Politika Fıkraları, Politik Fıkralar

Donald rumsfeld ölmüş ve cennete gitmiş.. aziz peter'in karşisinda cennetin kapsinda dururken arkasinda saatlerle dolu çok büyük bir kapi görmüş ve sormuş:
- "Bu saatler ne böyle?"
Aziz peter cevap vermiş:
- "Bunlar yalan saatleri. dünyadaki herkesin bir yalan saati vardir.
Her yalan söyleyişinde saatteki ibre hareket eder..
Rumsfeld:
- "O, peki bu kimin saati?"
- "Bu azize teresa'nin saati.. ibre hiç bir zaman oynamadi, yani hiç yalan söylememiş..
- "Inanilmaz" demiş rumsfeld. "peki bu kimin saati?"
Aziz peter cevap vermiş:
- "Bu abraham lincoln'ün saati. Ibre iki kez hareket etti, yani abraham tüm yaşaminda sadece iki kez yalan söyledi.."
En sonunda rumsfeld dayanamamiş ve sormuş:
- "Peki bush'un saati nerede?"
- "Bush'un saati isa'nin ofisinde, isa onu vantilatör olarak kullaniyor.."

"Baba hayat bilgisi dersinde yonetimleri isliyoruz, bana demokrasiyi anlatirmisin?"
Demis. Babasi:
"Anlatmasina anlatirimda yavrum ama senin bazi tanimlari bilmen gerekiyor" demis, "Bak simdi benim fabrikam var ve eve para getiriyorum, ben kapitalistim;
Paranin nasil harcanacagina annen karar verir,o hukumet; hepimiz senin icin calisyoruz, sen halksin besikteki kardesin gelecek; hizmetcimiz ise isci sinifi. Sen bunlari ogren. Ben sana sabah demokrasiyi anlatirim"
Demis. Gece cocuk uyanmis bir bakmiski kucuk kardesi altini pisletmis ve durmadan agliyor. Hemen anne ve babasinin odasina gitmis. Annesi horul horul uyuyor. Uyandirmaya calismis ama basaramamis. Babasi yatakta degil, gecerken hizmetcinin odasina bir bakmiski hizmetci ile babasi sevisiyor. Caresiz donup yatmis. Ertesi sabah babasi" gel oglum sana demokrasiyi anlatayim" demis. Cocuk:
"Gerek yok baba, ben artik biliyorum"
Yanitini vermis ve anlatmaya baslamis:
"Kapitalistler isci sinifini becerirken hukumet uyuyor, halk endiseli, gelecek ise b*k icinde".

Ahmet sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş.. Artık bir saplantı halini almış Kraliçenin göğüslerine dokunmak.. Tüm cesaretini toplayıp haremağasına açılmış.. - "Bana sultanın göğüslerini koklat. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin"
Demiş. Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı - büyücü karışımı bir kadın varmış. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korsaya iyice sürmüş. Sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış. Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar.
Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek. Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha "Saray hizmetkarlarından Ahmet, derdinize derman olabilir.
Onun salyası, herşeye iyi geliyor. Tek çare, Ahmed'in dili. Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer siz izin verirseniz" demiş. Padişah çaresiz çağırmış Ahmet'i hareme. Ahmet bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş. Ne var ki söz verdiği halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış. "Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın. Hadi bakalım, çek arabanı" demiş, haremağasına. Çok kızmış harem ağası.. Öyle kızmış ki.. Ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş...