İşte, erkekleri sinir etmek için yeni ve geliştirilmiş tüyolar: 1. İlk önce aşkınızı ilan edin; onu da kendinize aşık edin;
Sonra bir yanlışlık olduğunu söyleyip geri çekilin. 2. İlk önce, "ömrümün sonuna dek seninim" deyip kendinize bağlayın. Daha sonra "Aşk, sürdüğü müddetçe ebedidir" deyin. Bu, onu cin çarpmışa çeviçecektir. 3.
Ğabriel ğarcia Marquez`in Kolera Zamanı Aşk`ını okumasını coşkuyla salık verin ve romandaki kahramanın 51 yıl aşkını beklemesi gibi bir daaranış sergilemesini ondan da umduğunuzu ima edin. 4. Kontrolün kimde olduğunu göstermek için, onun telefonlarına ve e - posta mesajlarına - verecekseniz bile - hep geç cevap verin. 5. Telefon ettiğinizde de, kendinizi odadaki kişiyle konuşmayı kesmek zorunda hissetmeyin. Bırakın, telefondaki erkek arkadaşınız beklesin ve konuşmanızın yalnızca sizin tarafını dinlemek zorunda kalsın. 6. `Yanlışlıkla` özel notlarını okuyun, sonra hesap sorun. 7. Eski erkek arkadaşınıza iletmeniz gereken bir mesajı yanlışlıkla onun telesekreterine bırakın. 8. Evini ziyaret ettiğinizde telefon çalarsa, suçlar bir biçimde " Hmm, bu da kim olabilir?" diye dudak bükün. 9. Arandevulara 15 dakika geç gitmeyi adet haline getirin. Bir gün, haklı sebepten de olsa geç kaldığında küplere binin. 10. Hattaarandevulara hiç gitmeyin. Sözlerinizin hiç birini tutmayın. 11. Sizi kentin en pahalı restaranlarından birine götürmesini sağlayın; yemek gelince de yüksek sesle porsiyonların küçüklüğünden yakının. Ya da kıtlıktan çıkmış gibi yiyin. 12. Evinizin en göze çarpan köşesine eski erkek arkadaşınızın çerçeveli resmini asın. 13. Yatak yapmayı, ütülemeyi, yemek pişirmeyi, temizlik yapmayı bilmemezlikten gelin. 14. İlk öpüştüğünüzde dilinizi boğazına kadar sokun. 15. İzinizi bırakın: boynunun görülebilecek bir yerini İsırın. 16. O evinden bir başka yere taşınırken, münasip bir biçimde tatile çıkın. 17. Bir başka erkek arkadaşınız olduğunu söylemeyi unutuvermiş olun. 18. Onu iş yerinde ziyarete gittiğinizde, amiri ya da daha iyisi memuru ile kesişin. 19. Arkadaşlarının yanında küçük düşürün. 20. Annesini eleştirin. Ebeveynini ziyerete gittiğinizde, onun hiç sevmediği elbisenizi bilhassa giyin. En yakın akrabalarının, kardeşinin falan adını unutun. 21. Sözüm ona size hediye aldığı ütü, ekmek kızartma makinesi, mikser gibi ev eşyalarını yılbaşında annesine hediye edin. 22.
En sevdiği dostunu sürekli eleştirin. 23. Vereceği partiden önce en ilgisiz konuda kavga çıkarın ve bütün gece suratınızı asın. 24.
Gideceğiniz partide kravat takma mecburiyeti olduğunu söylemeyin. 25. O arabayı sürerken sürekli karışın; arabanın orasına burasına tutunun;
Frene basıyormuş gibi yapın. 26. Siz arabayı kullanırken, kaybolsanız bile durup yön sormayı reddedin. 27. Film seyrederken elini tutmayın.
28. Esprilerine gülmeyin. 29. Michelle Pfeiffer`ı beğendiğinde hakarete uğramış gibi bozulun; Daniel Day - Lewis`i seyrederken kendinizden geçin, alkışlayın. 30. Eski kız arkadaşlarıyla dalga geçin. 31. Aşka hazırlık safhasında, anatomisinin aşağı kısımlarında rastgele bir şeyi tutun ve "Bu mu?!" diye sorun. 32. Sevişirken onun adı hariç, kendinizinki dahil herhangi bir ad haykırın. 34. Uyumak istediğinde, okumasanız da gece lambasını açık tutun. 35. Uyurken kol ve bacaklarınızla ahtapot gibi ona sarılın ki sabaha kadar bütün vücudu uyuşmuş olsun. 36. Çalar saatin sizin tarafınızda olmasında ısrar edin ama çaldığında, erişemeyeceğini bilerek, uyumayı sürdürün. 37. Her gece, o, yatağa girmenizi beklerken cilt bakımınızı son kerte yavaş yapın;
Çantanızı baştan düzeltin; bozuk paraları etajerin üzerine büyük bir itina ile yavaş yavaş dizin. Sonra, yosunlu masşöyle yatın. 38.
İlişkinizi, gelecek kuşaklar için görüntüleyin; daha doğal oluyor diye hazırlıksızken fotoğrafını çekin. 39. Arkadaşlarınızla saatlerce telefonda konuşun; sonra o sizinle konuşmak istediğinde yorgun olduğunuzu, TV seyretmek istediğinizi söyleyin. 40. TV seyrederken, uzaktan kumanda ile kanalları durmaksızın değiştirerek kıvançla el maharetinizi gösterin. 41. Tam gazetesini, dergisini ya da kitabını okumak istediğinde TV`yi açıp sadece hanımlara hitap eden bir programı seyredin. 42. Ne okuduğunu görmek için elinden kitabı alın ve sayfayı kaybedin. 43. O tam gazete okuyacakken, ayağınızı kucağına uzatın ve ovmasını söyleyin. 44. TV`de heyecanla maç seyrederken odaya girip kanalı değiştirin; "Bu belgeseli kaçıramazsın" deyin. 45. "Meyve yemek ister misin?" diye sorun ve onun kalkıp getirmesini bekleyin. 46. O dışarı yemek almaya giderken aç olmadığınızı söyleyin. Sonra o yerken ağzınızın suları aksın; başınızı yana eğip, size de vermek zorunda kalıncaya kadar sessizce onu seyredin. 47. sürekli ovulmak isteyin ama onu ovmak için hiç oralı olmayın. 48. O ilk önce ovarsa sizin de onu ovacağınıza söz verin; sonra uyuyakalın. 49. Evlilik lafı edildiğinde yüzünüz kireç gibi bembeyaz olsun. 50. Ne konuştuğunun farkında olmadığını söyleyin. 51. Konuşurken dinlemeyin. 52. Telefonda konuşurken esneyin ve o sırada uzandığınızdan rehavet çöktüğünü bahane edin. 53.
Gününün nasıl geçtiğini sorun; sözünü kesin ve kendi gününüzü anlatın.
54. Gününün nasıl geçtiğini sorun; sonra öbür odaya geçin. 55. Gününün nasıl geçtiğini sormayın. 56. Arkadaşlara bir olayı tatlı tatlı anlatırken ortasında sözünü kesin ve siz bitirin. 57. Onun her gün biteviye yaptığı olağan bir işi siz yaptığınızda iltifat bekleyin. 58.
Sizi sevdiğinizi söylediğinde boş gözlerle bakın. 59. Her fırsatta, "Ben demedim mi?" deyin. 60. Suratınızı asın; "Neyin var canım benim?" diye sorduğunda, " Hiç!" deyin. 61. Canınızın bir şeye sıkıldığını bildiğini bildiğinizi bildiğinde bile hala " Hiç!" deyin. 62. Nihayet, "Neyin var canım benim?" demekten vaz geçtiğinde kırılın ve artık duygularınıza eskisi kadar önem vermediği için serzenişte bulunun. 63. çok büyük bir kavgadan sonra hiçbir şey olmamış gibi daaranın ve yapmakta olduğunuz video kliple ilgili alakasız bir soruyu sakince sorun. 64. çumartesi günü hasta yatağında yatarken, arkadaşlarınızı davet edin ve iskambil oynayın. 65. Kilo aldığında, yerçekimsel özürlü olduğunu bilhassa belirtin. 66. Kilo vermek istediğinde, eski erkek arkadaşınızın egzersiz programını ya da gıda rejimini tavsiye edin. 67. Ona, kendi görsel zevkiniz için, en sevdiğiniz erkek artistin egzersiz videosunu alın. 68.
Yeni saç traşı olduğunda aldırmayın, farkına varmayın. 69. Yeni aldığı elbisenin yakışıp yakışmadığını sorduğunda, gözünüzü TV`den ayırmadan yakıştığını söyleyin. Daha sonra baktığınızda, "A, bunu mu giyiyordun?"
Diye sorun. 70. Ona, `bitirim, son kerte yakışıklı` artist ve modellerin sizi hiiiç mi hiç ilgilendirmediğini, hep *onu* tercih ettiğinizi göreksiz yere, durup dururken anımsatın. 71. Onu, eski erkek arkadaşınızla sürekli karşılaştırıp, " Hayatım, o saçımın dağınık kalmasına hiç aldırış etmezdi" gibi bir laf edin. 72. Her yaşgününde, ilk verdiğinizde çok sevdiği tişörtün hep benzerlerini alın. 73. Onun yaşgününde, kendi gitmek istediğiniz bir etkinliğe bilet alın. 74.
Kutlanacak herhangi bir günde, aslında kendinizin istediği bir şeyi hediye edin. 75. Yaşgününde ne istediğini yüzde yüz bildiğiniz halde, daha fazla memnun olacağına `emin` olduğunuz bambaşka bir şeyi alın. 76.
Yaşgününü unutun; sonra üstünde üzgün bakışlı bir enik olan bir kart atın. 77. Yıllık tatil için birlikte biriktirdiğiniz parayıa makyaj malzemesi alın. 78. Evi kendi zevkinize göre yeniden döşeyerek ona sürpriz yapın. Başka erkeklerle olan anılarınızı canlandıracak söylerle süsleyin. 79. Tanınmayacak hale gelmiş eşyaları bile bir gün faydası olur diye atmayın. 80. İçine göremeseniz bile lise yıllarından kalan buluzunuzu giyin ve "öldu!" deyin. 81. Eve kedi almakta ısrar edin;
Bağıramazsanız, evdeki bütün çiçeklere ad koyun. 82. önunla konuşacağınıza kedinizle konuşun. 83. Köpeği önüne gelene havlamaya ve saldırmaya başladığında, " Eğitilmesi için, artık köpeği okula gönderme zamanı geldi" deyin. 84. Mırın kırın ettikten sonra kuru temizleyiciden kerhen aldığınız elbisesini, kedinin üzerinde uyuması için yatağın üzerine fırlatın. 85. Sorulmadan, evin bütçesini dengelemek için öğütte bulunun. 86. Alışveriş sırası size geldiğinde, mümkün olduğunca, donmuş yiyecek alın. 87. Buz küpleri yapmaya yarar şeyi buzluğa susuz koyun.
88. İşten eve geldiğinde, akşam yemeği için eksik malzemeyi almak üzere, en yakını iki km ötede olan şarküteriye gönderin. 89. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yaptığı enfes yemeği TV seyrederek yiyin. 90. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yaptığı enfes yemeğin içine tuz başta olmak üzere her türlü bağıratı koyun. 91. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yemek yaptıktan sonra, sızlanarak o gün hamburger yemek istediğinizi söyleyin. 92. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene hazırladığı yemeği sizinle paylaşma girişiminde bulunma cesüretini kırın. 93. Kırk yılın başında, içinden geldiği için size yemek yapmak istediğinde ailenizden birinin çok iyi yaptığı bir yemeği yapmasını isteyin; tattıktan sonra yüzünüzü buruşturun. 94. Yemek pişirmesinin sizinki kadar iyi olmadığını söyleyin. Ancak, çok meşgul olduğunuzdan yemek pişirmeye ayıracak vaktiniz olmamış olsun. 95.
Çamaşır yıkama sırasının ona geldiği hafta, her gün üç kez elbise değiştirin. Hatta bir saat için giydiğiniz buluzu, katlayıp şifoniyere koymaktansa kirliye atmanın daha kolay, her duştan sonra havlunuzu değiştirmenin bayağı yararlı olduğunu birden farkedin. 96. Kan lekeli donlarınızı ortalıkta bırakın. 97. Tuvalet kağıdı bitince, bilhassa bir yolculuk için bir süre kent dışına giçecekseniz, ruloyu değiştirmeyin.
98. Traş losyonu yerine bol bol kullanmaya bayıldığı cilt temizleme losyonunuzu saklamayı ihmal etmeyin. 99. Islak havlunuzu yatağın üzerine, onun yattığı kısma fırlatın. 100. Asetonla temizlenemiyorsa temizlemeye, mutfak bıçağıyla düzeltilemiyorsa düzeltmeye değmez diye düşünün. 101. ö hazır olmasa bile garsona sipariş vermeye hazır olduğunuzu söyleyin. 102. öna sormadan onun için de siparişi verin. 103.
Kendisine ait olmayan siyasi görüşleri ona atfedin. 104. Başınızdan geçen tatlı bir olayı anımsatın ve anlamsız gözlerle baktığını görünce, şöyle ya, o sen değildin" deyin. 105. Başka erkeklerle olan ilişkilerinizde belirsiz olun; sürekli tahmin etmeye çalışsın. 106.
Yapılması görekli bir şeyi gelecek hafta yapacağınızı söyleyin. 107.
Yapılması görekli bir şeyi gelecek hafta sonu yapacağınızı söyleyin.
108. Yapılması görekli bir şeyi `yakında` yapacağınızı söyleyin. 109.
Her şeyi baş ağrınıza yükleyin. 110. Annesi geldiğinde, abonesi olduğunuz Playgirl türü derginin ortalıkta gözükmesini sağlayın. 111.
Kileri temizleyeceğinize söz verin; sonra sadece içindekilerin yerini değiştirin. 112. Evdeki hayvanın sizi daha fazla sevdiğini söyleyin.
113. Bir spora başlayın ama gerçekte sadece TV`den seyredin. 114. Eve yeni alınan bir aletin işletme talimatını "Bir моrоn bile bunu işletebilir" diyerek okumayı reddedin; sonra bozduğunuzda kabahatı fabrikada bulun. 115. Onun fütursuz alışveriş huyu üzerine ileri geri konuşun; sonra gidip yarım düzine çift ayakkabı alın. 116. Ertesi çarşıda bir çift daha alın; fazla mal göz çıkarmaz. 117. Sabah kendinize kahve yaptıktan sonra sütü dışarıda bırakın. 118. Yalancı tırnaklarınız salatanın içinden çıksın. 119. Dişinizi ilk önce siz fırçalayın ve macun köpük ve artığını lavabodan temizlemeyin. 120. Yatmadan önce banyoyu önce siz kullanın ve her yere su sıçratın. Naylon çoraplarınız ipte asılı, kanlı tamponlarınız yerde atılı kalsın. 121. Sorduğunda, evlenmek istediğinizi ama zamanını bilmediğinizi söyleyin. 122.
Sorduğunda, `işler yoluna girdiğinde` evlenmek istediğinizi söyleyin.
123. Sorduğunda, `belki gelecek yıl` evlenmek istediğinizi söyleyin.
124. Kafası çok fena bozukken çocuk taklidi yaparak konuşun. 125.
Kavgadan sonra çiçek gönderin ve artık herşeyin eskisinden daha iyi, güllük gülistanlık olduğunu varsayın. 126. Kilo vermeye çalışırken, "
Harika görünüyorsun hayatım, tatlını yiyebilirsin" deyin; sonra geçen yılın pantalonlarına sığmadığını söyleyin. 127. Kendiniz 10 kg aldıktan sonra onun 2 kilo alması ile alay edin. 128. Hayatınızda onu hiç sakallı görmediğiniz halde a - acayip yakışacağını beyan edin. 129. Yetişkin hayatı boyunca bıraktığı sakal ve saçlarını dibinden kestikten sonra uzun saç ve sakalı ne denli çok sevdiğinizi söyleyin. 130. Saçınızı onunkinden daha kısa kesin. 131. Aşikar bir yalan söylemekten sakının.
Kilolu görünüp görünmediğini sorduğunda "Yo, *aslında* hayır" deyin.
132. Sözde kompliman yapın; kaş yapayım derken, göz çıkarın:
"Siyah da çok ince gösteriyor", "çildin de bayağı düzeldi"falan deyin. 133. Ah bir anlayabildiğinizde, kaygılarını tartışmaktan nasıl da mutluluk duyacağınızı belirtin. 134. Okumak için gece lambasını açık tuttuğunda şiddetle itiraz edin ama o uyumak istediğinde siz okumak için açık tutun. 135. Yatak odanızdaki TV`nin bir süre sonra kendiliğinden kapanacağı konusunda onu temin edin; sonra sabaha karşı söndürmek için kalkmak zorunda kaldığını gizlice ve haince seyredin. 136.
Çamaşırlarınızı etraftan toplamayın; sonra "Burası darmadağın" diye yakının. 137. 3 yastıkta ısrar edin; o uyuduktan sonra onun tek yastığını da çalın. 138. Yorganın onun üstündeki kısmını da üstünüze çekin, donsun.
Genç yönetmen yeni filmi için yüzü düzgün, kamera karşısında rahat, düş gücü gelişkin bir kadın oyuncu arıyordu. Gazeteye ilan vererek adayları davet etmişti. Gün boyu peş peşe girdiği mülakatlardan yorgundu. O, kendine yeni bir kahve koyarken, sıradaki oyuncu adayını içeri aldılar. Alımlı genç kız, yüzünde meraklı bir tebessümle deneme kamerasının karşısına oturdu ve yönetmenle sohbete başladı. Adı Emile Muller'di. Kısa hasbıhalden sonra yönetmen değişik bir şey denemiş olmak için "Çantanızı açıp bana içindökülüri birer birer anlatır mısınız?"
Dedi. genç kız arkadaki çantaya uzandı. Fermuvarını açtı. Önce eline gelen iri kırmızı elmayı çıkarıp anlattı:
"Bu elmayı sabah tezgah başında meyvelerini parlatırken gördüğüm manav hediye etti. Çok iştahlı bakmış olmalıyım. "Sonra bir kitap çıkardı. Henüz kitabın ilk sayfalarında olduğunu ve okuduğu satırlardan çok etkilendiğini anlattı.
Romanın baş kahramanının dalaverelerinden söz etti. Ardından bir gazete çıkardı: İş aranıyor ilanını orada okumuştu. Listede, başvuracağı başka işler de vardı. Sonra makyaj çantası, ajandası ve not defteri. Yönetmen, bu sonuncudan rasgele bir sayfa çevirip okumasını isteyince defteri açıp mahcup bir edayla okudu genç kız. Özel duygulardı okudukları.
Derken çantanın gizli bölmesine attı elini. Oradan iki fotoğraf çıkardı.
Biri uyuyan genç bir adam fotoğrafıydı:
"Sevgilim"
Diye açıkladı:
"Fotoğraf çektirmeyi hiç sevmez de. Ancak uykudayken çekebiliyorum fotoğrafını. "İkinci fotoğrafın annesinin evlenmeden önceki hali olduğunu söyledi. O halini şimdikinden daha çok seviyordu. genç kızın, çantadan çıkarıp büyük doğallıkla anlattığı her bir nesne, bir yapbozun parçaları gibi onun hayatından kesitler sunuyordu. * * * Bu oyun, 15 dakika kadar sürdü. Sonunda yönetmen Emile'e teşekkür etti. Çıkarken kapıdaki görevliye telefonunu bırakmasını söyledi. "Arkadaşlar gelecek hafta sizi arar" dedi. Emile çıkarken, yönetmenin asistanı girdi içeri.
Dışarıda bekleyen daha pek çok aday vardı. Yönetmen gerindi. Kısa bir mola vermek istediğini söyledi. Hala aradığını bulamamıştı. Yeni bir kahve doldururken karşısındaki sandalyeye asılı çantaya ilişti gözü.
Biraz önce içindökülürin birer birer anlatıldığı çantaydı bu. Telaşla asistanını uyardı:
" giden kız çantasını unutmuş, hemen koşup yetiştirsene. "Asistan kız sandalyeye baktı ve "Yoo. O benim çantam"
Dedi. Yönetmen, koltuğundan ok gibi fırlayıp kapıya seğirtti. Aradığı oyuncuyu bulmuştu.
Genç kız feci bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya başlamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere, kalp nakli için ilan vermişlerdi. Canını feda edecek birini arıyorlardı. genç kız ise hergün hastahane odasında biraz daha solmaktaydı. Yine yalnızdı odasında, gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu. Gözlerini kapadı, bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı. Yinede engel olamadı pınar gibi çağlayan gözyaşlarına. Sevdiği geldi aklına, fakir ama onu seven sevgilisi. Hergün aynı şeyleri düşünüyor, anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu.
"Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbim var" demişti delikanlı. genç kızda zaten başka birşey istemiyordu. Sevgiye muhtaç biri, sevdiğinin sevgisinden başka ne isteyebilirdiki. Ama olmamıştı işte, dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş, onları ayırmıştı. İşte paranın geçmediği zamanlara gelmişlerdi. Ne önemi vardı artık? Şu son günlerinde, sevdiği yanında olsa yeterdi. Ayrılıklarından bu yana 5 bitmeyen, çile dolu yıl geçmişti. Her günü zehir, her günü hüaran. Ama genç kız hep sevgisini yüreğinde taşımış, kalbini kimseyle paylaİmamıştı. Sevdiğini düşündü işte o an. Acaba o neler yapmıştı bu kadar sene boyunca. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı. Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı, bir zamanlar ellerinin, elerini tuttuğunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini seyrederdi. En çokta saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş, koklamıştı onları. Her bir tanesi koptuğunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu. Kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Belki sevdiği yanında olsa, kalbi bu kadar yorulup, veda etmezdi yaşama. Zaten artık ölüm umrunda değildi genç kızın. Sevdiğinden ayrı yaşamanın ölümden ne farkı vardı ki. Tekrar o geldi aklına. Keşke keşke yanımda olsa dedi. Son bir kez elini tutsa yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi artık. Gözleri pınar gibi çağlamaya başladı.
Sevdiğini son bir kez göremeden ölmek istemiyordu. Ufakta olsa ondan bi hatırasını almadan bu dünyadan göçmek istemiyordu. Oysa sevdiği, kimbilir kiminle beraberdi. Kendi sevgi dolu kalbinin kimseyle paylaşmayı düşünmemişti bile, ama acaba o paylaşmış mıydı? Onun sevgisini silmiş atmış mıydı acaba kalbinden? İçi birden nefretle doldu.
Üstüne büyük bir ağırlık çöktü. Onu düşündükçe her dakikasının zehir olması artık çok daha ağır geliyordu genç kıza. Ölmek istedi, artık yaşamak istemiyordu bu dünyada. Ama sevdiğinden bi hatıra almadan ölmeyeceğine and içmişti. Tekrar gözlerini açtı. Kimbilir belkide sevdiği onu unutmuştu. Bu düşünceler içinde derinliğe daldı. Birden babası girdi odaya, kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti. fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı. Bir meleği andıran masum yüzü, sevdiğinin özleminden sırılsıklamdı. O gece biri gözlerini dünyaya kapadı, genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti. 1 hafta sonra tekrar gözlerini açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki birşeyler eksikti. Aradan aylar geçmiş genç kız artık iyice iyileşmişti.
Ama içindeki burukluğu bir türlü atamıyordu. Sevdiği aklına gelince kalbi eskisinden daha çok sızlıyordu. Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı. Kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyor, onu uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya bağlıyordu. genç kız bir anlam veremediği bu durumu doktora anlamış, ama ameliyat kolay değil, bir aydan geçer demişti doktor. Aylar geçmişti ama hala aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Hergün onlarla saatlerce dertleşiyor, zaman zaman ağlıyordu onlarla. En çokta kaç kırmızısı gülünü seviyordu.
Çünkü kırmızı gülün onun için yeri apayrı idi. Oda genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber ağlıyordu. Onu sevdiği gibi görüyordu genç kız.
Ve gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edeceğine dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle. Kapı çaldı aniden.
Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti. Yavaşça eğilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne olduğunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bir isim, ne bir adres vardı.
Zarfı açtı, içinden beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Onun kokusu vardı kağıtta. Evet, onun kokusu vardı. Yılar yılı özlemini çektiği, yanında olabilmek için canını bile verebileceği sevdiğinin kokusu vardı mektupta. Başı dönmeye başladı.
Koltuğuna geçip oturdu yavaşça. Kağıdı açtı. Ve elleri titreyerek okumaya başladı. "Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe 2 sevginin sığmayacağını bildiğimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, nede kimseye bakabildim. Her günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü her gün özlemin dahada artıyordu. Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri diğerinden dahada hüzünlüydü. Yazdım, okudum, ağladım.
Hergün yazdım, her gün okudum, senelerce ağladım. Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmayı istedim. Ve her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime, sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım. Ve bir gün herşeyi değiştiçecek bir fırsat çıktı önüme. Bunu fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim. Ve değerlendirdim. Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye. Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık. Senden çok uzaklardayım belki, ama yinede seni görmek için uzaklardan gelebiliyorum. Hemde her gece. Seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken yanağına bir öpücük konduruyorum. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldiğimi bildiğimi sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi sevmemizin 6. senesi. Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarında sen gel olur mu sevgilim. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim, kalbime iyi bak olur mu? Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona. Seni senden bile çok seven bir sevgi var kalbinin içinde. Unutma, kırmızı gülüde unutma olur mu?. Seni Seviyorum, Yanıma Gelinceye Kadarda Seveceğim. Sevgilin. "

Dört hanımı olan bir adamı arkadaşı ziyarete gelir. Adamın evi müsait değildir. Yalnızca büyük bir odası vardır. Ancak arkadaşını çok sevdiği için onun dışarıda kalmasına razı olmaz ve gece evinde kalabileceğini söyler. Akşam turşulu kavurma yemekleri yenilir, kadayıf dolmaları mideye gönderilir. Sohbet, muhabbetten sonra yatma zamanı gelir. Misafir için odanın öbür köşesine yatak serilir. Ev sahibi de hanımlarını sağ tarafına alır, yatarlar. Gecenin bir vakti, yediklerinin etkisiyle olsa gerek hanımlardan küçüğü kocasına sevişme teklif eder. Adam şaşırmıştır. Çünkü odada bir yabancı vardır ve işi fark edeceğine inanır. Ancak kadını da ikna etmek mümkün değildir. Adam çaresiz küçük karısına:
- "O zaman buzdolabının kapısını aç da bir bak bakalım, misafir yatıyor mu?" der. Kadın dolabın kapısını hafifçe aralar. Misafirin yattığını söyleyince, adam hızla işini görür. Aradan az bir zaman geçer, bu kez diğer eşi sıkıştırmaya başlar. Adam onu da ikna edemeyince yine buzdolabının kapısını açmasını ve misafire bakmasını söyler. Hafif ışık gelince ikinci hanımıyla da yatar. Bu iş bütün gece boyunca sürer. Adam dört hanımı ile aynı yöntemle birlikte olur.
Sabah olunca hiçbir şey yokmuş gibi kalkarlar. Ev sahibi misafirine:
- "Nasıl rahat yatabildin mi?" diye sorar. Misafir:
- "Çok iyi yattım, ancak yediklerimden dolayı gece çok susadım ve hararetten dilim damağım kurudu" der. Bunun üzerine ev sahibi:
- "Kardeşim niye öyle sıkıldın ki. Buzdolabı yanındaydı. Açıp içinden su alsaydın ya" deyince misafir şeytanca gülerek cevap verir:
- Yok baba yok. Buzdolabının kapağını kim açtıysa, sen kalkıp onu öptün. Ben de korktum, onun için su mu içemedim."

Yeni evlenen çocuk cinsellik ile alakalı hiç bir bilgisi yoktur, kız da bir o kadar saf, ilk gece ne yapacaklarını bilmeden oynaşırlar. Sabah olduğunda babası oğluna sorar ne oldu ne yaptın. I Oğlu cevap verir valla henüz birşey olmadı, ama çok yakında olur der babasına. Ertesi gün olur babası yine sorar ne oldu. I Cevap yine aynı bişi olmadı. Aradan birgün daha geçer, babası yine sorar oğluna ne oldu. Oğul bu sefer farklı bir cevap verir. Valla bayağı yumuşattım yakında kesin delerim der. Aradan bu şekilde birkaç gün daha geçer, ama hiç bir değişiklik olmaz sonunda babası oğluna der. Bak oğlum, bizim köyün altındaki köyde namlı bir adam var namınca ona delikçi Mehmet derler, istersen onu kimse duymadan çağırıp şu işi hallettirelim yoksa rezil olucaz elaleme. Oğul tamam der ve babası haber yollar delikçi Mehmete, adam gelir akşama eve ve derki beni bu gece yeni gelinle yalnız bırakın, sabaha işi bitirmiş olarak size teslim ederim der, bizim kör cahillerde tamam derler, adam zaten hovardanın önde gideni namı ile delikçi Mehmet, sabah olur delikçi gelinin işini bitirmiş vaziyette babaya teslim eder, üstüne üslük yaptığı hizmetin ücretinide alır ve çeker gider. Akşam olduğunda yeni damatla yeni gelin yalnız kalırlar bu arada gelin işi öğrendi tabi tecrübe sahibi oldu, nede olsa yeni damada her şeyi neyi nasıl yapacağını gösterir ve sabah olduğunda babası tekrar sorar ne oldu oğlum tamammı damat cevap verir. Ya baba tamamda ben göbekten uğraşıyodum delmeye bu adam çok aşağıdan delmiş ya. Babası cevap verir o pezevenk ananıda ordan delmişti.
Uzun süre oldu kuruyalı, bayat kokusu ortaya çıkalı. Çok sıcak bir yaz günü veya berbat bir kış günüydü belki. Sabah kalktığımda ellerimin olduğundan daha çok titremesinden anlamıştım bugün kaç kokusu alacağımı. Sigarama uzandım her zamanki gibi. Bir nefes, bir nefes daha. Sigara bile sakinleştirememişti titreyen, intikaç isteyen ellerimi. Daha güneş dolmamıştı, belki o gün hiç doğmayacaktı. Doğsa bile bakmayacaktı sadece kurbanlarını gören uykulu gözlerim. Aynaya baktığımda soğuk bir ten, kıpkırmızı gözler ve titreyen eller görmek hiç şaşırİmamıştı bu sefer. Sanki uzun zamandır beklediğim gün buydu, evet evet o gün bugündü. Ne giydiğimi hatırlamıyorum o gün. MuhTemel'en soğuktan koruyan bir bere veya güneş gözlüğü. Renklerin önemi yoktu. kırmızının, kanın rengi dışında. Herzaman yaptığım gibi aynı otobüse biçecektim. fakat bu sefer onlar beni değil, ben onları öldürecektim. Hayatımda hiç olmadığım kadar soğukkanlı. Her sabah gördüğüm o soluk, nefret dolu, iğrenç yüzler. Hepsi oradaydı yine. Farkına bile varamayacaklardı otobüsün camlarına fışkıracak kanların rengini, tadını. Ansızın çekiliverecekti o iğrenç, işe yaramaz ruhları bedenlerinden. Bir süre en nefret ettiğimi seçmek için düşündüm. Sanırım bulmuştum. Şu hergün, maaşını son kuruşuna kadar yatırdığı o iğrenç, muhTemel'en "mezbaha"markalı parfümünü sıkan, iğrenç bacaklarını otobüsteki her gözün içine sokaç kaltaktı galiba. Önce kurbanı tanımak görekiyordu. onu can çekişirken mi izlemeliydim, yoksa tek bir çığlık ve kaç mı olmalıydı. Bir durak, bir durak daha. İnmesine 2 durak kala, artık zamanın geldiğine inanmıştım. Hala kararsızdım şöyle öldüreceğime ama ellerim o kadar şiddetli titriyordu ki bu kararı çabuk vermem görekiyordu. Bu bıçağı alırken ne için kullanacağımı bilmiyordum bile. fakat sonunda bir işe yarayacaktı. Artık emin adımlar atma vaktiydi. Her zaman nasıl oluyorsa oturduğu aynı koltuğa doğru ilerlemeye başladım. Etrafımdökülür gözümdeki nefreti ve kararlılığı görmüş olmalılar ki onlara çarİmama hiçbirşey söyleyemediler. Nabzım daha da hızlanmış, elimin titremesi çok daha normal gelmeye başlamıştı. Bir metre daha ve ordaydım. 2 veya 3 saniye sürmedi, büyüklüğünü ancak o zaman anladığım bıçağımı çıkarıp kaltağın göğsüne saplİmam. Uİmamıştım bu kadar kaç fışkıracağını, uİmamıştım parfümünün o an bu kadar güzel kokacağını. Bir daha ve bir daha sapladım. ağzından kaç gelmesi daha da alevlendirmişti içimdeki vahşeti. Suratımdaki sıcaklık, hep beklediğim huzurdu sanki. Yorulmuştum. Bir an olsun etrafa baktım. Donup kalmışlardı. Herzaman o gür seşöyle yüksek sesle konuşan o. çocuğu. O da susuyordu. Bu korku ona yeterdi belki, belki yarınki otobüste anlatacağı birçok şey görmüştü. Peki ya ertesi gün? acaba onun kanı da kırmızımıydı, en az bunun kadar iğrenç miydi kokusu. Çok geçti artık öğrenmek için. Kapıya yaklaştığımda, şoförün ben söylemeden açtığı kapıdan o otobüsün en sessiz yolcusu olarak indim herzamanki gibi. Son kalan sigaramı içmek için en iyi zamandı.
Zehir!Uzun yıllar önce Çinde Li - Li adli bir kız evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Lakin kısa bir süre sonra kayınvalidesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisininde kişiligi tamamen farklıdır buda onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar. Bu Çin geleneklerine göre hoş bir daaranış değildir ve çevrenin oldukça tepkisini alır. Birkaç ay sonra bitmez tükenmez gelin kaynana kavgalarından ev onun ve kayınvalidesi ile arada kalan eşi içinde cehennem haline gelmiştir. Artık birşeyler yapmak gerektigine inanan genç kadın doğru babasının eski bir arkadaşı olan bağıratçıya koşar ve derdini anlatır. Yaşlı adam ona bitkilerden yaptıgı bir ilaç hazırlar ve bunu 3 ay boyunca hergün azar azar kaynanası için yaptıgı yemeklerin içine koymasını söyler. Zehir az az veriçecek, Böylece onu gelininin öldürdügü belli olmayacaktır. Yaşlı adam genç kadına kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi daaranmasını ona en güzel yemekleri yapmasını söyler. Sevinç içinde eve dönen Li - Li Yaşlı adamın dediklerini aynen uygular. Hergün en güzel yemekleri yaparak kaynanasıniın tabagına azar azar zehiri damlatıyordu. Kimseler şüphelenmesin diyede ona çok iyi daaranıyordu. Bir süre sonra kayınvalideside çok degişmişti ve ona kendi kızı gibi daaranıyordu. Evde artık barış rüzgarları esiyordu. genç kadın kendisini agır bir yük altında hissetti yaptıklarından pişman bir vaziyette bağıratçı dükkanının yolunu tuttu ve Yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehirleri onun kanından temizleyecek bir iksir için yalvardı, Yaşlı kadının ölmesini artik istemiyordu. Yaşlı adam Yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran Li - Li ye baktı ve kahkahalarla gülmeye başladı. Sevgili Li - Li dedi ; Sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayınvalideni sadece daha da güçlendirdin hepsi bundan ibaret. Gerçek zehir ise senin beyninde olandı. Sen ona iyi daarandıkca oda dagıldı ve yerini sevgiye bıraktı Böylece siz gerçek bir ana kız oldunuz dedi. Eski bir Çin atasozü şöyle der ; Gül veren elde gül kokusu kalır. Sevilen insan sevgisini insanlara veren insandır.
Usta ile çırak varmış ustanın dükkanı evin altında imiş bir gün usta çırağa eve çık keseri getir demiş çırak yukarı çıkarken ne getireceğini unutmuş ve kapıyı çalmış açan ustanın karısı çırak:
- "Yenge yenge vericin vericin" demiş kadın; - "Ne vericim oğlum"çırak:
- "Usta vericin dedi" der kadın pencereden kafasını çıkararak:
- "Vereyimmi herif" der usta:
- "Ver ver" der çırak kadını bigüzel *iker aşağı iner usta sorar - " Hani keser?"çırak:
- "Unuttum" der geri çıkar bu sefer kapıyı ustanın kızı açar çırak:
- "Abla abla vericin vericin" der. Kız:
- "Ne vericim oğlum?" der çırak:
- "Usta vericin dedi" der kız pencereden babasına:
- "Vereyim mi baba" der usta:
- "Ver kızım ver" der. Neyse çırak bunu da bigüzel *iker sonra köyüne gider. Daha sonra usta çırağın kızını hamile bıraktığını öğrenir namus davası diyerek çırağı bulmaya gider o sırada ustanın oğlu gelmiştir annesi oğluna; - "oğlum sende giт o o. çocuğu babana bişey yaparsa sende girersin" der neyse baba oğul çırağın köyünü bulurlar bir kahveye çırağı sorarlar kahvedökülür - "Falan nerede bulabilirsiniz" derler (çırak hergün orada otuzbir çeker) baba oğul dereye doğru yol alırlar dereye varırlar çırak orada sırtı dönük otuzbir çekiyo durumdadır yanındada sabun vardır usta habersizden çırağa doğru yaklaşır elinde bi odun parçası vardır ve odunla çırağın kafasına geçirir çırak ağzı yukarı gelmiş vaziyettedir usta birkaç tane daha vurayım derken yanıdaki sabuna basar ve ayağı kayar çıragın şeyi kalkmış durumdadır ve üzerine oturur o sırada ustanın oğlu babasına:
- "Baba baba geleyimmi?" diye sorar, usta:
- " gelme oğlum gelme dirisi ananı bacını *ikti, ölüsü beni *ikti, ruhuda seni *iker. "