Kralın bir atı varmış. Bu at çok üzgünmüş ve hep ağlarmış. Atının derdine çare arayan kral, ülkeye haber salıp "atımın sağlığını yerine getireni zengin ederim" demiş. Nice doktorlar, paytarlar gelmiş ama faydasız.. Olayı duyan Nam-ı Kemal hemen kralın yanına gitmiş:
- "Ben bu işi yaparım" demiş. Kral:
- "Ama nasıl olur, nasıl yaparsın" demiş. - "Boşver onu, sen paradan haber ver" demiş Kemal. Neyse anlaşmışlar sonunda ve Namık Kemal atın yanına gidip kulağına birşeyler fısıldamış. Birden at gülmekten kırılmaya başlamış. Namık Kemal parasını almış, kral da mutlu olmuş. Aradan 1-2 ay geçmiş. At gülmekten yemek yiyemiyormuş. Kral Namık Kemali tekrar çağırmış:
- "Bu ata birşeyler oldu ama sıkıldım artık, bunu eski haline getirirsen sana daha çok para veririm" demiş. Atın yanına giden Namık Kemal kısa sürede geri dönmüş. At ise eski halini almış ve başlamış hüngür hüngür ağlamaya. Kral dayanamayıp sormuş:
- "Nasıl güldürüp ağlattın be adam?"
- "İlk seferde, benimki seninkinden büyüktür, dedim, gülmeye başladı."
- "Ya ikincisinde?"
- "Çıkarıp gösterdim."

Bir gün ihtiyar bir adam, sреrм testi yaptırmak için doktora gider. Doktor adama bir kavanoz verir şöyle der:
─ Buna numune için sреrм koyun, yarın bana getirin.
Ertesi gün ihtiyar adam kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve boş olduğunu görünce sebebini sorar. İhtiyar anlatmaya başlar :
─ Doktor bey; dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol elimle denedim olmadı, iki elimle denedim yine olmadı. Karımı çağırdım ; o da sağ eliyle denedi olmadı, sol eliyle denedi olmadı, iki eliyle denedi gene olmadı. Baktık olacak gibi değil, komşunun karısını çağırdık...
Doktor kendini tutamamış ve hiddetlenerek:
─ Ne yaptınız! Komşunun karısını mı çağırdınız?
Diye sorunca, ihtiyar adam da cevap verir:
─ Ne yapalım yahu, bir türlü açamadık şu lanet kavanozun kapağını.