Hayvan Fıkraları, Hayvanlar Alemi

Bir gün derede yüzlerce kurbağa vrak vrak vrak diye hep bir ağızdan neşeli bir şekilde oynaşırken yukarıdan bir kartal dalmış ve kurbağalardan bir tanesini yakaladığı gibi havalanmış. diğer kurbağalar şok içinde arkadaşını kaybetmenin verdiği üzüntüyle bakakalmışlar.
Ertesi gün yine aynı saatlerde kartal yine gelmiş ve yine bir kurbağa alıp havalanmış. 3. gün, 4. gün derken sürekli bir kurbağa eksiliyormuş dereden.
Kurbağalardan bir tanesinin aklına bir fikir gelmiş;
- “gidelim şu derenin karşısında yaşlı bir kaplumbağa var ona soralım. o yüzyıldır burada yaşıyormuş bir akıl verir bize” demiş
Kurbağalar vrak vrak vrak diye zıplayarak kaplumbağaya gidip durumu anlatmışlar. kaplumbağa biraz düşünmüş;
- “bu işin çok kolay bir yolu var”
- “nedir?”
- “aranızdan bir tane gözcü kurbağa seçin o sürekli gökyüzünü kontrol etsin gözetlesin”
- “evet, sonra?”
- Kartalı gördüğünüz an hepiniz birden sımsıkı el ele tutuşun.
- “eeeeee”
- “ama sakın bırakmayın tamammı kartalın gücü yetmez o zaman”
- “pekala vrak vrak vrak” (diyerek dereye dönmüşler)
Ertesi gün aynı saatlerde gözcü kurbağa vıraklayarak kartalın geldiğini haber vermiş. deredeki tüm kurbağalar bir anda sımsıkı el ele tutuşmuşlar. kartal derye daldığı gibi bir kurbağadan yakalamış ve zincir misali hepsini tutarak yükselmiş. derede gözcü kurbağa zik gibi tek başına kalmış zıplaya zıplaya kaplumbağaya gitmiş;
- “lan şerefsiz kaplumbağa biz de seni bir bok biliyo sanırdık nasıl öğüt verdin. kimse kalmadı hepsini "götürdü kartal”
- “ya ne olacakti, akşama kadar vırak vırak beynimi s*kip duruyordunuz. ”
Çakalın biri aç kalınca yiyecek aramak için kasabaya inmiş.
Sütçünün süt çanağını devirmiş, sütü de içmiş. Fırıncının tezgâhından ekmeği kapmış yemiş, nihayet bir kasabın vitrininden kocaman bir but kapıp bir güzelce mideye indirmiş.
Çakalın ve etin kokusunu alan kasabanın köpekleri toplanmış, çakalı yakalamak için ardı sıra koşturmuşlar. Çakal önde, köpekler de arkada, amansız bir kovalamaca koşuşturmaca başlamış.
Bir süre sonra sütçünün köpeği yorulup takibi bırakmış. Bir müddet daha geçince de bu kez fırıncının köpeği, çakalı takibi bırakmak zorunda kalmış. En son, kasabanın çıkışına yakın bir yerde kasabın köpeği de pes etmiş ve yorgunluktan dili bir karış dışarıda geriye dönmüş.
Çakalın arkasında kala kala bir tek demircinin köpeği kalmış. Çakal önde demircinin köpeği arkada ısrarlı bir kovalamaca devam ederken ve kasabadan çıkılıp kırlara varıldıktan sonra da tepelere doğru çıkılmaya başlanmışken çakal dayanamamış, durmuş ve demircinin köpeğine öfkeyle seslenmiş;
- Yahu arkadaş, sütçünün sütünü içtim tamam, fırıncının ekmeğini yedim o da tamam, hadi kasabın etini kaptım ama buna rağmen onlar bile pes etti peşimi bıraktı da, lan ben demirciye ne yaptım ki bi türlü ayrılmıyorsun peşimden?
İşte, Çakalın anlamadığı:
* Demircinin köpeği menfaat peşinde değil, sadece adalet peşinde.
* Çakalın kafasındaki sistem karşılıklı menfaate dayalı bir sistem.
"Seni cezalandırmam için bana zarar vermen şart değil. Sen, başkalarına zarar verdiğin için suçlusun” Diye düşünüyor demircinin köpeği. O yüzden hikayedeki çakallar, demircinin köpeği gibi "yalnızca hak peşinde koşanları" asla anlayamayacak ve yaptıklarını aptalca bulacaklardır.
Adamın biri bir papağan almak ister ve bir petshopa gider. Gözüne bir papağan kestirir ve bu papağanın fiyatını sorar.
- Affedersiniz, bu papağan kaç para?
- 100 bin - Allah Allah! Niye bu kadar pahalı?
- Bu papağan İngilizce biliyor efendim.
Diye yanıtlar satıcı. Adam papağanın yanındaki bir başka papağanın fiyatını sorar. Satıcı;
- 200 bin - Peki bu niye diğerinden daha pahalı?
- Bu papağan iki dil biliyor efendim, o yüzden biraz daha pahalı.
Adam başka bir papağanın fiyatını sorar. Satıcı;
- Bu papağan 500 bin - Peki bu niye diğerlerinden daha pahalı?
- Bu papağan beş dil biliyor ve dört işlem biliyor efendim.
Adam en köşede duran cılız ve bakımsız papağanın fiyatını sorar. Satıcı..
- Bu papağan 1 milyon değerinde, deyince müşteri şaşkınlıkla sorar;
- Peki bu papağanın ne özelliği var ki?
- Bilmiyorum efendim, ama hepsi buna müdürüm diye hitap ediyorlar...