Sevgili günlük, Bu sabah Hürriyet´in Kelebek ekinde sigarayı bırakmanın vücuda yaptığı olumlu etkileri anlatan bir haber okudum. Bu tarz haberlerden oldum olası tiksinmeme rağmen nedense coşup sigarayı bırakmaya karar verdim. Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum. Bu kararımın vücuduma etkilerini gösteren tabloyu başucuma astım. İçimin zehirden temizlenmesini tabloya bakarak daha rahat hissedeceğim. Şimdi masanın üzerindeki dolu sigara paketini buruşturup çöpe sallıyor ve sağlıklı gürbüz bir kişi olma yolundaki ilk adımımı atıyorum.
SEKİZİNCİ SAAT Sevgili günlük, Tabloya göre sigarayı bıraktıktan sekiz saat sonra tansiyon ve nabız normale dönüyormuş. İnanır mısın, bunu hissediyorum sanırım. Tamam, tansiyon ve nabzımın bundan sekiz saat önceki halinde de anormallik hissetmemiştim,ama normale dönmesi iyi bir şey herhalde. Coşkumu paylaşmak için Teoman´ı aradım, sigarayı bırakmama "geçici Ubeyd Korbey sendromu" adını taktı. "Oğlum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve nabzım cillop gibi oldu".
Bunu söyleyince kendi nabzının ve tansiyonunun da harika olduğunu söyledi, meğer sekiz saattir uyuyormuş. Yavşak işte, ben ne diyorum o ne diyor. Yalnız laf aramızda, kafama takıldı gerçekten, demek ki günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzı da günde bir kere normalleşiyor. E peki, tansiyon ve nabız günde üç kez normale dönemeyeceğine göre benim kazancım ne bu işten? Demek ki, savaşı erken bırakmayacaksın. Yoksa Teoman itinden ne farkım kalır? Onun tansiyonu da normal, benimki de…. Neyse, bakıcaz….
ONUNCU SAAT Sevgili günlük, Sigarayı bırakırken başlangıcın çok zor geçtiğini duymuştum. Hiç de değilmiş. Az önce yemek yedim, iştahım açılmış, yemeklerin tadını daha iyi aldım. Yıllardır ilk kez yemeğin üzerine sigara içmeyeceğim.
ON BİRİNCİ SAAT Acaba azaltarak mı bıraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela? Yok yok, dayanmam lazım. Kuruyemişçiye gidip kabak çekirdeği alayım, oyalanırım.
ON ÜÇÜNCÜ SAAT İki saattir aralıksız kabak çekirdeği yiyorum. Ve bir de yıldıran dejavu:
"Abi bu çekirdeğe elini sürünce bırakamıyorsun."
ON DÖRDÜNCÜ SAAT Kabak çekirdeğini bırakınca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme isteği uyandı. Çöpe attığım sigara paketini ararken telefon çaldı, Teomanmış. "Sağlığında yeni düzelmeler var mı?" diye sorup kahkaha attı . Vay ayı vaaay, sigarayla mücadelemde başarısız olmamı bekliyor demekki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçıladı. Ulan Teoman, görüşürüz bakalım. İlk işim sigara paketinin olduğu çöp torbasını evden atmak ON YEDİNCİ SAAT Sevgili günlük, Kendimden utanıyorum. Az önce kapıdaki çöp torbasını geri almaya karar verdim, kapıcı götürmüş. Kararsızım, sigarayı bırakanların sinirli olmaya başladığı ve kilo aldığı söyleniyor. Şişman ve sinirli biri olup Hüseyin´e benzemeyeyim sakın?
YİRMİ DÖRDÜNCÜ SAAT Sevgili günlük, Biliyor musun, sigarayı bıraktıktan 24 saat sonra kalp krizi riski yüzde 25 azalıyormuş. Fena değil ha, ne dersin? Teoman´ı aradım az önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasından sözettim, güldü. Gül bakalım Teoman efendi, gül… Gidip kabak çekirdeği alayım.
İKİNCİ GÜN Sevgili günlük, Dün çok kötü geçti. Kuruyemişçiye gidip bir kilo kabak çekirdeği aldım. Gazeteleri çıkmadan okusaydım keşke, Hıncal Uluç köşesinin yarısını "kabak çekirdeğinin cinsel güce katkıları"na ayırmış. Allahım, ya kuruyemişçi de okumuşsa yazıyı? Ulan yüz gram al çık, bir kilo niye alıyorsun? Bundansonra o dükkanın önünden geçemem.
ÜÇÜNCÜ GÜN Sevgili günlük, Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayı bırakmamın üzerinden 72 saat geçti, yani sinir uçlarım bugünden itibaren yenilenmeye başlıyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Bugün biraz sinirli gibiyim, kızın yanında arıza yapmasam bari… DÖRDÜNCÜ GÜN Sevgili günlük, Dün ne güzel başlamıştı hatırlarsın, ama korktuğum başıma geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her şey iyi başlamıştı halbuki. Bir ara dışarı çıktık, ben sosisli sandviç almak istedim, hanımefendi karşı çıktı. Neymiş, yürüyerek yemek yenilmezmiş. Durduk yerde kavga çıktı. Sonunda dayanamayıp karşıdaki lokantaya gittim ve patlıcan musakka söyledim. Garson tabağı getirir getirmez hatunun yanına koştum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde tabak yürümeye başladım. Bir yandan da musakkayı yemeye çalışıyorum. Kız kaçmaya başladı, ben de peşinden koşuyorum. Bir ara ağzımdan köpükler çıktığını farkedince durakladım. Elimdeki tabağı çöpe atıp eve döndüm. Sevgilimin telesekreterine not bıraktım, umarım arar.
BEŞİNCİ GÜN Sevgili günlük, Bu sabah İstikbal´den çek-yat gelecekti, öğlene kadar bekledim, ne gelen var ne giden. Birden sinirlerim tepeme çıktı, elimde odunla beklemeye başladım. Hayır, niye sözünde durmuyorsun kardeşim? Sabah dediysen sabah getir. Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapıya çıkınca tedirgin olup kaçtılar. İstikbal´i arayıp siparişi iptal ettim, Seray´ı var Mobella´sı var canım, banane yani… ALTINCI GÜN Sevgili günlük, Sevgilim aradı, bana çok kızgın olduğunu söyleyip bir çuval zır zır yaptı. zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karşımda fosur fosur sigara imesin mi? Dumanı suratıma üflediğinde çaktırmamaya çalışarak içime çekmeye çalıştım. Ulan özlemişim be… YEDİNCİ GÜN Sevgili günlük, Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevşemek için televizyonu açıp belgesel izlemeye başladım. Discovery Channel´da Timsah Avcısı diye bir lavuk var, 10 dakika dayanamadım herife. Eline bir yılan almış, yılan çıtır çıtır ısırıyor, bu gevrek gevrek gülüyor. Neymiş, yılan zehirsizmiş. Ya arkadaşım, zehirsiz diye ne bu yani? National Geographic´I açıyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve ailesi diye söz ediliyor. Allah belanızı versin hepinizin. Süt içip uyumaya karar veriyorum, süt şişesinin üzerine "lütfen çalkalayınız" yazmışlar. Çal-ka-la-mı-yo-ruм. Mecbur muyum lan sizin şişenizi temizlemeye. Para almasını biliyorsunuz eşşoğlueşşekler sizi be! Akşam arkadaşlarla bira içmeye gittik. Buinsanlarne kadar anlayışsız var ya günlük, aklın oynar. Ulan zaten sigarasız bira içiyorum, beynim sulanmış, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çıktı, dışarı kadar uzadı. Tartışma sorun değildi de "sigarayı bıraktığındanberi kilo aldın lan kocagöt" deyince dayanamayıp kafa attım Teoman´a. Yapmasam iyiydi.
SEKİZİNCİ GÜN Sevgili günlük, Teoman arayıp bir daha benimle görüşmek istemediğini söyledi. Çok umurumdaydı lavuk. Gereken cevabı verdim zaten. Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden bahsediyordu. Azaltarak bırakma ve marka değiştirerek bırakma maddeleri ilgimi çekti. Acaba? Ama yok yok, bu kadar dayandım, gerisini getirmek lazım.
DOKUZUNCU GÜN Sevgili günlük, Sana ne zamandır sevgili günlük diye seslenmediğimi farkettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varlıksın, tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyormusun, sevgilim beni terketti. Alçak kadın, Manyaklaştığımı söyleyip ayrıldı benden. Bu arada kabak çekirdeğinin bokunu çıkardım, her tarafımda sivilce çıktı.
ONUNCU GÜN Sevgili günlük, İki gün önce, sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden sözetmiştim. Ben iki yöntemi birleştirip hem marka değiştirdim hem de azalttım. Günde üç tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen sigaranın bir güzel kafası var, şaşırırısın.
ON BİRİNCİ GÜN Sevgili günlük, Kendime bir iyilik yapıp sigarayı beşe çıkardım. Ha üç, ha beş. Eskiden günde bir paket içiyordum, şimdi beş tane içiyorum. Yine kazançlıyım yani… ON İKİNCİ GÜN Sevgili günlük, Bugün gazetede Amerika´da yapılan bir araştırmayla ilgili haber okudum. Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranın çok fazla zararı yokmuş. Üstelik sigaranın markasını değiştirmekten falan da bahsedilmiyordu. Madem öyle günde 10 tane Camel içebilirim.
ON ÜÇÜNCÜ GÜN Sevgili günlük, Sevgilimi ve Teoman´ı arayıp özür diledim. Sevgilim, bir süre daha görüşmek istemediğini söyledi. Ağzımdan köpükler çıkarken koşturduğum sahneyi unutamıyormuş. Haklı kız, bir şey söyleyemedim. Teoman aramızda geçen hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavaş yavaş sigara içmeye başlayınca beynim tekrar faaliyete geçmiş. Neyse barıştık ve yarın akşam buluşmaya karar verdik.
ON DÖRDÜNCÜ GÜN Sevgili günlük, Teoman´la ocakbaşına gittik. İçtiğim sigaraları saymadım. Teoman´ın da dediği gibi, sigaranın zararlarını bilerek içiyorum, kime ne? Sana da soruyorum günlük, sana ne?
ON BEŞİNCİ GÜN Sevgili günlük, Püfür püfür içiyorum sigaraları. Bir de, "sigaraya tekrar başlayınca ne olur" tablosu yapmaya başladım. Sevgilim de bir daha sigarayı bırakmayacağım sözünü verince geri döndü. Elveda günlük, bir daha işim olmaz seninle.
Kadının Günlüğü :
Bugün üç yıl bitti. Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar mutluyum.
Tanrım, onu ne kadar seviyorum. Mükemmel bir erkek,cazibeli, yakışıklı, anlayışlı,sevecen, her şey var.
Bugün Cumartesi,bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin. En sevdiği yemek olan pastırmalı Kurufasulye ile pilav yapıyorum. Pişti, demleniyor. Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim. Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacağız.. Eve geldi sonunda. Beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde sanki. Aman Tanrım, yoksa? Tüm cilvelerime rağmen, bana yanaşmadı. Arkadaşlarıyla ne yaptığını sordum, ağzında birşeyler Geveledi. Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın,hala uzak,hala kabuğuna çekilmiş.
Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor. Benden genç mi acaba? İşyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın?
Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım "neyin var?" diye sordum. Gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık dolu.. "Yok birşeyim" diye geçiştirdi.
O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum, daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu. Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile. Belki de kilo alıyorum.
Çok mu vır vır yapıyorum? Elini tuttum. Elimi okşadı,ama eller hissiz, parmak uçları soğuk… Stepe başlasam?
Çocuk istesem? Yalan, yalan, yalan. Kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar.
Bitti…Bittti…Bitti. Tanrım, ölmek istiyorum. Kendimi son kez onun kollarına attım. Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım.
Erkeğin Günlüğü :
Öff be, FENERBAHÇE YİNE yenildi. Ama, kuru fasülye güzeldi..
- Ben çocukken salaktım. Edip Akbayram´ın ismini Edi zannederdim. Yani o, benim için ´Edi Pakbayram´di.
- Ablama, ´Nasıl olup da koca bir günü canin sıkılmadan evde oturarak geçiriyorsun?´ demiştim.
´Büyüyünce insanin canı sokakta oynamak istemez ki´ cevabını vermişti. Uzunca bir sure büyüyüp büyümediğimi anlamak için kendime, ´Canin sokakta oynamayı istiyor mu?´ diye sormuştum.
- Annem erkeğin cinsel organını ´pipi´, kadınınkini ´kutu´ olarak tanımlamıştı. O zamanlar TRT´de Cenk Koray´ın sunduğu ´Tele Kutu´ diye bir yarışma vardı. Yarışmacılar, ´Hayır Cenk Bey. Ben kutumu açmak istiyorum´ deyince koşarak odadan kaçardım.
- Sabahları kalktığımda aklimin hala yerinde olup olmadığını anlamak için 2+2, 3+4 gibi toplama işlemleri yapardım. Sonuçlar doğru olunca da çok sevinirdim.
- Dedemle parka gittiğimiz bir gün TRT´ciler çekim için oradaydı. Beni oynarken çektiler. Yayın günü bizim aile, jeneriğinde gözüktüğüm çocuk programını izlemek için televizyon başına gecti. Kendimi ekranda görünce,´Beni niye parkta unuttunuuuuz?´ diye gözyaşlarına boğulmuştum.
- ´Geri vites´ kavramım yoktu. Şoför, kolunu koltuğa atıp arkaya doğru bakınca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim.
- Benden büyük kuzenlerim dondurmacıların dondurma külahlarının sivri kısmıyla kulaklarını karıştırdığını söylemişti. İnanmıştım. Hala da külahların sivri kısımlarını yemem, çöpe atarım.
- Babaannem bir gün gelirse sevdiğim dizilerin olmadığı bir gün gelsin istiyordum.
- Abimle Karaoğlancılık oynardık. O Karaoğlan olurdu, beni de Bizans askeri yapardı. Sonra evire çevire döverdi. Çok mühim bir şey yaptığımı sandığım için canim yansa bile hiç sesimi çıkarmazdım.
- Yeşil ve siyah zeytinin ayrı ağaçlarda yetiştiğini sanırdım. Bulmacalardaki,´Annenin erkek kardeşi´ kısmına dayımın beş harfli ismini sığdırmaya çalışırdım.
- Anaokulunda patates baskısı yapmayı öğrenmiştik. O kadar hoşuma gitmişti ki, evde duvarlara, masa örtülerine filan basmıştım. Ancak sanat merakım annemin yeni aldığı beyaz eteğe patatesi yapıştırmamla son bulmuştu. Hem gönlünü almak hem de el koyduğu patateslerime kavuşmak için dahiyane bir fikirle öğretmenimin yanına gittim. ´Annem´ yazısını patatese oydurttum. Sevinçle eve gelerek soyundum. Renkli boyalara batırdığım patatesi vücudumun her tarafına bastım. Sonra da annemin karsısına gectim. Beni o halde gorunce ağlamaya başlamıştı.
- Маdоnnа ile Maradona´yı kardeş zannederdim. Kendi kendime, ´Bunların babası ne şanslı be. Bir çocuğu futbolun kralı,biri müziğin kraliçesi´ derdim.
- Birinden özür dilediğim zaman Allah´ın bana bir özür vereceğini sanırdım. Sakat olacağımı düşünüp hemen ´dilediğim özrü ´ geri alırdım.
- Kurban Bayramı´nda toplanan derilerden uçak yapıldığını sanırdım. Uçakların diş yüzeyinin bu derilerle kaplandığı için Türk Hava Kurumu´nun topladığını düşünüyordum. Uçak kaçırma filmlerinde silahla ateş edildiğinde ya da bomba patladığında, ´Ayyy! Deri delindi!´derdim.
- ´Gil´ diye konuşanları fakir zannederdim. -Annem banyodan çıktıktan sonra babamın söylediği, ´Sıhhatler olsun´ lafını ´Saatler olsun´ diye anlardım. Bunun da, ´Banyoda amma çok kaldın´ gibi bir şey demek olduğunu sanıp babamın anneme kızdığını düşünürdüm. Annemin buna karşın niye sadece, Sağol´ dediğini merak ederdim. ´Ne kibar kadın,derdim.
Cem Yılmaz
Ayrılık anında karşındakini kırmamak için maksimum çaba gösterdiğiniz ancak ilişkinin de bir an önce bitmesini istediğiniz için geçen her saniede iycene daraldıınız dialoglardır. o anda ilişkiyi bir an önce bitirmek adına türlü yalanlar sarfedersiniz , o anda her iki taraf da bilir ki tüm bu söylenenler olay bir an önce bitsin diyedir ve olay sonunda mutlaka bir taraf gecici olarak üzülecektir.
- Sorun ben miyim?
- Hayir kesinlikle sen degilsin.
- Sorun ne o zaman.
- Biraz yalniz kalmam dusunmem lazim.
- Ara mi veriyoruz.
- Sana beni bekle diyemem – neden ama neden.
- Ben farkli seyler yasamak istiyorum – birlikte de yasayabilirdik o farkli seyleri – hayir anlamiyorsun sen evlenilecek cinsten bir kizsin. seninle keşke daha geç tanissaydim kusturuncaya kadar gider bu.
En iyisi sms yoluyla ayrilmaktir aslinda.
- Bu ilişki bana gore degil, sevgini hissetmiyorum, hatta bunu bilmiyorum da. eskinin seni degilsin artık, değiştin..
- Aslında ben de seni artık sevmiyorum. belki de hiç sevmedim, kendime ve sana durust olmam lazım, kalbimi carptırmıyosun, sırf surdurmus olmak için devam edemem ben bu yola. meali ben baska birinden hoslanıyorum – eyvallah.
- Eee. Burdan nereye gidiyoruz?
- Hiçbi yere.
- Bundan sonra iyi olur belki.
- Hayır olmaz.
- Bi sigara daha içseydin -gitmem lazım.
- Peki.
- Kadin: bu ilişki burada biter -erke: burada biten ilişki değil yavrum…saptamalar, analizler, yorumlar, kritikler, tanımlar, sevda sözleri, şarkılar, filmler, kitaplar, dergiler, sevişme pozisyonları.
- Kadin: adiyos amigos.. ben gidiyos -erkek: lütfen gitme aysel, kültürel açıdan ben yıkılırım, gidersen.. ben sana anlatmak için okuyorum, dinliyorum, seyrediyorum tek tirajım sensin -erkek: dünya hızla ısınıyor, ormanlar yok oluyor, toprak verimsiz, insanlar duyarsız, gelecek kaos … -kadin: açık konuş, ayrılmak mı niyetin ?
- Kadin: başka yatak odalarında hayat var mıdır ?
- Erkek: ??
- Kaktusun hep senin icin cicek acacak balkabagi tatlim benim.. Sana deli gibi asigim..
- Сок mutluyum ben de seninle oldugum icin.. Ama bi bakis yakaladim yuzunde.. Farkli bisi bu.. Ayrilmak mi istiyorsun..
- Evet!!bunu ifade etmek zor.. Nasi anlaticam bilmiyorum.. Hatta anlaticak bisi de yok.. Ben de bilmiyorum..
- Anlatma zaten.. Temde jartiyer giymis bi fil ancak sasirtirdi beni..
- …bitti sana olan tutkumu kaybettim.. Telefonda konusmayalim.. Yuzyuze konusmamiz lazim… -neyi konusucaz .. Konusmayalim.. Hersey birbirinin tekrari nasilsa.. Farkli ne soyleyebilirsin ki.. Dramatize etmek anlamsiz.. Ben sonu сок onceden anlamis , baskasini bulmustum bile….
- Bana bunu yaptın, bunu yaptın, sunu ve sunu da yaptın, sunu sunu da yapmasaydın kalırdım, ama sunun ve sunun ustune bı de sunu yaptın, yanı artık bıttı bu is!
- Simdi ne yapmam lazim?
- Bisi yapma artık bitti bu is -niye ama bisi yapmam lazım olmaz rahat etmez icim -!
- Сок muhalifet tavırların dayanılmaz bisi bu -сок muhalif diilim ben -her seye itiraz ediyosun ama sen -her seye itiraz ediyo diilim -ediyosun neyse uzatmayalım bitsin bu is -etmiyorum, uzasın, uzatalım bitmicek bu is -ulan ıtıraz edıyosun iste gene (ayrılamıyoruz yıllardır) -etmiyorum dedim ya -peki etmiyosun(modern mantık okumustuk lan lısede bu boyle olmucak ders kıtapları catıdaydı galıba bı formul vardır buna uygun)
- Bak seni seviyorum sana tapıyorum hayatımın kadınısın sen elın guzel ayagın aksın gozun…. bıtanemsın sen ebnım ama yıllar yıprattı belkı rıca edıyorum cekirdek yemene sınır oluyorum, dayanmıyorum sıfırlanıyosun gozumde -cit cit citcit cit cit (sevgiye bak sevgiye) -yapma bıllurum bı tanem yapma delırtme benı -cit cit citcitcitcit cit cit cit cit citcit(hah delirecek birazdan) -defoooool gıttttttttttt cehenneeme kadaaaaaaaaaaarrrrr mesafennn var bıletın teek yoooooooooon!
- Cit cit cittcittciitciittciit cittciiitciiiit(ulan sevgı annayısına tukurdugunm erkek yıllardır delı olcagına mors alfabesı ogrenseydın ya)
- Bak anlamaya calis sen benim ideallerim icin bi engelsin. ve ben engelli kosu atletı degılım -yani?
- Yani… sen engelsin ben atlet degilim.
- Bittin sen bittin -ne yani sen de pireydin mi demek gerekiyo acıtmak adına biraz yaratıcı ol selami ayh.
- Uzgunum -ben daha сок uzgunum (enteresan olan bu dıyalogun ayrılık dıyalogu olmasıdır uzgunsen nıye kardesım kım yalan soyluyo yanı, kım somuru yapıyo bellı bıle dııl)
- Huzurlu musun simdi?
- Huzur arayan sendin… ben baska bisey arıyodum sanırım.
- Of necati gene darmadaginik bu ev biraz toplasan ortaligi… – daginik dedigin salonda icinde iki izmarit bulunan bir kulluk, bos bir kahvefincani bir de mont var… – ya birak simdi cop ev oldu burasi.. miskin miskin oturuyorsun orda nasil kalabiliyorum senle burda anlamiyorum vallahi… – …..
- Bisey soylesen diyorum… – cikarken anahtarlari portmantonun uzerine birak…
- Neden ayrilmak istiyorsun askim neden neden ?
- Cunku askimiz oldu, sevgimiz bitti, hicbir anlami yok artik iliskimizin..
- Neden ama neden anlayamiyorum?
- Senden ayrildigimda hayatimdan alti sifir atmis olacagim, anliyor musun?
- ………..
- ………..
- Sanirim artik susmaliyiz..
- Ben coktan sustum..
- Sana bişi diycem canım -efendim -nasıl söylesem bilmiyorum.
- Dinliyorum bebeğim -canım,ben sana layık değilim. Sen çok iyisin ,daha iyilerine layıksın. Ben seni çok üzüyorum.
- ?
- Niye konuşmuyosun canım?
- ?
- Sana hayatta başarılar.
- ?
- Yanımda kal desem, her gün mutsuzsun, huzursuzsun, giт desem ben… + kimbilir belki anlıyacaklar bizi, biraz zaman geçsin herkes bi yatışsın..
- Yorgunum çok hayattan… + hayat kırıklığı diyorum ben buna… – ruhum sıkışıyor..
- Ben senin yanına bırakıyorum ruhumu ona iyi bak.
- Sensiz buralar çok sessiz, çok anlamsız olacak..
- Mecburum buna biliyorsun şimdi gitmem gerek..
- Peki..
- … – …
- Benden ayrılmak mı istiyorsun?
- Ben senden bir hafta önce ayrıldım. ama sen 10 gündür beni aramadığın için bunu yeni öğreniyorsun.
- Başkası mı var?
- Hayır başkasının hayali var.
- Benim seni senin istedigin gibi sevememem ve senin beni benim istedigim gibi sevmemen galiba birbirimizi artik sevmedigimiz anlamina geliyor….!
- Hönk ….?!
- Uzgunum, gorusuruz..
- Sanmam.
- Beni neden karanlıkta bırakıyorsun?
- Çünkü seni karanlıkta bulmuştum.
- Tamam +ne tamam?
- Giт zaten bunu istiyorsun biliyorum +nereye gideyim?
- Ne zamandır gözümün önünde flört ettiğin kişinin yanına giт +yanlış anlamışsın hiç bir şey yok onunla aramızda -önemli değil gerçekten gidebilirsin sana doğum günüde verebileceğim en güzel hediye bu benden kurtuldun artık… +……..
- Ayrılalım erbüzük…olmuyo falan yane… -hmm….. Diyo sun sevdiceğim. Demek öyle..
- ………… -………… -ne düşünüyorsun?
- Brian boitano diyorum.. Acaba burda o olsaydı, ne yapar idi?
- Görüşürüz – ….
- Byeeee – ….
- ….?
- ….
- …?
- … – ..?
- ..
- .?
- .
- ?
-
Ne kadar seviyeli olsa da bu diyaloglar, illa iki tarafin da birbirine laf sokmasiyla sonuclanir. umarim hep mutlu olursun dendiginde bile insallah mutlu olamazsin ifadesi vardir
Bence en temiz olani f. U. C. K offfffffff diyip bitirceksin hatta elinde imkanin varsa bide ustune kusacakisnnn
Sonucta bitmistir hayat devam ediooo seni unutmiycam laflari filan bostur yeni bir ask her seyi unuturur
Yilmaz erdoganin siirden bir satirla bitireyim.
- Bende sana yetecek kadar ben kalmadı..
Bir yarim olsun esmer, yakışıklı, Çok şey istemem, boyu 1.80 olsun.
Fazla zengin olmasın umrumda değil, Yetir ki 50-60 milyarı olsun.
Mesleğe etikete hiç önem vermem, İster mühendis, ister doktor olsun.
Düğünümde fazla görkem istemem, Yeter ki nikahımız Hilton da olsun.
Balayımız küçücük bir tatil, Paris te, Roma da, New-York ta olsun.
Yüzgörümlüğü önemli değil, Ne çıkar, birkaç taşlı pırlanta olsun.
İstedim ki olmuşken gönlümce olsun.
Nerede olursa olsun otururum ben, Minicik, 3 katlı bir köşküm olsun.
Evimde erkeğimin sözü geçmeli, Yeter ki benem de müsaadem olsun.
Ev işlerimi kendim yaparım, Bana yardım edecek birkaç hizmetçim olsun.
Yemek hazırlamak ayrı bir zevktir, Pişirecek Bolulu bir aşçım olsun.
Midem büyük değildir, kuru ekmek yerim, Yeter ki katığım siyah havyar olsun.
Seyahat etmek en büyük zevkim, Yeter ki arabam Mercedes olsun.
Yaz tatilim sakin geçmeli, Bunun için Side de bir yalım olsun.
Soğuk karlı kış günlerinde, Uğrak yerimiz Uludağ olsun.
Yılbaşı gecesi tek eğlencemiz, Maksim de İborotti konseri olsun.
Doğum günümü hatırlasın yeter, Yeter ki hediyesi bir yakut olsun.
Yıldönümümüzü birlikte kutlayalım, Bana hediyesi bir villa olsun.
Kocayalım onunla aynı yastıkta, Yeter ki yastığımız atlastan olsun.
Çocuklarımı kendim büyütürüm, Bakacak İtalyan bir dadımız olsun.
Bundan ibaret bütün isteğim.
Nice kısmetlerim çıktı da teptim.
Benim gibi bir alçakgönüllüyü alacak olan, Sadece birazcık sabırlı olsun….
Bir varmış, bir yokmuş… Parabolik dağların ardında, seminer kıvrımları gibi uzanan ırmakların sonunda cyan kadar yeşil, tanım kümesi kadar büyük bir ülke varmış. Bu ülkenin kenar ortaylarının kesiştiği yerde de padişah ordinat’ın sarayı bulunuyormuş. Padişah, ülkesini adaletle yönetir, kimsenin dengeye gelmiş tepkimesine karışmazmış. Bu padişahın güzel mi güzel bir kızı varmış. Nice soylu soygazlar istemiş de gitmemiş güzel prenses.
Ülke halkı da birlik ve beraberlik içinde geçinir, karşılıklı elektron alışverişi ile iyonik bağlar içerisinde bulunurlarmış. Sanki her biri bir palanga sisteminin elemanıymış (makaralar ağırlıksız). Kısacası halk arasında devamlı bir konjugasyon varmış. Benim genim senin de genindir, diyerek muhtaçlara yardım ederlermiş.
Bir gün bu ülkeye büyük, kocaman bir dev gelmiş. Ona, gittiği ülkelerde Morula canavarı derlermiş. Bu mutasyona uğramış ökaryot canlı, insan yiyerek beslenir, ülke ülke dolaşıp, karnını doyururmuş. Normal Şartlar Altında 1 molü 22.4.1012 lt hacim kaplıyormuş.
Şimdiye dek Avagadro sayısı kadar memleket gezmiş, sıra bu ülkeye gelmiş. Canavar hemen padişahın sarayına varmış, karşısına dikilmiş; “Bana bak, Padişah İzotopu! Ya bana her gün ülke nüfusunun geometrik ortalaması kadar yemeye adam verirsin, ya da ülkenizin hemeostasisini bozar, hepinizin türevini alırım.” demiş. Padişah ve vezirleri bundan çok korkmuş. Çünkü bu canavar geçtiği yerlerde limiti alınmadık fonksiyon, eğimi bulunmadık doğru denklemi bırakmazmış. Ama yine de şansını bir kez denemek istemiş padişah. Ülkenin iyonlaşma enerjileri en yüksek adamlarını canavarın üstüne salmış. Salmış ama ne fayda! Hepsi de monomerlerine kadar ayrışıp canavarın ince bağırsağında emilmişler. Böylece padişah ve ülke halkı canavarın isteklerine boyun eğmişler:
“n” ülkedeki çocuk sayısı olmak üzere her gün (n/8-1)2 kadar çocuğu canavara vermeye karar vermişler. (n Œ z+) Günler günleri, aylar ayları kovalamış, zaman statik elektrik gibi akıp gitmiş, sıra Alfa Bey’in oğlu Blastula’ya gelmiş.
Anne ve babasının, oğulları Blastula’yı göndermeye hiç niyetleri yokmuş. Çünkü büyük oğulları Blastula’nın allatropu Gastrula’yı da canavar yemiş. Fakat padişahın askerleri zorla Blastula’yı alıp **ürmüşler, sonra onu çevresi 2šr kadar olan dairesel bir ovaya getirmişler (š @ 3). Blastula etrafına bir bakınmış ne canavar var, ne de başka bir organizma. Sadece nitrit bakterileri tarafından ayrıştırılan insan iskeletleri varmış. Birden uzaklardan frekansı yüksek bir ses gelmiş. Bu canavarın sesiymiş. “O kim?” demiş Blastula, “Anyon musun, yoksa katyon mu?” Karşıdaki ses de “Ne anyonum ne katyonum, seni yemek isteyen bir hetetrofum!” demiş. Bunu duyan Blastula “a” ivmesiyle koşmaya başlamış. Sonunda bir mağaraya varmış. Mağaranın ağzında bir kaya varmış. Blastula kayanın arkasındaki sinaptik boşluktan mağaraya sızmış. Arkasından gelen canavar da kayaya bir F kuvveti uygulamış, kaya fiziksel çözünmeye uğramış ve Blastula, o renk pigmentlerinden yoksun hermafrodit iğrenç yaratığı karşısında bulmuş. Ağzından mukusla birlikte amilaz enzimleri akıyor, gözleri düzgün dairesel hareket yapıyormuş. Dişleri çok sivriymiş, hepsi de rezonans yapı gösterircesine birbirinin aynısıymış.
Birden, bir şeyi farketmiş Blastula. Mağaradaki kayalardan biri, aynı çukur ayna gibiymiş. Mağaranın duvarından sızan iki ışık da aynanın asal eksenine paralel geliyormuş. Eğer canavar aynanın odağına gelirse ışık gözünü alır, ben de kaçarım diye düşünmüş Blastula. Hemen aynanın odağını hesaplamış. Eğer canavar iki adım daha giderse gözü tam odağa denk gelecekmiş. “Gel!” demiş canavara “Korkmuyorum senden!” canavar iki adım atmış ve ışık gözünü almış, dengesini kaybetmiş. Sağa sola yatarken mağaranın zemininin sürtünme katsayısı az olduğundan ayağı kaymış ve başını kayalara çarpmış (Böyle iki sakarlığın birbirini takip etmesine sakarlık metagenezi diyoruz) böylece bayılmış. Blastula ise hemen cebinden bıçağını çıkarmış, canavarın başını bedeninden ayırmış ve mağaranın girişine ağırlık merkezinden asmış. Daha sonra o sevinçle evine koşmuş. Annesi ve babası kapıyı açınca çok şaşırmışlar. Daha sonra olanları anlayınca oldukça sevinmişler. Çünkü onların da artık reel sayılar kümesinde tanımlı bir oğulları varmış. Kolay değil, önüne geleni mutlak değer içine alan bu canavarın hakkından gelmiş. Haber, kanserli hücre gibi her yere yayılmış. Sonunda sarayın eşik enerjisini aşıp, padişaha kadar gelmiş. İlk önce onlar da inanmamışlar, ama gidip kelleyi görünce hepsi de asit çözeltisine batırılan turnusol kağıdı gibi renk değiştirmişler. Blastula bir anda ülkenin yükseltgenme eğilimi en yüksek elementi olmuş. İlk önce padişahın veziri olmuş, sonra da prensesle evlenmiş.
Masalın sonu aşağıdakilerden hangisi veya hangileri gibi bitebilir?
I. Gökten üç elma düşmüş.
II. Avagadro sayısı kadar çocukları olmuş.
III. Canavar hortlamış.
A) Yalnız I B) Yalnız II C) II-III D) I-II E) I-II-III
Babacim ben bu aksam arkadasimda kalacam. Yarin önemli bir Sinavimiz var. Birlikte çalisacaz..
- Yemezler kizim hadi nas!
- Nasi yani?
- Sen böyle bir sinav aksaminin mahsulüsün! bize sökmez!!!
- Anne bu aksam arkadasimdayim ben, ders çalisacaz!!!
- Niye? tek çalisamiyormusun sen?
- Ama anneee!!!!
- Amasi mamasi yok!!! Vakti zamaninda bizim de üzerimizde az ders çalismadilar.
Simdi düstügüm duruma bak. Seni kimle çalistigimi bile hatirlamiyorum!!!
- Anne, biz bu gece Aylalarda ders çalisacaz! Meral, Aysun, Seda da gelecek!!
- Tabi Osman, Ahmet, Mehmet, Hüseyin de gelir. Topluca çalisirsiniz!!
- Ne ilgisi var anne ya? Çok önemli bi sinavimiz var yarin!!
- Grup olarak çalisip, pratik yapacaksiniz yani… Babana söylemeden giт odana zibar.!! Aksam aksam günaha sokma adami!!!
- Abiii biz bu aksam Aylinlerde ders çalisacaz.
Bizim sinifta var ya hani, sarisin olan!!
- Çok ilginç Aylin le bugün biz de Tolgalarin evde çalisacaz. Tesadüfün de böylesi!!!
- !!!!!!!!!!!!!!!?
- Almayim ayagimin altina kiz defooll!!!
Anne ders çalismaya gidiyorum ben. Arkadasimdayim bu aksam!!
- Tamam canim. Dikkatli çalis, bu yasta sarkti gögüslerin!!!
- Anne bu aksam Selinlerdeyiz.. Ders çaliscaz. Tamam mi?
- Tamam canikom. Haplarini almayi unutma!!!
- Baba bu aksam evde yokum. Arkadasla ders çalisacaz!!
- Ah be güzel kizim bulamadin kendine zengin bi partner.
O çulsuzla ders mi çalisilir!!!
- Baba ben bu aksam ders çalismak için arkadasimdayim. Okey ?
- Okey de okeyi unutma. Temiz bi çalisma olsun. Basimiza is açma!!
- Ya baba saçmalama Hikmet e gidiyorum ben..
- Ne Hikmet i lan.? I….. Mi oldun sen. Erkek erkege ders mi çalisilirmis. Kirarim bacaklarini!
- Of baba, yuh yani!!!
Traş niçin şart.
Ey Edip Adana da pide ye.
Anastas mum satsana. (Anastas bir ruм ismiymiş) Tasla kepek al sat.
Sevtap Üner:
Işıklar arar alkışı.
Eni verev kessek verevine.
Rulo yap, küçük pay olur.
Elini aça aça inile.
Tasarıda radar adı rasat.
Cemil Şinasi Türün:
Madara kaymakam, niçin makam yakar adam.
Nitelikli iş iletin, nitel işi ilk iletin.
Ali Rıza Güvenlik:
Alışır o sana, sor Işıl a.
Bülent Dilaver:
Ulu eli milatlık anam, az namazlık zaman ara, namaz kıl zaman zaman, akıl talim ile ulu.
Dilek Kutay:
Takas çok ama koç sakat.
Hüseyin Dilek:
Al ye Hüseyin, niye Süheyla?.
Kamil Salih Mete:
Emre ve kıza yazık, everme.
Ahmet Özcan:
Adnan İsa bak, en iyi ve az eczane, ev ve en az cezaevi yine Kabasinan da.
Rifat Behar:
Teli ellerime demir elle ilet.
Pay ederek iki kerede yap.
Aydın Gazi Ulusoy:
Kasaya mal koyana yoklama yasak.
Arazi küçük, iz ara.
Rulo arap eli ile para olur.
Zeki, kirazı seven ışık kışın eve sızar iki kez.
Zam yok, rey iyi, grev vergiyi yer, koymaz.
İbrahim kek mi harbi?
Neden ama, neden?
Ne bedenim azami, ne de ben.
Ey iyi ruh, Huri yi ye.
Rulo küçük küçük olur.
Aydın Sipahioğlu:
Aç raporunu koy, okunur o parça.
Al kazık, çak karaya, kayarak kaç, kızakla.
Al Pakize, bezi kapla.
Altan аттаn atla.
Anastas keten etek satsana.
Anastas rulo iyi olur, satsana.
Ara, piller eder elli para.
Arap Kara Murat atar umarak para.
Aslan Ali ile Veli ilan alsa.
Ayla da mı madalya?
Ayol abla, keten etek al baloya.
Ayşen, ıslak kalsın eşya.
Er işi pilavı vali pişire.
Ey kekeme, kek ye.
Firar eder Arif.
Kalsın o don ıslak.
Katıra da radarı tak.
Katla enine, al tak.
Keçin ileridedir, elini çek.
Kim o komik?
Koyma Vahit, teyp yetti, havam yok.
Nine, şu resim ise Ruşen in.
O zaman al tak, katlanamaz o.
Para hazır ama rıza harap.
Rıza, Haluk okula hazır.
Şeş-ü dü mü? Düşeş.
Uğur motora sar o tomruğu.
Yok, adını da koy.
Zamlı tas neden satılmaz.