Nasrettin Hocanın zamanında, silah taşıma yasağı ilan edilmiş. Bunun üzerine Nasrettin Hoca da bir kılıç kuşanıp, sokağa çıkmış. Bu işin kontrolü ile vazifeli zabıtalar, Hocayı bu şekilde görünce yanına yaklaşıp:
- "Hoca, neden böyle kılıçla dolaşıyorsun?" diye sormuşlar.
Hoca:
- "Bu kılıç, kütüphanede, kitaplardaki yazı hatalarını düzeltmeye yarar" cevabini verince, memur alaylı alaylı:
- "O işi küçük bir çakı da görür Hocam, bu kılıç biraz büyük değil mi?" demiş.
Bunun üzerine Nasrettin Hoca:
- "Efendi efendi!" sen ne diyorsun, bazen öyle büyük hatalar oluyor ki, bu bile küçük geliyor" cevabını vermiş.
Nasrettin Hoca yolculuğa çıkar. Birkaç gün yol aldıktan sonra, zaten az olan parası biter. Beş parasız bir müddet daha gider ama çok geçmeden açlık başına vurur. Parası olmadığı halde çarşı pazar dolaşmaya başlar. Bir ekmek fırınının önünden geçerken burnuna mis gibi sıcak ekmek kokusu gelir. Hoca, dükkanın önünde durup, müşteri bekleyen fırıncının yanına gelir ve:
- Hey ahbap, bu ekmekler senin mi, diye sorar. Adam umursamaz bir vaziyette cevap verir:
- Evet, benim. Nasreddin Hocanın karnı iyice acıkır, ağzı sulanır. -Gerçekten senin mi bu mis gibi kokan sıcacık somunları Adam [i]Nasrettin Hocanın[/i] açlığından haberdar değildir ya, sinirli sinirli cevap verir:
- Benim dedim ya kardeşim, daha ne sorup duruyorsun! Hoca ekmeklere bakarak iç geçirir:
- Sen elindeki nimetin kıymetini bilmiyorsun ahbap. Madem bu kadar ekmek senin, neden yemiyorsun...!
Hoca'nın gölge kadılığı yaptığı sıralarda karşısına birbirinden şikayetçi iki adam çıkagelir. Davacı olan adam, Nasrettin Hoca'ya dert yanmaya başlar. -Hocam, bu adam beş ton odun kırdı. O her baltayı vurduğunda, ben de "hınk" diyerek ona destek verdim. Kendisi paraları aldı ama bana hakkımı vermedi. Hoca davayı dinledikten sonra, davacıya dönerek:
- Evet haklısın. Sen karşısında dur, ona o kadar destek ol, bütün parayı odunu kıran alsın, olmaz öyle şey, der. Odunu kıran davalı karşı çıkar:
- Ama Hocam, bütün odunu ben kırdım, karşımda seyretmekle nasıl benim kazancıma ortak olurı Nasreddin Hoca:
- Sen karışma orasına, sana verilen para kesesini getir pakalım. Tüm odunu kıran davalı adam, istemeyerek de olsa para kesesini getirir ve Hoca'ye uzatır. Hoca para kesesini eline alıp sallar. Şıngır mıngır para sesi duyulur. Bunun üzerine Hoca davacıya döner ve:
- Haydi şimdi paraların sesini al giт; hınk deyiçinin ücreti ancak bu kadar olur...