Güneşli, hafif rüzgarlı bir sonbahar günüydü. genç adam, arkası dönük olduğu halde; pencereden dışarıyı eyrediyordu.
"Yaprakların dökülüşlerini görüyor musun?" dedi, duygu yüklü bir ifaşöyle. Sonbahar, dışarıda hükmünü icra ediyordu. Karşıda ki tek katlı evin avlusunda, şemsiye şeklindeki erik ağacının sararmış yaprakları rüzgarın etkisi ile havada daireler çüzerek uçuşuyorlardı. "Bilir misin?
Her yaprağı koruyan bir melek varmış. O bırakmadıkça yere düşmezlermiş.
"Pencerenin önündeki akasya ağacının yaprakları hala yeşil ve zinde gözüküyordu. Ardıç ağacı, yaprağını dökmemenin gururuyla bir minare şeklinde yükseliyordu. Yeşilliğinin bütün ihtişamı üzerindeydi.
Üniversitenin bahçesinde kavak ağaçları yapraklarını dökeli çok olmuştu.
Caddeden; el ele, kol kola, kızlar, erkekler gelip geçiyordu. "Sen, akıllı ve zeki bir kıza benziyorsun. "Beklemediği iltifat hoşuna gitmişti. Dinledi ve beklemeye geçti. Her iltifatın arkasından genellikle bir istek geldiğini bilirdi. "Bana hatıralarını yazar mısın?"
"Bir genç kızın hatıraları ne olabilir ki? Hem bunu neden istiyorsunuz?"
" Hikayeni yazmak istiyorum. "
" Hiç düşünmedim. Hayır, Hayır, yapamam. "
"Fevkalade yapabilirsin. Hem itiraz da istemiyorum"
Genç adam, döndü ve bilgisayarın tuşlarına dokunarak; wordu açtı. Earana iri bir başlık atmıştı. "adı da, "Taşradan Gelen Çiçek"olsun. İsim çok güzeldi. genç kız; içinden birkaç kez tekrarladı. "Taşradan Gelen Çiçek"
"Taşradan Gelen Çiçek"Bu sanki kendini anlatıyordu. Bu nasıl olurdu?
Genç adamı yeteri kadar tanımıyordu. Bilgili birine benziyordu.
Bakışları ve sözleri insanın içine işliyordu. Yanındayken bir şey yazmadı. Gitmesini bekledi. Uzun süre kalmadı. İşleri vardı gitti. Büro genç adamın olmasına rağmen; arada bir işi oldukça uğruyordu. Hiç düşünmediği halde; bu emre itaat etmek istiyordu. İşe alırken katı kurallar koyan ve sert konuşmaları olan bu insanı; fazla tanımıyordu.
Görünüşü saygı duyulmayı telkin ediyordu sanki. İlk gün onu, çok sert ve katı kuralları olan, anlaşılması imkansız biri olarak görmüştü.
İnsanları anlamak için sadece görüntü yetmezmiş. Meğer hiç deşöyle biri değilmiş. Annesi, insanları çekiniçecek birer mahluk olarak göstermişti.
Hepşöyle anlatmıştı. Duyguları, akıldan öne geçiyordu. Duygularının kendini yanılttığını anladı. Babacan tavırları karşında; ona olan sevgi ve saygısı her geçen gün biraz daha artıyordu. İçinden " Hatıralarımı niçin yaİmamı ister ki? Hikayeni yazmak istiyorum demişti ya. O, bir yazar mıydı ki? Daha önceleri, İsmini hiç durmamıştı. Acaba, hiç kitap yazmış mıydı? Veya başka bir sebeple istiyor olabilir miydi?
Yazacaklarımı bir başka amaçla kullanabilir miydi?"Ardı arkası kesilmeyen sorular aklını kurcaladı durdu. Nereden ve nasıl başlayacağını da bilemiyordu? Her şeye rağmen denemekle ne kaybederdi ki? Bu isteği, reddedemedi. Başladı ve bir kaç satır yazıp bıraktı.
"Oturduğumuz köy, bir dağın eteğinde ve önünde koca bir ova uzanıyordu.
Her yıl erken bastaran kar, yorgan döşek hasta gibi yatardı. bağıra hatta yaza kalırdı. Hiç kalkası gelmezdi. Dağların ve taşların karla kaplı olduğu bir günde doğmuşum. Günün anısına adımı "Kardelen"koymuşlar. Kaderlerimizin benzer oluşundan mı? İsimlerimizin benzer oluşundan mı? Bilmiyorum ama adımı taşıyan kardelen çiçeklerini bir ayrı seviyorum. Kışın ortasında kara inat kaç altından boylarını uzatırlar. Parlayan güneşin altında nazlı nazlı boyun bükerler. Ak rengini kardan alırlar. kaç suyu ile beslenir. Soğuğa ve gecelerin ayazına dayanırlar. Katlanmayı bilirler. Sevgiye, sevince ve bağıra müjdeci olurlar. Dağlarda ve kırlarda yetiştiklerinden dolayı kardelenler taşralıdırlar. Bunun için utangaçtırlar. Usul erkaç bilmezler. Bir bakıma çekingenliğin ve utangaçlığın sembolüdürler. O, hep yalnızdır. O, hep yok ve acılı günlerde vardır. Bahar geldiğinde, tabiat renkten renge girdiğinde de yine yalnızdırlar. Çiçekler, toprağın zindanından daima yağmurun ipine tutunarak çıkarlar. Kardelen, karlı sarp ve buzlu yüksek tepelerde açan mucize çiçektir. Sarp ve yüksek tepeler onun vatanıdır. Bazen en yakın yeşillik bile çok uzaklardadır kardelen için. Işığa, güneşe sevdalıdır yaratılandan beri. Cılız bir ışık, küçük bir umut görse kırar buzları, eritir karları kardelen.
Işığa, aydınlığa ulaşmayı kafaya koymuştur bir kere. "
"Kardelen şubat ayında karları delerek kendini gösteren soğanlı çiçeklerdendir.
Türkiye`de Toros dağlarında doğada kendiliğinden yetişmekte ve soyu giderek tükenmektedir. Kardelenin ince ve küçük yaprakları vardır. Beyaz çiçekleri damlacıkları andırır. Karın zorlu baskısını ve ağırlığını delip yüzeye çıkarlar. Bu narin çiçek, bu nitelişöyle bizim yurtdışında çeşitli zorluklarla boğuşarak hayata yükselen çocuklarımızı benzerler.
Bağıra ait ne varsa, yaşama ait ne varsa, alıp götürecek karlar altındaki ak sinesinde saklayacak toprağın. Karakış kara toprağın bağrında büyütünceye kadar ümitleri, koruyacak tohumları. Ve sonra yeniden Yüce adaletin söz sırasını ona vereceği ana kadar toprak annelik edecek ak saçlarıyla, yeşerecek ümitlere. Yeni muştulara gebe bahar gelsin, toprak filizlerini büyütsün diye. Kalp ateşinin sıcaklığında konaklasın. Gönüllerin misafiri olsun, filizlenip boy vereceği bir sine buluncaya kadar. İşte son yapraklarını da toprağa veriyor ağaçlar, yavrusunu cennetlere yolcu eden anne hissiyatıyla. "Birkaç gün sonraydı.
Genç adam; "yazamaya başlaya bildin mi?" diye sormuştu. Kardelen, imtihan ediliyormuş gibi bir mahcubiyet içerisinde "sadece birkaç satır"
Diyebildi. Yazıyı açtı. Evet, yazılan azdı. genç adam, yüreklendirmek ve cesüretlendirmek için; "Bir insanın hatıralarını yazması aslında fevkalade bir şey. İçini birilerine dökerek; rahatlar. İnsanın yaşamı boyunca sır tutabilen gerçek dostu bir elin parmaklarından daha azdır.
Ama kalem ve defter dinler. Yazılanları saklar. Anlattıklarına asla ihanet etmez. "Sözleri onu yüreklendirmişti. Sonra, yazmaya devam etmişti. " dedem erişmiş bir adammış. Babamsa dini bütün, yiğit bir adammış. Ceketini, bahçede ağaca astığında Hacı Ali Musa, evde diye çekinirlermiş. Çok yakışıklı ve bakımlı bir adammış. Çok güzel sesi varmış Köyde üstüne güzel kaval çalan olmazmış. Bekarlığında köyün genç kızları aşık olmak için yarışırlarmış. Unutamazlarmış. Merhametliymiş.
Seveni çokmuş. Yardım ve ihsan etmeyi severmiş. En büyük amcam, annem gelin olmadan kanserden ölmüş. Üç halam olmasına rağmen; genç yaşta ölmüşler. Babamsa, dedemlerin son çocuğuymuş. "
"Rahmetli olan babamın yüzünü hiç hatırlamıyorum. Öldüğünde çocukmuşum. Baba sevgisinin, babanın ne olduğunu bilemedim. babasız büyümenin zorluklarını, güçlüklerini, babasız olanlar daha iyi bilirler. Evin son çocuğuyum.
Önümde bir ağabeyim ve iki ablam vardı. Hayatın acımasızlıklarına bizim için katlanan dul bir kadın ne kadar başarılı olabilir? Kolay mıydı?
Genç yaşında dul kalmak. Bir kadının; evin hem erkeği hem de hanımı olmak. Her insanın cesaret edemeyeceği bir sorumluluktu bu. Ama şöylesin ki iş başa düşmüştü. Ne yapabilirdi? Evlenip çocuklarını ortada mı bırakmalıydı? şöyle yapan çok değil miydi? Ama benim annem annelerin en fedakarıydı. "
"Oturduğumuz ev amcamların eliyle bitişikti. Taşlarla örülmüştü. Çamurdan sıvalı iki katlı bir evdi. Babağırahmetli oldukçan sonra; amcam adeta Azrail kesilmişti. Babam sağken bile; babamı kıskanırdı. Ama babamın yiğitliği karşısında hiçbir şeye cesaret edemezdi. Annem güzel bir kadındı. Dört çocuğu olmasına rağmen; genç bir kızdan farksızdı. Annemi tehdit ediyordu. Evli ve çocukları olmasına rağmen; "ya benimle evlenirsin ya da defolup babanın evine gidersin"
Diyordu. Annem bu gözü dönmüş, amcamdan çok korkuyordu. Biz olanları sadece Yaşlı gözlerle seyrediyorduk. Elimizden bir şey gelmiyordu. Babam hayattayken evimizden çıkmayanlar, sürekli babamın yanında olanlar;
Artık yoktu. Ne olmuştu. Değişen neydi? Akrabalarda sadece bize üzülmekle yardım ettiklerini sanıyorlardı. "
"Biz de; amcamı gördüğümüzde kaçacak delik arardık. Kendinden nefret ettirmişti.
Korkumuzdan dışarıya çıkamıyorduk. Annem; ahıra kapıdan gidemiyordu.
Evimizin salonundan ahıra inen bir kapı açmıştı. Bu kapıya, merdiven dayadı. Bu şekilde hayvanları besliyordu. Bu kapıdan kimsenin haberi yoktu. Üzerini tahta ve kilimlerle kapatmıştık. Bu şekilde fark edilmiyordu. "
"Yağmurlu bir sonbahar günü idi. Amcam; yine annemle tartışıyordu. Biz; korkumuzdan titriyorduk. Annemi dövmek için içeriye girmeye çalışıyordu. Ama bağıramadı. Yağmurdan dolayı toprak olan evimiz akıyordu. Islanmadık bir yer kaİmamıştı. Yataklarımızı varana kadar her yer ıslanmıştı. Yatacak ne yer, ne de yatak kalmıştı. Annem ağlıyor, bizde annemin ağlamasına. Göz yaşlarımızıyağmur sularına karışıyordu.
Annem daha fazla dayanamadı. Çektiği sıkıntılar gözüne görünmüyordu.
Amcamın yaptıkları çok yıpratmıştı bizleri. Üstelik akrabalardı. Amcam, annemin halasının oğluydu. Ama hiç kimseden çekmemişti, amcamdan çektiği kadar. Dayımlara haber gönderdi. Adeta yalvarırcasına "beni kurtarın bu deliden" diyordu. Dayılarım toplanıp geldiler. Traktörü çektiler evin önüne, eşya olarak fazla bir şey yoktu. Bütün köylü, amcama lanet yağdırıyordu. Hem ağlıyorlar hem de eşyaları traktöre taşıyorlardı.
Evimizin önü cenaze evi gibiydi. Sanki babam o gün yeniden ölmüştü.
Kolay değildi babamın hatıralarını bırakıp ta başka köye göç etmek.
Köyün kadınları bir yandan ağıtlar yakıyorlar bir yandan da bize sarılarak dua ediyorlardı. Ben o zaman dört buçuk beş yaşlarındaydım.
Evimizi sökmüşlerdi. Arkamızda babamdan kalma sadece bir toprak yığını bırakmıştık. Amcama, "bütün dünya senin olsun biz gidiyoruz daralma "
Dercesine Yaşlı gözlerle bakıyorduk. "
"İdealim; bir kadına yakışır meslek sahibi olmaktı. Beni, bugünlere getiren; dünyanın en fedakaç insanı olan anneme bakmaktı. Herkesin annesi çok fedakardır ama benim ki başka bir fedakardı. Tüm gençliğini, bizi büyütmek amacıyla harcamıştı.
Evlenerek; bizi, bir başkasının eline bırakmadı. Gerek maddi sıkıntılardan, gerekse sahipsizlikten kaynaklanan meseleler yüzünden, arzu ettiğim mesleği edinemedim. İnsanın başarılı olabilmesi için mutlaka bir desteğe ihtiyacı vardır. Bu desteği annemden başkasından almadım, alamadım. "
"Çocukluk günlerimi; yaşayamadım. İlkokul beşinci sınıfa giderken, hafta sonları dağlara fidan dikmeye giderdik. Yaşım küçük diye almazlardı. Yalvarırdım. Ne olur beni işe götürün, çalışabilirim derdim. Anam gündüzleri dağa fidan dikmeye gidiyor, geceleri ise lamba ışığında kilim dokuyordu. Babamın ölümünden bir süre sonra annemin köyüne göç etmek zorunda kaldık. Ama ancak sekiz ay dayanabildik. Annemin babası; yani dedem annemi evlendirmek istedi.
Annem reddetti. "
"Tekrar Babamların köyüne döndük. Bir süre çadırda yaşadık. Yeniden ev yaptık. Aradan geçen zaman amcamı uysallaştırmış veya da yılmıştı. Bir gün dağa oduna gittiğinde; kalp krizinden köyden kavgalı oldukçarı insanların kucağında öldü. Kırk gün sonra da yeni evli oğlu yol kenarında dolmuş beklerken trafik kazasında öldü. "
"Akrabalarımızı babam öldükten sonra bize karşı çok sorumsuz ve duyarsız olmuşlardı. "Ne haliniz varsa görün" diyorlardı. Allah’a şükürler olsun, annemin yüreği sayesinde, kendi ayaklarımızın üzerinde durabildik. Şu anda muhanete muhtaç değiliz. Eskiden yalınızca anam çalışıyordu. Çok şeye yetişemiyordu. Ve çok rezillik çektik. Yiçecek kuru ekmek bulamayıp; çok aç yattığımız zamanlar oldu. İsyan etmemeyi anam öğretti. Her şeye rağmen şükretmesini, büyük bir sabırla gelecek rahat günleri beklemeyi öğretti. Aslın da yazacak çok şey var ama ben kısaltarak yazmak istiyorum. "
"Bu yaşıma kadar, okula giderken yeni bir kitaba sahip olmadım. Büyüklerim deşöyleydi. Ağabeyimi, babam trafik kazasında öldükten sonra ortaokulundan almışlardı. Biz kızlar, okula hep anamdan gizli kayıt yaptırmıştık. Maddi sıkıntılardan dolayı okutİmam sizi derdi. Ama başarılı olduğumuzu görünce; öğretmenlerinde zorlaması ile bizi okuldan almaktan vazgeçti. Üniversiteye kadar geldim.
Başkalarının; eski kitaplarıyla okuyordum. Cebimde; on milyon zor olurdu. Gerekirse yemeklerimden kısarak onunla bir ay geçinmeye çalışırdım. Bu durum beni cimri değil ama tutumlu olmaya sevk etti.
Hayatta en nefret ettiğim şey cimrilikti. Çektiğim sıkıntılar bende hırsı oluşturdu. Bir gün çok param olursa; benim gibi durumumda olanlara yardım etmeyi isterim. Düşüncelerim gerçekleşir mi bilmiyorum?
Üniversiteyi; çok zorluklar içerisinde bitirdim. "
"Arkadaşlarım; bana bu sıkıntılara rağmen nasıl hayata iyimser bakıyorsun, nasıl mutlu olabiliyorsun derlerdi. Bende onlara zaman her şeyin ilacıdır, son gülen iyi güler derdim. Bu tutumumdan dolayı çevremden çok taktir alırdım.
Canı sıkılan, "bana moral ver" diye yanıma gelirdi. En umutsuz anımda bile; mutlu olmayı, hayattan zevk almayı bildim. Önemli olan da sıkıntılar içinde var olmayı, ayakta kalabilmeyi başarmaktır. Çalışmayı çok istiyordum. Amacım şimdiye kadar hep rezillik çeken anamı rahat ettirmekti. "
"İhtiyacım olmasa evimden dışarı çıkmazdım. Çünkü kadınların çalışmasına karşıyım. Bir kadın muhtaçsa, bakmakla yükümlü olduğu birileri varsa, kocası ölmüş veya boşanmışsa, ülkeye faydalı mesleği varsa, çalışsın. Kadının yeri erkeğinin dizinin dibidir. Erkek getirmeli, kadın israf etmeden güzel bir şekilde değerlendirmeli en güzeli budur bence. Benim fikrime katılmayacak çok kadın olabilir.
Yuvayı dişi kuş yapar. Kadın kendi görevini, erkekte kendi görevini bilmeli. Evlilikte kadına da çok iş düşüyor. Erkeği evine kadın bağlar.
Erkeğim beni aldatıyor. Kim bilir ne eksiğin varda erkeğinin gözü dışarıda oluyor. Anlayış lazım. Koca sinirlenirse; kadının cevap vermemesi gerekir. "
"Siniri geçince gelip özür dileyecektir. Yani alttan almak çok önemlidir her kadın başarılı olamaz bu konuda. Dünyada erkeğin en büyük cenneti kadın, cehennemi de kadınıdır. Evlendiğim zaman, dört dörtlük bir ev hanımı olmayı çok istiyorum ve bunu bağıracağım. Erkekte kadınını sadece bulaşık, çamaşır yıkayan çocuklara bakaç olarak görmemeli. Kadınlar ilgi ister. İşinin yeri ayrı olmalı.
Eşinin yeri ayrı olmalı. İkisine de vakit ayırmalıdır. Çalışıyorum diye bütün sinirini evde eşinden çıkaİmamalı. eliyle güzel konuşmalı.
Sıkıntılarını eliyle paylaşmalı, eşi de hem evdeşi, hem de dert yoldaşı olmalı. "
"Yoksulluk çekmiş oİmama rağmen; hiçbir zaman lüks peşinde olmadım. Yeter ki, mutlu bir yuvam olsun. Tek odalı ev de; benim için saray gibidir. Hangi zengin, mal varlığını ahrete götürebilmiş? Muhanete muhtaç olmayacak kadar olsun, yeter. Fazla zenginlikte zarardır. Fazla fakirlikte. İkisi de adamı kötü yola sevk edebilir. Eğer, zenginlik merhameti ve imanı yok edecekse hiç vermesin daha iyidir. Anamın istediği de bizi helal süt emmiş birileşöyle evlendirip mürüvvetimizi görmek. Ancak o zaman rahat bir nefes alır. Yapmak istediğim şöyleri şöyleyince anam bana "yanında eşin olursa, kimsenin bir şey şöylemeye hakkı olmaz, ama tek başına bir kıza namusuyla çalışıyor da olsa şöyleyecek bir şey bulurlar" der. Erkeksiz kadın gövdesiz dala benzer.
Yapmak istediklerini hiçbir zaman tam olarak yapamazsın. Kadın erkek eşittir derler ama Hayır hiçbir zaman eşit olamaz. " günler gelip geçiyordu. Kardelen’i yeni bir hayat bekliyordu. İşyerinde rahatsızlanır. Sancılar içerisinde kıaranmaktadır. Patronun bekaç genç ortağı tarafından özel doktora götürülür. Muayene olur. Film, tahlil derken; safra kesesinde taş ocağını andırır bir şekilde on sekiz adet taş vardır. Bir an önce ameliyat olması gerekmektedir. Bayramdan birkaç gün önce ameliyata yatar. AmeliYaşlı taşları alınır. Hastanede bir kaç gün yatmak mecburiyetinde kalır. Kısa bir zamanda başından geçenlerin karşısında beklemediği ilgi ile karşılaşır. Yapılan ziyaretler, getirilen çiçekler, yapılan yardımlar karşısında minnettardır. Bu arada abisinin çalıştığı özel şirket abisini işten çıkarmış, kara kışın ortasında evde karakıştan daha acı gelmiştir. Eve gelir getiçecek hiçbir şey yok. kaç kış her yılkından daha zor şartlar altında geçmektedir.
Sanki, her şey; üst üste gelmiş ve evde yakacak gereğinden önce bitmiştir. Kader ağını örmekte, bu iki genç yoğun duygular yaşamaya başlamaktadırlar. Ama Kardelen’in önünde haklı olarak endişe edebileceği evlenme yaşını doldurmuş ama bir türlü kısmeti çıİmamış iki ablası vardır. Sevmek, severek evlenmek arzusu içerisindedir. Duygularını ima etse de şöyleyememektedir. Bir gün arzu ettiği halde şöyleyemediği teklif karşı taraftan gelir. Patronu gelip koltuğuna oturmuştu. Kardelen :
"Çay içer misiniz?"sualine karşı "birini de kendine al" demişti.
Eskisi kadar çekinmiyordu. Alışmıştı nasıl olsa. Ama saygıyı da elden bıraİmamaya kararlıydı. Çayları getirdi ve karşı koltuklardan birine oturdu. "Senden memnunum Kardelen. Sana bir teklifim var. Düşünmeni ve sonra karar vermeni istiyorum. Kabul etmekte veya ret etmekte tİmamen hür ve serbestsin. "Kardelen, meraklanmıştı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Ne teklif edebilirdi? Teklifi ne olabilirdi? Ya aklına geldiği gibiyse. Kendine olabilir miydi? Ama kendisi evliydi. Yok yok, bu olamazdı. Bir şöyler sezmiş, veya duymuş olabilir miydi? Saygı duyduğu bu insandan, azar işitmek, ölmekten daha zordu. Bir daha asla yüzüne bakamazdı. Şöylesine konuşuyor olamazdı. Kardelen utangaçlığı içinde kızardı. Sıkıldı. İçinde ala bora olan sorular karşısında tufana tutuldu. Bir süre sesi, sedası gelmedi. Kendine gelememişti. Kısık bir sesle " dinliyorum, efendim" diyebilmişti. "Seni aramızda görmek istiyoruz. Diğer bir tabir ile gelinim olur musun? Seni Ahmet’e istiyorum. "Kardelen, rahatlamıştı. Aradan geçen zaman fazla uzun oİmamıştı. Baştan konulan kurallar, yürüyor gibi gözükse de zaman zaman ihlallere kadar varmıştı. Acaba Ahmet’e karşı olan duygularından haberdar mıydı? Neler biliyordu? Bu teklifi Ahmet’ten habersiz mi yapmıştı? Ahmet’in haberinin oİmaması mümkün değil gibiydi. O zaman Ahmet’in de karşı olumlu duyguları olmalıydı. Ahmet’in bakışlarından ve yumuşak daaranışlarından alaka duyduğunu yüreğinde hissediyordu. Geçen günlere rağmen; Kardelen tereddüt etmektedir. Önünde iki ablasının olması, Kardeleni haklı olarak endişelendirmekte, hatta kara kara düşünmektedir. Kendi kendine çözüm üretmemektedir. Annesi bir şöyler sezmesine rağmen kırıcı bir şöyler şöylememektedir. "Kızım yüreğine hakim ol. Gönlünü kaptırma " derken bir şöyler sezdiğini de açığa vurmaktaydı. Teklifi kabul etmiş; işin devamının zamana bırakılmasını arzu etmişti. Kış bir türlü bitmek bilmedi. Bahar gelmeden günler yaza durdu. Nihayet badem ve erik ağaçları her zamanki gibi yapraklardan önce çiçeklerle donandı. Annesi "şöyle olmayacak, şehir bize göre değil, köye döneceğiz. " derken Kardelenin içini tarifi imkansız ayrılık acısı sarmaktadır. Geçmişi köy hayatı ile dolu da olsa; şehrin rahatlığı ve yüreğinde açan sevda çiçeğinin solmasından korkmaktadır. bağıra erdim derken; karakışa dönmekten ürkmektedir. Bir Cuma gününde ailesine düğürcü gidilir. Çaylar içilir. Hal hatır sohbetlerinden sonra niyet açıklanır. Mihriban kızın, yüzünden dökülenler; yere düşmeden buza kesmektedir. Her gün canı kadar; sevdiği yeğenini gelen misafire hakaret edercesine dövüp, ağlatarak tavır koymaktadır. Hiçbir şeyden habersiz gözüken anne bile; şokta, şaşkındır. Gün; yıl olur, zaman bir türlü geçmek bilmez. Düşünün denilerek müsaade istenir. Misafirlerin gitmelerinden sonra eve gelen Meral kız; eve anlatılanlar karşısında baygınlık geçirmekte, o anda işte olan Kardelen’i ise tarifi imkansız bir fırtına beklemektedir. O gün bir türlü geçmek bilmedi. Umutları, endişelerine çare olamadı. Biliyordu ki; iki abla, iki kara yılan olup;
Dönüp dönüp sokacaklardı. Anne, "emeklerim yüzüne gözüne dursun"
Diçecek; en ağır kahırlarını; üstüne üstüne alacaktı. Umutları, yüreğinde filizlenmekte olduğu sevgi adına direnmeli, her kahıra katlanmalıydı. Muştulu bir ilkbahar akşamının alaca karanlığında; eve giderken ayakları; bedenini taşıyamaz olmuştu. Eve, gitmek istemiyordu.
Ama; başka çaresi de yoktu. Dalgınlıktan etrafı görmüyordu. Evdekileri, solukları burnunda, pencerede önünde yolunu gözler buldu. Bütün gözler;
Sarı yılanın hain bakışlarından daha yakıcıydı. Beklediği an gelmişti.
Ne olacaksa olsun. Fırtına mı yoksa kıyamet mi kopacak; kopacaksa kopsun istiyordu. Her geçen anını buna hazırlamıştı. Acıyan ve içine ağlayarak; bir kıyılara sinen yengesinin önünde, annesi ve ablaları; üç koldan saldırdılar. "bunu bize nasıl yaparsın?" diyorlardı. Sevmek suç muydu? Sevilmek, istenmek suç muydu? Evde kalan ablaların olursa suç olurdu. "Sen nasıl bir insansın?, AYaşlı gecelerde, parmaklarım kanaya kanaya kilimler dokum. Üç beş kuruş harçlık için. Daha ellerimin kanları kurumadı. Hem bunu bizden gizlemeyi nasıl becerdin? Kesinlikle evlenemeyeceksin. Seni asla o oğlana vermeyeceğiz. Hatta ölsen bile.
"Kardelen, bütün saldırılara cevap vermedi. Onlar, içlerindeki hınç ve kini iyice kusmalarını bekledi. Uzun süre susması; onları daha da hırçınlaştırmıştı. Anne, kara kara düşünüyordu. Annesi, "Yarından tezi yok, işi bırakıyorsun. " dedi. Kardelen; göz yaşlarını tutamadı. Bir iki damla göz yaşı yanaklarından yuvarlanarak göğsüne düştü. Göz yaşlarını içine akıtmayı yeğledi. Kanadı kırılmış bir serçe gibiydi. Akşam yemeğini yiyemedi. Gece, gözlerine uyku girmedi. Sabahı zor etti. Her ne olursa olsun işe giçecek ve genç patronu ile vedalaşacaktı. Yanında annesi ve büyük ablasının arasında; birer zabitten farksız koruma ve kollama altında iş yerine geldiler. genç patronu, her zamanki gibi kendilerinden sonra geldi. Hiçbir şey oİmamış gibi tebessümle, hepsine ayrı ayrı " Hoş geldiniz" dedi ve bir gecede Kardelen’in gereğinden fazla yıpratıldığı gözünden kaİmamıştı. Kadın, "oğlum, Kardelen’i almaya geldik. Köye gideceğiz. " genç adam : olgunlukla "Teyze, Kardelen sizin. Ne zaman arzu ederse gidebilir. "Sabahın bu ilk vakitlerinde;
Kardelen, ana ve ablasının ortasında bir mahkumdan farksız; infaz edilmek üzere; vedalaşarak işten ayrıldı. Aradan bir hafta geçti. genç adam, netice için; eliyle birlikte; Kardelen’lere vardığında evde kimse yoktu. İkinci gün, gelin ve Kardelen’i eve; anne ve iki kızı misafirliğe gitmiş olarak buldu. Kardelen, sevindi. Hürmet etti. Sormasına fırsat vermeden anlattı. "Beni, kesinlikle vermek istemiyorlar. Biliyorum ki;
Benim ailem; sizlere layık değil. Ben de; sizlere layık değilim. Beni kabul etmeniz bile; şereflerin en büyüğüdür. Aileme ihanet içinde olmak istemiyorum. Seviyorum. Sevmeye de devam edeceğim. O, daha güzel ve daha şerefli kıza layık bir insan. Ve yarın annemle köyümüze gideceğim. "Bir gün sonra; ailesi evdedir, hiçbir şey oİmamış gibi varılır. Çay faslından sonra müsaade istendiğinde; annesi "bu iş olmayacak, kesinlikle de köye gelmeyin. "Ablası "kızın beyni yıkanmış, o daha cahil" diyordu. Gen adam "On dört on beş yaşında ki kızların gelin gittiği bir memlekette, yaşı yirmi dört ve üniversite bitirmiş kızın cahilliği mi olur? Zorla almak istemiyoruz. Hayırlısını diliyoruz. "Bir gün sonra Kardelen, annesi yanında olduğu halde köyüne gitmektedir. Her şeyi geride bırakırken; içten içe şöylenmektedir. " dostluğu, komşuluğu, kardeşliği Arkadaşlığı, sırdaşlığı, yoldaşlığı Hasılı Sevgiyi ve insanlığı Terk ediyorum şehirle birlikte Duyuyor musun? Feryad’ımı Duyuyor musun? Ah’ ımı, Sızısıyla dolu yıkık kalbimle Terk ediyorum şehirle birlikte"Kardelen; gönlü yıkık, köyde, pencere önündeki divanda oturmakta ve arzuları rüyalara dönüşmektedir. Sıcak bir yaz akşamında;
Avludaki yazlık tahtta yastıklara yaslanarak; oturmakta yıldızları seyretmekteydi. Kendinde değildi sanki. Yaz böcekleri ötüşmektedir.
Yassı tepeden, doğmakta olan; ay dolunaydaydı. Uzaktan bir kaval sesi gelmekteydi. Sese yöneldi. Dinledi. Köyün çıkışında; ulu bir çınar ağacı altında, çoban çeşmesinden gelmekteydi. Etrafta kimseler yoktu.
Üzerinde bembeyaz bir ipek elbise vardı. Hafif hafif esen yel; aşığın dizelerini de beraber getirmekteydi. Dinledi. Dinledi. Evet, bu ses onun sesiydi. Adeta yürümekten daha çok uçarak çeşmeye varmıştı. Koca kayanın üzerinde, bağrı yanık seşöyle içten içe söylüyordu. "Bendeki bir dert ki, Anlatİmam kimseye, Kulak verip de beni Dinler misin Kardelen?
Sardı tüm benliğimi, Mecalim yok gülmeye Sende benle ağlayıp, İnler misin Kardelen? Hatıralarımızıa dolu Gurbet aksamlarında Hasret denen türküyü şöyler misin Kardelen? Senin de gözlerin yaş Ağlamışsın besbelli Mevsimin gelmeyince Açar mısın Kardelen? Dostu oldum gecelerin Çözemedim bilmecelerin Cevabını sen bana Çözer misin Kardelen? Ayrılık tattırsa da acısını, Unutamazsın hatırasını Hepsini bir kalemde Siler misin kardelen? Yurdun dağlar senin Hep yükseklerdesin Eğilip de elimden Tutar misin Kardelen? Sevda içimde bir sancı İyisin amma çoğu zaman acı Çaldım işte kapını Açar misin kardelen? Arkadan bir dürten olmuştu.
Geri döndü. Baktı. Gözlerini açtığında annesi başucundaydı. "yatağına yat daşöyle uyu"Etrafı dinledi. Yaz böcekleri dışında ne bir kaval, ne de onun sesi vardı. Anladı ki, rüya görmüştü. Yıldızlar yağıyordu saçlarına. Ağlamak ve gözyaşlarında boğulmak için; sığınacak bir köşe arıyordu. Düşüncelere dalmak ve yeni düşüncelerle buluşmak için.
Kimselere anlatamadıkları ve kafasından atamadıkları bir yumruk gibi içine oturuyordu. Hatıraların acısı yüreğini dolduruyordu. Hak etmeyen insanlara sevgi, ilgi, zamanı vermenin ızdırabı yakıp kavuruyordu içini.
Bir deniz, bir okyanus misâli kabaran, ve ruhunu cendereye alanların biraz olsun azalması için, yine bir dost, bir can arkadaşı arıyordu akşamın loşluğunda. Rüzgâr önünde savrulan bir yaprak misâli, derin vadilerde, koyaklarda dolaşıyordu. Düşüncenin dar geçitlerinde, sonsuz kıvrımlarında ayak sürüyen zihnini dinlendirmek için yeni yollar arıyor, yeni kitaplara dalıyordu. Yarılan, bölünen, çırpınan ve duygusallıktan çatlayan yüreğini ferahlatmak için bir o yana, bir bu yana koşuyordu.
Sokaklar mekânı ve kaç ettiği mesafeler boyunca sonu gelmez çelişkilerle boğuşuyordu. Dağılan ve dağlayan cümlelerin verdiği ince ağrıyı dindirmek için; soğuk suların altına başını uzatıyor, soğuk yerlerde yatıyordu. Fiziksel bir yankının eseri olmayan bu durumu bilmesine rağmen yine de bütün bunları yapıyordu. gözyaşlarında boğulmak için Kararan bir gökyüzü altında ve kirli bir yeryüzü üzerinde volta atıyordu gece kuşları. Hırsın, kinin, kibrin ve nefretin taraftarları kendilerine özgü mekânlarda yeni planlar kurup; iyiliği, dostluğu ve barışı yıkmanın, insanlığı zora sokmanın hesabını yapıyorlardı.
Mesafeler aşılıyor, güzellikler törpüleniyor ve acılar harmanında yeni yeni yıkıntılar oluşturuluyordu. Boşa geçen zamanda gencecik vücutlara zulümden imzalar atılıyordu. Nazik ve kibarlar bir kenara çekiliyor;
Meydanı "kötülüğün erleri" dolduruyordu. Gün yitiriyordu ziyasını.
Kuşlar yollara düşüyordu. Acılar ve anılar tazeleniyordu. Ruhlar birer pervane olup kendi etrafında dönüyordu. Hüzün kaldığı yerden devam edip, sineleri yakmayı sürdürüyordu. Kaybettiklerine ağlıyordu.
Hürriyetlerini kaybedenler, özgürlükleri için sızım sızım sızlanıyorlardı. Kader mahkumları bir günü daha defterden düşüyordu.
Sokaklar boşalıyor; evler, kahveler, meyhaneler doluyordu. Kafayı tütsüleyenler; feleğe kahredip nara atıyorlardı. Yine de kimse kendini sorgulamıyordu. Çocuklar neşeleşöyle evleri dolduruyordu. Umutları giderek azalanlar, biten bir günde de bir şey kazanİmamış olmanın korkunç ızdırabıyla yanıp tutuşuyorlardı. Fakirliklerine, kimsesizliklerine, arkasızlıklarına kahredip, " dünyanın düzeni bu mu?"
Diye haykırıyorlardı. Ve seslerini yine kendilerinden başkası duymuyor, iniltilerine hiç kimseler kulak asmıyordu. Hayaller sökün ediyordu dört bir yandan. Aşka dair, mutluluğa dair, servete ve devlete ve şehvete dair. Uğruna mücadele edilmesi, çalışılması düşünülen hayaller. Bir defa daha görmek, bir kere daha sevmek adına kurulan hayaller. Izdırapları büyük, mutluluğu bir an olan hayaller kuruluyordu. Pişmanlığının vereceği acı tahmin edilmesine rağmen yine de istenilen ve gerçekleşmesi arzu edilen hayaller. Akılla değil de; hisle, mantıkla değil de;
Sezşöyle at başı koşan hayaller. Hatıralar boğazına doluyordu ellerini.
Her akşam olduğu gibi yeniden hesaplaşıyordu yaşadıklarıyla. Yaşayıp isteyip de, yaşayamadıklarıyla. Geriye dönüşlerle bir film şeridi gibi geçiyordu hayatı gözünün önünden. Hayatından geriye kalanın hatıralar olduğunu bir kere daha anlamanın verdiği azapla yeniden sarsılıyordu.
Hayatın mâzide gizli olduğu gerçeğinin bir kere daha farkına varıyordu.
Ana, baba, eşler, yarım kalan aşklar, yaşandığı zamanlarda dünyanın sonu olarak bildiği sevdalar, kardeşleri, arkadaşları geçiyordu hatıralar resmi geçidinden. Orada en çok yer edenlerle paylaştıklarını bir kere daha yaşama imkanın olmadığına ağlıyordu. Birer gözyaşı olup dökülüyordu göz pınarlarından, nişan aldığı yüreğini doğru, Zalimler, tarihin kaydedeceği yeni zulümlere kapı açıyordu. Mazlumlar yeni çilelere uğruyordu. Birileri, kendilerinin hiçbir zaman yapmayacakları fedakârlıkları, yine başkalarından bekliyorlardı. Vatan adına, millet adına, din adına. Gelişme, ilerleme ve kurtarma adına. Anlayanlar anladıklarıyla kalıyor, anlayamayanlar her vakit olduğu gibi yine ön safta yer tutuyorlardı. Yüreğinin kıvrımlarında dolaşıyordu. Hasretini şarkılar taşıyordu uzaklara. Şarkılar ve yangınlı türküler, duygu dünyasının kılavuzu oluyordu. Yeni melodiler vasıtasıyla, ruhu inceldikçe inceliyor, kelimeler birer ateş topu gibi zihnine hücum ediyordu. Şiirlere, yazılara ve yeni konularda buluşuyor. Akşam ve musiki ele ele vererek, içinde; yeni ateşler yakıyordu. Savrulan, zamandan zamana. Düşen, mekândan mekâna. Saatler bu minval üzre sürüp giderken, sabah oluyor, gün doğuyor ve yeni bir akşamı bekliyordu.
Zina suç sayılıyor, 15 ila 18 yaşındaki gençler arasındaki ilişki suç sayılıyor. Kısaca devlet girmiş girebileceği kadar özel hayata. e bari tam olsun ne zaman nasıl sevişileceğini de bilsinler. devlet kontrolü dışında sevişmekte suç olsun bitsin. Ancak bu kağıtla sevişebilelim. . Pozisyon değiştirelim mi hayatım? -Olmaz şükufe sadece misyoner için geçerliymiş bu belge, diğer pozisyonlar için başımıza bir şey gelirse devlet sorumlu değil diye bir belgeyi noter tastikli istiyorlar. -Buyur yenge? -Sey ben şey kağıdı alacaktım bu gece için, bizim beyin işi varmış beni yolladı. -Hallederiz yenge, hangi pozisyonlarda kaç defa. -Ayy valla bir tek misyoner, o da 2 dakika sürse iyi. -Anladım yenge, sizinkine sevişme kağıdı da denmemeli aslında ama az önce bir çocuk çıktı ansiklopedi gibi dört sayfa sırf yapacakları vardı valla. -Ayy ne yapiim ben ayol anlatma bana öyle. -Kızma yenge hehehe, hayır zina yapacaksan at sen bir 20’lik ben size bir kağıt çıkarırım, kimsenin ruhu duymaz, gencin adresi de var. -Sey, ben. dört sayfa mı demiştiniz. - Baba şurayı imzalar mısın? - Ver bakayım neymiş o?“ Sevgili damat kızımla yaklaşık 4-5 aylık bir ilişkin var bunu yakından gözlemliyorum. Artık bazı noktaları aştığınıza da hiç şüphem yok. işte bu noktada bazı ihtiyaçlar beliriyor cinsel anlamda. bu ihtiyaçları gidermek için bana danışmanı ve benden izin istemeni büyük bir olgunlukla karşılıyor ve kızımla girişeceğiniz misyoner, dоggysтylе, bacakomza, trampet vb. pozisyonlarda allah yüzünü kara çıkartmasın diyorum. adı soyadı imza tarih” - Bu ne len kızım? - Ya feridun hazırladı işte heheh izin istiyor senden - Himm çağırsana o feridun’u sen bana - Ya babaaağğğğ - Cağır dedim çağır samimi çocukmuş. - Efenim sevisme izin kagidi almaya geldim - Ilk kez mi aliyorsunuz yoksa yeniliyor musunuz - Ee sey ilk olacak is arkadasimizla sevisicez de. - Iyi o zaman simdi bu formu alip tukenmez kalemle doldurup kullacaginiz organlarinizi belirtin sonrasinda 3. kat a cikacaksiniz , korunma icin gerekli techizat raporunuzu verdikten sonra harc parasini odeyip sevisilmek icin uygundur yazisiyla asagidaki vezneden harc ve pul parasini da yatirip 4 katta sevismek icin gerekli saglik belgelerini onaylatip tekrar 3. kata cikip seviseceginiz kisi ya da kisilerin adini kagida beyan edip bir dilekceden sonra bana gelin, kimliginizi cikartalim - Merhaba, benim bir erkek arkadasim var artik da, sevisme izni almam gerekiyormus buradan galiba? - Kizim sen giт, anan gelsin.
Yeni evlenen çocuk cinsellik ile alakalı hiç bir bilgisi yoktur, kız da bir o kadar saf, ilk gece ne yapacaklarını bilmeden oynaşırlar. Sabah olduğunda babası oğluna sorar ne oldu ne yaptın. I Oğlu cevap verir valla henüz birşey olmadı, ama çok yakında olur der babasına. Ertesi gün olur babası yine sorar ne oldu. I Cevap yine aynı bişi olmadı. Aradan birgün daha geçer, babası yine sorar oğluna ne oldu. Oğul bu sefer farklı bir cevap verir. Valla bayağı yumuşattım yakında kesin delerim der. Aradan bu şekilde birkaç gün daha geçer, ama hiç bir değişiklik olmaz sonunda babası oğluna der. Bak oğlum, bizim köyün altındaki köyde namlı bir adam var namınca ona delikçi Mehmet derler, istersen onu kimse duymadan çağırıp şu işi hallettirelim yoksa rezil olucaz elaleme. Oğul tamam der ve babası haber yollar delikçi Mehmete, adam gelir akşama eve ve derki beni bu gece yeni gelinle yalnız bırakın, sabaha işi bitirmiş olarak size teslim ederim der, bizim kör cahillerde tamam derler, adam zaten hovardanın önde gideni namı ile delikçi Mehmet, sabah olur delikçi gelinin işini bitirmiş vaziyette babaya teslim eder, üstüne üslük yaptığı hizmetin ücretinide alır ve çeker gider. Akşam olduğunda yeni damatla yeni gelin yalnız kalırlar bu arada gelin işi öğrendi tabi tecrübe sahibi oldu, nede olsa yeni damada her şeyi neyi nasıl yapacağını gösterir ve sabah olduğunda babası tekrar sorar ne oldu oğlum tamammı damat cevap verir. Ya baba tamamda ben göbekten uğraşıyodum delmeye bu adam çok aşağıdan delmiş ya. Babası cevap verir o pezevenk ananıda ordan delmişti.
01 - Kardan adama tekme atma veya bozmaya çalışmak, 02 - Yeni atılmış bir betona basmak ve isim yazmak, 03 - Gazete ve dergilerdeki resimlere sakal, bıyık ve gözlük yapmak, 04 - En iyi arabayı ben kullanıyorum zannetmek, 05 - Kar topunun içine buz veya taş koymak, 06 - Cep telefonu kullanımının yasak olduğu ortamlarda illede görüşme yapmak, 07 - Belediyenin duraklara koyduğu saatlerin yelkovan ve akrebini sökmek, 08 - Kumsalda deve güreşi yapmak, 09 - Şahin marka arabayı, Doğan görünümlü yapmak, 10 - Ağaçlara ve parktaki banklara kalp ve isim baş harfi kazımak, 11 - Derslerini çalışıp sınıfını geçenleri inek sanmak, 12 - Mesleğimizdeki unvanımızı İngilizce olarak söylemek, 13 - Tiki olan insanların tikleri ile uğraşmak, 14 - İskambil kağıtlarından kule yapan birinin kulesini bozmaya çalışmak, 15 - Cep telefonu ile bağıra bağıra konuşmak, 16 - Reklam için duvarlara veya panolara yapıştırılan afişleri yırtmak, 17 - Tuvalet duvarlarını defter sanmak, 18 - Otobüs duraklarına yazı yazmak, 19 - Trafikte bizi geçen bir aracı mutlaka yakalayıp onu geçmeyi ilke saymak, 20 - Sinyal verir vermez şerit değiştirip, kazaya sebebiyet verdiğimizde sinyal verdik görmüyor musun? demek, 21 - Ara yollardan ana yola çıkacak araca yol vermemek, 22 - Ünlü birini gördüğümüzde ona el sallamak, 23 - Ünlü birini gördüğümüzde onunla fotoğraf çektirip çok samimiyiz havası vermek, 24 - Yaşamadığımız bir şeyi yaşamış gibi anlatıp ona kendimizi inandırmak, 25 - Otobüs durağa yanaştığında illede ön kapıdan inmeye çalışmak, 26 - Otobüs koltuklarını yırtma ve üstlerine acayip acayip yazılar yazmak, 27 - Minibüs şoförüyseniz beğenmeseniz bile mutlaka Kral Fm dinlemek, 28 - Trafikte kırmızı ışıkta dururken, yeşil ışık yanar yanmaz kornaya basmak, 29 - Trafikte kırmızı ışıkta dururken burun karıştırmak, 30 - Kimsenin herhangi bir konu hakkında bilgisi olmadığını anladığımız anda o konu hakkında atıp tutmak, 31 - Elektrik, su, doğal gaz, vergi, trafik cezası vb. faturaları son gününde ödemek, 32 - Kar yağdığında eve bolca ekmek almak, 33 - Grup halinde bir meydana konan güvercinlerin üzerine koşup onları kaçırmaya çalışmak, 34 - Evli olanların bekarlara sakın ha evlenme demek, 35 - Aynı filme giden insanların filmden çıktıktan sonra filmi birbirlerine anlatmaları, 36 - 18 yaşına geldiği gün bara gitmek, 37 - Eline silah geçen birinin hemen o silahla şaka yapma ihtiyacı duyması, 38 - Arabayla yolda giderken tanıdık birini görünce arabayı şakadan onun üzerine doğru sürmek, 39 - Takım elbise giyince elini cebe sokmak, 40 - Tuttuğu takım galip gelince havaya silah sıkmak, 41 - Meslek arkadaşlarına mesleki şakalar yapmak, 42 - 6 aydır fırçalanmayan dişi, dişçiye giderken fırçalamak, 43 - Bilmediği yolu tarif etmek, 44 - Tuvalet terliğinin üstüne basmak, 45 - Kim o? sorusuna "ben" diye cevap vermek, 46 - Elektronik aletleri vurarak tamir etmek, 47 - Bakkaldan dönerken ekmeğin köşesini yemek, 48 - Yoğurt kovasından saksı yapmak, 49 - Google Earth'de kendi evini bulmak, 50 - Arabaya 'beni yıka' yazmak, 51 - TV'nin üstüne dantel koymak, 52 - Kumandayı streç filmle kaplamak, 53 - Tüpte kaçak var mı diye çakmakla kontrol etmek, 54 - Ağlayan çocuğu döverek susturmak, 55 - Biten şampuanı su takviyesiyle çoğaltmak, 56 - Döner ile ayranı aynı anda bitirmek, 57 - İnşaat izlemek, 58 - Ehliyet sınavına arabayla gitmek, 59 - Çay dolduran birini görünce çayı fondip yapmak, 60 - Korna ile hem selam verip hem küfür etmek, 61 - Kuşlara ve yabancılara küfür öğretmek, 62 - Arabanın dikiz aynasına cd asmak, 63 - Gelin arabasının önünü kesip para isteme, 64 - Pet şişe kapağıyla, kozalakla ya da ezilmiş kola tenekesiyle futbol oynamak, 65 - Futbol maçı sonucu kavga edip karşı takım taraftarlarının ağzını yüzünü dağıtmak ve bununla gurur duymak.
66 - Donla denize girmek, 67 - Atlet ve çizgili pijamanın altıyla mangal yakıp aileyi doyurmak.
68 - Ferrari'ye tüp taktırmak, 69 - Emniyet şeridinden gitmek, 70 - Cep telefonuna polis telsizi melodisi yükleyip derslerde çalmak, 71 - Ailecek gidilen pikniklerde en gölge yere arabasını koymak, 72 - Yolculuk ederken yanındakine "yolculuk nereye hemşerim?" demek.
73 - Erkeklerde; giydikleri çorap içinde para veya sigara saklamak, kadınlarda; sutyenin içinde para saklamak, 74 - Pazardan pazara banyo yapmak, 75 - eve gelince gördüğünde "geldin mi?" diye sormak, 76 - Örgü şişiyle kulak karıştırmak.
77 - Yemeğin etini en sona bırakmak.
78 - Ayağı kısa olan masa veya sandalye altına kağıt veya gazete parçası sıkıştırmak.
79 - Denizi umumi tuvalet olarak görmek.
80 - Topluluk arasına sevgiliyle giriliyorsa sevgilinin omzuna elini atarak "kız benim" havası vermek.
81 - Herhangi bir şey için sıra beklerken araya kaynak yapmak.
82 - Bir şeyi satın almayacağı halde yanında verilen en işe yaramaz hediye beleşe geliyor diye o şeyi satın almak.
83 - Biten pili buzdolabına koyup, tekrar kullanmaya çalışmak.
84 - Selamlaşırken kafa toslamak.
85 - Kavgada karşı tarafın kim olduğunu merak edip kimsin lan sen? diye sormak, 86 - Korkulduğunda baş parmakla damağı kaldırmak.
87 - "Yok" cevabına karşılık "hiç mi yok?" diye sormak, 88 - Buzdolabının yumurtalık kısmına yarım limon koymak, 89 - Hatıra defterine bana kalbin kadar temiz bu güzel sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim diye başlayıp sepet sepet yumurta sakın beni unutma diye bitirmek.
90 - Çatalın kenarını bıçak olarak kullanmak, 91 - Yolda olmuş kazayı seyrederken kaza yapmak, 92 - Araba alınalı 5 sene olmasına rağmen döşemelerdeki naylonları çıkarmamak, 93 - Biten pili ısırarak tekrar kullanmaya çalışmak.
94 - Mangal sonunda külleri işeyerek söndürmek.
95 - Donunu veya çorabını giymeye koklayarak karar vermek.
96 - Denize yada göle girdiğinde derinliği ölçmek için boy vermek.
97 - Yürüyen merdivende yürümek, 98 - Düğün bittikten sonra gerdek gecesine damat adayını döverek uğurlamak, 99 - Spor ayakkabısını giydikten sonra unuttuğu anahtarı almak için evin en köşelerinden gitmek, 100 - Her başarılı insana küfür ederek iltifat etmek.
Adamı, vergi dairesine çağırmışlar. Yanında bütün defterlerini ve hesaplarını da getirmesini istemişler. Adam korku içinde, mali danışmanına gitmiş. Sormuş:
- "Vergi dairesine giderken nasıl giyineyim? Ne tür bir izlenim bırakırsam, bana daha az vergi cezası keserler?"
Mali danışman öğüt vermiş:
- "En eski elbiselerini giy. Yoksul, muhtaç bir görüntü ver ki, sana az ceza kessinler."
Adam güvenemeyip, bir de avukatına danışmış. Avukat, mali müşavirin tam tersi bir öğüt vermiş:
- "En yeni, en pahalı elbiseni giy. Güvenli, kendinden emin bir görüntü ver ki, az ceza kessinler vergiciler."
Adamı bu öğütler tatmin etmemiş. Aklına güvendiği, filozof bir arkadaşına aynı soruyu sormuş. Bu akıllı arkadaşı şöyle bir hikaye anlatmış:
- "Bir gelin, zifaf gecesi ne giymesi gerektiğini bir arkadaşına sorar. O da, gırtlağa kadar kapalı, koyu renk bir gecelik giymesini tavsiye eder. Bir başka arkadaşı ise, dekolte, şeffaf bir gecelik giymesini söyler."
Vergi dairesine giderken ne tür bir elbise giymesi için arkadaşından öğüt bekleyen adam, bu hikayeyi dinledikten sonra sorar:
- "Zifaf gecesi ne giyeceğini bilemeyen gelinle, vergi dairesine giderken ne giyileceğini soran benim aramda ne gibi bir ortak yan var ki?"
Adamın akıllı arkadaşı gülerek, izah eder:
- "Ne giyersen giy, başına gelecek şey aynıdır."
Çok güzel bir kadındı. Herkes tarafından beğenilen, güzelliğinin farkındabir kadındı. Bu yüzden kimselere kendini layık göremiyordu bir türlü, kimseleri beğenmiyordu. Seneler evvel kızların ‘Evde kaldı' damgası yediği yıllarda, o hala bekardı. Bu da umurunda bile değildi. Sonra o adam çıktı karşısına. Adam bir kere de vurulmuştu kadına. Zatenherkes bir kerede vuruluyordu ona. O hiç yüz vermedi. Adamdan hiç hoşlanmadı. İnatla reddetti sinema ve paket paket çikolataları. Evlilik teklifini reddetmek için ise bir saniye ile düşünmedi. Adam kararlıydı. Aylarca kaçırından dönmedi. İkisi de uzun süre karşılıklı inatlaştılar. Karlı bir günde, genç kadının komşusu kapıyı çaldı. ‘Çabuk camdan dışarı bak! Seninki dışarıda!' genç kadın cama koştu. Adam kapının önünde yatıyordu. Yemin etmişti zaten. Teklifini kabul etmezse kapıdan ayrılmayacağını söylemişti. genç kadın şaşırdı, şimdiye kadar en inatçı o çıkmıştı. O geceden sonra beraber gezmeye başladılar. O zamanların en lüks gezmesi sinemaya gitmekti. Sık sık sinemaya gittiler. genç kadın onunla vakit geçirdikçe yüreği ısındı adama. Daha sonra onu sevebileceğini düşünmeye başladı. Aradan geçen günlerde sevdiğini anladı. Aileler tanıştı. Söz kesildi, nişan yapıldı. Sevgililer muhteşem bir düğünle evlendiler. İkisi de mutluydu ama genç adam daha da mutluydu. Azşöyle başarmıştı her şeyi. Hiçbir şekilde sevgisinden vazgeçmemiş ve yıİmamıştı. genç kadını ikna etmiş ve kendini sevdirmişti. Yirmi sekiz yaşına kadar evlenmemeyi ve etrafın ‘Güzelliğine rağmen evde kaldı' dedikodularını göze alan kadını kandırmayı başarmış, üstelik o zamanın çevre erkekleri arasında da büyük bir sükse yapmıştı. Yıllarca o kadından çocuk istedi adam. İlkönce bir kızları sonra da bir oğulları oldu. İkinci doğumu doktorların ‘Eğer hamile kalırsan ölürsün' ikazlarına rağmen doğurdu. Çünkü kocası bir de erkek çocuk istiyordu. Kızı olmuştu bir de erkek de şansını denemek istiyordu. genç kadın kırmadı onu ve hayatını hiçe sayarak doğuma girdi. Tablo tamamlanmıştı artık. İki çocuk, biri kız, biri erkek. ve ikisi. Çocuklarına çok iyi baktılar. genç kadın her bakımdan mükemmel bir anneydi. Çocuklar büyüdüler. Okula başladılar. Babalarını görme fırsatları olmuyordu çünkü çok çalışıyordu. Senelerce çalışmıştı. Ailesinin her şeyi olması için çabalamıştı. Çocuklar babalarına duydukları özlemle ona daha çok ilgi gösteriyorlardı. genç kadın genellikle çocuklarıyla yalnızdı. Çünkü genç adam holding olma yolunda ilerleyen bir işöyle fazlasıyla haşır neşir olmak zorundaydı. Hepsi göğüslediler bunu. Onlar tüm hasreti kabul ederken, genç adam eve çok geç saatlerde gelmeye ve evde daha az vakit geçirmeye başladı. akşam yemekleri artık beraber yenmiyordu. Bayram gezmeleri anne ve çocuklarla yapılıyordu. Bir aile için en kötü parçalanma yaşanıyordu. Zaman geçtikçe bu garipliğin nedeninin iş problemleri olmadığı anlaşıldı. Bir sabah küçük kız uyandığında anneşöyle babasının mutfakta oturup konuştuklarını duydu. ‘Çocukları al ve giт. Ben artık boşanmak istiyorum' ‘Gitmeyeceğim' dedi genç kadın. Her şey bitmişti artık. Karısı ve çocukları için kendini parçalayan adam artık başkasına aşık olmuştu. Hatta yedi uzun senedir? kadınla beraberdi. Erkek çocuk istediği zamanlar ilişkileri başlamıştı. İstediği her şeyi elde etmişti artık. Parası da vardı. Baba olmayı da tatmıştı. Senelerce peşinden koştuğu ve ikna etmek için sokaklarda gecelediği kadınla evlenmişti. Çocuklar babalarını o evde yalnız bırakıp gitmek istedilerse de anneleri ısrarla gitmedi. Bu kadar kolay gönderemezdi onu evden. Tam bir sene bekledi. kocası iflas edip diğer kadın onu bırakıncaya kadar. Adam beş parasız, kırık kalple eve döndüğünde artık baba diye koşacak çocuklar evde yoktu. Çocuklar konuşmuyordu onunla. Karısı mümkün olduğunca soğuk ve mesafeliydi. Her şey bitmişti aslında. Geriye kalan sadece onların dışardan bir aile olarak görünmesiydi. Oysa adam bu aileyi seneler evvel parçalamıştı. Karısı onu kızı ve oğlu evlendiğinde ve ilk torunlarını kucaklarına aldığında affetti. Çocuklar ise hiç affetmediler. En güzel yıllarını şöyle bir duyarsızlıkla, yaşadığı aşk için minik kalplerini kırarak yaşattığı için hiç affetmediler. O yüzden ikisi de çocuklarına umutla ve sevşöyle bağlılar. Torunlar dedelerine tutkuyla bağlılar. Dedeleri, çocuklarına gösteremediği tüm şefkati onlara veriyor var güşöyle. Daha önce kırdığı iki minik kalbin yavrularına sevgiyi yaşatarak, acısını dindirmeye çalışıyor.
Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim. Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karım, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler:
- "Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri" derdi. Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı. 97'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece:
- "Biliyorum" dedi. İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine. Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim. - A. - R. - K. - A. - S. - I. - N. Gerisi için yılları yetmemişti. Ama Sanırım:
- "Arkasına bak" yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra birşey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. İnanabiliyormusunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı. 1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı ve içinden şu sözler çıktı:
- "14 Mart 1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/söylemene gerek yok, biliyorum." 2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor şimdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor. Seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et. Çünkü; aşk sessiz, sevgi dilsizdir.
Zengin bir iş adamının kızı, kendisiyle evlenmek isteyen erkek arkadaşını ailesiyle tanıştırmak için evlerine yemeğe çağırır. Yemekten sonra baba damat adayıyla baş başa konuşmak ister ve onu çalışma odasına götürür. "Seninle şöyle erkek erkeğe konuşmak istiyorum", der. "Evlendikten sonra aileni geçindirmek için ne iş yapmayı düşünüyorsunı" Damat adayı durakşamadan yanıt verir:
"Aslında benim elimden her iş gelir efendim, evlendikten sonra bir yerde kesinlikle bir iş bulurum. Sonra da nasıl olsa, Tanrı yardım eder."
Damat adayının bu yanıtını kuşkuyla karşılayan iş adamı, bu kez daha somut bir soru sorar:
"Peki içinde kızımı oturtabileceğin bir eve nasıl satın almayı düşünüyorsunı"
Damat adayı yine durakşamadan cevap verir:
"Ben aslında çok çalışkan bir insanımdır", der, "Gece gündüz çalışır, para biriktiririm. Sonra da nasıl olsa Tanrı yardım eder, biz de bir ev sahibi oluruz."
Kızın babası bu kez sesini yükselterek sorar:
"Peki oğlum ileride çocuklarınız olunca onlara nasıl bakacaksınızı"
Damat adayı bu soruyu da yanıtlar:
"Biraz önce söyledim ya, gece gündüz çalışır kazandığım tüm parayı biriktiririm. Sonra da nasıl olsa Tanrının yardımıyla çocuklarımızı büyütürüz."
Damat gittikten sonra kız koşarak babasının yanına gelir:
"Damadını beğendiğini gözlerinden anlıyorum babacığım, lütfen söyler misin onun en çok neyini beğendinı" Babası kızının yüzüne tatlı tatlı bakar: En çok benim hakkımdaki görüşünü beğeniyorum"
, der ve ekler:
"Beni Tanrı sanıyor!"
18 Mart 1915, Türk tarihinde bir askeri ve siyasi başarı olmaktan öte inanç, azim ve yiğitlikle örülmüş bir destanın yaradılış tarihidir. Zaferimiz kutlu olsun.
18 Mart ÇanakkaIe Deniz Zaferini yürekten kutIuyor, aziz şehitIerimizi minnet ve saygıyIa anıyoruz.
Aziz şehitlerimiz yattıkları yerlerde şunu hissetmelidirler ki, temiz kanlarıyla suladıkları kutsal vatan toprakları, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türk milleti tarafından en kutsal emanet olarak muhafaza edilecektir. Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır! Şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Çanakkale Zaferimizi yürekten kutluyorum.
Bir ulus ve vatan meydana getiren bu şanlı günde 18 Mart şehitlerini minnetle anıyoruz.
Bizlere bu büyük zaferin gururunu armağan eden, başta ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşları olmak üzere; bu mücadeleye iştirak eden Türk ordusunun kahraman mensuplarına, onu her şeyiyle destekleyen aziz Türk milletine ve vatanları uğruna hayatlarını feda eden bütün şehitlerimize en samimi duygularımla şükranlarımı sunuyorum.
Bu destansı zaferin temelinde güçlü bir inanç, büyük bir vatan aşkı ve özgürlük tutkusu vardır. Çanakkale şehitlerimizi minnetle anmaktayız.
Bu mukaddes güzel yurt topraklarının korunması ve bayrağımızın dalgalanması için birlik, beraberlik ve bütünlük içinde verilen mücadeleyi millet olarak idrak etmeli, gelecek nesillere bu bilinci aktarmayı, bu güzel vatanı bizlere emanet eden atalarımıza karşı bir borç bilmeliyiz.
Bu tarih, gerek taarruz gerekse savunma savaşlarının başarılarıyla dolup taşan Türk kahramanlık tarihinin en onur verici, en parlak sayfalarından biridir. Zaferiniz kutlu olsun… Bu topraklarımızı vatan yapan aziz şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.
Bugün, zaferlerin en büyüğü, günlerin en anlamlısı olan Çanakkale Zaferi ve Şehitler Gününü idrak etmekteyiz.
Bugünlere ulaşmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere vatanın bölünmez bütünlüğünü ve Türk Milletinin huzur ve güvenliğini sağlamak için hayatlarını feda eden aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Büyük bir imanın, muazzam bir azmin ve sarsıImaz bir kararIıIığın timsaIi oIan bu zaferin yıI dönümünü kutIarken, bu uğurda canIarını vermiş aziz şehitIerimizin mukaddes hatıraIarı önünde saygıyIa eğiIiyoruz.
ÇanakkaIe Zaferi ve ŞehitIer Günü’nde; bir kahraman oIarak öIümsüzIeşen Gazi Mustafa KemaI Atatürk ve siIah arkadaşIarını, aziz şehitIerimizi ve kahraman gaziIerimizi şükranIa anıyor, ÇanakkaIe Zaferi’ni uIusça kutIamanın kıvancı içerisinde sevgi ve saygıIarımı sunuyorum.
ÇanakkaIe Zaferi, vatanseverIik, fedakârIık, cesaret gibi yüksek faziIetIerin kahramanca sergiIendiği bir destandır. Aziz Türk miIIetimizin bu onurIu günü kutIu oIsun.
ÇanakkaIe, vatan savunmasının akıI ve iman gücüyIe destana dönüştüğü, Cumhuriyet’in temeIIerinin atıIdığı, bizim ve dünya için en önemIi savaşIardan biridir. 18 Mart ÇanakkaIe Deniz zaferimiz kutIu oIsun. ŞehitIerimizin mekânIarı cennet oIsun… Çanakkale Deniz Zaferi Birinci Dünya Savaşı içinde ayrı bir özelliği olan, tarihin akışını değiştiren, bağımsızlığı uğruna canını vermekten çekinmeyen Türk milletinin kahramanlık destanıdır. Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Çanakkale Müdafaası üç mucizeler muharebesidir. Hali kurtardı, maziye hamaset ve azametini iade etti. Vatanımızı ve vatani ebedi yaptı. Çanakkale Zaferimizi en içten duygularımla kutluyorum...
Çanakkale Savaşları, milletimizin zamanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı inanç, vatan sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberlik duyguları ile vermiş olduğu büyük bir mücadeledir. Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü’nde; bir kahraman olarak ölümsüzleşen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi şükranla anıyor, Çanakkale Zaferi’ni ulusça kutlamanın kıvancı içerisinde sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebelerini kazandıran yüksek bir ruhtur.
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin eski kudret ve kuvvetini muhafaza ettiğini, can çekişen bir imparatorluk içinde kahraman bir milletin varlığını ortaya koydu. Çanakkale Zaferimiz kutlu olsun...
Çanakkale Zaferi, vatan topraklarını korumak için şahlanan bir milletin bağımsızlığının ve egemenlik aşkının ibret verici kahramanlık destanıdır.
Çanakkale Zaferi, vatanseverlik, fedakârlık, cesaret gibi yüksek faziletlerin kahramanca sergilendiği bir destandır. Aziz Türk milletimizin bu onurlu günü kutlu olsun.
Çanakkale Zaferi; vatan topraklarını korumak için şahlanan Türk ulusunun muhteşem bir destanıdır.
Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü kutluyor; bugünlere ulaşmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk milletinin huzur ve güvenliği için hayatlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyorum.
Çanakkale, vatan savunmasının akıl ve iman gücüyle destana dönüştüğü, Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı, bizim ve dünya için en önemli savaşlardan biridir. 18 Mart Çanakkale Deniz zaferimiz kutlu olsun. Şehitlerimizin mekânları cennet olsun… Çanakkale, yirminci yüzyılın başında dünya tarihinin belirgin bir şekilde akışının değiştiği yer olmuştur. Dört imparatorluğun dünya sahnesinden silinmesine vesile olmuş ve bizim bugün gururla andığımız Çanakkale Destanı ortaya çıkmıştır. Gününüz kutlu olsun… Çanakkale’de ortaya konulan mücadele ve kazanılan zafer eşsiz bir destandır. Bu destanı yazan Mehmetçiklerimizi, gazilerimizi ve aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Çanakkale’de şehit olan yüz binleri, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm komutanları, onlara fedakârca destek veren cephe gerisi insanlarımızı minnet ile anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizi, temel ilke ve nitelikleriyle geleceğe, dünya milletleri arasında hak ettiği konuma taşımak için mücadele verirken, bizi millet yapan yüksek değerleri canlı tutmalı, daima yüceltmeliyiz.
Devletimiz, şehit yakını ve gazilerimizin bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da yanlarında olmaya devam edecektir. Şehitlerimizi anar zaferimizi kutlarız.
Dönemin en gelişmiş teknolojilerinin kullanıldığı silahlara karşı tereddüt etmeden canını ortaya koyan, bile bile ölüme koşan kahraman askerlerimiz ve tüm varlığını vatan savunmasına feda eden milletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tohumlarını atmıştır. Zaferimiz kutlu olsun… Dönemin en güçlü ordularına sahip işgalci devletlere karşı kazanılmış; “Çanakkale Geçilmez” gerçeğini tarihe altın harflerle yazdıran binlerce şehidimizin kanla yazdığı eşsiz bir tarihtir. Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Dönmeyi hiç düşünmediIer. Bu vatanı evIatIarına bırakabiImek için canIarını gözIerini biIe kırpmadan verdiIer. Saygı ve minnetIe şehitIerimizi anıyoruz.
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın bir vatan kalbinin attığı yerdir. Çanakkale Zaferimiz kutlu olsun...
En güzel zaferler kardeşlik ruhu ile kazanılmıştır. 16-17 yaşındaki bir Diyarbakırlı ile Konyalıyı aynı cephede buluşturan, yan yana şehit düşüren bir kardeşlik ruhumuzdur.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker, gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni desem tarihe sığmazsın. Çanakkale Zaferini yürekten kutluyorum.
Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber, sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber. Aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.
Her yıl 18 Mart’ta kutladığımız Çanakkale Zaferi, tarihin o güne kadar tanık olmadığı muhteşem bir zaferdir. Bu zafer, kahraman askerlerimizin, dünya tarihine geçen bir kahramanlık mücadelesidir.
Her zaman gönIümüzde yaşayacak aziz şehitIerimiz ve gaziIerimizin kahramanIıkIarIa doIu hatıraIarı, Büyük Önder Mustafa KemaI Atatürk’ün bizIere emanet ettiği Cumhuriyetimizin yaşatıImasının en büyük teminatı oIacaktır. ÇanakkaIe Zaferiniz kutIu oIsun aziz şehitIerimizi minnetIe anıyoruz.
Kahramanlık destanının yazıldığı en önemli savaşlardan biri olan Çanakkale Savaşı’nın zaferle taçlandığı 18 Mart günü, aynı zamanda aziz şehitlerimizin hatırasını canlı tutmak ve daha sonraki nesillere aktarmak amacıyla ‘Şehitler Günü’ olarak kabul ve ilan edilmiştir. Zaferinizi kutlar şehitlerimizi anarız.
Kim bu cennet vatanın uğruna oImaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. ŞehitIerimizi saygı ve minnetIe anıyoruz.
MiIIetimiz, mukaddes vatanımızın korunması için canIarını veren şehitIerini ve gaziIerini hiçbir zaman unutmayacak, onIarın bıraktıkIarı kutsaI mirasa, vatanımıza ve bayrağımıza onurIa sahip çıkacaktır.
Onlar geri dönmek için değil, vatan için ölmek niyetindeydiler. Onlardan geriye kalan bu topraklar, bu vatan... Şehitlerimizi özlem ve rahmetle anıyorum...
Onlar tarihi kalemle değil, kanlarıyla yazdılar... Şehitlerimizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz. Çanakkale Zaferi'mizin yıl dönümü kutlu olsun.
Övün ey Çanakkale, cihan durdukça övün! Ömründe göstermedin bir düşmana bir düğün. Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün, başına yüz milletin üşüştüğü yersin. Çanakkale Zaferimiz kutlu olsun...
Sevinç ve coşkuyla kutladığımız Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde, bu güzel vatanımız için canını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve özlemle yâd ediyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun… Tarih boyunca, hürriyet ve bağımsızlığına düşkünlüğüyle bilinen milletimiz; her türlü zorluğa karşı durmuş, kanı, canı pahasına mücadele vermekten çekinmemiştir. Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Tarihe altın harflerle yazılan Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümünde milletimizin bu onurlu gününü kutluyor, kahraman şehitlerimizi ve ebediyete intikal eden gazilerimizi şükran ve rahmetle anıyorum.
Tarihimize altın harflerle yazılan bu büyük destan, eşsiz bir zaferin yanında Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük bir komutan ve lideri ortaya çıkarmıştır. Yine bu savaşlarda gösterilen azim ve irade, milletimizin kendine olan güvenini artırmış, bağımsızlığa olan inancını perçinlemiş, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasını sağlayarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının yolunu açmıştır.
Türk miIIeti ÇanakkaIe’de eIde ettiği üstün başarısı iIe tüm dünyaya, bağımsızIığı ve vatan toprağı söz konusu oIduğunda, karşısında hiçbir gücün duramayacağı mesajını en açık şekiIde vermiştir.
Türk milletinin Çanakkale'de elde ettiği zafer, bütün dünyaya verilmiş bir insanlık dersidir.
Türk savaş tarihine aItın harfIerIe yazıIan ÇanakkaIe Zaferi’nin yıIdönümünü kutIamanın ve kutsaI vatanımız için canIarını feda eden şehitIerimizin ŞehitIer Günü’nü idrak etmenin onurunu yaşıyorum.
Türk ve dünya tarihine damga vurmuş en önemli olaylar arasında yer alan 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi, bir milletin birlik ve beraberlik içinde verdiği şanlı mücadelenin unutulmaz hatırası olmak bakımından insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir kahramanlık destanıdır. Zaferiniz kutlu olsun… Türk’ün yenilmezliğini, Mehmetçiğin azim ve iradesini aynı zamanda centilmenliğini tüm dünyaya göstermiş olması açısından da oldukça önemlidir. Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Türkler Çanakkale'yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir. Çanakkale Zaferimiz kutlu olsun...
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor! Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz...
Yakarışa geçmişti hepsi de birden, içini döküyordu Hakk'a herkes derinden. Kuduruyordu mütegallipler kederinden. Ve emindi Mehmetçik yarınki zaferinden! Çanakkale Zaferimizi gururla kutluyorum...
Türk ve dünya tarihine damga vurmuş en önemli olaylar arasında yer alan 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi, bir milletin birlik ve beraberlik içinde verdiği şanlı mücadelenin unutulmaz hatırası olmak bakımından insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir kahramanlık destanıdır. Büyük bir imanın, muazzam bir azmin ve sarsılmaz bir kararlılığın timsali olan bu zaferin yıl dönümünü kutlarken, bu uğurda canlarını vermiş aziz şehitlerimizin mukaddes hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
* "Nerelisin?" sorusuna cevap aldıktan sonra otomatikman "içinden mi?" diye sormak.
* Amca, hala, dayı, teyze, görümce, kayınço, enişte, elti, bacanak, kaynana, kayınpeder, baldız, yenge, amcaoğlu, halaoğlu, dayıoğlu, vb. gibi akrabalık terimleri.
* Sigarayı çoraba veya kulak arkasına koymak.
* Düğünlerde, eğlencelerde, toplantılarda vb. içip içip olay çıkartmak.
* Yabancı dil öğrenirken önce küfürleri öğrenmek, yabancılara Türkçe öğretirken önce küfürleri öğretmek.
* Yolculuk esnasında yanındakine "Yolculuk nereye hemşerim?" diye sorarak muhabbete başlamak.
* Mektuplarda "büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden" öpüp, "kestane kebap, acele cevap" beklemek.
* Kendini tanıttıktan sonra diğer yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemek.
* Japonları kastederek "Adamlar yapmış abi!" demek.
* Ortaokul ve lisedeki anı-hatıra defterlerine yazarken "bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için..." diye başlamak.
* "Bizim askerdeyken bir çavuş vardı..." diye başlayan askerlik anıları.
* "Kim o?" sorusuna "Ben!" diye cevap vermek.
* Telefonu açan kişiye kendini tanıtmadan "Orası neresi?" veya "Sen kimsin?" gibi sorular sormak.
* Neredeyse herkese, her şeye takma isim bulmak.
* Misafir gelince hemen çay suyu koymak.
* "Senin paran burada geçmez!" deyip karşıdakinin eline sarılmak.
* Düğün, lokanta vb. gibi yerlerde masaları birleştirerek oturmak.
* Düğünlerdeki takı merasimleri.
* Otobüs, uçak, hastane vb. gibi cep telefonu kullanmanın yasak olduğu yerlerde gizli gizli cep telefonu ile konuşmak.
* Yüzsüzce rüşvet istedikten sonra abartıp "Helal et!" demek.
10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ ÖNEMİ İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun Haziran 1948’de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948’de, BM Genel Kurulu’nun Paris’te yapılan 183. oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.
Bildirinin imzalanmasında, II. Dünya Savaşı’ndan sonra devletlerin, bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleşmesi de etkili olmuştur.
Bildirinin imzalandığı 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.
DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ MESAJLARI İnsan haklarının ülkemizde ve tüm dünyada her geçen gün daha fazla saygı göreceğine olan inancımı vurgularken, herkesin 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü saygıyla kutluyorum.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle, insan haklarının ön planda tutulduğu ve korunduğu güvenli bir dünya temennisiyle, Dünya İnsan Hakları Günü’nü tebrik ediyor, sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler diliyorum.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyor, insanlık için kalıcı bir barışa, huzur ve refaha vesile olmasını diliyorum.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün tüm insanlığa barış, adalet, huzur ve güven getirmesini diliyor, İnsan Hakları Günü’nü en içten temennilerimle kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nü tebrik ediyor, mutlu ve huzurlu yarınlar diliyorum.
10 Aralık İnsan Hakları Günü’nü kutluyor, bu anlamlı günün tüm insanlığa barış, huzur ve adalet getirmesini temenni ediyorum.
10 Aralık İnsan Hakları Günü’nün ve takip eden hafta içerisinde kutlanan İnsan Hakları Haftası'nın tüm insanlığa, milletimize; barış, huzur ve mutluluk getirmesini temenni ediyor, bu özel günü en içten dileklerimle kutluyorum.
10 Aralık İnsan Hakları Günü'nü kutluyor, bu günün milletimize ve tüm insanlığa barış, huzur ve adalet getirmesini temenni ediyorum.
10 Aralık İnsan Hakları Günü'nü kutluyor, bu anlamlı günün tüm insanlığa barış, huzur ve adalet getirmesini temenni ediyorum.
Bu günün tüm dünyada barış, adalet ve huzura vesile olmasını temenni ediyorum.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi hepimizi güçlendirir. İnsan hakları günü kutlu olsun.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilişinin yıl dönümünü kutlarken, soydaşlarımızın yaşadığı topraklar ile yakın coğrafyamız başta olmak üzere dünyanın her neresinde olursa olsun savaşların son bulmasını, akan kanın bir an önce durmasını, oradaki insanların da huzur bulmasını diliyorum.
Her alanda insan haklarının ön planda tutulduğu ve korunduğu güvenli bir gelecek temennisiyle, herkesin Dünya İnsan Hakları Günü'nü tebrik eder, insan haklarına saygı temelinde aydınlık yarınlar diliyorum.
Kardeşlik anlayışının yeniden ve güçlü bir şekilde tesis edildiği bir dünya adına ‘Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyorum.
Ülkemizde hak arama bilincinin ve haklara saygılı olma düşüncesinin yaygınlaştırılması, hak ve hürriyetlerin dili, dini, ırkı, rengi, düşüncesi, cinsiyeti ne olursa olsun herkes için olduğu gerçeğinin sadece sözü ile değil, özü ile de kabul edilip yaşatıldığı bir dünyaya ulaşılması temennisiyle tüm insanların 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü kutluyor, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ ÖZLÜ SÖZLER En büyük sevgi, insanlık sevgisidir.
Eşitlik, adalet ve özgürlük, şiddeti önler ve barışı sürdürür.
Gerçek olan tek yarış! İnsanlık yarışı.
Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası hürriyettir.
İnsan hakları her gün hepimiz için geçerlidir. Gün, bugündür.
Ancak kendi kendini yönetebilen insanlar hürdür.
İnsan Hakları, doğuştan var olan ve insanlar arasında dil, din, mezhep, ırk, renk, yaş, cinsiyet ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik duygularını geliştirmek, insanın insan olması sebebiyle sahip olduğu hakların tümüdür.
İnsan köle doğmaz, köle yapılır.
İnsan, insanın efendisi olamaz.
İnsanları sevmeyi öğrenmek, gerçek mutluluktur.
Kişisel hürriyetler kutsaldır.
Özgürlüğünden vazgeçen kimse, insanlık hak ve görevlerinden vazgeçmiş demektir.
Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur.
DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ SÖZLERİ Eğer devamlı barış isteniyorsa insan kitlelerinin durumlarım iyileştirecek uluslararası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın tümünün gönenci, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları haset, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir. (Atatürk) Hakkı güçlendirmeyenlerdir ki kuvveti hak ederler. (Cenap Şahabettin) İnsan genellikle başkalarına sürmek istediği çamura bulanır. (Cenap Şahabettin) Soylu insan, hak ve adaleti her şeyden üstün tutar. (Konfüçyus) Ülkemi, ailemi çok severim; ama insanlığı da ülkeme değişmem. (Fenelon) Zayıfların hakkını korumak için konuşmayanlar, köledir. {Lovvel) Adil olmayan millet hür de olamaz. (E. D. Sieys) Allah hürriyeti ancak onu arayanlara verir. (D. Webster) Bana hürriyetlerin en büyükleri olan düşünce, inanç, vicdan hürriyetlerini verin. (Milton) Bencil bir insan, tek basma kalmış meyvesiz bir ağaç gibi kurur gider. (Turgenyev) Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir. (Montesquieu) Bu dünyadan aldığının karşılığını yerine koymak her insanın zorunluluğudur.(Albert Einstein) İnsan her zaman kahraman olmaz ama her zaman insan olabilir. (Bacon) İnsan, almadığı şeye sahip olamaz. (Goethe) İnsan, haklarından daha çok, istekleri için savaş verir.(Napolyon) İnsan, insanın efendisi olamaz. Haksızlığı aramak için lamba kullanmak gerekmez. (Socrates) İnsanın hürriyeti, komşusunun hürriyetinin başladığı yerde biter. (F. W. Warrar) İnsanlar doğuştan eşittirler ama bunu, sonuna kadar sürdüremezler. (Montesquieu) İnsanları seven bir kişi, insanları sevmeyen doksandokuz kişiye bedeldir. (John Stuart Mill) DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ ŞİİRLERİ İNSAN HAKLARI UĞRUNA İnsanlar, yöneticilerle hakları uğruna Didişip durdu binlerce yıl;
Usanmadan bıkmadan, Yılmadan...
Erişince, 1948 Aralığının on'u İnsan Hakları Evrensel Bildirisiyle Geldi haksızlığın sonu.
Umutlandırdı bu olay, Mutlandırdı bu olay.
Çalışan insanoğlunu.
İnsan haklarına saygı, Kardeşlik, özgürlük, eşitlik, Kaderde, kıvançta birlik Daha çok aydınlatır İnsanlığın yolunu.
İNSANLAR Evrensel bildiride Sayılan bütün haklar Dünyanın her yerinde Özenle korunmalı.
Onurlu bir yaşamı Kardeşçe paylaşmalı, Sevmeyi öğrenmeli, İnsanca yaşamalı.
Kalksın kulluk kölelik Renk ayrımı olmasın Eşit doğan insanlar İnsan gibi yaşasın.
İNSAN Gelin yüzlü papatyalar Kırın en güzel süsüdür.
Ondan daha güzeller var Bu,gülen insan yüzüdür.
Yaz ağaca küpe takar, Gümüş dere durmaz akar.
Akan sudan güzeli var Bu, gülen insan yüzüdür.
Artık hava kararınca Yuvasındadır karınca.
Ölüm menzile varınca Yaşlanan insan gözüdür.
Ne solan çiçek,duran su, Ne karıncanın uykusu.
İnsana ilk dokunan şu Küsen insanın sözüdür.
BİZ DÜNYA ÇOCUKLARI Bizler çiçekleriyiz Umudun ve sevincin, Habercileriyiz biz, Gelen mutlu günlerin.
Biz hepimiz kardeşiz.
Hep dünya çocukları, Kuracağız birlikte Yaşanası dünyayı.
Her ülkeden, her ırktan, Biz dünya çocukları, Verelim hep elele Dünyanın her yerinde.
Haydi çocuklar gelin bizimle, Yürüyelim biz yarına, Haydi çocuklar gelin bizimle, Mutluluğa ve barışa.
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ MADDELERİ Madde 1 - Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2 - 1. Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir.
2. Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz.
Madde 3 - Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır.
Madde 4 - Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır.
Madde 5 - Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz.
Madde 6 - Herkesin, nerede olursa olsun, yasa önünde bir kişi olarak tanınma hakkı vardır.
Madde 7 - Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı vardır. Herkes, bu Bildirgeye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcı kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkına sahiptir.
Madde 8 - Herkesin anayasa ya da yasayla tanınmış temel haklarını ihlal eden eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yolundan yararlanma hakkı vardır.
Madde 9 - Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.
Madde 10 - Herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır.
Madde 11 - 1. Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır.
2. Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan herhangi bir fiil yapmak ya da yapmamaktan dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye, suçun işlendiği sırada yasalarda öngörülen cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Madde 12 - Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz, onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır.
Madde 13- 1. Herkesin, her Devletin sınırları içinde seyahat ve oturma özgürlüğüne hakkı vardır.
2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve o ülkeye dönme hakkına sahiptir.
Madde 14 - 1. Herkesin, sürekli baskı altında tutulduğunda, başka ülkelere sığınma ve kabul edilme hakkı vardır.
2. Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan kaynaklanan ya da Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı fiillerden kaynaklanan kovuşturma durumunda, bu hak ileri sürülemez.
Madde 15 - 1. Herkesin bir ülkenin yurttaşı olmaya hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan yoksun bırakılamaz, kimsenin uyrukluğunu değiştirme hakkı yadsınamaz.
Madde 16 - 1. Yetişkin erkeklerle kadınların, ırk, uyrukluk ya da din bakımından herhangi bir sınırlama yapılmaksızın, evlenmeye ve bir aile kurmaya hakkı vardır. Evlenmede, evlilikte ve evliliğin bozulmasında hakları eşittir.
2. Evlilik, ancak evlenmeye niyetlenen eşlerin özgür ve tam oluruyla yapılır.
3. Aile, toplumun doğal ve temel birimidir; toplum ve Devlet tarafından korunur.
Madde 17 - 1. Herkesin, tek başına ya da başkalarıyla ortaklık içinde, mülkiyet hakkı vardır.
2. Kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz.
Madde 18 - Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini de kapsar.
Madde 19 - Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.
Madde 20 - 1. Herkes, barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkına sahiptir.
2. Hiç kimse, bir örgüte üye olmaya zorlanamaz.
Madde 21 - 1. Herkes, doğrudan ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
2. Herkesin, ülkesinde kamu hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı vardır.
3. Halk iradesi, hükümet otoritesinin temelini oluşturmalıdır; bu irade, genel ve eşit oy hakkı ile gizli ve serbest oylama yoluyla, belirli aralıklarla yapılan dürüst seçimlerle belirtilir.
Madde 22 - Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, toplumsal güvenliğe hakkı vardır; ulusal çabalarla, uluslararası işbirliği yoluyla ve her Devletin örgütlenme ve kaynaklarına göre herkes insan onuru ve kişiliğin özgür gelişmesi bakımından vazgeçilmez olan ekonomik, toplumsal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.
Madde 23 - 1. Herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.
2. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır.
3. Çalışan herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak düzeyde, adil ve elverişli ücretlendirilmeye hakkı vardır; bu, gerekirse, başka toplumsal korunma yollarıyla desteklenmelidir.
4. Herkesin, çıkarını korumak için sendika kurma ya da sendikaya üye olma hakkı vardır.
Madde 24 - Herkesin, dinlenme ve boş zamana hakkı vardır; bu, iş saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ve belirli aralıklarla ücretli tatil yapma hakkını da kapsar.
Madde 25 - 1. Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.
2. Anne ve çocukların özel bakım ve yardıma hakları vardır. Tüm çocuklar, evlilik içi ya da dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın, aynı toplumsal korumadan yararlanır.
Madde 26 - 1. Herkes, eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel öğrenim aşamalarında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitim herkese açıktır. Yüksek öğrenim, yeteneğe göre herkese eşit olarak sağlanır.
2. Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu yerleştirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki etkinliklerini güçlendirmelidir.
3. Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir.
Madde 27 - 1. Herkes, topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkına sahiptir.
2. Herkesin kendi yaratısı olan bilim, yazın ve sanat ürünlerinden doğan manevi ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.
Madde 28 - Herkesin bu Bildirgede ileri sürülen hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşebileceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.
Madde 29 - 1. Herkesin, kişiliğinin özgürce ve tam gelişmesine olanak sağlayan tek ortam olan topluluğuna karşı ödevleri vardır.
2. Herkes, hak ve özgürlüklerini kullanırken, ancak başkalarının hak ve özgürlüklerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ile demokratik bir toplumdaki ahlak, kamu düzeni ve genel refahın adil gereklerinin karşılanması amacıyla, yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olabilir.
3. Bu hak ve özgürlükler, hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.
Madde 30 - Bu Bildirgenin hiçbir hükmü, herhangi bir Devlet, grup ya da kişiye, burada belirtilen hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan herhangi bir etkinlikte ve eylemde bulunma hakkı verecek şekilde yorumlanamaz.
EN GÜZEL 20 KASIM DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ MESAJLARI Başta mazlum coğrafyalarda yaşayan çocuklar için mutlu bir gelecek dileğiyle, tüm dünya çocuklarının Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarım.
Bugün içimizdeki neşe daha büyük, umutlarımız daha güçlü. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun!
Çocuğa, çocuk olma hakkının tanındığı, istismar ve hak ihlallerinin kalmadığı, çocuk yürekli bir dünya temennisiyle, tüm dünya çocuklarının Çocuk Günü’nü kutluyorum.
Yeryüzündeki tüm çocuklar sağlık ve mutluluk içinde olsun, yüzlerinden hiçbir zaman gülümseme eksik olmasın. Çünkü hayat, çocuklar mutluysa güzel. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Çocuğun kalbi ekilmemiş tarlaya benzer; ne eksen tutar. İyilik ekelim, doğruluk ekelim, sevgi ekelim, vatan, millet, bayrak aşkı ekelim. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Çocuklar umutlarımızı yarınlara taşıyacak yegane değerdir. Aydınlık geleceğimiz büyük ve güçlü Türkiye’nin yegane mimarları çocuklarımızın Dünya Çocuk Günü’nü kutluyorum.
Çocuklar umuttur, Çocuklar masumiyettir, Çocuklar gelecektir, Çocuklar saf sevgidir. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Çocuklar yarınlarımızdır. Onları en iyi şekilde yetiştirerek geleceğe hazırlama sorumluluğumuzu yerine getirirken, sevgi ve barış dolu bir dünya miras bırakabilmek temennisiyle ülkemiz ve tüm dünya çocuklarının Dünya Çocuk Gününü kutluyorum.
Çocuklar, geleceğimiz ve insanlığın umududur. Geleceğimizi şekillendirecek tüm çocuklarımızın daha sağlıklı ve mutlu olduğu, yaşamın her alanında daha çok korunduğu ve haklarına kavuştuğu yarınlar diliyoruz.
Doğduğu coğrafya nedeniyle çocukluklarını yaşayamayan çocukların olmadığı bir dünya için Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarım.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza atan ilk ülkelerden biri olan Türkiye çocuklara büyük önem vermektedir. 23 Nisan’ın çocuklara hediye edilmesi ve bu günün hâlen dünyada kutlanan tek çocuk bayramı olması, bunun en anlamlı göstergesidir. Çocuklarımızın her zaman yanlarında olduğumuzu bir kez daha vurguluyor ve Dünya Çocuk Hakları Günü’nü en içten duygularımla kutluyorum.
Çocukça bir dünya için, çocuk kalanların da günü kutlu olsun.
Çocuklar bir gün değil hep gülsün, hep mutlu olsun tüm hüzünleri acıları son bulsun duası ile Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Çocuklar bizim en kıymetli varlıklarımız, toplumun geleceği, insanlığın umududur. Tüm dünya çocuklarına huzurlu, mutlu, neşeli ve aydınlık bir gelecek diliyoruz. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Çocuklar bizim hayallerimiz ve geleceğimizdir. Onlara iyi bir gelecek bırakmak hepimizin görevidir. Tüm çocukların adil bir dünyada özgür ve mutlu yaşaması dileğiyle.
Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Çocuklar umudun, mutluluğun temsilcisi,dünyanın geleceğidir. Korunmaya ihtiyaçları olduğu gibi sevgi dolu bir dünyada yaşama hakkına sahiptirler. Tüm dünya çocuklarının huzurun,barışın ve sevginin hakim olduğu bir dünyada yaşaması dileğimizle.
Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Dünya Çocuk Günü’nde bu umudu birlikte yaşatmaya devam edeceğiz. İnsanlık için barış ve adaletin egemen olduğu huzurlu bir dünya temennisiyle ülkemin ve dünyanın tüm çocuklarının, Dünya Çocuk Günü’nü en kalbi duygularımla tebrik ediyorum.
Dünya çocuk gününde tüm çocuklarımıza sağlık ve huzur diliyoruz.
Dünya Çocuk Gününde; Çocuklarla Çocuk olabilmek nasip olsun tüm büyüklere. Büyüdükçe kalbimiz hep çocuk kalsın. Masum ve temiz, Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarım.
Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutluyor, çocuklarımızın çok daha huzurlu ve aydınlık bir geleceğe sahip olmaları umuduyla, dünyanın bütün çocuklarının Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarım.
Dünyamızı güzelleştiren en güzel varlıklar gününüz kutlu olsun Dünyanın neresinde olursa olsun tüm çocuklar masumdur. Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarım.
Eğitim, çocuklarımızı geleceğe hazırlamak değildir, şimdiye uyandırmaktır. Eğer şimdiye uyanmazsanız, gelecek tasavvurunuz olmaz. Bizim şimdiye uyanmamız lazım. Çocukları uyandırmamız lazım. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Geleceğimiz olan, huzuru ve mutluluğu temsil eden evlatlarımızın Dünya Çocuk Günü’nü kutluyorum.
Geleceğimizi çocuklar aydınlatacak onlara iyi bir gelecek hazırlamak hepimizin görevidir. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Hepimizin içinde bir çocuk hala var. Dünya çocuk gününüz kutlu olsun.
Her çocuk dünyanın geleceğidir. Bugünün yarını, yarının umududur. Cennet kokulu çocuklarımızın Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Her çocuk dünyanın geleceğidir. Bugünün yarını, yarının umududur. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Her şey çocuklar ile güzel. Dünya Çocuk Günü Kutlu Olsun.
İçimdeki çocuğu öldürmeye çalışanlara inat, Dünya Çocuk Gününü kutluyorum.
Kalbimizin bi köşesi hep çocuk kalsın. Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarım.
Konfüçyüs der ki; "Küçükler ot gibidir, büyükler ise rüzgar. Rüzgar ne yöne eserse, otlar o yöne eğilir.” Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Masumiyetin adıdır çocuklar. Çocuklarımıza vereceğimiz en güzel hediye onlara sevgiyle yaklaşmak, onları şefkatle yeşertmektir. Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarım.
Meleklerim, sizin de Dünya Çocuklar gününüz kutlu olsun.
Millet olarak, çocuklarımızı dünyadaki en kıymetli varlık olarak görüyor, onları el üstünde tutuyoruz. Dünya çocukların gününü kutluyorum O zaman gününüz kutlu olsun çocuklarım, pırlantalarım.
Onlar yarınlarımız, geleceğimiz. Dünya Çocuk Günü Kutlu Olsun.
Sevgiyle büyüyen nesiller olsun çocuklar, hep gülsün. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Sevilmeyi, oynamayı ve okumayı dünyadaki tüm emsalleri gibi eşit derecede hak eden bütün mazlum çocuklar için, iyiliklerle dolu bir gelecek dileğiyle. Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.
Tüm çocuklarımızın aynı şartlarda, huzur, mutluluk ve yalnızca çocuk sevgisiyle büyümeleri umuduyla. Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarım.
Tüm dünya çocuklarına huzurlu, mutlu, neşeli ve aydınlık bir gelecek diliyoruz. Dünya Çocuk Gününü kutluyorum.
Uzun ve parlak cümlelere gerek yok, çocuklar ölmesin yeter. Dünya Çocuklar Gününüz kutlu olsun.
Yeryüzündeki tüm çocukların, çocukluğunu doyasıya yaşaması dileğiyle. Dünya Çocuk Gününü kutluyorum.
"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk, Hiçbir yere gitmiyor.” Yeryüzündeki tüm çocukların, çocukluğunu doyasıya yaşaması dileğiyle.
Aydınlık dolu yarınlar adına tüm dünya çocuklarına mutlu, huzurlu ve sağlık dolu yaşamlar diliyorum.
EN GÜZEL 20 KASIM DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ SÖZLERİ Biz geleceğiz, gelecek bizim.
Çocukluk hakkımız söke söke alırız.
Suçlu çocuk yoktur, suç itilmiş çocuk vardır.
Bebek gibi uyuyor diyenlerin muhtemelen hiç çocukları olmamıştır. ( Leo J. Burke) Biz yoksuluz, çalışmam gerekli biliyorum ama ben aslında okula gitmek istiyorum. Çocuk istismarı bindiğin dalı kesmektir.
Çocuğum, haklarımı koruyacağım.
Çocuk Hakları çocuklarla da konuşulmalı.
Çocuklar yarının büyüğüdür.
Doğuda, batıda ve tüm dünyadaki çocukların okumasını istiyorum.
Kız çocukları okula gitmeli, onların da eğitim hakkı var.
Oynamak; çocuklar için sadece bir zevk aracı değil, gelişmeleri içinde önemli bir etkendir. Bırakın çocuklarımız oyun oynasın.
Sokakta ki çocukların da eğitime ihtiyacı var.
Çocukların haklarının olduğunu unutmayalım.
Ağacın nesli ve nev'inin devamı çekirdeği ve tohumu ile mümkün olduğu gibi, insanın neslinin ve türünün devamı da ancak çocuk ile mümkündür.
Ailenin Yapı Taşını Oluşturan Çocuklardır Bir Ailenin Bağlarını Çocuklar Korur.
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hatta erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa. (M. KEMAL ATATÜRK) Anne babanın yapması gereken ilk iş çocuğun derdini dinleyip ona yardım etmektir.
Annem yalan söyledi. Dadım yalan söyledi. Öğretmenim yalan söyledi. Bana söylenenlerin tam tersi bir dünyada ne yapılabileceğini ben nereden bilebilirim ki? (Bernard Shaw) Bedenime dokunma, oyunuma dokunma, okuluma dokunma.
Bekle çocuğum uzanıyor namluya öpülesi eller, geliyor başı dik, kan pahası, can pahası insanca yaşatmak isteyenler.
Ben çocuğum, vücuduma, onuruma, bana dokunma.
Ben çocuğum; Kirli amaçlarını benden uzak тuт.
Bir anne için çocuğunun en sevimli olduğu zaman uyuduğu zamandır. (Ralph Waldo Emerson) Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük yardım, annelerini sevmektir. (Theodore Hesburg) Bir çocuğa önce konuşmayı öğretirsiniz, sonra da susmayı. (Prochnow) Bir çocuğu eğitirken ilk düşüncem, onun namuslu bir adam olmasıdır, bunun için de önce iyi bir yürek, sonra zeki bir kafa gerekir. (Denis Diderot) Bir çocuğu eğitmek o ülkenin kaderini belirler!
Bir çocuğu eğitmeye karar verince, işe ilk büyükannesinden başlamak gerekir. (Victor Hugo) Bir çocuğun her isteğini vermekle, ona can sıkıntısı aşılamış olursunuz. (Frank A. Clark) Bir çocuğun küçüklüğünde aldığı ilk intibalar, bütün ömrünce devam eder. (Heinrich Schlimann) Bir çocuğun ilk öğrenmesi gereken ve en çok ihtiyacı olan şey, tahammül etmesini bilmektir. (Jean Jacques Rousseau) Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğmuş olur. (Osho) Bir çocuk doldurulacak bir vazo değildir, o yakılacak bir ateştir. (François Rabelais) Bir çocuk sahibi olmaya karar vermek çok önemlidir, sonsuza dek yüreğinizin, bedeninizin dışında olmasını kabul etmektir. (Elizabeth Stone) Bir zamanlar çocuk olduğunu hiçbir zaman unutma.
Biz çocuklarımıza konuşmayı değil, susmayı öğretiyoruz. (Japon Atasözü) Bizim sevdamız çocuklarımızın da sevdası, siz bitirmeye çalıştıkça biz daha da çoğalacağız.
Bu çocukluğun var ya, hiç yitirme onu, bazıları yitirmezler. Sen öyle bir çocuğa benziyorsun. Korun. (Tomris Uyar) Bu dünya çocukların, bugünün yarını çocukların.
Bugünün çocuğu, yarının büyüğüdür.
Bütün çocukları kendi çocuğun gibi bilmek, korumak, tehlikelerden muhafaza etmek, dinen çocukların büyükler üzerindeki haklarındandır.
Bütün dünya üzerinde bir tek güzel çocuk vardır, bütün anneler de ona sahiptir. (Çin Atasözü) Büyüklerce hor görülmek, çocuklarca beğenilmemekten çok daha iyidir. (İngiliz Atasözü) Ceza çocuklara verilen bir ilaç sayılmalı, öyle verilmelidir. (Montaigne) Çocuk sevindirmek sevaptır. Kırmayın küçükleri. İyi ki varsın.
Çocuğa kötü söz söylemen, onu kardeşine ve sana aynı şekilde konuşmaya cesaretlendirir. (İmam Şafii) Çocuğa küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur. (Etienne Gilson) Çocuğa verilebilecek en güzel şey zamandır. (Fock) Çocuğu güzel terbiye etmek ve ona güzel bir isim vermek, evladın, baba üzerindeki haklarındandır. (Hadis-i Şerif ) Çocuğu olan onunla çocuklaşsın. (Hz. Muhammed) Çocuğum, çocukluğumu yaşamak istiyorum.
Çocuğum, çocuksun, çocuklardı, çocuktunuz.
Çocuğumuzun eğitimine yatırım, en büyük yatırımdır.
Çocuğun duygu dünyası yetişkinler tarafından yönlendirildikçe değil, duygularına eşlik edildikçe güçlü bir kişilik yapısı oluşur. (Adem Güneş) Çocuğun eğitimine yatırım, geleceğe yatırımdır.
Çocuğun en temel hakkı, çocuk olma hakkıdır. (V. Tarzie Vittachi) Çocuğun ruhunu muhafaza için, onu erkenden bir çember içine almalı. (Jean J. Rousseau) Çocuğun yanında olmalıyız, çocuğun yanında olmak çocuğa sevgi vermek demektir. Sahip çıkan sevgi değil, duygusal sevgi de değil, yalnızca çocuğa onu sevdiğinizi ve onayladığınızı hissettirecek biçimde davranmak. (A. S. Neil) Çocuğuna değer veren uluslar ölmez.
Çocuğuna, dilini tutmasını söyle; bak, konuşmayı nasıl da hızlı öğrenir. (Benjamin Franklin) Çocuğunuz yalan söylüyorsa ya sizden korkuyordur ya da sizin yaptığınızı yapıyordur. Yalan söyleyen anne ve babaların, yalan söyleyen çocukları olacaktır.
Çocuğunuzu insan yerine koyun, söz hakkı verin ve en önemlisi kendi kararlarını kendisi vermesine izin verin ki sözünüzü dinlesin, dikbaşlı olmasın.
Çocuğunuzun büyüdüğünü nereden anlarsınız? Size soru sormayı keserler ve tabii nereye gittiklerini söylemeyi de .(P. J. O’Rourke) Çocuk bir nimettir. (Hz. Muhammed) Çocuk bugünün yarını, yarının umududur.
Çocuk büyütmek, ona bizsiz yaşamayı öğretmektir.
Çocuk büyütürken evi temiz tutmak, kar hâlâ yağarken kapının önünü temizlemek gibidir. (Phyllis Diller) Çocuk Cenab-ı Hakk'ın kullarına nazlı bir hediyesi, güzide bir emaneti ve kudsi bir vediasıdır.
Çocuk doldurulacak bir kap değil, ısıtılacak bir ocaktır. (Danner) Çocuk gelecektir.
Çocuk gelinler, çocuk işçiler, şiddet gören çocuklar, sokakta yaşayan çocuklar, tecavüz mağduru çocuklar… Çocuklarımıza, Geleceğimize, kıymayın Vicdansızlar.
Çocuk haklarıyla vardır, unutmayın, unutturmayın, unutturmayacağız.
Çocuk kafasının içi bilgiyle doldurulacak bir kap değildir, istediğince açmasına yardım edilecek bir çiçektir. (Noam Chomsky) Çocuk; kim demiş küçük şeydir, belki de en büyük şeydir. (Abdülhak Hamit Tarhan) Çocuk kokusu, Cennet kokularındandır. (Hadisi Şerif) Çocuk olmak istiyorum acılara karanlığa tutunarak değil, hayata, berekete, huzura kaygısızca sarılarak, aydınlığa, geleceğe doğru, taylar gibi koşarak.
Çocuk olsam yeniden. Bir tek düştüğüm için acısa içim, ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece. (Cemal Süreya) Çocuk savaşçılara hayır. Büyüklerin sorunlarını çocuklar çözemez.
Çocuk umuttur, sevgidir, ülkenin geleceğidir.
Çocuk yarınların teminatıdır, güvencesidir.
Çocuk, ağaçtaki bir meyve gibidir.
Çocuk, Allah'ın insana vermiş olduğu bir emanettir.
Çocuk, bu dünyanın cenneti, ahiretin meyvesidir. Bu günü her güne yayalım, mutlu etmek için uğraşalım, sahip çıkalım. Şevgi ve şefkati eksik etmeyelim.
Çocuk, doldurulacak bir vazo değil tutuşturulacak bir atesdir. (REBELAIS) Çocuk, dünyanın en büyük saadetidir. (Mihayloviç Dostoyevski) Çocuk, gönüllerin meyvesi, ruhların sevgilisi, yurdun-yuvanın nur yüzlü meleği, anne ve babanın ise göz nuru, gönül neşesidir.
Çocuk, itaat etmek kadar, lider olmak için de eğitilmelidir. (John Dewey) Çocuk, safiyetin sembolü, iyilikler, ihsanlar ve lütufların mazharıdır.
Çocuk, ulusun en kutsal varlığıdır.
Çocuk, yuvanın mutluluğudur.
Çocukken para değil, geleceğimizi kazanmak istiyoruz.
Çocuklar Allah’ın ruhudur. Çocuklara mutlaka saygılı olmak lazım. Çocuğu insan yerine koymadan çocukla konuşmak saygıya uygun olmaz.
Çocuklar bir şekilde evliliğin devamını sağlarlar. Ve bunun için pek çok yolları vardır. Örneğin o kadar çok talepleri olur ki aileler onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken birbirlerinin hatalarını unuturlar. (Richard Armour) Çocuklar çalıştırılmak için değil, okutulmak için vardır.
Çocuklar çiçektir.
Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerlerine ne düşse iz bırakır. (Haim Jinott) Çocuklar dünyanın en büyük servetidir. (Anonim) Çocuklar dünyanın en kıymetli hazineleridir.
Çocuklar eleştirilmekten, azarlanmaktan değil, kendilerine güzel örnek olunmasından etkilenirler. (Thiersch) Çocuklar evin huzuru, okulun ruhudur.
Çocuklar geleceğe gönderdiğimiz ve asla göremeyeceğimiz mesajlardır. (Anonymous) Çocuklar geleceğin teminatıdır.
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak.
Çocuklar ırk ve din bilmezler, insan ayrımı yapmazlar, ölçütleri sevgidir. Nefreti büyüklerden öğrenirler. (Martin Luther King) Çocuklar o kadar masumdur ki bir milletin savaşını bitirebilir.
Çocuklar o kadar sevimlidir ki ağlayınca sevimlilikleri daha çok fark edilir.
Çocuklar uyuya uyuya büyür, ihtiyarlar uyuya uyuya ölür.
Çocuklar yağmura benzer. Onları bir kaba koymaya çalışmayın. Toprak olun. (Anonim) Çocuklar yaramaz değildir. Onlar sadece çocuktur.
Çocuklar yeryüzünün çiçekleridir. Çocuklar sevgi dolu yürekleriyle insanlığın umududur.
Çocuklar, anne ve babalarının kötü örnekleriyle bozulmaya devam ettikçe, yeni bir dünya kurulamaz. (A. S. Neil Alexis Carrel) Çocuklar, bizim geleceğimizdir. Onlardan gelecek adına hiçbir şeyi eksik etmeyelim.
Çocuklar, bu dünyanın en güzel mücevherleridir. (İrem) Çocuklar, fakirlerin servetidir. (Thomas Fuller) Çocuklar, göremeyeceğimiz bir zamana gönderdiğimiz, canlı mesajlardır. (Neil Postman) Çocuklar, önce ana babalarını severler, biraz büyüyünce, onları eleştirir, sonra sorguya çeker, daha sonra da yargılarlar, bazen de affettikleri olur. (Oscar Wilde) Çocuklara söylenecek o kadar çok şey var ki. Keşke keşke mutsuzluğun, üzüntünün, savaşların, yoksulluğun, eğitime ulaşamamanın, annesizliğin, babasızlığın, ölümün, istismarın, ihmalin, hiç değilse size bakan yüzü hiç olmasa.
Çocuklara verebileceğimiz güzel bir dünya olsun.
Çocuklara, babalarının yeteneklerine göre değil, kendi yeteneklerine göre iş bulmak gerekir. (Eflatun) Çocuklardan çok şey öğreniriz. Örneğin ne kadar sabırsız biri olduğumuzu. (Franklin P. Jones) Çocukları ancak çocuklardan öğrenebiliriz. (R. D. Laing) Çocukları iyi yapmanın en iyi yolu onları sevindirmektir. (Oscar Wilde) Çocuklarımıza hayat boyu yol gösterecek kaynak, onlara hiçbir şeyin bozamayacağı güzel adetler kazandırmaktır. (Sydney Smith) Çocuklarımıza vermeyi umabileceğimiz iki kalıcı miras vardır: Biri kökleridir, öbürü de kanatları. (Hodding Carter) Çocuklarımızın karınlarını ve zihinlerini doyurduğumuz kadar, ruhlarını da beslemeliyiz. (Michael Marshall) Çocuklarımızın terbiyesi, onlara sakince oturmayı ve bundan zevk almayı öğretmekle başlar. (Kızıldereli Atasözü) Çocukların beyni, rüzgarlı bir yerde yakılmış bir muma benzer, ışığı hep kararsızdır. (François Fenelon) Çocukların hükmettiği bir dünya ancak oyuncak dünyası olur.
Çocukların karınlarını ve zihinlerini doyurduğumuz kadar ruhlarını da beslemeliyiz. (Michael Marshall) Çocukların öldürüldüğü, tecavüze uğradığı, dayak yediği, çalıştırıldığı,okutulmadığı ve korunmadığı bu dünyada hangi çocuk haklarından bahsediliyor?
Çocukların sevgi görmeye ihtiyacı vardır. Özellikle de hak etmedikleri zaman. (Harold Hulbert) Çocukların utangaç olması, onların iyi ahlak sahibi olmalarını müjdeler. (İmam Gazali) Çocukların yüzündeki gülümsemeyi soldurmayın. Dünyaya gelmeyi onlar istemedi.
Çocukların, nasihatten çok iyi örneğe ihtiyaçları vardır. (Joseph Joubert) Çocuklarınız sizlerin değildir, onlar bizzat yaşamın çağrısının kızları ve oğullarıdır. Elinizden geçerler, sizden gelmezler. Eğer sizlerle birlikteyseler, bu sizindir anlamına gelmez. Onlara sevginizi verin, fikirlerinizi değil. Çünkü onların kendi fikirleri vardır. Bedenlerini barındırın, ruhlarını değil. Çünkü ruhları bize ve hayallerimize yasaklanan yarınlardadır. Sizler onlara benzemeye çalışın, onları kendinize benzetmeye değil. (Çin Atasözü) Çocuklarınıza çok değerli birer hazineymiş gibi bakın, onları ve kendinizi onurlandırın. (Bernie Siegel) Çocuklarınıza dilini tutmasını öğretin, konuşmasını nasıl olsa öğreneceklerdir. (Benjamin Franklin) Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin. Hz. Muhammed (sav.) Çocuklarınızı kuzu gibi yetiştirirseniz, koyun gibi güdülürler. (Sadi-i Şirazi) Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar onlarla arkadaş olun, 15 yaşından sonra ise istişare edin. (Hz. Ali) Çocuklu aileler ve çocuksuz olanlar. Her ikisi de birbirleri için üzülürler. (Ed Howe) Çocukluğu olmayanın gençliği de olmaz. (Nurullah Ataç) Çocukluğunu tam yapmamış insan, kolay kolay tam bir insan olamaz. (Hölderlin) Çocuklar çiçektir, onları koparmayın.
Çocuklar geleceğimin teminatıdır, onları koruyalım.
Çocuklar haklarını bilmeli ve savunmalıdır.
Çocuklar masumdur, onları koruyalım.
Çocuklara temiz bir dünya bırakın.
Çocuksuz bir hayat düşünülemez yaşanamaz. İyiki varsınız, Çocukta ruh ve beden eğitimi ve gelişimi beraber yürütülmelidir. (İbni Sina) Doğa, çocuğa adam olmadan önce, çocuk olmayı buyurur. (J. J. Rousseau) Dünya, sizin yapacağınız gibi olacaktır. (Andre Gide) Dünyada bir tane dahi çocuk mutsuz olduğu sürece, büyük icatlar ve ilerlemeler hiçtir. (Einstein) Dünyada evlat gibi insanı kendisine çeken, hiçbir bağ yoktur. (Firdevsi) Dünyada insanın en önemli işi, yüzünü ağartacak çocuklar yetiştirmektir. (Bertrand Russell) Dünyanın her yerinde çocuklar birbirine benzer. Fakat anne ve babaları, yakınları, çevrenin kültürel farklılıkları onları birbirinden ayırır.
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne, allı pullu bir balon gibi verelim, oynasınlar oynasınlar türküler söyleyerek, yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim. (Nazım Hikmet) Daha çocuğum, çocuk yetiştiremem.
Daha çocuğum, ne babalık yapabilirim, ne de annelik.
Daha çocuğum, ne çalışıp para kazanabilirim ne de savaşabilirim.
Eğer bebeğiniz güzel ve mükemmelse; hiç ağlamıyor, huysuzlanmıyorsa, zamanında uyuyor ve her zaman bir melek kadar iyi niyetliyse, siz bir anneannesiniz! (Theresa Bloomingdale) Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın çünkü bir çocuğun bir yetişkine öğretebileceği her zaman üç şey vardır: Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmaktır. (Paulo Coelho) Eğer çocuklarınızın gelişmesini istiyorsanız, haklarında başkalarına söylediğiniz iyi şeyleri onların da işitmelerini sağlayınız. (Haim Jinott) Eğer siz çocuklarınızla ilgilenmezseniz, çevrenizde onlarla ilgilenecek bir çok kişinin bulunduğunu hatırlamalısınız. Hem de amaçları sizin amaçlarınıza ,anlayışlarınıza uymayan, yüzlerce hareket; televizyon, Internet siteleri ,diğer yayınlar, zararlı arkadaşlar ve daha nicesi.
Erkek çocuğu, bir kadın buluncaya kadar çocuğunuzdur; fakat kız çocuğu ölünceye kadar çocuğunuzdur.
Erken yaşta çalıştırılmak değil, okumak istiyoruz.
Evlat kokusu, cennet kokusudur. Hz. Muhammed (sav.) Gelecek çocuklardan sorulur.
Gelecekte neler olmasını istiyorsan, çocuklara onu ver.
Günümüz çocuklarının isteklerinin çoğu, ihtiyaçlarının ise pek azı karşılanıyor. (Jesper Juul) Hakkınızı zalimlerden koruyamadığımız için affedin.
Hem çalışkan hem dürüst! Atatürk Çocukları.
Her çocuğun olmak istediği bir hayali vardır.
Her çocuk Allah’ın mührüdür. Evet, her çocuk biriciktir ve her çocuk eşsiz bir dil kullanır. Yaratılışın dili yani Hak’kın konuşturması.
Her çocuk dünyanın geleceğidir.
Her insanın içinde bir çocuk vardır, ama her çocuğun içinde büyük bir insan yoktur.
Hiç şüphe yok ki ideal terbiye, çocuğun kabahatlerinden dolayı cezalandırmak değil, onu kabahat yapmaktan alıkoyacak bir seviyeye çıkarmaktır. (Peyami Safa) Hiçbir çocuk başıboş bırakılmamalı.
Hiçbir siyasi hesap ve kitap, mazlumların dökülen bir damla kanından daha değerli değildir, hele masum çocukların kanından hiç değerli değildir. Zulüm, bir yangın gibidir ve tüm insanlığı tehdit eder. Kayledilen bedenleri paylaşarak sadece zulmü alevlendiriyorsunuz!
İlk başta anne ve babalarımızın çocukları, sonra çocuklarımızın anne ve babası oluruz. Daha sonra anne ve babamızın anne ve babası, en sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz. (Milton Greenblatt) İnsan için tamamen farklı bir nimet ve aynı zamanda tamamen farklı bir imtihandır çocuklar.
İnsan torun sahibi olduktan sonra çocuklarını anlamaya başlar. (Erich Köstner) İşe değil okula gitmek istiyorum, eğitim benim en temel hakkımdır.
Kendisiyle ilgilenen bir ana baba ile evinde okuyabilecek bol kitap bulan bir çocuk, yoksul sayılmaz. (Sam Levenson) Keşke dünyayı çocuklar yönetse..!
Kızlar da okumalı, onlar hepimizin anneleridir.
Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. Çocuklara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin. (Nazım Hikmet) Küçük çocukların derdini küçük görmemeli. (Firdevsî) Markalı kıyafetten başkasını giymeyen de var, terlikle kışın ayazında ses etmeyen de. Zor koşullara rağmen yüzleri gülen çocuklar hayatı yaşanılır kılar. Çocuklar hep gülsün.
Masumiyetin adıdır çocuklar. Çocuklarımıza vereceğimiz en güzel hediye onlara sevgiyle yaklaşmak, onları şefkatle yeşertmektir.
Oğlunuzu şahane bir adam yapmak için beklemeyin, onu şahane bir çocuk yapın. (Rus Atasözü) Onlarla, onun dünyasına göre konuşun. Öfkenizi onlardan çıkarmayın. Tutamayacağınız sözleri vermeyin. Başınızdan kovmak için yalan söylemeyin. Güzel bir geleceğine vesile olun. Eğitimine, ahlakına önem verin. Onlar bizim geleceğimiz.
Oyun oynayan çocuğun zamana olan münasebeti şahanedir, zira hiç bir münasebeti yoktur, çocukta bizleri hayran kılan da budur, zamandan çıkış. (Erich Kastner) Oyun oynamak sadece eğlendirmez, aynı zamanda geliştirir.
Oyunlar, çocukları hayata hazırlar. (B. Groos) Öyle bir ağlasam öyle bir ağlasam çocuklar, size hiç gözyaşı kalmasa. Öyle bir aç kalsam öyle bir aç kalsam çocuklar, size hiç açlık kalmasa. Öyle bir ölsem öyle bir ölsem çocuklar, size hiç ölüm kalmasa.
Para kazanmak benim değil büyüklerimin işi, herkes işini yapsın kardeşim.
Rabbim tüm çocukları zamanın fitnelerinden, şeytanlaşmış insanların şerrinden, tüm kötülüklerden korusun.
Sen saçlarına baharı tak çocuk! Gülüşün güneş olsun. Ellerin umut.
Sil yüzündeki hüznü çocuk! Dünya gülüşünün hatrına dönüyor. Seni böylesine kederli kılan zalim utansın ve nerde olursa olsun, sana yan bakan göz kör, tanlış uzatılan el kırılsın.
Sokak çocukları başkasının değil, hepimizin vicdanının aynasıdır.
Sokak çocukları da eğitilmeli.
Sorun çaresizlik değil, isteksizlik. İsteksiziz çünkü çocuklukta bize uygulanan ilk şey içimizdeki isteği öldürmektir. (Bernard Shaw) Suçlu çocuk olmaz, suça itilmiş çocuk olur.
Süse gerek yok, çocuklar ölmesin yeter.
Şimdi çocuk olmak vardı; Aklımda sadece dışarda oyun oynamak, büyümenin acısını çıkartmak vardı. Umutsuzluğu umut etmek, yalanlarda gerçek aramak, mutsuzluklarda mutlu olmak vardi. Özledim seni çocuk. Büyümenin bedelini seni kaybederek ödüyorum.
Tay at olunca at dinlenir, çocuk adam olunca ata dinlenir. (Kaşgarlı Mahmut) Tazecik bedenlerimiz kullanılsın istemiyoruz.
Terbiye, ana kucağında başlar; her söylenilen kelime, çocuğun şahsiyetine konan bir tuğladır. (Namık Kemal) Terbiyenin sırrı, çocuğa saygı ile başlar. (Ralph Waldo Emerson) Tüm çocuklar, temiz bir çevrede yaşamayı hak ediyor.
Unutmayın! Çocuklarınız sizin değildir. Onları Yaratıcıdan ödünç aldınız. (Kızılderili Atasözü) Yalnız Dünya Çocuk Hakları Günü’nde değil, her zaman, tüm dünyada en savunmasız olan ve hak ihlallerine maruz kalanlar çocuklarımızın eşit, özgür, insanca ve barış içinde bir dünyada yaşaması mücadelesine ses ol.
Yarının teminatı olan çocuklarımıza yarının gözüyle bakalım ki, yarınlarımız aydınlık olsun.
Yaşamaya hakları vardır her canlının. Hesapsızca, günahsızca sorgusuzca. Ve başını okşadın mı hiç bir yetimin? Kokla başını cennet kokar. Bunu birgün olsun dene şu hayatta.
Yaşlandığında çocuklarından bekleyeceğin şey, senin babana yaptığın olmalıdır. (Pittakos) Yetişmiş her insanın içinde, oynamak isteyen bir çocuk vardır. (Friedrich Nietzsche) Yetiştirdiğimiz çocuklar bizim aynamızdır, onlardan memnunsak kendimizi kutlamalıyız.
Açlık, savaş, istismar. Çocuk haklarına duyarlı olalım arkadaşlar.