Hoca ve oğlu bir keresinde bir yolculuğa çıkarlar. Hoca oğlunun eşeğe binmesini ve kendisininde yürümesini tercih eder. Yolda birileriyle karşılaşırlar,-Bakın şu sağlıklı, genç çocuğa! Bugünün gençliği. yaşlılarına hiç saygıları yok. Kendisi eşeğe binmiş ve garip babası yürüyor! derler.
Bu insanların yanından geçince, çocuk kendinden utanmış hisseder ve kendisinin yürümesi, babasının da eşeğe binmesi üzerine ısrar eder. Böylece, Hoca eşekle giderken, cocuk da yanında yürür. Kisa bir sure sonra baska insanlara rastlarlar, -Şuna bak! Babası eşekle giderken, şu gariban çocuk yürüyor. derlerBu insanları geçtikten sonra, Hoca oğluna -En iyi yapılacak sey, ikimizin de yürümesi. der... Kısa bir yol aldıktan sonra, yine başkalarına rastlarlar,-şu aptallara bakın. Bu sıcak güneş altında ikisi de yürüyor, hiç biri de eseğe binmiyor! Hoca oğluna döner ve-Iste bu insanlarin fikirlerinden kurtulmanin ne kadar zor oldugunu gösterir, der.
85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
Doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir ba... kındıktan sonra yaşlı adama sorar:
Doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"
Adam- "Evet, eşim.”
Doktor- "Ama bayan 25 yaşlarında..."
Adam- "Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"
Doktor- "Yoo,... aklıma benim dedem geldi de."
Adam- "Nesi varmış dedenizin?"
Doktor- "Kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi Israr etti ve hazırlandı. E, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü..."
Adam- "Olur mu, başkası vurmuştur onu."
Doktor- "Ben de onu demeye çalışıyorum işte..