Afrika'da, çok geri kalmış olan bir köye gelen bir papaz, yerlileri eğitmeye çalışıyormuş. Her sabah insanların iyilik yapmalarını, birbirlerine karsı iyi davranmalarını vaaz ederken, öğleden sonraları da kabilenin reisine, İngilizce öğretmeye çalışırmış.
Bir gün papaz yanına kabile reisini alıp dolaşmaya başlamış. Bu arada gördükleri şeylerin ingilizcelerini de söyleyerek şefin İngilizce bilgisini arttırmaya çalışıyormuş.
Bir kayanın önünde papaz "Kaya" demiş, şef de "Kaya" diye tekrar etmiş. Bir göle gelmişler, papaz "Göl" demiş, şef de "Göl" deyince Papaz sevinip "Aferin" demiş. Biraz sonra çalılıkların arasında sevişmenin son aşamasında olan bir çifte rastlamışlar.
Papaz: biraz kızarmış ve yutkunarak,
"Bisiklete binmek" demiş.
Yerlilerin şefi oynaşanlara söyle bir bakmış ve tüfeği ile ateş ederek her ikisini de öldürmüş. Papaz şaşkınlık içinde bağırmış "Ne yapıyorsun, bunca zamandır sizi medenileştirmek için uğraşıyorum, insanlara karşı iyi davranmanızın lâzım olduğunu, bunu tanrının istediğini anlatıyorum. Şu yaptığın ise bak!
Şef parmağı ile ölü kadını göstermiş,
"Ama bisiklet benim bisiklet"
Bir gün yolda yaya giden bir Bektaşi'nin önüne bir atlı çıktı:
- Baba! Bir müşkülüm var. Beni aydınlatır mısın? dedi.
Bektaşi yanıt verdi:
- Elimden gelen bir şeyse, hay hay oğlum.
- Şunu öğrenmek istiyorum, şu anda Allah ne yapıyor?
Sualin münasebetsizliğine içerleyen Bektaşi, hiç belli etmemiş:
- Yanıt veririm ama bir şartla, sen o аттаn in, ben bineyim.
- Neden?
- Böyle yüksek bir suale yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan!
Adam аттаn inmiş, Bektaşi binmiş. Adam:
- Hadi, demiş. Söyle bakalım. Allah şimdi ne yapıyor?
Bektaşi:
- Ne yapacak, demiş. Atı senin gibi bir budalanın elinden alıp, benim gibi bir akıllıya veriyor, demiş ve ata kamçıyı basıp uzaklaşmış.