Bektaşiyi, öğle vakti, tek odalı evinde, sofrasını kurmuş, peynir ekmek yerken gören sofu öfkelenmiş:
- Ayıp ayıp... demiş, senin eve Ramazan girmedi mi?..
Bektaşi lokmasını yutmaya çalışırken ham sofuyu yanıtlamış:
- İmanım! Konaklar, köşkler, saraylar, gökdelenler, lüks apartmanlar, villalar varken mübarek Ramazan bizim tek gözlü eve uğrar mı?..
Bir gün yolda yaya giden bir Bektaşi'nin önüne bir atlı çıktı:
- Baba! Bir müşkülüm var. Beni aydınlatır mısın? dedi.
Bektaşi yanıt verdi:
- Elimden gelen bir şeyse, hay hay oğlum.
- Şunu öğrenmek istiyorum, şu anda Allah ne yapıyor?
Sualin münasebetsizliğine içerleyen Bektaşi, hiç belli etmemiş:
- Yanıt veririm ama bir şartla, sen o аттаn in, ben bineyim.
- Neden?
- Böyle yüksek bir suale yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan!
Adam аттаn inmiş, Bektaşi binmiş. Adam:
- Hadi, demiş. Söyle bakalım. Allah şimdi ne yapıyor?
Bektaşi:
- Ne yapacak, demiş. Atı senin gibi bir budalanın elinden alıp, benim gibi bir akıllıya veriyor, demiş ve ata kamçıyı basıp uzaklaşmış.