(İlhan Selçuk’un bir köşe yazısından alınmıştır.)
Bektaşi – ya da Alevi – iki öküzüyle tarlasını sürermiş; kırmızı öküz az yem yiyip, çok çalışırmış; sarı öküz lanet mi lanetmiş. Hem çok yermiş, hem tembelmiş. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi:
- Ey Allahım! demiş, şu sarı öküzün canını al da kurtulayım…
Baba Erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Kırmızı öküz sizlere ömür, sarı lanet capacanlı… Dışardan bir çocuk çağırmış Bektaşi, öküzleri göstermiş:
- Ulan, demiş; bunların hangisi sarı, hangisi kırmızı? Çocuk göstermiş:
- Bu sarı, bu kırmızı! Bektaşi gözlerini göğe çevirmiş:
- İmanım, demiş; bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?