Yasli Fred, hastaneye kaldirilmis. Ailesi, aile papazini da kendilerine eslik etmesi ve geregi halinde gorevini yapmasi icin cagirmis. Papaz ve aile efradi yatagin etrafinda beklerken, Fred'in durumu aniden kotulesmis. Yatagindan yari dogrularak, el isaretleri ile yazacak bir seyler istemis. Papaz, anlayisli bir sekilde, Fred'e bir kagit ve bir kalem uzatmis.
Fred titreyen ellerle hizli hizli kagida bir seyler yazip kagidi papaza uzatmis ve aniden olmus. Papaz, boyle acili bir anda kagittakileri okumanin dogru olmayacagini dusunerek kagidi cebine sokmus. Birkac gun sonra, Fred'in cenazesi sirasinda, Fredin verdigi kagidin cebinde oldugunu hatirlamis.
Cenazenin gomulmesinden hemen once, Papaz ileri cikarak:
"Sevgili Fred, olmeden hemen once benden kagit isteyerek birseyler yazdi. Zamani uygun olmadigi icin o anda bakmadim fakat simdi, hepinizin onunde bu notu okumak istiyorum!"
Demis ve cebinden kagidi cikararak yuksek sesle okumus:
"Lutfen bir adim sola cekil. Oksijen hortumuma basiyorsun!?!!"
46 seçimlerinde oylama yöntemi şöyleydi : Oylar açıkta, herkesin gözü önünde atılıyor, oyların sayımı kapalı yerde, herkesin gözünden ırak yapılıyordu. Onun için olacak, bugünkü deyimle, 1946 seçimleri ayıplıdır.
Çünkü kapalı yerlerde yapılan oy sayımının içine neler girmez, neler çıkmaz.
1950 seçimlerinde ise oyların atılması gizli yerde olacak, kapalı bir yerde atılacaktı. Sayımı ise açıkta herkesin gözü önünde yapılacaktı.
Oyların gizli, kapalı bir hücrede atılması için her seçim sandığında bir hücre bulunması gerekiyordu. Hesaplandı, kitaplandı, kapalı hücreler yaptırmak dünyanın parası idi. Ne yapsın hükümet, Oyların okullarda,camilerde kapalı bir yerde atılmasına karar verdi.
İstanbul'da Hiristiyanların bol olduğu bir yerde adres soran birine:
" Dimitri mi ? Dimitri camiye gitti" demişlerdi.
Camiye gitmişti ama namaz kılmaya değil.