Kadınların erkekleri avuçlarında oynatmak için programlanmış bir toplumsal bilinç altları var. Bu kurallar her kadına, kadınlık hormonlarıyla birlikte geçiyor ve genetik olarak devam ediyor.
Kadın genlerindeki kodların şifrelerini çözdüğünüzde karşınıza çıkan liste şöyle:
1. Asla gerçekten düşündüğün şeyi söyleme.
Asla!
2. Her zaman anlaşılmaz ol.
3. Aylar evvel tartışılmış bir konuyu gündeme getir, hır çıkar. Yıllar evvelki bir olayı gündeme getirerek devam et.
4. Erkeğin her şey için özür dilemesini sağla.
5. Ağla ve "Hep senin yüzünden" de.
6. adamın çantasına, elbisesinin cebine, arabasının torpido gözüne üzerinde "Seni seviyorum" yazan notlar bırak.
7. Erkeğin gözlerinin içine bak, sonra bir kahkaha at, adam ne olduğunu anlayamasın, bir kahkaha daha at.
8. Ağla.
9. Adam "güzel gözlerin var"
Dediğinde "O kadar mı?" diye sor.
10. Her yere ve her şeye geç kal. Adam gecikecek olursa bas bas bağır.
11. Regl döneminin cinayeti affettirici unsur olabileceğini anlat.
12. "Bilmem anlatabiliyor muyum?" de adamın gözlerine bak, sonra adamın söyleyeceği her şeye "anlamamışsın" cevabını ver.
13. Babanın silah koleksiyonundan, abinin kara kuşak karateci olduğundan bahset.
14. Ailedeki herkes bana "Prenses" der diye anlat.
15. Eski erkek arkadaşının göbeğinin olmadığını her fırsatta söyle.
16.
Tuvalete gruplar halinde giт. Asla yalnız başına bir şey yapma.
17.
Bağımsızlık bir zaafiyet işaretidir, anne baba evinde oturmaya devam et.
18. Ağla.
19. "Bil bakalım canım ne istiyor?" diye sor, bilemediğinde azarla.
20. Her şeyi dakikası dakikasına planla, sonra asla o plana uyma.
21. Kız arkadaşlarını eve çağır, balkonda avaz avaz "Kapı açık, arkanı dön ve çık" diye şarkı söyle.
22. Adamın konuşmasını "E leri açık söyleme" diye kes.
23. "Kilo mu aldım"? diye sor, cevabı beklemeden "Tereyağlı ekmeği" yemeye başla.
24. Ağla.
25. Fıkraların sonunu unut.
26. Sadece arkadaş grubundaki erkeklere merhaba de ve "onları" birbirlerine düşür.
27. Adamın giyimine sürekli karış, üç dakikada bir "dik yürü" diye uyar.
28. "Neyin var senin?" sorusuna "Madem anlamıyorsun ben de söylemiyorum." cevabını ver.
29. Adamla ilgileniyor gibi görün, o sana ilgi duyduğu anda azarla.
30. Beş saniyelik bir sessizlik olduğu anda "Ne düşünüyorsun?" diye sor.
31. Saçlarının uçlarını düzelttirdiğinde, adam fark etmezse bütün gece somurt.
32. İnsanların sürekli kafasını karıştır.
33. "Meclis'te kadın kotası" fikrini aç, bütün gece bu konuyu anlat, başka konuya geçmek isteyenleri "Maço" ilan et.
34. Ağla.
35. Kızarmış patatesleri erkeğin tabağına koy, bunun bir sevgi gösterisi olduğunu söyle, sonra "Sen biraz kilo aldın" de.
36.
Tuzluğa bak ve adama "Bu tuzluk sana neyi hatırlatıyor?" diye sor. Adam bilemediğinde "daha doğru dürüst tanışmıyorduk bile. Ben senden tuz istemiştim, tuzluğu verdiğinde küçük parmağın küçük parmağıma değmişti"
Diye anlat ve "Aramızdaki elektrik bitti" de, tuvalete giт. Döndüğünde masada şampanya yoksa olay çıkar.
37. Ağla.
38. Kulağında kaç delik olduğunu sor, bilemezse eski sevgilinin bunların hepsini bildiğini anlat.
Bir zamanlar İngiliz hükümeti, çocuğu olmayan ailelerin bu sorununu çözmek için, "Cici Baba" servisi kurmuş.
Cici Baba, evliliklerinin ilk beş yılında, çocuk sahibi olamayanlara yardım eden, bir devlet memuru.
Smith ailesi de böyle bir servis için başvuruda bulunur.
Bayan Smith, heyecanla "Cici Baba"yı beklerken kapı çalınır. Ancak gelen kişi, cici baba adayı değil, kapı kapı dolaşan bir bebek fotoğrafçısıdır. Konuşma şöyle gelişir:
Bayan Smith :
"Günaydın"
Fotoğrafçı :
"Günaydın efendim ben şey için gelmiştim."
Bayan Smith :
"Açıklamanıza gerek yok kocam her şeyi anlattı. Buyrun içeri girin."
Fotoğrafçı :
"Öyle mi? Bebek işinde üstüme yoktur, özellikle ikizlerde."
Bayan Smith :
"Kocamda öyle söyledi buyrun oturun."
Fotoğrafçı :
"O zaman kocanız belki de size........."
Bayan Smith :
"Aa evet, ikimiz de en iyi sonucun böyle alınacağını düşünüyoruz."
Fotoğrafçı :
"Öyleyse hemen başlayalım."
Bayan Smith : (Kızararak) "şey nerede başlamalı?"
Fotoğrafçı :
"Her şeyi bana bırakın. Ben genellikle iki kez banyo küvetinde, bir kez kanapede ve belki bir kaç kez yatakta denerim. Bazen oturma odasının Halısında iyi oluyor."
Bayan Smith :
"Banyo! Oturma odasının Halısı! Neden bizim beceremediğimiz anlaşılıyor."
Fotoğrafçı :
"Şey hanımefendi, hiç kimse, ilk seferinde iyi bir sonuç garanti edemez ama altı yedi kere denersek bir tanesi mutlaka şahane olacaktır."
Bayan Smith:
"Afedersiniz ama biraz fazla olmuyor musunuz?"
Fotoğrafçı :
"Kesinlikle değil benim işimde insanlar aceleci olmamalıdır."
Bayan Smith :
"Başarılı oluyor musunuz bari?"
Fotoğrafçı : (Çantasını açarak bebek fotoğrafları gösterir). "Şu bebeklere bakın bunlar benim işlerim. Bakın bu dört saat sürdü."
Bayan Smith :
"Evet çok güzel bir bebek"
Fotoğrafçı :
"Fakat gerçekten güç bir iş. Görmek istiyorsanız şuna bakın, ister inanın ister inanmayın bu Londra'nın ortasında, otobüsün üzerinde oldu."
Bayan Smith :
"Tanrim!"
Fotoğrafçı :
"Bunlar da şehrin en şirin ikizleri. Anneleri ile çalışmanın ne zor olduğunu bilseniz, ikizlerin şirinliğine daha çok şaşırırsınız."
Bayan Smith :
"Öyle mi?"
Fotoğrafçı :
"Sormayın. Şunun da işini doğru yapabilmek için onu Hyde Park'a götürdüm. Herkes çevremizi sardı. Peş peşe dört beş tam boy ve iş bitti."
Bayan Smith :
"Dört beş tam boy!"
Fotoğrafçı :
"Evet üstelik üç saatten fazla sürdü. Sonunda bir kaç kişi kalabalığı tuttu. Karanlık olmadan önce yeniden denemeliydik, ancak serçeler aletimin üzerine konup, gagalamaya başladılar. Bu yüzden işi bırakmak zorunda kaldık."
Bayan Smith :
"Yani gerçekten serçeler şeyinizi aaa - aletinizi ısırdılar mı?"
Fotoğrafçı :
"Evet böyle şeyler oluyor tabi. Ben tekniğimi geliştirmek için, tam üç yıl harcadım. Mesela şu bebek. Bu neticeye ancak, büyük bir mağazanın ön vitrininde ulaşabilirsiniz."
Bayan Smith :
"Bu kadar da olmaz!"
Fotoğrafçı :
"Hanfendi hazırsak ayağı alıp geleyim."
Bayan Smith :
"Ayak mı?"
Fotoğrafçı :
"Aa evet, alet ağır olduğu için sürekli elde taşımak zor oluyor, bunun için ayak kullanıyorum. Hanımefendi. hanımefendi. Hay Allah neden bayıldı şimdi bu."
Kadının başı çok ağrıyormuş.
Arkadaşı:
- "Bir psikiyatrist var. Harika tedavi ediyor." demiş.
Kadın da o doktora gitmiş. Akşam eve gelince kocası sormuş:
- "Ne oldu?"
Kadın cevap vermiş:
- "Valla, bana telkin önerdi. Bir yere oturup, kafamı iki elimin arasına alıp, sallana sallana 'bu kafa benim değil, bu kafa benim değil' diye tekrarlayacakmışım."
Kadın 3-4 gün bu işe devam etmiş ve baş ağrıları tamamı ile geçmiş.
Ancak bu sırada kocasında bir sorun başlamış. Adamda tık yok. Geceleri sırtını dönüp yatıyor. İlişki milişki hak getire. Sonunda kadının da ısrarı ile adam da aynı doktora gitmiş.
Adam akşam eve gelince, kadın sormuş:
- "Ne oldu?"
Adam:
- "Bırak ya, doktor bana da telkin önerdi, ama ben öyle saçma şeyleri yapmam." demiş.
Fakat o günden sonra adam olmuş bir canavar. Eve gelince kadını hemen yakalayıp yatağa atıyormuş. Durum felaket. Neyse herkes çok memnunmuş ama kadın da bu işin nasıl olduğunu merak ediyormuş.
Bir gün kadın dışarıdan eve gelmiş.
Adam:
- "Hadi karıcığım, sen hemen yatağa gir, ben bir banyoya gidip geleyim." demiş.
Kadın gizlice adamı takip etmiş. Ne görsün. Adam banyoda klozete oturmuş, kafasını iki elinin arasına almış sallanıyor ve kendi kendine şöyle telkinde bulunuyormuş:
- "Bu karı benim değil, bu karı benim değil."
Evin hanımı, ters cevaplar vermesine kızdığı için, hizmetçi kızı kovmuştu. Hizmetçi kız eşyalarını toplayıp çantasına doldurduktan sonra, hanımının yanına geldi ve:
- "Allah'a ısmarladık hanımefendi. Yalnız, gitmeden evvel, size bir şey söylemek istiyorum." dedi.
Evin hanımı:
- "Söyle bakalım."
Hizmetçi kız:
- "Önce, ben sizden daha güzelim. Bunu bey söyledi. Sonra, elbiseleriniz de sizden çok, bana yakışıyormuş, bunu da bey söyledi. Bir şey daha söyleyeyim mi? Yatakta da sizden daha becerikliymişim."
Evin hanımı:
- "Onu da mi bey söyledi?"
Hizmetçi kız:
- "Hayır hanımefendi, onu şoför söyledi."
Bir zamanlar kuru fasulyeye çılgınca düşkün bir adam varmış. Kuru fasulyeye bayılırmış, ama her zaman fasulyenin sonraki etkisi utandırıcı ve canlı bir tepki oluyormuş. Adam bir gün bir kıza rastlamış ve aşık olmuş. Evlenmeye karar vermişler. Fakat kız:
- "Ancak kuru fasulye yemeği bırakırsan seninle evlenmeyi kabul ederim" diye şart koşmuş. Adam da büyük bir fedakarlık gösterip fasulyeyi bırakmış. Kısa bir süre sonra evlenmişler.
Bir kaç ay sonra, bir akşam adam işte iken telefonu çalmış. Arayan adamın eşiymiş ve akşamleyin bir saat geç gelmesi için rica etmiş, adam da kabul etmiş.
İşten çıkan adam dışarıda bir saati doldurmak için gezinirken bir lokantadan gelen kuru fasulye kokusuna yenik düşmüş:
- "Sadece bir porsiyon yerim" diye içeri girmiş, fakat hızını alamamış. Bir, iki, üç, beş, yedi derken 10 porsiyona tamamlayıp dışarı çıkmış. Ancak, adam dışarı çıkar çıkmaz hemen gaz olayı başlamış. Adam da koşturarak karşıdaki parka gitmiş ve bir güzel başlamış gaz çıkarmaya. Fakat durmaya niyeti yok. Gaz çıkardıkça çıkarıyor. En sonunda:
- "Tamam artık kalmadı. Saat de zaten doldu, artık eve geri dönebilirim." demiş.
Eve gelmiş, zile basmış, karısı kapıyı açıp kocasının kucağına atlamış:
- "Kocacım sana bir sürprizim var fakat biraz bekle." deyip bir mendil bulmuş ve kocasının gözlerini bağlamış. Ardından kocasının koluna girip onu yemek masasının başındaki sandalyeye oturtmuş. Gözündeki bağı tam açacakken telefon çalmış. Karısı gözünü açmaması için yemin ettirdikten sonra telefona cevap vermeye gitmiş. Fakat bu arada adamın gaz olayı yine son haddine gelince bakmış karısı da hala telefonla konuşuyor, adam ağırlığını bir poposunun üstüne vermiş ve koyvermiş. Hem yüksek sesliymiş, hem de çürük yumurta kadar olgun. Hemen el yordamıyla pencereyi bulmuş, koşmuş pencereyi açmış, pantolonunu çıkartmış, donunu çıkartmış ve dışarıda donunu sallayarak havalandırmış. Pencereyi kapatarak gene el yordamıyla yerine dönmüş. Karısı konuşmaya devam etmekteymiş. Adam:
- "Eee öyleyse fırsattan tekrar istifade edeyim." demiş. Bu sefer öbür poposunun üstüne ağırlığını vermiş ve tekrar gürültülü bir şekilde koyvermiş. Bu ödül bile kazanabilirmiş. Hemen tekrar el yordamıyla pencereyi bulmuş, koşmuş pencereyi açmış, pantolonunu indirmiş, donunu çıkartmış ve dışarıda donunu sallayarak havalandırmış. Pencereyi kapatmış ve yerine dönmüş. Bu durum hanımının telefon konuşması sona erene kadar beş dakika daha devam etmiş. Mutlu bir şekilde gülümsemiş masumca. Karısı döndüğünde:
- "Seni beklettiğim için özür dilerim. Gözünü açtın mı? diye sormuş.
Kocası:
- "Gözümü hiç açmadım" diye yemin etmiş. Bunun üzerine karısı, adamın gözündeki bağı çözmüş ve bağırmış:
- "İyi ki Doğdun Aşkım, Happy Birthday To You."
Fakat bu sırada Doğum Günü Partisi için hazırlanmış masanın etrafında on iki adet misafir, ağızları bir karış açık, oturmuş adama bakıyorlarmış.
Adam karısının kedisinden o kadar nefret ediyormuş ki, ne yapıp yapıp ondan kurtulmanın yollarını düşünüyormuş. Sonunda bir sabah kediyi arabaya attığı gibi evlerinin 20 blok ötesinde bir sokağa götürmüş, onu orada bırakıp doğru işe gitmiş. Aynı akşam işten eve gelmiş bir bakmış kedi evin bahçesinde karısıyla oynuyor, kadın neşe içinde:
- "Ayy bütün gün onu aradım. Ama akşamüstü bir baktım gelivermiş, evin yolunu nasıl da bulurmuş benim akıllı kedim" demiş. Adam tabi çok bozulmuş ama belli etmemiş. Ertesi sabah yine kediyi arabasına atmış, bu sefer evin 40 blok ötesinde bir sokağa götürüp bırakmış. yine işe gitmiş. Akşam işten eve gelmiş bir de ne görsün kedi salonda yine karısıyla yerlerde yuvarlanıyor. Ertesi gün adam kediyi 60 blok öteye bırakmış. Akşam gelmiş yine kedi evde. Sonraki gün 70 blok öteye bırakmış. Akşam kedi yine evde. Adam artık ertesi sabah kediyi arabaya koymuş, 90 blok öteye gitmiş. Oradan köprü yoluna girmiş, ilk çıkıştan sağa dönmüş, oradan tekrar sağa dönmüş, gitmiş gitmiş, bir 20 blok daha uzağa gitmiş, sola dönmüş, biraz daha gitmiş, ve kediyi orada arabadan atmış. Saatler sonra evin telefonu çalmış. adam karısını arıyor:
- "Hayatım, kedi orada mı?" Kadın:
- "Evet. neden sordun?" Adam:
- "Şunu telefona bir çağırsana. KAYBOLDUM.!"