Uçağın havalanmasını beklerken, kitap okumak isteyen adamın yanında oturan yolcu, adama dönmüş ve:
- "Biliyor musunuz, bir yerde okumuştum. Eğer yolculuk esnasında yanınızdaki ile sohbet ederseniz, seyahat süresi daha kısa geliyormuş insana." demiş.
Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça kapatmış ve diğer yolcuya:
- "Hangi konuda sohbet etmek istersiniz?" diye sormuş.
Diğer yolcu:
- "Bilmem ki, nükleer enerji konusunda konuşmak ister misiniz?" demiş.
Kitabını okumak isteyen adam:
- "Olabilir, bu ilginç bir konu ancak nükleer enerji konusuna girmeden önce size başka bir soru sorayım. Bir at, bir inek ve bir keçi, üçü de ot yiyerek beslenmelerine rağmen, keçi misket şeklinde, inek sıvı şeklinde, at ise kurutulmuş ot şeklinde dışkılar. Sizce neden?"
Sohbet etmek isteyen adam, hayretle bakmış:
- "Bilmiyorum. Hiçbir şey aklıma gelmiyor" demiş.
Kitabını okumak isteyen adam:
- "Hiç bir bok hakkında bilgin yok. Ne demeye nükleer enerji konusunda sohbet etmek istiyorsun?" demiş.
Dört hanımı olan bir adamı arkadaşı ziyarete gelir. Adamın evi müsait değildir. Yalnızca büyük bir odası vardır. Ancak arkadaşını çok sevdiği için onun dışarıda kalmasına razı olmaz ve gece evinde kalabileceğini söyler. Akşam turşulu kavurma yemekleri yenilir, kadayıf dolmaları mideye gönderilir. Sohbet, muhabbetten sonra yatma zamanı gelir. Misafir için odanın öbür köşesine yatak serilir. Ev sahibi de hanımlarını sağ tarafına alır, yatarlar. Gecenin bir vakti, yediklerinin etkisiyle olsa gerek hanımlardan küçüğü kocasına sevişme teklif eder. Adam şaşırmıştır. Çünkü odada bir yabancı vardır ve işi fark edeceğine inanır. Ancak kadını da ikna etmek mümkün değildir. Adam çaresiz küçük karısına:
- "O zaman buzdolabının kapısını aç da bir bak bakalım, misafir yatıyor mu?" der. Kadın dolabın kapısını hafifçe aralar. Misafirin yattığını söyleyince, adam hızla işini görür. Aradan az bir zaman geçer, bu kez diğer eşi sıkıştırmaya başlar. Adam onu da ikna edemeyince yine buzdolabının kapısını açmasını ve misafire bakmasını söyler. Hafif ışık gelince ikinci hanımıyla da yatar. Bu iş bütün gece boyunca sürer. Adam dört hanımı ile aynı yöntemle birlikte olur.
Sabah olunca hiçbir şey yokmuş gibi kalkarlar. Ev sahibi misafirine:
- "Nasıl rahat yatabildin mi?" diye sorar. Misafir:
- "Çok iyi yattım, ancak yediklerimden dolayı gece çok susadım ve hararetten dilim damağım kurudu" der. Bunun üzerine ev sahibi:
- "Kardeşim niye öyle sıkıldın ki. Buzdolabı yanındaydı. Açıp içinden su alsaydın ya" deyince misafir şeytanca gülerek cevap verir:
- Yok baba yok. Buzdolabının kapağını kim açtıysa, sen kalkıp onu öptün. Ben de korktum, onun için su mu içemedim."
Erzurumlu bir aile, çocuklarını meslek öğrensin, eve katkıda bulunsun diye tepsi ustasının yanına çırak olarak verir. Çocuk iki gün işe gittikten sonra üçüncü gün gitmez. Bunu gören ninesi merakla:
- "Oğul niye işe gitmedin? Hasta mısın, yoksa ustan bir şey mi dedi?" diye sorar.
Çocuk rahat bir şekilde cevap verir:
- "Yok nine, ben o işi öğrendim" der.
Ninesi nasıl olduğunu sorunca da çocuk anlatır. Yaşlı kadın ikna olur. Aradan birkaç gün geçince ustası yeni çırağını merak eder:
- "Acaba ne oldu, gidip sorayım" diye yola çıkar.
Evin kapısını çalınca karşısına çocuğun ninesi çıkar. Usta çırağı sorunca ninesi söze başlar:
- "Oğlum, bizim uşak tepsi yapmayı öğrenmiş. Bana da anlattı, ben de öğrendim. Gerçekten çok kolaymış" deyince usta şaşırır:
- "Nine, hele bana da bir anlat bakalım çocuk nasıl öğrenmiş?" diye sorar.
Nine torunundan öğrendiklerini ustaya nakleder:
- "Vallahi, oğul diyor ki, sacı dövüyorsun dövüyorsun ediyorsun yassı, etrafını çevirip ediyorsun tepsi. İşte bu kadar kolay."
Usta bunu duyunca hem şaşırır, hem kızarak cevap verir:
- "Vay it oğlu it, kendi öğrendiği yetmemiş, bir de ninesine öğretmiş."