Diyarın birinde padişah eğlence olsun diye bir yarışma açmış. Buna göre kim padişahın atını güldürmeyi becerirse 1 çuval altın alacak… Her tarafa haberler salınmış, duyurular yapılmış. Yarışma zamanı gelince herkes deniyor ama kimse atı güldürmeyi beceremiyor tabi, bazısı yarım saat bazısı 2 saat uğraşıyor ama sonuç yok.
Bizim Nam-ı Kemal’de yarışmaya katılmış. Sıra buna gelince, atın bulundugu odaya almışlar, 1 dakika sonra Nam-ı Kemal odadan çıkmış ve atı güldürdüğünü altınlarını almak istediğini söylemiş. Padişah ve görevliler şaşkınlık içinde tabi bir bakmışlar hakkaten at gülmek ne demek kahkahalar atıyor yerlere yatmış tepiniyor. Sonuçta altınları vermişler Nam-ı Kemal’e… Aradan günler geçmiş ama at hala gülüyor, bir türlü susturamamışlar. Son çare olarak Nam-ı Kemal’i bulup, nasıl güldürdüyse susturmasını istemişler. Nam-ı Kemal bir çuval daha altın verirlerse bunu yapacağını söylemiş. Kabul edilmiş isteği tabi ki. Neyse bizimkini atın olduğu odaya almışlar tekrar, yine girişi ile çıkışı bir anda olmuş. Bir bakmışlar at bu sefer ağlıyor, hem de hüngür hüngür. Tam altınlar verilirken, padişah :
- Sana bu altınları veririm ama bir şartla, bu atı nasıl güldürdüğünü ve şimdide nasıl ağlattığını söyleyeceksin.
Nam-ı Kemal başlamış anlatmaya :
- Valla hünkarım, ilk geldiğimde atın kulağına yaklaşıp ‘benimki seninkinden büyüktür’ dedim, gülmeye başladı..
- Ya şimdi ya şimdi nasıl ağlattın diye atılmış padişah merakla..
Nam-ı Kemal padişahın yanına yaklaşmış:
- Şimdi de çıkarıp gösterdim.

Bizim Nam-ı Kemal doktor olmuş ve kasaba kasaba dolaşıp derdi olana çare bulurmuş. Ama bizim Nam-ı Kemal çok çapkınmış ve gözüne kestirdiği hatunu hiç affetmez, şu veya bu şekilde muhakkak elinden geçirirmiş.
Bir gün Nam-ı Kemal bir kasabaya gider. Orada çok güzel bir hanım görür ve bu hanımı becermeyi kafasına koyar. Bir iki karşılaşmadan sonra anlar ki karının da bunda gözü var. Ama küçük bir sorun var o da karının hayvan gibi bir kocası var. (kasabanın ağalarından). Nam-ı Kemal kadına:
- Sen al kocanı denize giт, ondan sonra kocana:
- A..`a yangeç kaçtı beni doktora götür.
O da seni bana getirsin de ben seni hallederim. Kadın da tamam der. Kadın kocasıyla denize gider ve denizde yüzerken ansızın kocasının yanına koşarak gelir ve şöyle der:
“Kocacığım a..`ma yengeç kaçtı çok acıyor beni doktora götür” Adam da hemen karıyı alır ve N. K.`in kliniğine gelirler.
Nam-ı Kemal sorar:
- Hayırdır n`oldu?
Adam:
“Bizim hanımın kutusuna yengeç kaçtı bir bakıverin Dr. Bey”.
Nam-ı Kemal şöyle der:
“E vallahi dostum bunun bir tek yolu vardır o da; sen karının kutusuna seninkini sokacan, yengeç ısırınca çekecen yengeçi çıksın dışarı.” Adam der ki” Yooooo Dr. Bey , doktor sizsiniz siz yapacaksınız” Nam-ı Kemal:
“Ama nasıl ben sizin karınızın şeyine kendi şeyimi sokmam olmaz” Neysa biraz münakaşadan sonra N. K. bayılarak bu görevi kabul eder ve başlar kadının üstünde gidip-gelmeye.
Bu arada koca sorar:
“n`oldu n`oldu?” Nam-ı Kemal:
- ” daha daha”.
Biraz sonra bizim Nam-ı Kemal şöyle derin bir ” Oooooohhhhhhhh ” çeker.
Koca hemen sorar:
“n`oldu ısırdı mı?” Nam-ı Kemal bunun uzerine;
- ” Hayır , yengec boğuldu!!!”
Nam-ı Kemal, Amerika’dan yurda dönmek üzere transatlantikte seyehat ederken gemi batar!
Bizimki tahta parçalarına tutunup hayatta kalmaya çalışırken ilerde canını kurtarmaya calısan birini görür ve hemen onu kurtarmak için ona doğru yüzmeye başlar.. ama bir bakar ki kurtardığı kişi Cindy Crawford’dur.. Neyse bunlar birlikte ıssız bir adaya cıkarlar… Cindy hemen atlar:
“Sen benim hayatimi kurtardin, dile benden ne dilersen” Bizimki mütevazidir “nolacak ya insanlık görevi bu, önemli değil” der Cindy ısrar eder ve bizimki dayanamaz ve “tamam o zaman, bi kere ver” der… işlem tamamlanir hemen o anda… Ertesi gün Cindy yine gelir ve “sen benim hayatımı kurtardın, dile benden ne dilersen” Nam-ı Kemal için cevap hazırdır “bi kere ver”… işlem yine tamamlanir hemen… Artık Cindy her gün günde beş kere bu soruyu sorar ve bu olay günde bes kere tekrarlanmaya baslar… Yine Cindy aynı taleple gelince, Nam-ı Kemal bu sefer başka bir şey ister:
“Tamam, şimdi sen şu ateşin önüne otur” der ve Cindy’e kömür tozlarından bir bıyık yapar, sırtına bi ceket giydirir, basına bir kasket takar ve “şimdi sen bu şekilde ateşin önünde bana sırtın dönük şekilde otur” der… Cindy şaşırır “acaba sapıklastı mı bu, neyse bakalım ne olacak” der içinden… Cindy ateşin önünde o şekilde oturmaktadır, Nam-ı Kemal uzaklaşır ve Cindy’e yaklaşmaya başlar ve şöyle der:
“Ya birader geçen gün gemi battı, birini kurtardım bir baktım ki Cindy Crawford’muş, inan ki her gün beş posta, her gün beş posta”