Hoca'nın gölge kadılığı yaptığı sıralarda karşısına birbirinden şikayetçi iki adam çıkagelir. Davacı olan adam, Nasrettin Hoca'ya dert yanmaya başlar. -Hocam, bu adam beş ton odun kırdı. O her baltayı vurduğunda, ben de "hınk" diyerek ona destek verdim. Kendisi paraları aldı ama bana hakkımı vermedi. Hoca davayı dinledikten sonra, davacıya dönerek:
- Evet haklısın. Sen karşısında dur, ona o kadar destek ol, bütün parayı odunu kıran alsın, olmaz öyle şey, der. Odunu kıran davalı karşı çıkar:
- Ama Hocam, bütün odunu ben kırdım, karşımda seyretmekle nasıl benim kazancıma ortak olurı Nasreddin Hoca:
- Sen karışma orasına, sana verilen para kesesini getir pakalım. Tüm odunu kıran davalı adam, istemeyerek de olsa para kesesini getirir ve Hoca'ye uzatır. Hoca para kesesini eline alıp sallar. Şıngır mıngır para sesi duyulur. Bunun üzerine Hoca davacıya döner ve:
- Haydi şimdi paraların sesini al giт; hınk deyiçinin ücreti ancak bu kadar olur...
Hoca'nın çok sevdiği hanımı vefat eder. Bu durum Hoca'da büyük üzüntü meydana getirir. Herkes bu üzüntülü durumun uzun süre devam edeceğini zanneder eme hiç de öyle olmaz. Hoca bir hafta sonra eski haline döner. Eskisi gibi neşeli görünmeye başlar. Bir müddet sonra, Hoca'nın eşeği ölür. Bu sefer dünya Hoca'ya zindan olur. Yemeden içmeden kesilir. Bunu görenler, Hoca'nın hanımına vefasızlık ettiğini düşünür ve toplanıp Hoca'yı ziyaret ederler. -Hocam, hanımın vefat etteğinde bu kadar üzülmemiştin, oysa ki eşeğin öldüğünde yemeden içmeden kesildin, hala kendine gelemedin, nedir bunun sebebi, diye sorarlar. Hoca kaşlarını çatar ve ciddi bir tavırla:
- Hanım vefat etteğinde, daha cenazeden dönerken eş dost,"Üzülme Hoca, biz sana daha iyisini buluruz, seni evlendiririz" dediler. Halbuki eşeğim öleli bir hafta oluyor, kimse çıkıp ta "Hocam sana daha iyi bir eşek alırız" demediği gibi daha önce verdikleri sözü de tutmadılar. Böyle sahte dostluklar, yalancı teselliler karşısında ben üzülmeyim de kimler üzülsünı
Nasrettin Hocanın zamanında, silah taşıma yasağı ilan edilmiş. Bunun üzerine Nasrettin Hoca da bir kılıç kuşanıp, sokağa çıkmış. Bu işin kontrolü ile vazifeli zabıtalar, Hocayı bu şekilde görünce yanına yaklaşıp:
- "Hoca, neden böyle kılıçla dolaşıyorsun?" diye sormuşlar.
Hoca:
- "Bu kılıç, kütüphanede, kitaplardaki yazı hatalarını düzeltmeye yarar" cevabini verince, memur alaylı alaylı:
- "O işi küçük bir çakı da görür Hocam, bu kılıç biraz büyük değil mi?" demiş.
Bunun üzerine Nasrettin Hoca:
- "Efendi efendi!" sen ne diyorsun, bazen öyle büyük hatalar oluyor ki, bu bile küçük geliyor" cevabını vermiş.