* "Nerelisin?" sorusuna cevap aldıktan sonra otomatikman "içinden mi?" diye sormak.
* Amca, hala, dayı, teyze, görümce, kayınço, enişte, elti, bacanak, kaynana, kayınpeder, baldız, yenge, amcaoğlu, halaoğlu, dayıoğlu, vb. gibi akrabalık terimleri.
* Sigarayı çoraba veya kulak arkasına koymak.
* Düğünlerde, eğlencelerde, toplantılarda vb. içip içip olay çıkartmak.
* Yabancı dil öğrenirken önce küfürleri öğrenmek, yabancılara Türkçe öğretirken önce küfürleri öğretmek.
* Yolculuk esnasında yanındakine "Yolculuk nereye hemşerim?" diye sorarak muhabbete başlamak.
* Mektuplarda "büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden" öpüp, "kestane kebap, acele cevap" beklemek.
* Kendini tanıttıktan sonra diğer yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemek.
* Japonları kastederek "Adamlar yapmış abi!" demek.
* Ortaokul ve lisedeki anı-hatıra defterlerine yazarken "bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için..." diye başlamak.
* "Bizim askerdeyken bir çavuş vardı..." diye başlayan askerlik anıları.
* "Kim o?" sorusuna "Ben!" diye cevap vermek.
* Telefonu açan kişiye kendini tanıtmadan "Orası neresi?" veya "Sen kimsin?" gibi sorular sormak.
* Neredeyse herkese, her şeye takma isim bulmak.
* Misafir gelince hemen çay suyu koymak.
* "Senin paran burada geçmez!" deyip karşıdakinin eline sarılmak.
* Düğün, lokanta vb. gibi yerlerde masaları birleştirerek oturmak.
* Düğünlerdeki takı merasimleri.
* Otobüs, uçak, hastane vb. gibi cep telefonu kullanmanın yasak olduğu yerlerde gizli gizli cep telefonu ile konuşmak.
* Yüzsüzce rüşvet istedikten sonra abartıp "Helal et!" demek.
Ülkenin birinde iki gerçek dost yaşarmış. Birinin malı, ötekinin malı gibiymiş. Anlaşılan o ülkede dostluk, bambaşkaymış. Bir gece ülkede herkes dalmış derin uykulara. Orada güneş battı mı, fırsat bu fırsat der, uykunun tadını çıkarırmış millet. Gece yarısı bizim dostlardan biri, fırlamış yatağından, koşmuş doğru dostunun evine. Uyandırmış hizmetçileri tatlı uykularından. Dostu, yukarıdan duymuş sesini. Hemen kaptığı gibi kılıcını, kesesini, koşmuş dostunun yanına. “Hayrola!” demiş, merak içinde, soluk soluğa. “Sen, kolay kolay uyandırmazsın kimseyi, uykuyu da seversin üstelik. Kumarda kaybettiysen; al şu keseyi. Evini bastılarsa; işte buradayız ben ve kılıcım. Haydi gidip haklarından gelelim. Yalnız yatamaz mı oldun yoksa? Benim güzel cariyeyi al giт öyleyse.”
“Yok a canım.” demiş dostu. “Ne o, ne de bu. Rüyamda biraz düsünceli gördüm seni. Sakın başı dertte olmasın deyip koştum. Kusura bakma dostum!” Gerçek bir dostu olmak ne güzel bir şey! Derdini açmanı beklemez bile. Kendi bulup söylemek ister, belki sen çekinirsin diye. Sevdiği insanın üstüne titrer, bir düşten, bir hiçten nem kapar.
Üç yaşlı adam oturup sohbet ediyorlardı.
- Birisi:
"Ya ben biraz bunaldım galiba dedi. Geçenlerde kapı çaldı, açtım baktım bir kadın. Misafir geldi diye düşündüm, buyur ettim oturttum, hal hatır sordum."
- Kadın: Yahu, bey sen iyice bunadım her halde ben senin kırk yıllık karınım demez mi.
- Öteki:
"Oda bir şeymi, ben geçenlerde ben merdivenlerin tam orta yerine gelmiştim, birden durdum düşünmeye başladım. Yahu, ben yukarımı çıkıyordum, aşağımı iniyordum. Bir türlü bulamadım.
- Üçüncüsü yahu sizlerde iyice bunamışsınız Allah'a şükür bende hiç öyle bunama belirtileri yok demiş. Bunu söylerken de sağ elinin iki parmağı ile sağ kulak memesini çekiştirip, tahtaya vurmuş...
Tak tak tak, adından, yine kendisi KİMOOO?! diye bağırmış.