Temel, seyahate çıkmış. Uzun zaman evinden ayrı kalmış. Bir akşam bir kente gelip küçük bir otele inmiş. Odasına yerleştikten sonra, aşağıya telefon etmiş. Telefonu otelin sahibi açmış.
Temel, ne istediğini söylemiş:
"Bana bir fahişe bulup gönderin."
Bunu söyledikten sonra telefonu kapatmış. Otelin sahibi şaşırmış. Yanında duran karısına dönmüş:
"Demin gelen müşteri kadın istiyor…"
Otelin sahibinin karısı öfkeden deliye dönmüş:
"Terbiyesiz adam, ne zannediyor bizim otelimizi. Hemen giт o müşteriye ağzının payını ver…"
Otel sahibi, müşteriye ağzının payını verme fikrini pek tutmamış:
"Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer…"
Kadın çok sinirliymiş:
"Sen gitmezsen, ben gider söylerim…"
Ve, hışımla merdivenleri çıkıp Temel’in ağzının payını vermeye gitmiş. Kocası da aşağıda bekliyormuş. Yukardan gürültüler gelmeye başlamış.
Onbeş yirmi dakika sonra Temel aşağıya inmiş. Üstü başı yırtılmış, yüzü tırmıklanmış…
Otelcinin yanına gidip bir güzel çıkışmış:
"Ne biçim kadın göndermişsin be. İstemem diye tutturdu. Becerene kadar anam ağladı."
Johny annesiyle birlikte banyo yaparken,göğüslerini göstererek sorar;
"Anne,bunlar nedir?"
Nasıl cevaplayacağını bilemeyen annesi, "yarın kahvaltıda babana sorarsın" der ve unutmasını ümit eder. Ama johny unutmaz ve ertesi gün kahvaltıda babasına sorar, Babası şöyle yanıtlar,"Onlar balon çocuğum, annen öldüğü zaman o balonları şişireceğiz ve annede cennete uçacak". Birkaç hafta sonra johny'nin babası eve birkaç saat erken gelir. Johhny ağlayarak babasının yanına koşar."Baba koş annem ölüyor." Babası çocuğu sakinleştirmeye çalışırken sorar,"neden annenin öldüğünü düşünüyorsun?" Çocuk ağlamaya devam ederken anlatır, "Harry amca annemin balonlarını şişiriyordu,ve annem de söyle bağırıyordu " Tanrım,geliyorum "
Minik oglan bahçede oynarken, babasinin arabasiyla sokaktan geçip, ormana dogru gittigini görmüs. merak bu ya. o da arabayi izleyerek ormana gitmis.
Bir de ne görsün. babasi ile teyzesi arabanin yaninda durmus öpüsüyorlar. çocuk bu ya, gördügünden etkilenmis durumda kosarak eve dönmüs, nefes nefese heyecanli bir sekilde annesine, "anne, anne. biraz önce babami ormanda" derken annesi sözünü kesmis ve "dur biraz. nefes al. sakinles. öyle anlat" demis.
Oglan sakinlestikten sonra devam etmis, "bahçede oynarken babamin arabasiyla ormana dogru gittigini gördüm. ben de ormana gittim. orada babami teyzemle öpüsürlerken gördüm. bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömlegini çikardi. sonra arabanin arka koltuguna geçtiler".
Anne çocuga dönmüs, "dur bakalim, ne kadar ilginç bir öykü bu. devamini anlatma, sakla. aksam yemeginde babanla beraberken bitirirsin. sen bu öyküyü bitirirken babanin suratini görmek istiyorum".
Aksam olmus, yemege oturmuslar. anne çocuga dönmüs; "bu gün neler yaptigini bize anlatsana" demis.
Oglan baslamis; "bahçede oynarken babamin arabasiyla ormana dogru gittigini gördüm. ben de ormana gittim. orada babami teyzemle öpüsürlerken gördüm. bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömlegini çikardi. sonra arabanin arka koltuguna geçtiler. ardindan geçen sene babam seyahatteykenn senin amcamla yaptigin seyden yaptilar".
Bir gün Nasreddin Hocanın canı sıcak bir tarhana çorbası çeker. Mutfağa gidip tencerelerin kapaklarını tek tek açıp bakar, hiçbirinde tarhana çorbası yoktur.
Nasreddin Hoca da dumanı üstünde tüten, kokusu etrafa yayılan, lezzetli bir tarhana çorbası hayal etmeye başlar. Çorbanın kendisi olmasa da kurduğu hayalden keyif alır Hoca.
Hoca efendi tam tarhana çorbasının hayaliyle kendini avuturken birdenbire evinin kapısı çalınır. Kapıyı açtığında komşusunun oğlunu görür karşısında.
Komşusunun oğlu, Nasreddin Hocaya titrek bir sesle:
─ Hocam, annem çok hasta, evde yatıyor.
─ O yüzden hiç yemek yapamadı.
─ Varsa bir tas çorba verebilir misin bize?
Deyince Nasreddin Hoca komşusunun oğluna üzgün bir şekilde cevap verir:
─ Ah oğlum, keşke olsa da iki tas çorba verseydim, ama evde hiç çorba yok.
Hoca, komşunun oğlunu uğurlayıp evin kapısını kapatır. Sonra da kendi kendine söylenmeye başlar:
─ Pes doğrusu! Şu bizim komşular da amma yaptılar şimdi, hayalimdeki çorbanın bile kokusunu alıyorlar, hayalimdeki çorbayı bile istiyorlar.