Beşiktaş ekibi maç saatine yakın stada girerler.. stada takımdan ayrı gelen Sergen, takımın motivasonunun çok düşük olduğunu görür, suratlar asıktır,
- Ne oldu neden yüzünüz gülmüyor diye sorar.
Takım arkadaşlarından biri,
- Ne olsun böyle bir takımla oynamak zorunda kaldığımız için canımız sıkkın, der..
Bunun üzerine Sergen:
- Pekala çocuklar, hadi siz gidin kadıköy'ü gezin, ben tek başıma sahaya çıkar oynarım, der..
Ve takım çocuklar gibi sevinerek stattan çıkıp Kadıköyü gezmeye giderler.. Maç başladıktan 10 dk sonra Beşiktaş takımı stada döner, skor; Beşiktaş 1 - Fenerbahçe 0.. e tabi bu durumda daha da bir keyiflenirler ve tekrar dışarı çıkar gezmeye başlarlar..
Maç bittikten sonra stada döndüklerinde, maçın 1-1 bittiğini görürler, FB adına Ortega, 85. dakikada bir gol atmıştır.. Takım arkadaşları hemen Sergen'e koşarlar ve onu coşkuyla tebrik ederler..
Ama Sergen üzgündür.
- Özür dilerim arkadaşlar, sizi mahçup ettim, der.
- Olur mu öyle şey, der Beşiktaş takımı.
- Sen koskoca bir takımla tek başına oynayıp yenilmedin, daha ne olsun..
- Ama, der Sergen, 12. dakikada kırmızı kart görmüş olmam gerçekten benim için utanç vericiydi.
İyi ki derbi maç 6 Kasım’da oynandı. Ya 10 Kasım’da oynansaydı. Demek ki o zaman 10-0 bitecekti.
SORU: Eşek ile Aslan arasındaki fark nedir? CEVAP: Eşeği her köyde, Aslan’ı yalnız Kadıköy’de …….
Galatasaray’ın kuruluş yıldönümü değişiyormuş. Artık 1905 değil, 1906 olacakmış..
RTÜK Şükrü Saraçoğlu Stadı’nı kapatıyormuş. Çünkü Fener-Galatasaray karşılaşmaları Cim-Bom’lu çocukların ruh sağlını bozuyormuş..
Mondragon mahkemeye başvuruyormuş. Adını değiştirecekmiş. Yeni Adı: MondragALTI olacakmış.
Galatasaraylılar’a ALTIparmak, PangALTI, KonyaALTI, ALTInşehir, ALTIyol, ALTIntepsi ve ALTInoluk gibi semtlere giriş yasaklanmış..
Galatasaraylı taraftarlar artık 6’lı ganyan oynamayacak, 3’lü bahse takılacaklarmış.
Uzaylılar’ın Fenerbahçeli olduğu kanıtlanmış. Çünkü hepsinin artık altı parmağı varmış..
Derbi maçının tekrarını veren tüm TV’lere kapatma cezası geliyormuş. Çünkü Prime-time saatleri içinde erotik film (!) oynatmışlar.
Galatasaray yönetimi olumsuz şeyler çağrıştırıyor diye, KANAL 6’nın kapatılmasını, takvimlerden de 6 Kasım’ın çıkarılmasını talep etmiş.
Galatasaraylı sporculara ALTIn madalya verilmesi ve ALTIn renkli forma giymesi yasaklanmış.
Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray yazar.. Ama Fenerbahçe de böyle çizer..
Gerçekleri tarih yazar tarihi de Galatasaray!
BAŞLIK yine ‘Cuk’ oturdu.. Hakikaten de ‘Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray’ diyenler, boşuna dememişler. Şimdi hiç kimse öküzün altında, buzağı aramasın. Ve şu bilimsel (!) yazıyı okusun. Bu yazının herhangi bir kişi ya da kurum ile alakası yoktur. Hele hele alay etme (!) ile kesinlikle ilgisi yoktur. Kim ne derse desin, ülkemizin ‘Batı’ya açılan (!) penceresi, medar-ı iftiharı, anlı, şanlı ve çarşamba gecesinden bu yana da ‘Kanlı’ Galatasarayımız yine tarih yazdı.. İsterseniz bize büyük sevinçler yaşatan bu takımımızın önceki tarihi yazılarını (!) bir hatırlayalım;
Derbi’yi, derbilikten çıkartıp, sıradan bir traş bıçağı olan ‘Permatik’ havasına sokan ve 127’ye 107 gibi tam 180 senede kapatabilecek (!) 20 galibiyetlik bir farka ulaşmasını sağlayan dünya yüzündeki yegane takımımız…
Bir lig maçında ilk 2 dakikada 3 kez santra yapan (Bkz; Yozgatspor maçı) bir dünya markası.
Bir derbi karşılaşmasında, biri başlama vuruşu olmak üzere tam 7 kere santraya koşan (Çemişkezek maçı!!!!) ünlü Avrupa kulübümüz..
10 kişilik ezeli rakibine 6-0 yenilerek 43 yıllık lig tarihinde müthiş bir rekora imza atan tek takımımız.
Şampiyonlar Ligi’ne katıldığı ilk sene, tek gol atarak tarihe geçen meeeeşşşhurrr ekibimiz…
Belçika’nın Anderlecht takımından 2 maçta 10 gol yiyen ve bu alanda rekor kıran tek takımımız..
Atan alir spor:
Mahalle maçları genellikle caddelerde yahut bahçelerde yapıldığı için topun kaçma olasılığı olan çok yer vardır. Top bir yere kaçtığında topu kaçıran takımın karşısındaki takım hemen, “Atan alır spor.” der.
Top onların sahasında auta çıkmış olduğu halde karşı takım topu almak zorunda kalır.
Elin avantaji olmaz:
Takımlardan biri ataktadır. Defans oyuncusu topu elle keser fakat pozisyon devam eder ve gol olur. Golü yiyen takım el var diye mızırdanır. Karşı takım, “Avantaj oğlum.” der.
Hemen akabinde kaleci “Ulan elin avantajı olmaz.” diye haykırır.
Bir yere varılamaz. Kısır döngüdür.
Adamin gol diyor:
Gol atılır fakat yiyen takım saymaz. Hep bir ağızdan “Direk ulan.” Diye anırmaktadırlar. Fakat içlerinden biri, “Gol abi.” der. Karşı takımdan bunu duyan biri direk atlar ve “Ulan adamın gol diyor.” diye serzenişte bulunur.
Gol sayılır, adam dövülür.
Abanma yok:
Genelde küçük çocuklar arasında yaygındır. Kaleciler abanma yok derler. Aralarından yaşça büyük olanı “Lan karı mısınız.” dese de abanma olmaz.
Gönül alma:
Büyüklerle küçüklerin ortak oynadığı maçta büyüklerden biri gaza gelip küçük bir çocuğa sert girince direk penaltı olur. Nerede olursa olsun. Küçük çocuk sevilen bir simadır ve faulü yapan abidir. Penaltı kullanılır, genelde gol olmaz çünkü kalede bir ayı vardır ve penaltıyı atan küçük çocuktur.
Kaleci değiştin 2 penalti:
Herhangi bir penaltı pozisyonunda kaleye hemen forvetin etkili silahlarından biri geçmek ister çünkü o her mevkide iyidir. Buna karşılık karşı takıma teselli olarak ekstra bir penaltı verilir. 1+1=2.
3 Kere sektirme:
Kaleci degaj kullanırken eğer yanında bir rakip forvet varsa topu 3 kere sektirir ve, “Açılsana ulan üç kere sektirdim işte.” der, rakip açılır. Ne keyiflerdi bunlar be. Bak gözlerim dolu dolu oldu.
1’E 1 atiş:
Çift penaltı sisteminde eğer birinci penaltı kaçarsa ikinci şans vardır ama gol olursa ikinci şans kullanılamaz. Bunun mantığını hala çözebilmiş değilim.
Sağlik önlemleri:
Bazen top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelir, herkesin reaksiyonu aynıdır:
“işe işe!” Uygun araziye çiş edildikten sonra maça devam edilir. Mahalle maçlarında her zaman saçı ince telli ve uzun olan kişiler vardır. Bunlar geriden topu alıp bütün güçleriyle ileri koşarken kafalarını ileri doğru atarlar. Amaç gol atmak ya da rakibi çalımlamak değil, saçların rüzgârda ahenkle dans etmesini sağlamaktır. Bu kişiler büyüyünce Ümit Davala gibi olurlar.
Top kurtarma operasyonu:
Top zırt pırt araba altına kaçar. Böyle durumlarda, sahadaki en çelimsiz ve en hop-zıp kişi, en iri iri kişi tarafından topu almaya gönderilir. Arabanın altına kaçan toplar tam ortasında durur bazen, kimse yetişemez oraya. Bu sefer taş atma ve sopayla itekleme faslı başlar. Arabanın egzozuna vurulan bir kaç darbeden sonra top yuvarlana yuvarlana çıkar bir taraftan; artık koşarak maça geri dönme zamanıdır.
AT BAKİM ABİNİN KILLI GOĞSÜNE… Ya ne iğrenç bir şeydi bu. Sen takımını kurmuşsun, paşa paşa maçını yapıyorsun. Muhtemelen yaşça ve boyutça senden büyük olan eleman damlar, bu gereksiz cümleyi sarf ederek maça dâhil olur, tadımızı tuzumuzu kaçırır.
Gol değil oğlum bel üstü:
Minyatür kale maçlarda elle tutulmasına engel olunmak için getirilmiş bir çözümdür ancak bel üstü gibi kişiden kişiye değişen ve ispati zor bir kriter getirdiği için nice kavgaların çıkmasına, nice başların yarılmasına sebep olmuştur. İyi güzel de bütün bu kavramlar kitabı olmadan, televizyon olmadan nasıl herkes tarafından bilinebiliyor? Ben diyorum ki gizli bir örgüt var, her mahalleye bir adam gönderiyor bilmem kimin amcaoğlu olarak bilmem kim de örgütten. Sonra mesela hem gol hem penaltı olunca ağızlara kolayca yerleşecek “giren gole penaltı olmaz” cümlesini söylüyor, pozisyon geçiyor, çocuk evine dönüyor ama ifade baki. Oynayacak kişi sayısının tek olması ve kimsenin oyundan çıkarılarak kalbinin kırılmak istenmemesi durumu söz konusu olur sıkça. Bu durumda futbol kariyeri en berbat durumda olan fasulyeden tabiri ile adlandırılarak birinci devre bir takımdan ikinci devre bir takımdan oynatılarak ufacık yüreklere ve beyinlere adaleti yerine getirmiş olma duygusu zerk edilir. Akşam herkes eve gidip yattığında da hep o günkü maçı, varsa attığı golleri, kaçırdıklarını, bir sonraki maçlarda yapmayı planladığı hareketleri hayallenerek uykuya dalar. Bu planlanan ama becerilemeyen hareketlere girmiyorum. Ben mahalle maçı kurallarının nasıl bilindiği sorusuna ise kalıtsal diyorum. Bazen küçükler kendi aralarında oynarken eli torbalı bir iş dönüşü adamı maça dalıp topu küçüklerin ayağından alır ve aptal aptal şeyler yapmaya başlar. Eğer adam yetenekliyse bir iki numara yapıp çocukların aklını alır. En sonunda тора hızlıca vurur. Çocuklar topu yakalayamaz ve top uzağa gider. Eli torbalı iş dönüşü adamı yaptığı ufak hareketten mutlu bir halde evinin yolunu tutarken çocukların “hay ………, top ta ………….. Gitti, kim alcek lan topu?” dedikleri duyulur.
Elden gol olmaz:
Paşa paşa oynuyoruzdur, adamın tekinin eline çarpar top, biz dikeriz topu, hemen bir mahalle maçı oyun kuralları uzmanı pörtler oradan bir yerden ve der ki, “Elden gol olmaz”! Ulan niye olmasın hasta mısın sen? El kararı verilmişse, bunun sonucu frikiktir. Herkes de kabullenmiştir elden gol olmayacağını, hatta baraj bile kurulmazdı bazen. Ben de büyüyünce öğrendim elden direk kaleye çekilip gol atılabileceğini. Öğrendim de ne oldu, o canım frikikler geri mi geldi?
Üç adim açilmak:
“üç adım açılmak” denen olayı atlamak senelerini betonda top oynayarak, dizinde o çok derin olmayan ama sürekli yanan yaralarla dekore eden birçok mahalle topçusunu üzecektir. Top frikik noktasına dikilir ve rakip barajın üstüne doğru adeta ‘onlar orda değilmişçesine yürünür’. Kocaman üç adım atılır ve baraj göğüsle itmek suretiyle uzaklaştırılır. Adımların büyüklüğünden şikâyet edenler iki kere “o-ha” der.
Teknik vurmak:
Penaltı vuruşlarında en biçkin forvet oyuncusu sahne alacağından kalecinin gözü korkar. Hemen içi rahatlatılır:
“korkma oğlum, teknik vuracağım”.
Kaleci düzeni:
Mahalle maçlarında rastlanan pek çok tatsız durumdan sadece biridir kalecisizdik. Herkes kendisini ispatlamak ve golleri yağmur edip yağdırmak. İstediğinden kimse kaleye geçmeyecektir. Adil düzen ilk “kalede son” diye bağıranı kayırmaktadır. Hemen arkasından gelen “son bir”, “son iki”. Gibi çığlıkların sonunda artık son kaç olduğunun bir önemi kalmayan ağırkanlı arkadaş kaleye geçer. Kaleci gerek iki golde bir, gerekse dakika ayrıyla eldivenleri bir sonraki arkadaşına teslim edebilir. Nizam böyle emreder. Arkadaşın biri iyi orta gol getirir diye bağırır o da iyi bir orta yapmaya çalışır ve ortasını yaptıktan sonra düşer. Arkadaşın dizi kanıyordur ama farkında değildir birisi oradan “oğlum dizin kanıyor” der ve olan olmuştur dizi kanayan çocuk ağlamaya başlar.
Ee bide her zaman bağırılarak söylenen sözler vardır;
- Avut be oğlum avut – Kasti faul yapma lann – direk abi direk – valla gol değil – Abi siz çok güçlü oldunuz ya – Mithat’ı bize verin, Mete’yi siz alın – Ahh bacağım – annem anneeem – Top benim oğlum istediğimi oynatırım – Beste devre onda biter – Santra yapın lan santra – Şahsi oynama oğlum pas ver – Abanma beee – Yuhhh o da kaçar mı?
- Hakeme gözlük – Ortanı göreyim