Cobanin biri babasi ile birlikte сок uzun yillardan beri her seyden uzak, hic bir seyden habersiz yasiyormus. Bir gun coban ergenlik cagina gelince aleti kalkmis. Hicbir seyden haberi olmadigi icin hemen babasina kosmus.
- "Baba baba suna bir baksana birseyler oldu, odun gibi sertlesti" demis.
Babasida oyle seyleri unutali сок oldugu icin;
- "Valla ben bilemiyecegim sen istersen kasabaya in doktora bir goster" demis.
Ve coban kasabanin yolunu tutmus. Doktor soyle bir baktiktan sonra:
- "Senin isin kolay" deyip bir odunla aletin kafasina bir tane oturtmus ,cobanin cani сок yanmis ama alette inmis. Aradan gunler gecmis alet tekrar kalmis, coban tekrar kasabaya inmis, odunu tekrar alete yemis, tekrar daga cikmis. Sonra tekrar alet kalmis, coban tekrar kasabaya inmis fakat bu sefer kapiyi doktorun karisi acmis :
- "Hayirdir delikanli derdin ne" demis çobana.
Çoban da boyle boyle diye anlatmis. Kadin.
- "Gel seni ben iyi ederim" diyerek cobana iyi bir muamele cekmis. Coban da mest bir sekilde daga geri donmus. Aradan gunler gecmis alet tekrar kalmis, coban tekrar buyuk bir hevesle kasabaya inmis,kapiyi calmis ama kapiyi doktor acmis.
Çoban doktora :
- "Doktor bey yenge yok mu?" demis.
Doktorda sinirli bir sekilde :
- "
"Ne yapacaksin yengeyi?" demis.
Çoban da :
- "Tamam da yenge hem canimi yakmiyor, hem de icinin pisligini de aliyor."
Bush ölmüş, cehenneme gitmiş.
Zebanibaşı "Amerikadan gelenler için özel bölmemiz var. Ama üç kişilik. Hepsi de dolu. Senin günahın hepsinden fazla olduğu için seçme şansı senin olacak. Birini affet, yerine sen geç.
"Bush ilk hücreye girmiş, bakmış Nixon elinde balyozla taş kırıyor. Başında da bir Vietnamlı onu kamçılıyor.
"Yok" demiş, "Benim zaten biraz omuzun ağrıyor, taş kıramam".
İkinci hücrede, Babası Bush’u bulmuş. Irak savaşı ardından
Petrole bulanmış Körfez suyundan bir havuza dalıyor, tam çıkınca
Bir daha dalmak zorunda kalıyor. "Aman" demiş Bush, gözü korkmuş,
"Benim yüzmeyle aram öteden beri iyi değildir.
"Üçüncü hücrede Clinton varmış. Sırtüstü bir yatağa İsa vaziyetinde bağlanmış, çıplak, Monica’da yatakta ve Clintona’a en iyi bildiği işi yapıyor.
Bush’un ağzı kulaklarına varmış, "Tamam" demiş, "Bu cezayı kabul ediyorum".
Zebanibaşı bir tuhaf bakmış, "Emin misin?" diye sormuş.
"Eminim" demiş Bush.
"Sen bilirsin"
Diye kafasını sallamış Zebani, sonra hücrenin kapısını açıp bağırmış:
"Tamam Monica, serbestsin!"
Iki velet karar vermişler ki, bütün büyüklerin hayatlarında sakladıkları en azından bir büyük sır var.
Birisi bu varsayımı denemeye kalkmış…
"Anne ben her şeyi biliyorum" demiş, annesine.. "tamam anladım, al şu 10 lirayı, babana hiçbir şey söyleme" demiş, kadın..
Ufaklık çok memnun, babasına gitmiş bu defa.. "baba, ben her şeyi biliyorum!"
Babası da "sus tamam, al şu 50 lirayı annene hiçbir şey söyleme" demiş.
Ertesi sabah kapı çalınmış postacı gelmiş.. ufaklık açmış kapıyı..
"Postacı amca, ben artık her şeyi biliyorum."
Postacı dizleri üzerine çöküp, kollarını iki yana açmış.. "madem öyle gel bakalım, baban sana bir sarılsın!"