Istiklal´in oralarda, 9-10 yaslarinda, buyuk olasilikla tinerci, iki cocukla konusuyor polis. Birisine sordu, "Nerede oturuyorsun sen, evin nerede senin?".
Cocuk:
"Evim filan yok, orada burada uyuyorum".
Polis oburune dondu:
"Peki sen?".
Ikinci cocuk:
"Komsuyuz!" Az once iş icabi Isparta´da bir musterimizi aradim. Telefonu acan kibar bayana ilgili kisinin mail adresini sordum. Hanimefendi gayet kibarca "Bizim burada internet cekmiyor" dedi.
Cuma aksami gecenin bir yarisi Arnavutkoy´de taksi ariyordum. Fakat etrafta bir tane bile yoktu. Arabasını park etmis yemek yiyen bir taksi soforu gordum. Adama yaklasip, "Abi musait misin?" dedim. O da, "Ehliyetin var mi?" diye sordu. Taksim´e kadar taksiyi ben kullandim, o paşa paşa yemegini yedi.
Bir arkadas anlattı. Gecenlerde Taksim´de yururken sıkışınca McDonalds´in tuvaletine girmis. Tuvaletten sonra elini kolunu sallaya sallaya restorandan cikarken elemanlardan biri arkasyndan seslenmis:
"Bir gun yemege de bekleriz…"
Izmirliler bilir, toplu tasimada Kentkart uygulamasi vardir. Karta para yuklersiniz, otobuslerde manyetik okuyucuya tutarsiniz ve okuyucu okuduguna dair sinyal sesi verir. Kentkart uygulamasinin ilk yilyidi. Yaslı ama сок tonton bir teyze elinde Kentkartla otobuse bindi. Nedense karti soforun suratina dogru tuttu(Herhalde paso gibi gosterilecek zannetti). Sofor iki-uc saniyelik saskinlik periyodunu atlattiktan sonra, "Biiiiip!" dedi. Teyze bi sey olmamis gibi gecip soforun arkasina oturdu. Otobusteki herkes kahkahalarla gulerken bense soforun zekasina hayran olmustum.
Bir gun yolda giderken kaset sатаn bir dukkanin caminda aynen soyle bir yazi gormustum:
"Arabalar icin cistakli muzik gelmistir."
Olay ODTÜ´de geçiyor… Dişarda bahar havasi; amfide kalkülüs dersi, hem de ingilizce. insanlar seçimlerini doğru yönde kullanmiş olacaklar ki 100 kişilik siniftan anca 15-20 kişi var içerde, onlar da kâat falan oynuyolar. Bi tek en önde bi kizcaaz dersi dinliyo. Aklina bişey takiliyo hocaya ingilizce soruyo şurdaki nevaleyi tekrar anlatir misiniz diye… Hoca eyvallah diyo, dönüyo, başliyo bütün konuyu yeniden, ama bu sefer Türkçe anlatmaya. Bitiriyo, kiza dönüyo,simdi anladin mi diye soruyo. Kizdan gelen cevap yarim yamalak bi Türkçeyle "Ama hocam siz Türkçe anlatiyor ben anlamadi." Hoca dumur, amfi yerlerde… ——————————————————- Belediye Başkani Devlet tiyatrosundan bi arkadaş, bi oyun için mi ne artik, Akçaabat´a gitmiş. Ekip olarak şehir merkezine gelmişler. Kafalarini kaldirinca koca bir bez afiş görmüşler. Şöyle yaziyo:
Ben de sporcunun zeki, çevik ve ahlakli olanini severim.
AKÇAABAT BELEDIYE BASKANI ——————————————————- Helikopterdeki Adam Uludağ üniversitesi bahar şenliklerinde geçiyo olay. Kalabaliktan uzak bir fakültenin yakinlarindaydik. 100 metre ileriye bir helikopter indi. Aletten biri eğilerek indi ve bir talebeye yaklaşti. Takriben 1 dakika konuştuktan sonra adam helikoptere bindi ve tekrar havalandilar. Biz biraz şaşirdik nooluyo diye ama esas bomba o talebeye adamin ne sorduunu sorduğumuzda inmişti beynimize. Adam adres sormuş.
- —————————————————- Hizmet bi yere kadar Bodrum´da veya Datça´da küçük bi lokantanin caminda "23 saat açiğiz" yaziyodu ) Hizmet hizmet bi yere kadar di mi, biraz da kendimize zaman ayiralim.
- —————————————————- Kampanya izmir konakta bi köfteci gördüm adam tezgahini açmiş çiğ köfte satiyor. Kocaman da bi tabelasi var önünde fiyatlarin yazdiği… Aynen iletiyorum: Kampanya … TANE: 125 bin 2 TANE 300 bin ——————————————————- Çaycinin prensibi Abi çaycinin prensibi olur mu, demeyin. Bizim çaycinin cama yazdiği yazilar bunlar: 1. Sicak çay 150.000. TL. 2. Saat beşten sonra çay yoktur, israrci olmayiniz. 3. Tek çay için yukari çikamam gelip kendiniz alin.
- —————————————————- Türk Şoförü Bir gün Bakirköy-Taksim dolmuşuna binmiştim. Aracin ön konsoluna harfli sticker´larla şunlar yazilmişti: TÜRK ŞOFÖRÜ EN iÇTEN DUYGULARIN iNSANIDIR. E, ne var ki bunda, demeyin;
Devamini okuyun:
Kemal atatürk !!
- —————————————————- Kizlar Tuvaletinde Fikra gibi olay, olay bir okulun kizlar tuvaletinde geçiyor. Kizlar dudaklarina ruj sürüp tuvaletin aynasini öpüyorlar. Tabi akşama kadar ayna dudak figürleri içinde kaliyor. Hademe temizliyor ama nafile. Ertesi akşam yine ayni dert. Hademe bakiyor ki bu işin biteceği yok, müdüre haber veriyor. Müdür hademeyle konuşuyor ve kiz öğrencileri öğle teneffüsünde tuvalete çağiriyorlar. Müdür başliyor konuşmaya: – Bakin kizlar, siz böyle yapiyorsunuz ama bunu temizlemek bizim hademeye çok zor geliyor. isterseniz bir temizlesin de görün. Hademe, daha önceden anlaştiklari gibi uzun sapli firçayi aliyor, içerdeki tuvaletlerden birine giriyor, deliğe daldirip aynayi temizliyor. O günden sonra o okulun kizlar tuvaletindeki aynalarda bir dudak izine rastlayan olmuyor.

- Çocuklar, kıyamet cuma günü şafak vaktinde olacaktır.
- Ama hocam nereye göre şafak vakti? Bizde şafak vaktiyken diğer tarafta gece oluyor..
- Numaran kaçtı senin?
- Ne oldu ki hocam?
- Çok güzel soru sordun 5 vericem.. Cevabını bende bilmiyorum.
- Arapça bilenler el kaldırsın…(sadece 1 kişi el kaldırır…) – Afferim kızım Ayşeeee… Siz niye bilmiyonuz? Nasıl dua ediyonuzzz?
- Hocam ben Türkçe dua ediyorum.
- Olmaazzz! Arapça edicen! Türkçe kabul olmaaazzz!
- Niye hocam, Allah Türkçe bilmiyo mu?
- Haaşaaaa! Sümmee haaaaşaaaa!!!
- Çocuklar Ahiret Gününde bütün herkes tartılacak, sevapları, günahlarından fazla olanlar Sırat köprüsünden geçerek Cennete ulaşacak – Hocam nasıl bir şey o Sırat köprüsü?
- Kıl gibi ince kılıç gibi keskin – Eee nasıl geçiyoruz ki biz oradan hocam? Ayağımız acır, duramayız üstünde.. Denge diye bir şey var herkes cehenneme düşer valla böyle hocam.
- Sevabı fazla olanlara o köprü böyle otoban gibi geniş gelecek – Eee hocam sevabı fazla olanlar geçecekse kıldan köprüye otobana ne gerek var? Allah sevabı çok olana geç desin, geçsin, az olana Cehenneme giт desin, gitsin… Sanki itiraz mı edicez… – Sus eşşek sıpası aklın ermez senin Allah´ ın işine, tövbe sümme haşaaa, tööbeee..
- Bu evren, bu kuşlar, bu böcekler çicekler, hepsi yüce Rab’bimizin bizlere birer armağanıdır.. Kendi vücudunuza bir bakın.. Bu mükemmeliyeti başka kim yapabilirdi ki? Mesela gözlerimiz.. Yüzümüzde, yani ona en uygun yerde.. Gözlerimiz diz kapaklarımızda olsaydı ne kadar çirkin olurdu değil mi?
- İtirazım vaaaaaaaar!… – Söyle çocuğum!
- Eğer gözlerimiz diz kapaklarımızda olsaydı değşsen hiçbir şey olmazdı, Çünkü herkesin gözleri diz kapaklarında olurdu, o zaman da siz ´´çocuklarım, gözlerimiz yüzümüzde olsaydı ne kadar çirkin olurdu" derdiniz, ben de yine “itirazim vaaaar!..” derdim..
- O derse aldığım kedi yavrusu sınıfta gezerken hoca:
“kim soktu bu mendebur hayvanı sınıfa?” diye bağırdı..
- Beeen. ama hocam o da Allah’ın yarattığı bir varlık değil mi? Yazık… – Eeee tabi, o da Allah-ı teala´nın yarattığı bir mahluk… Hem peygamber efendimiz de severmiş. Ay pek de sevimli kerata…
- Peygamberimiz Hazreti Muhammed salallahu aleyhi vesellem de iftarını hurma ile açarmış… – Hocam, Mekke´ de iskender kebap mı vardı ki, onunla açssn?
- Sus! terbiyesiz, zındık, каfir!….
- Çocuklarım eğer Dünya Güneşe 1 cm. yakın olsaydı her yer erir, eğer 1 cm uzak olsaydı her taraf donar ve yaşayamazdık…. Allah´ın olduğunu bundan anlayabiliriz.
- Eee iyi de hocam Dünya Güneşe 18 ocakta yakınlaşır 21 Haziranda da uzaklaşır.. Hem de 1 cm değil yaklaşık 2 milyon kilometre… Eeee hiçbir şey olmuyor… – İşte bu da Allah ´ın bir mucizesidir evladım… Otur.. Laubali, ukala…
Kıvrak zekalı Karadeniz insanı, gerek yorumlarıyla, gerek başlarına gelen olaylara getirdikleri pratik çözümlerle, mizahçılara taş çıkartıyor. Fatih Sultan Kar´ın hazırladığı Yaşanmış Rize Fıkraları kitabında yer alan ilginç olaylar, duyanları kahkahaya boğuyor. İşte, fıkra gibi gerçeklerden bazıları…
* Rize eski Milletvekili Fuat Sirmen, bir gün TBMM´de yaptığı bir konuşmada, ´´Milletvekillerinin yarısı aptaldır´´ deyince Meclis´te milletvekillerinin tepkisini çekmiş. Tepkiler üzerine tekrar söz alan Sirmen, kürsüye çıkarak bu kez ´´Meclis´tekilerin yarısı akıllıdır´´ demiş.
* Rizeli Turgay Civelek, aldığı 30 kiloluk buzağıyı, evinin altındaki ahırda beslemeye başlamış. Aradan 14 ay geçtikten sonra 30 kiloluk buzağı tam 240 kiloluk bir boğa olmuş. Talihsiz boğa, ahırda mahsur kalmış.
* Rize Belediyesi´ne ait 100. Yıl Parkı´nın havuzundaki sazan balıkları, sarhoşlar tarafından çalınıp yenilmiş. Bunun üzerine dönemin ANAP´lı Belediye Başkanı Hızır Hop, telsizle Park ve Bahçeler Müdürü´ne, ´´Sazanları yediler, parktaki kazları koruma altına alalım´´ diye seslenmiş.
* Rizeli Tahsin Tuzcu at yarışına çok meraklıymış. Kaybedince, ´´Burun farkıyla kaybettim´´ dermiş. Bir gün eşi dayanamamış ve ´´Oy senin burnuna ne diyeyim. Uzun burunlu bir at bul´´ diye sitem etmiş.
* Rize eski Belediye Başkanı Ekrem Orhon, dönemin valisi ile gezintiye çıkmış. Vali sohbet sırasında, eşini kaybeden Orhon´a ´´Üzülme, sana anamı veririm. Onunla evlenirsin´´ diye takılmış. Üzüntülü başkan da valiye, ´´Ananı almak bir şey değil de, koca valiye ´Oğlum´ demek biraz ağır gelir bana´´ diye cevap vermiş
Güzel Türkçemiz o kadar zengin ki hemen hemen yaşadığımız her olayın ardından “ee atalarımız boşuna dememiş” ile başlayan bir atasözü kondurabiliyoruz. Peki atalarımız bizim yaşadığımız olayları önceden biliyorlar mıydı? Cevabı çok basit. Hayır… Onların yaptığı tek şey yaşayabileceğimiz her olayın ardından bize öğüt verici birkaç anı bırakmaktı. Hal böyle olunca ortaya birbiriyle çelişen olayların doğurduğu birbiriyle çelişen atasözleri ortaya çıkmış. İşte böylece her olaya uydurabileceğimiz bir atasözü bulabiliyoruz. Eee hakikaten atalarımız işlerini biliyorlarmış… İşte size birkaç tane örnek…
· Damlaya damlaya göl olur. / Taşıma suyla değirmen dönmez.
· İyi insan lafın üstüne gelir. / İti an çomağı hazırla…
· Bir elin nesi var iki elin sesi var. / Nerde çokluk orda …luk.
· Fazla mal göz çıkarmaz. / Azıcık aşım ağrısız başım…
· Kervan yolda düzelir. / Balık baştan kokar.
· Söz gümüşse,sükut altındır. / Sükut ikrardan gelir.
· Harama uçkur çözülmez. / Güzele bakmak sevaptır.
· İki gönül bir olunca samanlık seyran olur. / İki çıplak bir hamama yakışır.
· Bülbülün çektiği dili belası… / Bilmemek ayıp değil öğrenmemek (sormamak) ayıp.
· Eşeğe altın semer vursan, eşek yine eşektir. / Ye kürküm ye…
· Eğri otur doğru konuş… / Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
· Düşenin dostu olmaz. / Dost kara günde belli olur.
· Ava giden avlanır. / Atın ölümü arpadan olsun.
· Erken kalkan yol alır. / Acele işe şeytan karışır.
· Birlikten kuvvet doğar. / Körler, sağırlar; birbirlerini ağırlar.
· Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. / Lafla peynir gemisi yürümez.
· Gün ola harman ola… / Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
· Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. / Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma.
· İyilik yap denize at. / Merhametten maraz doğar.
· Zararın neresinden dönülse kardır. / Gelen gideni aratır.
· Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur. / Yüzü güzel olanı değil huyu güzel olanı sev.
· Akıl akıldan üstündür. / Aklın yolu birdir.
· El elden üstündür. / Alet işler el övünür.
· Acı patlıcanı kırağı çalmaz. / Kurunun yanında yaş da yanar.
· Zorla güzellik olmaz. / Zora dağlar dayanmaz.
· Öfke baldan tatlıdır. / Öfke ile kalkan zararla oturur.
· İşleyen demir ışıldar. / İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.
· Fazla mal göz çıkarmaz. / Azı karar çoğu zarar.
· İnsanın kıymetini insan bilir. / İnsanoğlu çiğ süt emmiş.
· Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al. / Beş parmağın beşi birbirine benzemez.
· Olmaz olmaz deme… / İş olacağına varır.
· Eski dost düşman olmaz. / Güvenme dostuna saman doldurur postuna..
· Harama el uzatılmaz. / Üzümü ye bağını sorma…
Traş niçin şart.
Ey Edip Adana da pide ye.
Anastas mum satsana. (Anastas bir ruм ismiymiş) Tasla kepek al sat.
Sevtap Üner:
Işıklar arar alkışı.
Eni verev kessek verevine.
Rulo yap, küçük pay olur.
Elini aça aça inile.
Tasarıda radar adı rasat.
Cemil Şinasi Türün:
Madara kaymakam, niçin makam yakar adam.
Nitelikli iş iletin, nitel işi ilk iletin.
Ali Rıza Güvenlik:
Alışır o sana, sor Işıl a.
Bülent Dilaver:
Ulu eli milatlık anam, az namazlık zaman ara, namaz kıl zaman zaman, akıl talim ile ulu.
Dilek Kutay:
Takas çok ama koç sakat.
Hüseyin Dilek:
Al ye Hüseyin, niye Süheyla?.
Kamil Salih Mete:
Emre ve kıza yazık, everme.
Ahmet Özcan:
Adnan İsa bak, en iyi ve az eczane, ev ve en az cezaevi yine Kabasinan da.
Rifat Behar:
Teli ellerime demir elle ilet.
Pay ederek iki kerede yap.
Aydın Gazi Ulusoy:
Kasaya mal koyana yoklama yasak.
Arazi küçük, iz ara.
Rulo arap eli ile para olur.
Zeki, kirazı seven ışık kışın eve sızar iki kez.
Zam yok, rey iyi, grev vergiyi yer, koymaz.
İbrahim kek mi harbi?
Neden ama, neden?
Ne bedenim azami, ne de ben.
Ey iyi ruh, Huri yi ye.
Rulo küçük küçük olur.
Aydın Sipahioğlu:
Aç raporunu koy, okunur o parça.
Al kazık, çak karaya, kayarak kaç, kızakla.
Al Pakize, bezi kapla.
Altan аттаn atla.
Anastas keten etek satsana.
Anastas rulo iyi olur, satsana.
Ara, piller eder elli para.
Arap Kara Murat atar umarak para.
Aslan Ali ile Veli ilan alsa.
Ayla da mı madalya?
Ayol abla, keten etek al baloya.
Ayşen, ıslak kalsın eşya.
Er işi pilavı vali pişire.
Ey kekeme, kek ye.
Firar eder Arif.
Kalsın o don ıslak.
Katıra da radarı tak.
Katla enine, al tak.
Keçin ileridedir, elini çek.
Kim o komik?
Koyma Vahit, teyp yetti, havam yok.
Nine, şu resim ise Ruşen in.
O zaman al tak, katlanamaz o.
Para hazır ama rıza harap.
Rıza, Haluk okula hazır.
Şeş-ü dü mü? Düşeş.
Uğur motora sar o tomruğu.
Yok, adını da koy.
Zamlı tas neden satılmaz.
Üniversite sınavlarına az kaldı. Birinci aşamayı geçip sırat köprüsüne vardığınızda sizden hangi üniversiteye gideceğiniz yönünde talepler alınacak. YÖK , herkesi bir üniversiteye yerleştirecek elinden gelse , ama bu kadar mühendisi sonra ne yapacak derken meseleye çare bulundu. YÖK çeşitli üniversitelere yeni bölümler ekleme peşinde. Bunların bir kısmını ele geçirdim ve sizinle paylaşmaya karar verdim. İşte bu sene üniversitelerde açılması düşünülen yeni bölümler :
*Selçuk üniversitesinin Kamyon şöförlüğü yüksek okulu.
*Sütçü İmam üniversitesi sivrisinekleri şaplakla öldürme eğitim fakültesi *ODTÜ ölü yıkama bilimleri fakültesi *Ege üniversitesi okeye dördüncü araştırma ve uygulama yüksek okulu *İstanbul Üniversitesi simit susamlarını tek parmakla toplayıp yeme yüksek okulu.
*Ankara Üniversitesi Sivilce sıkma yüksek okulu.
*Siyasal Bilgiler Fakültesi oy sahtekarlığını önleme yüksek okulu.
*Çukurova Üniversitesi pamuk bilimleri fakültesi (Göbek çukuru pamuğu) *Karadeniz üniversitesi Gaz uçar da laz uçmaz mı havacılık ve araştırma yüksek okulu.
*Dardanel Üniversitesi içmeden sarhoş olma bilimleri araştırma fakültesi… *19 Mayıs Üniversitesi kulak kaşınması sonucunda yağmur yağması ilişkileri fakültesi.
*Van 100 . yıl üniversitesi ön sevişme teknikleri yüksek okulu.
*Erzurum Atatürk Üniversitesi siğillerle mücadele yüksek okulu.
*Ankara Dil Tarih Coğrafya fakültesi dilinizi eşek arıları soksun bölümü.
* Sabancı Üniversitesi sokak posterlerine bıyık yapma fakültesi… *Trakya Üniversitesi Susak ağızlılar davranış bilimleri yüksek okulu.
*Zonguldak Kara Elmas üniversitesi Mangal tutuşturma teknikleri fakültesi… *Sakarya Üniversitesi “Biz şimdi mezun olduk. Eee sonra” yüksek okulu.
*Manisa Celal Bayar Üniversitesi “Vücut dili ve edebiyatı” bölümü… *Yozgat “buraya da bir üniversite yapsak iyi olur abi” yüksek okulu… *Orta Anadolu Üniversitesi , gıda bilimleri yüksek okulu , “ Tashak Kebabı” fakültesi… *Marmara Üniversitesi sosyal bilimler fakültesi “Bak şu allahın işine “ yüksek okulu.
*Yukarı Pencap eyaleti üniversitesi “emrah ana” bilim dalı .
*Muğla Su ürünleri yüksek okulu “denizden babam çıksa yerim” fakültesi…
Babacim ben bu aksam arkadasimda kalacam. Yarin önemli bir Sinavimiz var. Birlikte çalisacaz..
- Yemezler kizim hadi nas!
- Nasi yani?
- Sen böyle bir sinav aksaminin mahsulüsün! bize sökmez!!!
- Anne bu aksam arkadasimdayim ben, ders çalisacaz!!!
- Niye? tek çalisamiyormusun sen?
- Ama anneee!!!!
- Amasi mamasi yok!!! Vakti zamaninda bizim de üzerimizde az ders çalismadilar.
Simdi düstügüm duruma bak. Seni kimle çalistigimi bile hatirlamiyorum!!!
- Anne, biz bu gece Aylalarda ders çalisacaz! Meral, Aysun, Seda da gelecek!!
- Tabi Osman, Ahmet, Mehmet, Hüseyin de gelir. Topluca çalisirsiniz!!
- Ne ilgisi var anne ya? Çok önemli bi sinavimiz var yarin!!
- Grup olarak çalisip, pratik yapacaksiniz yani… Babana söylemeden giт odana zibar.!! Aksam aksam günaha sokma adami!!!
- Abiii biz bu aksam Aylinlerde ders çalisacaz.
Bizim sinifta var ya hani, sarisin olan!!
- Çok ilginç Aylin le bugün biz de Tolgalarin evde çalisacaz. Tesadüfün de böylesi!!!
- !!!!!!!!!!!!!!!?
- Almayim ayagimin altina kiz defooll!!!
Anne ders çalismaya gidiyorum ben. Arkadasimdayim bu aksam!!
- Tamam canim. Dikkatli çalis, bu yasta sarkti gögüslerin!!!
- Anne bu aksam Selinlerdeyiz.. Ders çaliscaz. Tamam mi?
- Tamam canikom. Haplarini almayi unutma!!!
- Baba bu aksam evde yokum. Arkadasla ders çalisacaz!!
- Ah be güzel kizim bulamadin kendine zengin bi partner.
O çulsuzla ders mi çalisilir!!!
- Baba ben bu aksam ders çalismak için arkadasimdayim. Okey ?
- Okey de okeyi unutma. Temiz bi çalisma olsun. Basimiza is açma!!
- Ya baba saçmalama Hikmet e gidiyorum ben..
- Ne Hikmet i lan.? I….. Mi oldun sen. Erkek erkege ders mi çalisilirmis. Kirarim bacaklarini!
- Of baba, yuh yani!!!

Bir varmış, bir yokmuş… Parabolik dağların ardında, seminer kıvrımları gibi uzanan ırmakların sonunda cyan kadar yeşil, tanım kümesi kadar büyük bir ülke varmış. Bu ülkenin kenar ortaylarının kesiştiği yerde de padişah ordinat’ın sarayı bulunuyormuş. Padişah, ülkesini adaletle yönetir, kimsenin dengeye gelmiş tepkimesine karışmazmış. Bu padişahın güzel mi güzel bir kızı varmış. Nice soylu soygazlar istemiş de gitmemiş güzel prenses.
Ülke halkı da birlik ve beraberlik içinde geçinir, karşılıklı elektron alışverişi ile iyonik bağlar içerisinde bulunurlarmış. Sanki her biri bir palanga sisteminin elemanıymış (makaralar ağırlıksız). Kısacası halk arasında devamlı bir konjugasyon varmış. Benim genim senin de genindir, diyerek muhtaçlara yardım ederlermiş.
Bir gün bu ülkeye büyük, kocaman bir dev gelmiş. Ona, gittiği ülkelerde Morula canavarı derlermiş. Bu mutasyona uğramış ökaryot canlı, insan yiyerek beslenir, ülke ülke dolaşıp, karnını doyururmuş. Normal Şartlar Altında 1 molü 22.4.1012 lt hacim kaplıyormuş.
Şimdiye dek Avagadro sayısı kadar memleket gezmiş, sıra bu ülkeye gelmiş. Canavar hemen padişahın sarayına varmış, karşısına dikilmiş; “Bana bak, Padişah İzotopu! Ya bana her gün ülke nüfusunun geometrik ortalaması kadar yemeye adam verirsin, ya da ülkenizin hemeostasisini bozar, hepinizin türevini alırım.” demiş. Padişah ve vezirleri bundan çok korkmuş. Çünkü bu canavar geçtiği yerlerde limiti alınmadık fonksiyon, eğimi bulunmadık doğru denklemi bırakmazmış. Ama yine de şansını bir kez denemek istemiş padişah. Ülkenin iyonlaşma enerjileri en yüksek adamlarını canavarın üstüne salmış. Salmış ama ne fayda! Hepsi de monomerlerine kadar ayrışıp canavarın ince bağırsağında emilmişler. Böylece padişah ve ülke halkı canavarın isteklerine boyun eğmişler:
“n” ülkedeki çocuk sayısı olmak üzere her gün (n/8-1)2 kadar çocuğu canavara vermeye karar vermişler. (n Œ z+) Günler günleri, aylar ayları kovalamış, zaman statik elektrik gibi akıp gitmiş, sıra Alfa Bey’in oğlu Blastula’ya gelmiş.
Anne ve babasının, oğulları Blastula’yı göndermeye hiç niyetleri yokmuş. Çünkü büyük oğulları Blastula’nın allatropu Gastrula’yı da canavar yemiş. Fakat padişahın askerleri zorla Blastula’yı alıp **ürmüşler, sonra onu çevresi 2šr kadar olan dairesel bir ovaya getirmişler (š @ 3). Blastula etrafına bir bakınmış ne canavar var, ne de başka bir organizma. Sadece nitrit bakterileri tarafından ayrıştırılan insan iskeletleri varmış. Birden uzaklardan frekansı yüksek bir ses gelmiş. Bu canavarın sesiymiş. “O kim?” demiş Blastula, “Anyon musun, yoksa katyon mu?” Karşıdaki ses de “Ne anyonum ne katyonum, seni yemek isteyen bir hetetrofum!” demiş. Bunu duyan Blastula “a” ivmesiyle koşmaya başlamış. Sonunda bir mağaraya varmış. Mağaranın ağzında bir kaya varmış. Blastula kayanın arkasındaki sinaptik boşluktan mağaraya sızmış. Arkasından gelen canavar da kayaya bir F kuvveti uygulamış, kaya fiziksel çözünmeye uğramış ve Blastula, o renk pigmentlerinden yoksun hermafrodit iğrenç yaratığı karşısında bulmuş. Ağzından mukusla birlikte amilaz enzimleri akıyor, gözleri düzgün dairesel hareket yapıyormuş. Dişleri çok sivriymiş, hepsi de rezonans yapı gösterircesine birbirinin aynısıymış.
Birden, bir şeyi farketmiş Blastula. Mağaradaki kayalardan biri, aynı çukur ayna gibiymiş. Mağaranın duvarından sızan iki ışık da aynanın asal eksenine paralel geliyormuş. Eğer canavar aynanın odağına gelirse ışık gözünü alır, ben de kaçarım diye düşünmüş Blastula. Hemen aynanın odağını hesaplamış. Eğer canavar iki adım daha giderse gözü tam odağa denk gelecekmiş. “Gel!” demiş canavara “Korkmuyorum senden!” canavar iki adım atmış ve ışık gözünü almış, dengesini kaybetmiş. Sağa sola yatarken mağaranın zemininin sürtünme katsayısı az olduğundan ayağı kaymış ve başını kayalara çarpmış (Böyle iki sakarlığın birbirini takip etmesine sakarlık metagenezi diyoruz) böylece bayılmış. Blastula ise hemen cebinden bıçağını çıkarmış, canavarın başını bedeninden ayırmış ve mağaranın girişine ağırlık merkezinden asmış. Daha sonra o sevinçle evine koşmuş. Annesi ve babası kapıyı açınca çok şaşırmışlar. Daha sonra olanları anlayınca oldukça sevinmişler. Çünkü onların da artık reel sayılar kümesinde tanımlı bir oğulları varmış. Kolay değil, önüne geleni mutlak değer içine alan bu canavarın hakkından gelmiş. Haber, kanserli hücre gibi her yere yayılmış. Sonunda sarayın eşik enerjisini aşıp, padişaha kadar gelmiş. İlk önce onlar da inanmamışlar, ama gidip kelleyi görünce hepsi de asit çözeltisine batırılan turnusol kağıdı gibi renk değiştirmişler. Blastula bir anda ülkenin yükseltgenme eğilimi en yüksek elementi olmuş. İlk önce padişahın veziri olmuş, sonra da prensesle evlenmiş.
Masalın sonu aşağıdakilerden hangisi veya hangileri gibi bitebilir?
I. Gökten üç elma düşmüş.
II. Avagadro sayısı kadar çocukları olmuş.
III. Canavar hortlamış.
A) Yalnız I B) Yalnız II C) II-III D) I-II E) I-II-III
Bir yarim olsun esmer, yakışıklı, Çok şey istemem, boyu 1.80 olsun.
Fazla zengin olmasın umrumda değil, Yetir ki 50-60 milyarı olsun.
Mesleğe etikete hiç önem vermem, İster mühendis, ister doktor olsun.
Düğünümde fazla görkem istemem, Yeter ki nikahımız Hilton da olsun.
Balayımız küçücük bir tatil, Paris te, Roma da, New-York ta olsun.
Yüzgörümlüğü önemli değil, Ne çıkar, birkaç taşlı pırlanta olsun.
İstedim ki olmuşken gönlümce olsun.
Nerede olursa olsun otururum ben, Minicik, 3 katlı bir köşküm olsun.
Evimde erkeğimin sözü geçmeli, Yeter ki benem de müsaadem olsun.
Ev işlerimi kendim yaparım, Bana yardım edecek birkaç hizmetçim olsun.
Yemek hazırlamak ayrı bir zevktir, Pişirecek Bolulu bir aşçım olsun.
Midem büyük değildir, kuru ekmek yerim, Yeter ki katığım siyah havyar olsun.
Seyahat etmek en büyük zevkim, Yeter ki arabam Mercedes olsun.
Yaz tatilim sakin geçmeli, Bunun için Side de bir yalım olsun.
Soğuk karlı kış günlerinde, Uğrak yerimiz Uludağ olsun.
Yılbaşı gecesi tek eğlencemiz, Maksim de İborotti konseri olsun.
Doğum günümü hatırlasın yeter, Yeter ki hediyesi bir yakut olsun.
Yıldönümümüzü birlikte kutlayalım, Bana hediyesi bir villa olsun.
Kocayalım onunla aynı yastıkta, Yeter ki yastığımız atlastan olsun.
Çocuklarımı kendim büyütürüm, Bakacak İtalyan bir dadımız olsun.
Bundan ibaret bütün isteğim.
Nice kısmetlerim çıktı da teptim.
Benim gibi bir alçakgönüllüyü alacak olan, Sadece birazcık sabırlı olsun….
Ayrılık anında karşındakini kırmamak için maksimum çaba gösterdiğiniz ancak ilişkinin de bir an önce bitmesini istediğiniz için geçen her saniede iycene daraldıınız dialoglardır. o anda ilişkiyi bir an önce bitirmek adına türlü yalanlar sarfedersiniz , o anda her iki taraf da bilir ki tüm bu söylenenler olay bir an önce bitsin diyedir ve olay sonunda mutlaka bir taraf gecici olarak üzülecektir.
- Sorun ben miyim?
- Hayir kesinlikle sen degilsin.
- Sorun ne o zaman.
- Biraz yalniz kalmam dusunmem lazim.
- Ara mi veriyoruz.
- Sana beni bekle diyemem – neden ama neden.
- Ben farkli seyler yasamak istiyorum – birlikte de yasayabilirdik o farkli seyleri – hayir anlamiyorsun sen evlenilecek cinsten bir kizsin. seninle keşke daha geç tanissaydim kusturuncaya kadar gider bu.
En iyisi sms yoluyla ayrilmaktir aslinda.
- Bu ilişki bana gore degil, sevgini hissetmiyorum, hatta bunu bilmiyorum da. eskinin seni degilsin artık, değiştin..
- Aslında ben de seni artık sevmiyorum. belki de hiç sevmedim, kendime ve sana durust olmam lazım, kalbimi carptırmıyosun, sırf surdurmus olmak için devam edemem ben bu yola. meali ben baska birinden hoslanıyorum – eyvallah.
- Eee. Burdan nereye gidiyoruz?
- Hiçbi yere.
- Bundan sonra iyi olur belki.
- Hayır olmaz.
- Bi sigara daha içseydin -gitmem lazım.
- Peki.
- Kadin: bu ilişki burada biter -erke: burada biten ilişki değil yavrum…saptamalar, analizler, yorumlar, kritikler, tanımlar, sevda sözleri, şarkılar, filmler, kitaplar, dergiler, sevişme pozisyonları.
- Kadin: adiyos amigos.. ben gidiyos -erkek: lütfen gitme aysel, kültürel açıdan ben yıkılırım, gidersen.. ben sana anlatmak için okuyorum, dinliyorum, seyrediyorum tek tirajım sensin -erkek: dünya hızla ısınıyor, ormanlar yok oluyor, toprak verimsiz, insanlar duyarsız, gelecek kaos … -kadin: açık konuş, ayrılmak mı niyetin ?
- Kadin: başka yatak odalarında hayat var mıdır ?
- Erkek: ??
- Kaktusun hep senin icin cicek acacak balkabagi tatlim benim.. Sana deli gibi asigim..
- Сок mutluyum ben de seninle oldugum icin.. Ama bi bakis yakaladim yuzunde.. Farkli bisi bu.. Ayrilmak mi istiyorsun..
- Evet!!bunu ifade etmek zor.. Nasi anlaticam bilmiyorum.. Hatta anlaticak bisi de yok.. Ben de bilmiyorum..
- Anlatma zaten.. Temde jartiyer giymis bi fil ancak sasirtirdi beni..
- …bitti sana olan tutkumu kaybettim.. Telefonda konusmayalim.. Yuzyuze konusmamiz lazim… -neyi konusucaz .. Konusmayalim.. Hersey birbirinin tekrari nasilsa.. Farkli ne soyleyebilirsin ki.. Dramatize etmek anlamsiz.. Ben sonu сок onceden anlamis , baskasini bulmustum bile….
- Bana bunu yaptın, bunu yaptın, sunu ve sunu da yaptın, sunu sunu da yapmasaydın kalırdım, ama sunun ve sunun ustune bı de sunu yaptın, yanı artık bıttı bu is!
- Simdi ne yapmam lazim?
- Bisi yapma artık bitti bu is -niye ama bisi yapmam lazım olmaz rahat etmez icim -!
- Сок muhalifet tavırların dayanılmaz bisi bu -сок muhalif diilim ben -her seye itiraz ediyosun ama sen -her seye itiraz ediyo diilim -ediyosun neyse uzatmayalım bitsin bu is -etmiyorum, uzasın, uzatalım bitmicek bu is -ulan ıtıraz edıyosun iste gene (ayrılamıyoruz yıllardır) -etmiyorum dedim ya -peki etmiyosun(modern mantık okumustuk lan lısede bu boyle olmucak ders kıtapları catıdaydı galıba bı formul vardır buna uygun)
- Bak seni seviyorum sana tapıyorum hayatımın kadınısın sen elın guzel ayagın aksın gozun…. bıtanemsın sen ebnım ama yıllar yıprattı belkı rıca edıyorum cekirdek yemene sınır oluyorum, dayanmıyorum sıfırlanıyosun gozumde -cit cit citcit cit cit (sevgiye bak sevgiye) -yapma bıllurum bı tanem yapma delırtme benı -cit cit citcitcitcit cit cit cit cit citcit(hah delirecek birazdan) -defoooool gıttttttttttt cehenneeme kadaaaaaaaaaaarrrrr mesafennn var bıletın teek yoooooooooon!
- Cit cit cittcittciitciittciit cittciiitciiiit(ulan sevgı annayısına tukurdugunm erkek yıllardır delı olcagına mors alfabesı ogrenseydın ya)
- Bak anlamaya calis sen benim ideallerim icin bi engelsin. ve ben engelli kosu atletı degılım -yani?
- Yani… sen engelsin ben atlet degilim.
- Bittin sen bittin -ne yani sen de pireydin mi demek gerekiyo acıtmak adına biraz yaratıcı ol selami ayh.
- Uzgunum -ben daha сок uzgunum (enteresan olan bu dıyalogun ayrılık dıyalogu olmasıdır uzgunsen nıye kardesım kım yalan soyluyo yanı, kım somuru yapıyo bellı bıle dııl)
- Huzurlu musun simdi?
- Huzur arayan sendin… ben baska bisey arıyodum sanırım.
- Of necati gene darmadaginik bu ev biraz toplasan ortaligi… – daginik dedigin salonda icinde iki izmarit bulunan bir kulluk, bos bir kahvefincani bir de mont var… – ya birak simdi cop ev oldu burasi.. miskin miskin oturuyorsun orda nasil kalabiliyorum senle burda anlamiyorum vallahi… – …..
- Bisey soylesen diyorum… – cikarken anahtarlari portmantonun uzerine birak…
- Neden ayrilmak istiyorsun askim neden neden ?
- Cunku askimiz oldu, sevgimiz bitti, hicbir anlami yok artik iliskimizin..
- Neden ama neden anlayamiyorum?
- Senden ayrildigimda hayatimdan alti sifir atmis olacagim, anliyor musun?
- ………..
- ………..
- Sanirim artik susmaliyiz..
- Ben coktan sustum..
- Sana bişi diycem canım -efendim -nasıl söylesem bilmiyorum.
- Dinliyorum bebeğim -canım,ben sana layık değilim. Sen çok iyisin ,daha iyilerine layıksın. Ben seni çok üzüyorum.
- ?
- Niye konuşmuyosun canım?
- ?
- Sana hayatta başarılar.
- ?
- Yanımda kal desem, her gün mutsuzsun, huzursuzsun, giт desem ben… + kimbilir belki anlıyacaklar bizi, biraz zaman geçsin herkes bi yatışsın..
- Yorgunum çok hayattan… + hayat kırıklığı diyorum ben buna… – ruhum sıkışıyor..
- Ben senin yanına bırakıyorum ruhumu ona iyi bak.
- Sensiz buralar çok sessiz, çok anlamsız olacak..
- Mecburum buna biliyorsun şimdi gitmem gerek..
- Peki..
- … – …
- Benden ayrılmak mı istiyorsun?
- Ben senden bir hafta önce ayrıldım. ama sen 10 gündür beni aramadığın için bunu yeni öğreniyorsun.
- Başkası mı var?
- Hayır başkasının hayali var.
- Benim seni senin istedigin gibi sevememem ve senin beni benim istedigim gibi sevmemen galiba birbirimizi artik sevmedigimiz anlamina geliyor….!
- Hönk ….?!
- Uzgunum, gorusuruz..
- Sanmam.
- Beni neden karanlıkta bırakıyorsun?
- Çünkü seni karanlıkta bulmuştum.
- Tamam +ne tamam?
- Giт zaten bunu istiyorsun biliyorum +nereye gideyim?
- Ne zamandır gözümün önünde flört ettiğin kişinin yanına giт +yanlış anlamışsın hiç bir şey yok onunla aramızda -önemli değil gerçekten gidebilirsin sana doğum günüde verebileceğim en güzel hediye bu benden kurtuldun artık… +……..
- Ayrılalım erbüzük…olmuyo falan yane… -hmm….. Diyo sun sevdiceğim. Demek öyle..
- ………… -………… -ne düşünüyorsun?
- Brian boitano diyorum.. Acaba burda o olsaydı, ne yapar idi?
- Görüşürüz – ….
- Byeeee – ….
- ….?
- ….
- …?
- … – ..?
- ..
- .?
- .
- ?
-
Ne kadar seviyeli olsa da bu diyaloglar, illa iki tarafin da birbirine laf sokmasiyla sonuclanir. umarim hep mutlu olursun dendiginde bile insallah mutlu olamazsin ifadesi vardir
Bence en temiz olani f. U. C. K offfffffff diyip bitirceksin hatta elinde imkanin varsa bide ustune kusacakisnnn
Sonucta bitmistir hayat devam ediooo seni unutmiycam laflari filan bostur yeni bir ask her seyi unuturur
Yilmaz erdoganin siirden bir satirla bitireyim.
- Bende sana yetecek kadar ben kalmadı..