Adam New York’ta luks bir randevu evinin kapisini calar:
Merhaba, Samantha ile gorusmek istiyorum.
Bir dakika efendim.
Adami iceri alirlar. Bir sure sonra сок guzel bir kadin merdivenlerden iner:
Beni aramissiniz.
Evet. Geceyi seninle gecirmek istiyorum.
Tamam ama benim tarifem biraz pahalidir. Geceligi bin dolar.
Parasi onemli degil. Geceyi seninle gecirmek istiyorum.
Beraberce yukari cikarlar. Geceyi birlikte gecirirler. Ertesi gun adam yine randevuevine gelir.
Samantha ile gorusmek istiyorum.
Beyefendi baska kizlarimiz da var.
Umurumda degil, Samantha ile gorusecegim.
Samantha gelir :Yine mi sen!
Evet. Geceyi seninle gecirmek istiyorum.
Yalniz fiyatimi hatirliyorsun degil mi? Bin dolar.
Hic onemli degil. Ben geceyi seninle gecirecegim.
Birlikte yukari cikarlar,o geceyi de beraber gecirirler. Ertesi gun,ayni adam, ayni randevuevi:
Merhaba, Samantha ile gorusmek istiyorum.
Samantha asagi iner:
Tanrim, yine mi! Bak, devamli musterilere indirim falan yapmiyorum. Fiyatim ayni, bin dolar.
Onemli degil. Geceyi seninle gecirmek istiyorum.
Yine yukari cikarlar. Islerini bitirdikten sonra:
Benden bu kadar hoslanman сок guzel ama anlayamiyorum. Uc gece ustuste bana bin dolar odedin. Nerelisin sen?
- “Tel Aviv.”
Tel Aviv mi? Benim kizkardesim de Tel Aviv’de yasiyor.
- “Biliyorum, sana getirmem icin bana üçbin dolar verdi..”
Yazın karınca gece gündüz, durmaksızın çalışırken; ağustos böceği vur patlasın çal oynasın, şarkılarla, türkülerle, eğlenerek geçirmiş tüm zamanını… Nihayetinde kış gelmiş… Karınca sıcacık evinde, kışın yiyeceğini biriktirmiş olmanın gururuyla evinde keyif sürerken; bir gün aniden kapısı çalınmış. Gelen ağustos böceğiymiş… – Eee, demiş karınca. Yaz boyunca vur patlasın çal oynasın eğlendin. Oysa ki ben kışı düşünüp çalışıp çabalayıp, alnımın teriyle yiyeceğimi biriktirdim. Şimdi sen benden bir parça yemek isteyeceksin öyle mi?
Ağustos böceği:
- Hayır dostum, sen beni tamamen yanlış anladın! demiş. Şimdi ben yazın saz çalarken, ayıptır söylemesi biraz para yaptım. Hatta meşhur oldum, şimdi Avrupa turnesine çıkıyorum. Gelirken bir hediye de sana alayım istedim. “Özellikle istediğin bir şey var mı?” diye sormaya geldim.
Karınca bir bakmış ki ağustos böceğinin hiç de aç bir hali yok. Giyimi kuşamı yerinde, kolunda kızlar, az ilerde de kocaman bir limuzin şoförü ile onu bekliyor.
Karınca:
- Yok, dostum ne isteyeyim? demiş. Canının sağlığı… Yalnız; Fransa’ya uğrayacak olursan, Paris’te La Fontaine diye bir adam varmış. Yazar… Eğer onu görecek olursan benim için yüzüne bir tükür olur mu?