Çölde yolunu kaybeden Temel, açlık ve susuzluktan baygınlık geçirmek üzeredir. Sonunda uzakta bir çadır görür. Sevinçle çadıra ulaşır. İçerden çıkan adama;
- Su... Lütfen biraz su, yoksa öleceğim!, der.
Adam, elindeki rengarenk kravatları Temel'in önüne koyarak;
- Üzgünüm!, hiç suyumuz kalmadı ama, size kravat verebilirim, der.
Temel çılgına döner;
- Be adam! Ölmek üzereyim, bana su lazım, kravatı ne yapayım!
Temel'in ısrarı üzerine adam;
- Madem su istiyorsunuz, öyleyse iki kilometre kuzeye gitmenizi öneririm, önünüze bir çadır çıkacak, orada su bulabilirsiniz, der.
Temel, sürünü sürüne de olsa, son bir gayretle tarif edilen çadıra ulaşır. Kapısında iri kıyım ve çok şık bir nöbetçi durmaktadır. Temel fısıldayan bir sesle;
- Su... lütfen su!, der ve içeri girmeye çalışır.
Adam, Temel'i durdurarak;
- Üzgünüm beyefendi, buraya kravatsız giremezsiniz!