Bir İngiliz bir Alman bir de Temel sahilde güneşleniyorlarmış. Alman birden ayağa kalkmış, deniz kenarına gitmiş, şortunu indirip aletini denize sokmuş. Biraz bekledikten sonra:
"Mm, suyun sıcaklığı 32 derece Celsius, demiş."
Diğer ikisi şaşırmışlar. Beş dakika sonra İngiliz ayağa kalkmış, deniz kenarına gitmiş, o da şortunu indirip aletini denize sokmuş. Biraz bekleyip:
"Daha ayrıntılı konuşmak gerekirse suyun sıcaklığı tam olarak 32.3 derece Celsius"
, demiş ve gelip yerine oturmuş. Temel altta kalır mı? Hemen o da ayağa kalkmış, deniz kenarına gitmiş, şortunu indirip aletini denize sokmuş. Aradan Beş Dakika geçtikten sonra geri gelip yerine oturmuş. Diğer ikisi sormuşlar:
"EEG, sen ne ölçtün?"
- Valla suyun sıcaklığını bilmem de derinliği 2 fent 4 ince (~70cm)!
İmamın biri imamlık yaptığı bölgedeki bir evli kadına göz koymuş. Nasıl yapsa nasıl etse de bu kadını halletse bir türlü çare bulamamış. En sonunda dayanamayarak kadına durumu açmış. "Hiç kaçarı yok seni halledeceğim. İsterim ki bu senin gönlünle olsun" demiş. Kadın bakmış ki durum ciddi ve kurtuluşu yok, hiç olmazsa buna yerine getiremeyeceği şartlar ileri süreyim ki kurtulabileyim demiş. Bunun üzerine imama:
"Tamam ama üç şartım var. Bu üç şartımı yerine getirebilirsen helal olsun her şey sana" demiş ve şartları sıralamış.
1. Bütün ahalinin gözleri önünde içki içeceksin.
2. Bütün ahaliye erkeklik organını çıkarıp göstereceksin.
3. Beni hallederken kocamın gözleri önünde halledeceksin demiş.
İmam bu zor şartlar karşısında çok sıkışmış, çok hal çaresi aramış. Sonunda camide vaaz verirken içkinin haram edilmesinin sarhoş edici özelliklerini göstermek amacıyla eline aldığı içki bardağını kafaya dikmiş ve "Ey cemaat işte bazıları bu zıkkımı böyle içip içip avare gibi sokaklarda dolaşıyorlar, benim sarhoşluğum sizlere kötü örnek olsun sizler de içmeyin" demiş. Bunu duyan kadın biraz telaşlanmış ama nasıl olsa geride yerine getirmesi imkânsız olan iki şart daha var diye düşünmüş. İmam geri kalan iki şartı nasıl yerine getireceğini düşüne düşüne, sonunda mahallenin orta yerinde kalabalığın arasında bağırmaya başlamış:
"Ey ahali, son zamanlarda ortalıkta bir söylentidir kol geziyor. İmam hötöröf, malını kestirmiş, erkek kılığında dolaşan kadın diye, ve işte görün erkek miyim ibne miyim demiş ve erkekliğini çıkararak halka karşı sallamış. Bunu duyan kadın biraz daha endişelenmiş ama nasıl olsa son şartı yerine getiremeyeceğini düşünerek biraz rahatlamış. Bir gün imam minareye ezan okumaya çıktığında, caminin karşısında bulunan kadının evinin bahçesinde kocasıyla birlikte bahçeyi çapalayıp, düzelttiklerini görmüş ve bağırmış:
- Heeeey! Komşu, güpegündüz, mahallenin orta yerinde evin bahçesinde herkesin gözü önünde karınla iş tutmaya utanmıyor musun?
- Komşu:
"Ne iş tutması imam efendi? Bahçeyi işliyoruz burada görmüyor musun? Hiç öyle şey olur mu?"
- İmam:
"Ne bahçesi utanmadan iş tutuyorsunuz işte, buradan öyle görünüyor, inanmazsan gel bir de sen bak" demiş.
Bunun üzerine imamla koca yer değişmişler ve imam kadının işini bahçede ve kocasının gözleri önünde bitirivermiş. Daha sonra aşağıya inen koca ise:
- "Hocam kusura bakma, gerçekten de oradan öyle görünüyormuş."
Temel bir gün bir kitap yazmaya karar verir ve hemen Orhan Pamuk'a koşar 'Sevgili üstat, ben bir kitap yazmaya karar verdim ama çok satsın istiyorum ne yapmalıyım ?' der. Pamuk, bak Temel Türkiye'de tutan üç şey vardır. Birincisi sекs, ikincisi asalet, sonuncusu da de gizem. Sen kitaba bunları içeren bir başlık koyarsan kitabın en az on bin satar. Temel hemen başlamış kitabi yazmaya, 3 ay sonra geri gelmiş. Orhan Pamuk kitabın adını sormuş, Temel de, 'Kontesi kim s*kti?' demiş. Orhan 'Afferim, çok güzel olmuş, kontes ile asaleti, s*kmekle seksi vurgulamışsın, kim de gizemle ilgili. Ama sana söylemeyi unuttuğum bir şey daha var. Bu baslığa bir de din katabilirsen en çok satanlar listesine tepeden girersin. Temel yine çıkmış ve kitabı değiştirmeye başlamış. 1 ay sonra tekrar geri gelmiş. Orhan Pamuk kitabin adini sorunca Temel:
'Allah Allah, kontesi kim s*kti?
Bir grup kadın golf oynamaktadırlar. Kadınlardan biri sert bir vuruş yapar ve top biraz ötede oynayan erkeklerin tarafına gider, ayaktaki erkeklerin birine çarpar, adam ellerini bacak arasında tutarak iki büklüm olur ve yere yıkılır. Kadınlar özür dilemek için o tarafa doğru giderler. Adam yerde kıvranmaktadır. Kadınlardan biri , " Beyefendi kusurumuza bakmayın istemeden oldu çok acıyor mu ? " Adam cevap vermez ve elleri bacaklarının arasında inlemeye devam eder . Kadın " Beyefendi müsaade edin size yardım edeyim ben fizik terapistiyim ." Adam , " Tamam ... tamam birazdan iyi olurum , geçer geçer .. ahh ıhh .. " Kadın ısrar eder " Lütfen bırakın yardım edeyim .. " Adam isteksiz isteksiz " peki " der . Kadın adamın ellerini iki yana açar ve kemerini çözer, pantolonunun üst düğmelerini açtıktan sonra, ellerini oradan içeriye sokarak masaj yapmaya başlar, aradan bir iki dakika geçtikten sonra , " Simdi nasıl hissediyorsunuz? " diye sorar. Adam iyice gevşemiştir , " Gerçekten çok iyi ama , elim hala deli gibi acıyor.
On yıldır evlilermiş.. Ama ilk gecelerinden beri, adam hep karanlıkta sevişmek konusunda ısrar etmiş.. Kadıncağız yıllar yılı kaç kez sabahlara kadar yalvarmış, bir kerecik olsun, ışıkları yakıp sevişmek için ama adam hep inatla "Hayır" demiş. "Kesinlikle olmaz. İlle de karanlıkta sevişeceğiz." O gece kadıncağız gene ışıkları yakmak için yalvaracak gibi olmuş, ama hemen vazgeçmiş. Kocası on yıl sonra insafa gelecek değil ya.. Vazgeçmiş ama sadece yalvarmaktan.. Kafasına koymuş, bu kez çünkü.. Tam sevişmenin en heyecanlı anı, en doruk noktasında elini kaydırıp, yatağın baş ucundaki gece lambasının düğmesine dokunuvermiş. Bir de ne görsün.. Kocasının beline, o yapay aletlerden biri bağlı değil mi? "Bunu bana nasıl yaparsın" diye haykırmış. "Bunca yıldır, bu işi sahte bir aletle yaptığını bana söylemedin bile.. Hemen açıkla bana her şeyi.. Hemen.." Adam çok ama çok soğukkanlı yanıt vermiş. "Tamam, tamam.. Her şeyi izah edeceğim sana.. Ama önce sen bana şu üç çocuğumuzu izah et, bakalım!.."