Şimdi 3 erkek çocuğu olan bir aile var... Bunların bir de inekleri var ve bunlar ineklerini çok seviyorlar her şeyleri canları, ciğerleri o inek senin anlayacağın... Bir gün evin annesi ahıra gidip bakıyor ki inek ölmüş... Oda hemen orda kriz geçirip ölüyor... Sonra en büyük oğlan ahıra gidiyor, bakıyor ki inek de anne de ölmüş buda intihar etmek için boğaz köprüsüne gidiyor.. Tam atlayacak iken bir peri kızı geliyor. (Peri kızı da kız yani hani).. Oğlana benim ile beş kere yatarsan hem ineği hem de annenizi diriltirim diyor... Tabii büyük oğlan hemen tamam diyor... Gelgellim iki diyor üç diyor dördüncü de kalıyor ... 5. yi yapamayıp kendini köprüden atıyor aşağı... Sonra ortanca oğlan geliyor ahıra bir bakıyor ki anne ve inek ölmüş ... Oda gidiyor köprüye ... Peri kızı yine geliyor bu sefer benimle on kez yatarsan ineği de annenizi de abinizide diriltirim diyor.... Oğlan bir başlıyor oda en son 8 e kadar gelebiliyor. (ahh ulen ben olacaktım ki neyse) ehhh o da kendini atıyor köprüden... En son da küçük oğlan geliyor ahıra bir bakıyor ki anne ölmüş bu da gidiyor abi köprüye... Peri kızı geliyor yine ... Bu seferde benimle 15 kere yatarsan 4 ünüde diriltirim diyor. (azgın karı işte) Bunun üzerine küçük oğlan 18 olmazmı diyor peri kızı olur diyor. Oğlan ya yirmi diyor tabbii oda olur diyor peri kızı.. Oğlan bu sefer 25 de olurmu diyor.. Tamam deyince peri kızı... Bak sonra inek gibi ölmek yok haa diyor bizim küçük oğlan...

Lord’un kızı bir bahriyeliye aşık olmuş. Ama ne aşk!.. O zamana kadar bir dediği iki edilmeyen şımarık kız, annesine:
- İsterim de isterim... diye tutturmuş. İşin daha da kötüsü, Lord bunu duyunca küplere binmiş:
- Bende bahriyeliye verilecek kız falan yok! demiş, kestirip atmış. Kız üzüntüsünden yataklara düşmüş. Bu durumda arada kalan Leydi de ne yapacağını şaşırmış. Bir yanda gâvur inadı tutan kocası, öte yanda gözlerinin önünde eriyip giden bir tanecik kızı... En sonunda dayanamamış, gitmiş kocasına yalvarmış:
- Sayın Lord’um, demiş, niye bu kadar inat ediyorsunuz. Bahriyeliyi ben de gördüm, boylu boslu, yakışıklı bir oğlan. Üstelik pek kibar ve terbiyeli. Kızımıza iyi bir koca olabilir, gelin bırakın şu mânâsız inadı.
Bunun üzerine Lord daha da öfkelenmiş:
- Yahu kadın, demiş, öyle her işime burnunu sokup iyice tepemi attırma. Sen bilmezsin, bu bahriyelilerin çok kötü bir huyu vardır. Hep arkadan çalışırlar. Gül gibi kızımı rezil etmeye, asaletimi ayaklar altına aldırmaya hiç niyetim yok!
Bunu duyunca Leydi biraz ferahlamış:
- Ayol senin bütün derdin bu mu? demiş. Kocacığım, sen hiç merak etme, ben onun çaresini bulurum, evlenmeden önce kızıma sıkı sıkı tenbih ederim. Sana söz, için rahat olsun, ben ona fırsat vermem, kızına da bir şeycikler olmaz.
Bu minval üzre, Lord’un ağzından girmiş, burnundan çıkmış ve ikna etmeyi başarmış. Neyse, hayırlısıyla dillere destan bir düğün yapmışlar. Kız mutluluktan bir kelebek gibi uçuyormuş. Genç çiftler tam balayına çıkmaya hazırlanırken, Leydi kocasına verdiği sözü hatırlamış. Biricik kızını dizine oturtmuş, başlamış nasihat etmeye. Ama işin zor tarafı, kız o bahislerde öyle cahil ki –tabir caizse - tam bir açılmadık gonca gül... Balayında ne yapıldığından bile haberi yok! Öte yandan, Leydi kendisi de iyi aile terbiyesi görmüş, edepli arlı bir hanım olduğu için her şeyi açık açık söylemeye yüzü tutmamış:
- Bak kızım, demiş. Senin bu kocan olacak bahriyeli var ya, aradan birkaç gün geçtikten sonra dayanamaz, sana:
“Sevgilim, bir de öteki türlü deneyelim mi?” diye yanaşır. Sakın ola ki kabul etmeyesin, yoksa seni evlâtlıktan reddederim, ak sütümü helâl etmem!
Aklı başka yerde olan kız, o “öteki türlü”nün ne demek olduğunu bile sormaya gerek duymadan, yarım yamalak dinledikten sonra:
- Sen hiç merak etme anneciğim, demiş, hiç senin sözünden çıktığımı gördün mü?
Böylece yeni evliler güle oynaya balayına çıkmışlar. Mutluluktan günler bir su gibi akıp gitmiş. Ama aradan bir haftadan fazla zaman geçmesine rağmen bahriyeli, annesinin dediği şeyi bir türlü sormayınca, almış mı taze gelini bir merak:
“Bunun öteki türlüsü nasıl bir şey, acep?” diye... Sonunda, bakmış ki kocasından ses seda yok, bu defa kendisi dayanamamış, alı al moru mor kocasına sokulmuş:
- Sevgilim, demiş, bir de öteki türlü deneyelim mi?
Fakat bahriyelinin buna tepkisi çok sert olmuş:
- Haydaaa, al başına belâyı! demiş. Sen kafayı mı yedin kızım, şunun şurasında daha yeni evlendik, hemen çocuk mu lâzım? Öyle yaparsak, çocuk olur çocuk!..