin Hoca:
" Kaşık kırılınca yoğurdu ayran niyetine içesim geldi. " demiş.
HOCANIN HANIMI HORLUYOR Gecenin bir vakti hanımı horlarken, Nasreddin Hocayı uyku tutmamış. Aradan bir saat geçmiş. Duvarlar sallanmaya başlayınca hanımı aniden uyanmış, yatakta oturumuna gelmiş:
" Hoca, gürültüye uyandım. Ben horluyor muydum? " diye sormuş.
Hoca:
" Ne horlaması, hanım? Gök gürledi. Belli yağmur yağacak. " demiş.
HOCA HAVUZA DÜŞÜYOR Nasreddin Hoca, içinde balık var mı diye bakarken, havuza düşmüş. Başlamış feryat etmeye:
" İmdat Yardım edin, boğuluyorum. "
Kimse oralı olmamış. Adamın biri:
" Hocam, sen yüzme biliyordun ya, " demiş.
Bunun üzerine Nasreddin Hoca:
" Doğru, nasıl da unutmuşum? " demiş ve iki kulaç atmış ve havuzdan çıkmış.
Son

Dünyanın bir yerinde bir lejyoner kampında 15 tane asker ve bu askerlerin basinda yerli bir komutan vardir. Bu 15 tane askerlerden 14 tanesi her hafta sonu kerhaneye giderler ama nedense; o bir asker gitmezmis.
Bir hafta boyle; iki hafta boyle sonunda bu durumu anlayan komutan o gitmeyen askere sorar. Oglum bak ne guzel arkadaslarin her hafta sonu kerhaneye gidiyorlar peki sen niye gitmiyorsun diye sorar.
Asker : komitanim ben boyle seyleri sevmem,hoslanmam falan der.
Komutan : Eger oglum bak paran falan yoksa ben vereyim dedikten sonra cebinden para cikarir ve askere hadi sende giт bakayim der ve asker yola koyulur.
Aradan yarim saat falan gectikten sonra karsisina 18-20 yaslarinda bomba gibi bir kiz cikar ve onu ayarlayip si.. R ve tekrar yola koyulur derken yine yarim saat sonra karsisina 40-45 yaslarinda bir kadin
Cikar ve onuda ne yapar yapar si.. R ve tam asker geri donerken bu sefer 85-90 yaslarindabir kadin cikar ve onuda si.. R.
Neyseki sonunda asker сок yorulur ve herkesten once geri doner ve dogru komutanin yanina gider ve verdigi parayi iade eder. Komutan sorar…
- Ne oldu oglum gitmedinmi?
Asker : Gittim.
Komutan : Eeee gittiysen bu para ne?
Asker : Komutanim ben o isi belese yaptim der.
Komutan : Nasil yaptin oglum birde bana anlatta bende yapayim der
Ve asker baslar basindan gecenleri anlatmaya iste giderken 18-20 yasinda kiz denk geldi onu yaptim, 40-45 yaslarinda bir kadin geldi
Onu da yaptim, en son 85-90 yaslarinda kadin geldi onu da yaptim der ve bizim komutan baslar soyunmaya…
Asker : Komutan ne yapiyprsunuz ayip degilmi?
Komutan : Baslatma lan ayipindan kizimi si.. Kmissin,karimi si.. Kmissin, anami si.. Kmissin gel birde beni s.. K der.

Askerlik anıları V. 2011 * Sabah 07:30 da kalktım ( bu askerlik işi hiç güzel değil sabahın bu saatinde kalkılır mı) babam geceden tembihlemişti traş ol diye (baktım sakallar tam kirli sakal kıvamında dokunmadım) Annemi askere gidişimi görmek ister diye uyandırayım dedim hıı tamam oğlum güle güle kapıyı çekersin dedi gözlerim doldu
Evden çıktım arabaya binecektim ki Apartman görevlisi Hikmet efendi ile karşılaştım sabah sabah hayırdır dedi Askere gidiyorum dedim Gözleri doldu, benim oğlumda Hakkari ‘de, 6 ayı kaldı, nereye düştün dedi Aksaray ‘a gidiyorum dedim Allah´a emanet ol dedi gözleri doldu, biran sarılmak istedim ama sonra vazgeçtim otoparktan çıkarken arabanın arkasından su döküyordu herhalde çamur kalmış tamponda, sağ olasın Hikmet efendi
Sabah trafiğinde askerlik şubesine gitmek epey zamanımı aldı yolda çok sıkıldım, bu saatte uyanık arkadaşım olmadığı için telefonla da konuşamadım her giden söylüyordu telefon yasak diye demek böyle oluyormuş.
Askerlik şubesine geldim kapıda elinde silah tutan askere müracaatı nereye yapacağımı sordum, cevap vermedi yanında ondan daha büyük olan üniformalı bir abi vardı bu sefer ona sordum, gel bakalım böyle dedi, sert birine denk geldim herhalde üzerimi aradılar sonra eliyle bir yeri gösterdi benim gibi 3-5 kişi bekliyordu arkalarına takıldım. Aradan 25-30 dakika geçti hala bekliyordum demek askerlikte zaman hiç geçmiyormuş önümdekilerle konuşayım dedim tam önümde hafifi uzun saçlı eleman gazeteciymiş ülke sorunlarından bahsetmeye başladı çok vatansever birine benziyor, bu kadar ilgili olduğuna göre tamam dedim ÇOK memnun oldum tanıştığıma telefonlarımızı verdik birbirimize, askerden sonrada görüşelim istedim nede olsa askerde en yakın arkadaşımdı sıra ilerlemeye başlamıştı, tam bana geliyordu ki iri yapı sert görünümlü biri bunlar ne yapıyor burada diye çıkıştı müracaatı bekliyorlar komutanım cevabı geldi bankodaki askerden burada gürültü yapmasınlar çıksınlar dışarıda beklesinler diye çıkıştı işte dedim komutan bize taktı ah ah sivilde karşıma çıkarsın elbet ben bunun intikamını almaz mıyım diye içimden söylendim
Saat 12ye geliyordu evraklarımı verdiler banka dekontunu getirmemi istediler binadan dışarıya çıktım yemek saatiymiş orada duran askerlere midpoint var mı diye sordum, acıkmıştım yine cevap vermediler, bu üst devreler yeni askerleri çok eziyorlar
Her neyse açlığa biraz daha dayanabilirdim zaten havada serindi bir an önce banka işini halletmeliydim şafak sıkıştırmaya başlamıştı bankada sıra beklerken, sevgilimi aradım onu çok özlediğimden buradaki zorlu koşullardan bahsettim esneyerek sonra konuşalım dedi, beni unutmaya mı başlamıştı ne yine gözlerim doldu, ağlamamak için başımı yukarılara çeviriyordum ki buyurun işlem nedir diye veznedar sordu Hesabımdan vatan borcu ödeyeceğim dedim işlemi yaptı, dekontu verdi vatan sağ olsun dedim, cevap vermedi
Tekrar şubeye gittim artık ayaklarıma kara sular inmişti, 5 saattir askerliğin kralını yapıyordum oradan oraya koştur, aç kaldım zaten bir de hava soğuk bankodaki askere dekontu verdim 5 dakika bekle teskereni vereceğiz dedi şafak 5 dedim gülerek, o gülmedi komutanın odasına çağırdı beni komutan al bakalım teskeren dedi yarım ağızla vatan size minnettar diye söylendi yine gözlerim doldu, vatan sağ olsun diyecektim ki, çıkabilirsin dedi
Bankonun önünden yavaş yavaş dışarı doğru yürümeye başladım artık zaman geçmiyordu, avludan geçip kapıdan dışarı çıkarken son bir kez dönüp arkama baktım ne anılarım vardı bu koca nizamiyede artık hür generaldim koşa koşa evime gitmek istiyordum arabama atladım ki telefonum çaldı, benim kanka derse gelip gelmeyeceğimi soruyordu nasıl unutmuştum bunu üniversitemin 8. Senesindeydim dersler bitmek bilmiyordu her ne kadar zorlu bir askerlikten yeni çıkmış olsam da hayata devam etmeliydim direksiyonu Yeditepe ye doğru kırdım ve hayatın zorlu basamaklarını tırmanmak için kaldığım yerden devam etmeye yola koyuldum..
Ayşe Teyze ile Fadik kız ormanda bir kulübede yaşarlarmış. Fadik kız o kadar güzelmiş ki, Ayşe Teyze, Fadik kızı her şeyden sakınır, gözü gibi korur, ortaya çıkarmazmış. Bütün isleri kendisi yaparmış. Ormana gider, ağaç keser, kestiği ağaçları sırtına yüklenir, kasabaya götürüp satarmış. Kazandığı para ile aldıklarını da yine sırtlanır, kulübeye getirirmiş.
Gel zaman giт zaman Ayşe Teyze yaslanmış ve hastalanarak, yatağa düşmüş. Ölümünün yaklaştığını anladığında, Fadik kızı yanına çağırarak, üç altın vermiş ve demiş ki;
- Ben artik ölüyorum. Su üç altınla kasabaya gidip, kendine bir eşek satın al. Kasabaya gidip gelirken yüklersin, sen de yorulmazsın.
Bunları söyledikten sonra da son nefesini vermiş. Fadik kız bir süre sonra Ayşe Teyzenin dediğini yapmak için, üç altını almış yanına ve kasabaya doğru yola çıkmış. Ancak eşek nasıl alınır, bilmiyor. Ne yapacağını düşünürken, kasabanın ileri gelenlerinden birisi çıkmış karsısına. Sormuş;
- Ne arıyorsun burada Fadik kız.
- Ayşe Teyzem ölmeden önce üç altın verdi. Eşek alacağım. Ancak nasıl alacağımı bilmiyorum.
- Ne yapacaksın ki eşeği?
- Kasabaya gidip gelirken yük taşıyacağım.
- Yanlış öğüt vermiş Ayşe Teyzen. Simdi sen beni dinle, al o üç altını, giт kendine güzel esvaplar, ziynet ve çeyiz al. Ondan sonra da sana bir koca bulalım, evlendirelim.
- Niye ki?
- Eeee, bir koca on eşeğe bedeldir.