Bir gün, köyün imamı ile ateist öğretmeni birlikte köyü dolaşıyorlarmış. Birden karşılarına bir tezek çıkmış. Öğretmen:
- "Bak hoca. Sen bir gün öleceksin, gömüleceksin, üzerinde ot bitecek, otu inek yiyecek, sonra da böyle dışkılayacak. Ben de tezeğin başına geçip; "Ey imam efendi, neydin, ne oldun?" diyeceğim." demiş.
İmam hiç bozuntuya vermemiş. Yola devam etmişler. Az sonra yine bir tezek görünce, imam:
- "Bak muallim efendi, sen bir gün öleceksin, ben seni yıkayacağım, sonra gömeceğim, üzerinde ot bitecek, otu inek yiyecek, sonra da böyle abdest bozacak. Ben de tezeğin başına geçip; "Ey muallim efendi, hiç değişmemişsin." diyeceğim.
Nasrettin Hoca, bir gün Akşehir pazarına gitmiş. Pazarda, bir adamın başına toplanmış olan kalabalığa yaklaşmış. adam, elindeki bir kuşu, 50 Akçe gibi çok yüksek bir fiyatla satmaya çalışıyormuş. Halbuki yan taraftaki tavuklar 5 Akçeye satılıyormuş.
Hoca, aradaki bu aşırı fiyat farkını bir türlü anlayamamış ve adama sormuş:
- "Hemşerim bu nasıl bir kuştur ki, 50 Akçe istersin?"
Adam cevaplamış:
- "Hoca efendi, bu bildiğin gibi bir kuş değildir, bunun özelliği var."
Nasrettin Hoca, merak içinde sormuş:
- "Neymiş bu kuşun özelliği?"
Adam cevap vermiş:
- "Hocam bu kuşa papağan derler ve konuşur."
Bunun üzerine Hoca, hemen eve koşmuş. Kümesten hindisini kaptığı gibi pazara geri dönmüş. Pazarda papağan satmakta olan adamın yanına durmuş. Yüksek sesle bağırmaya başlamış:
- "Ey ahali, bu gördüğünüz kuş, sadece 100 Akçeye, gel, gel!"
Herkesten çok, papağan sатаn adam bu işe şaşırmış ve Hocaya sormuş:
- "Hocam, bir hindi için 100 Akçe çok değil mi?"
Hoca adama demiş:
- "Sen de bir kuşu 50 akçeye satıyorsun."
Adam cevap vermiş:
- "Dedim ya hocam, benim kus konuşur."
Hoca da lafı yapıştırmış:
- "Senin kuş konuşursa, benimki de düşünür!"
Bir gün, Nasrettin Hoca, oğlunu okulundan almaya, eşekle gelmiş. Okuldan sonra, oğluyla beraber eşeğin üzerinde, evin yolunu tutmuşlar. Yolda giderlerken, bir grup insan önlerine çıkmış. İçlerinden birisi, Hoca'ya seslenmiş:
- "Hoca ayıp değil mi, eşeğe iki kişi binmişsiniz. Eşek o kadar yükü nasıl taşısın?"
Bunun üzerine Hoca da, oğlunu eşekten indirmiş ve yola devam etmişler. Hoca eşek üzerinde, oğlu yay olarak giderken, bir adam seslenmiş:
- "Ayıp Hoca, ayıp. Küçücük çocuk yürütülür mü hiç?"
Hoca bu kez, çocuğu eşeğe bindirmiş, kendisi yürümeye başlamış. Aradan biraz zaman geçince, başka bir adam Hoca'nın oğluna seslenmiş:
- "Bu zamane çocukları böyle işte. İhtiyar babaları yürür, kendileri eşeğe biner."
Bu söz, çocuğun çok ağrına gitmiş ve eşekten inmiş. Bu kez ikisi birden yayan yürümeye başlamış. Bir süre sonra, Hoca ve oğlunu yürürken gören gevezenin birisi seslenmiş:
- "Enayilere bak, eşek boş gidiyor, bunlar yayan."
Bunun üzerine Nasrettin Hoca, oğluna dönüp demiş:
- "Görüyorsun ya oğlum, elalemin ağzı torba değil ki büzesin."
Nasrettin Hoca, dalgın dalgın yolda yürüyormuş. Şakacı birisi, arkadan yaklaşıp Hocanın ensesine kuvvetli bir tokat patlatmış. Hoca, neredeyse yere düşecek gibi olmuş. Hiddetle arkasına dönerek adama sormuş:
- "Bana ne cüretle vurdun?"
Adam, ukala bir tavırla cevap vermiş:
- "Kusura bakmayın efendim! Ben sizi arkanızdan, çok samimi bir dostuma benzettim."
Hoca, adamın bu sözüne kanmamış ve adama:
- "Olmaz öyle şey, yürü kadıya gidiyoruz!" diyerek adamı mahkemeye götürmüş.
Hoca, kadıya olayı anlatmış. Adam Kadı'nın yakın arkadaşıymış. Kadı, arkadaşını bu zor durumdan kurtarmak için Hocaya demiş:
- "Sen de ona bir tokat at ve ödeşin."
Hoca, bu şekilde ödeşmeyi kabul etmemiş ve kadıya demiş:
- "Mahkeme yapılsın."
Bunun üzerine kadı Hocaya demiş:
- "Bir tokadın hakkı 5 akçedir. O halde davalı bu parayı versin sana!"
Hoca, bu karara razı olmuş.
Dava edilen adam:
- "Yanımda hiç para yok, hemen gidip getireyim." diyerek izin istemiş. Kadı da adama izin vermiş.
Hoca, adamın dönmesini beklemeye başlamış. Aradan epey zaman geçtiği halde, adam bir türlü gelmemiş. Beklemekten sıkılan Hoca, hiddetle yerinden kalkmış ve kadının yanına gitmiş. Birden Kadı Efendinin ensesine okkalı bir tokat patlatmış ve eklemiş:
- "Kusura bakma Kadı Efendi, daha fazla bekleyemeyeceğim. Madem ki bir tokadın diyeti beş akçedir. Adam gelirse söyle ona, 5 akçeyi sana versin."
Nasrettin Hoca, Akşehir'deki mahkemeye, Kadı olarak tayin edilmiş. Bir gün, bir adam, koşarak mahkemeye gelmiş ve Hoca'ya sormuş:
- "Hoca Efendi, farz edelim ki, iki inek merada dövüştü ve biri öldü. Öldüren ineğin sahibi sorumlu tutulacak mıdır?"
Hoca, adamın hilekar bakışlarını fark etmiş ve hüküm vermeden, temkinli bir şekilde cevap vermiş:
- "Yerine göre bakılır."
Adam konuşmaya devam etmiş:
- "Belki bu karar vermene yardımcı olabilir, Hoca Efendi. Senin inek benimkini öldürdü!"
Hoca cevap vermiş:
- "Bilindiği gibi inekler hayvandır. Genel olarak hayvanlara sebep bağlanmadığından dolayı sorumsuzlardır. Bu durumda, öldüren ineğin sahibi sorumlu tutulamaz!"
Adam konuşmasını sürdürmüş:
- "Özür dilerim Hoca Efendi, dilim sürçtü. Benim inek seninkini öldürdü demek istemiştim!"
Bu haber üzerine, Hoca'nın kanı beynine sıçramış. Sakalını çekmiş, kalkmış ve yeniden oturmuş.
Biraz düşündükten sonra, adama dönerek:
- "Bu ilk düşündüğümden daha karmaşık bir durum" demiş ve memurluğunun tüm ağır başlılığıyla katibine dönmüş ve eklemiş:
- "Katip, yanındaki rafta duran kara kaplı kitabı ver bakayım!"