Patronlar Hakkında Fıkralar
De Gaulle Cumhurbaşkanıyken Italya'yı resman ziyaret etmiş. Gezi programında Fiat otomobil fabrikaları da varmış. Fabrikada dolaşırken De Gaulle birden :
- "Oooo Carlo! Sen burada mısın?" diye bağırmış ve makinenin başında çalışan bir işçiye doğru yürümüş. İşçide :
- "Vay Charles!" diye De Gaulle'e dönmüş, kucaklaşmışlar. Herkes şaşırmış.
Koca De Gaulle ve işçi Carlo! De Gaulle yanındakilere :
- "Carlo benim eski arkadaşımdır" demiş. "Çocukluğumuz beraber geçti. Çok iyi insandır", demiş. Fabrikanın yöneticileri hemen atılmışlar.- "Bizim de en iyi işçimizdir. Çok severiz kendisini!"Bir süre sonra İtalya'yı Nixon ziyaret etmiş. Onu da aynı fabrikaya götürmüşler. O da aynı böüme gelince :
- "O Carlo!" diye haykırmış:
- "Sen buradasın ha!"- "Vay Nik!
Bu ne tesadüf? Bunca yıl sonra seni görmek..."Sarılıp kucaklaşmışlar ve tekrar görüşmek ümidiyle vedalaşmışlar. Bu arada Nixon Carlo'yu Beyaz Saray'a çağırmış. Herkes şaşkın. Nixon gidince Carlo'yu İtalyan Dışişleri Bakanlığın'dan çağırmışlar:
- "Hadi De Gaulle çocukluk arkadaşında. Ya Nixon'u nereden tanıyorsun?"Carlo gülmüş:
- "Gençliğimde Amerika'ya gitmiştim. Bir gangsterlik olayına adım karışmıştı. Nixon da çiçeği burnunda bir avukattı. Beni savundu ve beraat ettim. O zamandan beri dostuz."Sonra bir gün İtalya'yı Sovyet Başbakanı Kosigin ziyaret etmiş. Ona da aynı fabrikayı dolaştırmışlar.
Ve aynı hikaye devam etmiş:
- "O Carlo yoldaş! Nasılsın? Seni bunca yıl sonra burada görmek beni çok sevindirdi."- "Vay Kosigin! Ne günlerdi onlar. Şimdi oturup iki tek votka atsak ne güzel olurdu."Herkes şaşkınlıktan küçük dilini yutacak. Kosigin, yoldaş Carlo'yu Moskova'ya davet etmiş, o da :
- "Fırsatını bulursam gelirim.", demiş.
- "Ama bu patronlar insana hiç fırsat verir mi?"Kosigin gider gitmez, fabrikanın müdürü Carlo'yı çağırmış:
- "Yahu hepsini anladık ama Kosigin'i nereden tanıyorsun?"
- "Ben eski komünistim. Biz birbirimizi tanırız."
Müdürün tepesi atmış:
- "Sen böyle herkesi tanırmısın?"
- "Tanırım ya!"
- "Şimdi bana Papa'yı da tanıdığını söyleyeceksin herhalde!"
Carlo müstehzi olmuş.- "O ne biçim laf? Elbette Paul benim en iyi arkadaşımdır."Müdür hırsından kıpkırmızı kesilmiş.- "Palavra atma yahu! Sen Papa'yı nereden tanıyacaksın?. Hem de arkadaşınmış...
Lafa bak."İşçi Carlo gayet soğukkanlılıkla cevap vermiş:
- "Ben iddiaya girmem, girenleride sevmem. Ama size dediklerimin doğruluğunu ispat edebilirim. Bu pazar Vatikan'a gidelim. Orada benim Papa'nın arkadaşı olup olmadığımı görürsünüz."Müdür pazar gününü iple çekmiş. Sabah erkenden Carlo'nun evine arbasını göndermiş ve buluşup Vatikan'a gitmişler. Vatikan meydanı ana baba günüymüş. Biraz sonra Papa balkona çıkıp halkı takdis edecekmiş. Bu arada Papa'yı merak eden her dinden ve milletten insan meydanı doldurmuş. İşçi Carlo müdürü bir elektrik direğinin dibine bırakıp, kalabalığı yarmış ve Vatikan Sarayı'nın kapısından içeri girmiş. Müdür şaşırmış ama, "Dur bakalım!" diye kendi kendini teselli etmiş.. Biraz sonra balkonun kapısı açılmış ve Papa ile Carlo kolkola yürümüşler. Hem de gülerek. Papa hıristiyanları takdise başlarken Carlo da sağa sola bakarak müdürü aramış. Bir de ne görsün koca müdür bir seksen uzanmış, yerde yatıyor ve etrafındakiler kendisini ayıltmaya çalışıyorlar. Carlo hemen Papa'ya dönüp - "Bana müsaade, bizim müdür bayılmış" diyerek ayrılmış. Koşup müdürün yanına gelmiş. Birini elinde kolonya müdürü ayıltmaya çalışıyor. Carlo dayanamayıp sormuş:
- "Ne oldu bu adama?"- "Bilmiyoruz! Siz Papa'yla balkonda görününce arkasında duran iki japon -Allah Allah! Şu adam bizim Carlo! Ama yanında duran adam kim? dediler ve bu da düşüp bayıldı."
Amerika’da küçük bir kasabada tenha bir pub.. hayli çarpıcı bir sarışın bara doğru yaklaşır ve barmene doğru eğilir.. barmen hemen karşılık verir, o da eğilir barın üzerinden sarışına doğru.. sarışının hareketleri de, sesi de iç gıcıklayıcıdır.. elini uzatır, parmaklarını barmenin sakallarinin içine sokarken konuşur:
- "buranın yöneticisi sen misin?"
Sarışın, barmenin yüzünü iki eli ile okşarken adam yanıt verir:
- "pek sayılmam.."
Kadın ellerini barmenin sakallarından saçlarına kaydırırken gene kısık sesle fısıldar:
- "bana yöneticiyi çağırabilir misin hemen, ona söyleyeceklerim var.."
Adamın nefesi kesilir..
- "şu anda çağırmama imkan yok.."
Tahrik oldugu artık iyice anlaşılmaktadır..
- "bana söyleyin, ben yardım edebilirim belki.."
- "tabii edebilirsin"
Der, sarışın iyice kısıklaştırdığı sesi ile.. bu sırada parmaklarını barmenin ağzina uzatmış, adamın onları emmesine de izin vermiştir..
- "tabii yardım edebilirsin hayatım.. ona de ki, bayanlar tuvaletinde, tuvalet kağıdı kalmamış.."
Ormanda yerliler tarafından bulunup büyütülen sarışın, beyaz çocuk, yıllar sonra bir yetişkin olmuştu. kabilesi ile her gün ava çıkıyor, geceleri de ateş dansı yapıyorlardı. ama ne olduysa kabiledeki kızlardan birinin, günün birinde, beyaz bir bebek doğurması ile oldu. kabile çılgına döndü. beyaz kardeş linç edilmek üzereyken, büyük şef çok sevdiği bu genci çadırına çağırdı:
- Anlat bakalım, neler karıştırdın?
- Ya valla billa ben bir şey yapmadım..
- Nasıl yapmadın lan? tek beyaz sensin aramızda..
- Ya işte tabiat olayı, kısmet, olur bunlar.
- Nasıl olur lan?
O sırada dışarıda otlamakta olan koyunlara gözü takılan beyaz adam mutlulukla cevap verir:
- Bak işte reis, tüm sürü beyaz koyun, ama içlerinde bir tane de siyah var.
Şef bunu duyunca irkilir, uzunca bir sesizlikten sonra.
- Sen var susmak, ben var susmak!